Lizbon-İstanbul Hattında 2015 İçin Çok Önemli Bir Şey Var

Yayınlanma: 29.07.2013 - 06:29
Abone Ol google-news

Geçmiş yıllarda çeşitli vesilelerle Lizbon’u ziyaret etmek fırsatı buldum. Ne yalan söyleyeyim, gezdiğim gördüğüm onca dünya şehri arasında beni çok da etkileyen bir yer olmadı. Depremlerle yaşadığı deneyimlerin bu şehirde eskiye ait pek az bir şey bırakmış olmasının bunda payı olabilir. Yine de her gittiğimde tarihi mekânlarını, müzelerini, eski Arap ve hemen Arap mahallesinin yanı başında yer alan eski Yahudi mahallesini tekrar tekrar gezmekten kendimi alamadım. Birbiri ile hiç geçimi olmayan bu iki halkın, hemen her ülkede olduğu gibi nasıl yan yana yaşamaktan vazgeçemediklerini hayretle gözledim.

 

Gülbenkyan Müzesi ve yarattığı umut

Kalust Gülbenkyan Üsküdar doğumlu bir Osmanlı (1869). Zengin bir ailenin çocuğu olduğu için Batı’da eğitim imkânı bulmuş. Babasının varlığından öte petrol ticareti dolayısıyla büyük bir servet kazanmış bu şahsiyet, zaman içinde büyük bir sanat zevki ve birikimi yaratmış.

İmparatorlukta iyi gitmeyen ve tehlike sinyalleri veren koşullar nedeni ile 1896’da İstanbul’dan ayrılıp daha sonra İngiliz vatandaşı olmuş ama ömrünün 30 yılını geçirdiği kadim topraklar aklının, gönlünün hep bir köşesinde kalmış. Başta petrol servetinin kökeninde bulunan, bir hayli de karışık ve karmaşık ortaklık ve operasyonlarından elde ettiği sınırsız paralar olmak üzere, eline geçeni sanat koleksiyonlarına yatırmış. Bir kıtadan diğerine yelken açan maceralı yaşamında, sanat tutkusu belki de onun en büyük bağlılığı ve bağımlılığı olmuş. Dolaştığı tüm ülkelerde derlediği, ahşap oymadan tablo ve heykellere, kilim ve halılardan çini, cam ve mücevherlere her şeyi önce evinde, Paris’te sergilemeye başlamış.

 

Kalbi Üsküdar’da kalan bir fani

Ama onun gönlünde doğduğu topraklarda bir müze açmak hayali varmış. Lizbon’da bulunan müzedeki anlatıma dayanarak söyleyebilirim ki, yaptığı teklifin ikinci dünya savaşı sonrasındaki işkilli soğuk savaş Türkiye’si tarafından reddedilmesi, Gülbenkyan’ı bir hayal kırıklığına uğratmış olmalı. Ama yılların, savaşların ve kıtalararası yolculukların yorup yıpratmadığı Gülbenkyan, 1942’de tavattun ettiği Portekiz’de bir Gülbenkyan Vakfı kurmuş ve ailesine bir vasiyette bulunmuş. Onun ölümünden sonra (1955) vakıf bu vasiyeti yerine getirerek Gülbenkyan Müzesi’ni hayata geçirmiş.

 

Geçmiş ile Üsküdar arasında bir köprü kurulur mu?

Gülbenkyan Müzesi, sergilenen on binlerce eser dışında depolarında ciddi bir sanat koleksiyonu barındırıyor. Müzeyi 3. kez gezerken kafamda bir ampul yandı. Neden tarih zengini ama cami, imaret, külliye ve hamam dışında müze fakiri Üsküdar’da bir müze kurulmasın ve Gülbenkyan Müzesi’nin atıl koleksiyonları buraya aktarılmasın.
Bu müze Gülbenkyan Vakfı, Üsküdar Belediyesi ve Kültür Bakanlığı arasında imzalanacak bir protokol ile Gülbenkyan Üsküdar Sanat Müzesi olarak kurulup Üsküdar’ın kadim değerine bir değer katamaz mı?

 

Evet 2015 yaklaşıyorken bu değerli bir adım olur

Dünya 1915’ten sonra geçen 100 yılı, 2 yıl içinde yeniden tartışacak. Her yerde, her ülkede, her platformda, Türk-Ermeni ilişkileri yeniden masaya yatırılacak. Biz hep yumurta kapıya gelince düşünen, acele ile reaksiyoner hareket eden insanlar olduğumuz için bugün yani 2013’ün temmuz ayında yine bunun ayırdında değiliz ve yine güncele sıkışıp kalmış durumdayız. Oysa Kültür Bakanlığı, Üsküdar Belediyesi, Portekiz Fahri Başkonsolosluğu aracılığı ile hızla başlatılacak bir girişim, Gülbenkyan Vakfı ile bir iletişim sağlar ve hızla projeyi tekemmül ettirirse, 2015 Nisan ayı gelmeden Üsküdar’da bir Gülbenkyan Müzesi kurulur.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler