Kültür mirasının emanetçisiyiz
Pera Müzesi Genel Müdürü Özalp Birol anlatıyor
Pera Müzesi Genel Müdürü Özalp Birol ile sanattan, kültür politikalarına, müzecilikten futbola uzanan keyifli bir sohbet yaptık. “Emanetçisi olduğumuz kültür mirasını korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak en önemli misyonumuz” diyen Birol, özellikle de şeffaflığın ve hesap verebilirliğini altını çiziyor
- Pera Müzesi’nin 15. yılı olacak gelecek yıl. Böylesi yıldönümlerinde özel etkinlikler, kutlamalar yapılır genelde. Var mı sizin de böyle planlarınız gelecek yıl için?
İstanbul Bienali’nin ana mekânlarından biri olarak, bir paydaş olarak kapılarımızı yine bienale açacağız. Bienal bitince arkasından fotoğrafın 180 yıllık serüvenine ışık tutan, Engin Özendes’in küratörlüğünde ve kendi sanatçılarımızın yapıtlarından oluşan çok hoş bir fotoğraf sergisi hazırladık. Yaklaşık 2 yıldır üstünde çalışıyoruz. Niépce gibi bir ustanın Marsilya’dan Fransa’dan yola çıkıp ta Ortadoğu’ya kadar uzanan bir yolculuk esnasında değişik duraklarda çekmiş oldukları fotoğraflar var. Bunlar fotoğraf tarihinin başlangıç evresinin önemli etkinliklerinden sayılıyor. Bu sefer aynı noktalara biz kendi sanatçılarımızı göndererek onlara 21. yüzyıl gözüyle o coğrafyaları yorumlatmaya çalıştık, onların gözünden. Fotoğraf sanatçısı dostlarla ve Engin Hanım’la el ele verip ince ayar yapıyoruz şu anda.
- Türkiye’den sanatçılar, değil mi?
Tabii, Laleper Aytek’ten tut Murat Germen’e kadar, hepsi zımba gibi, A Takımı. Ayrıca Türkiye-Rusya Federasyonu ilişkileri bağlamında Tretyakov Galerisi’yle bir işbirliği geliştirmeye çalışıyoruz. Biraz kısa dönemli bir proje oldu, biz genelde bu tür sergi projelerimizi 2 yıl öncesinden en az ele alıp net bir buçuk yıl-bir yıl en az çalışarak yaparız. Ama burada daha sıkıştırılmış bir durum söz konusu oldu. Burada daha çabuk hazırlanmak durumunda kaldık, Türkiye-Rusya Federasyonu kültürel ilişkilerine bizim de bir katkımız olsun, çorbada tuzumuz olsun diye. Tabii bunlar biraz göreceliydi aynı zamanda çünkü bir taraftan da şunu düşünüyorum; Bir Parajanov sergisi yaptık, her ne kadar Erivan’daki Parajanov Müzesi’nden getirdiğimiz yapıtlarla bu sergiyi kurmuş olsak da aslında Parajanov, SSCB döneminde Rusya’dan yetişmiş Gürcü-Ermeni kökenli bir sanatçıydı. Dolayısıyla biz aslında Rusya meselesine daha önceden eğilmiş olduk bir anlamda Parajanov sergisiyle, ama şimdi 2019’dan çıkarken de eğer koşullarda bir değişiklik olmaz ise Tretyakov Galerisi’nden 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başı, klasikten modern döneme geçiş Rusya’sı sanatçılarının seçilmiş yapıtlarından oluşan çok hoş bir sergi üzerinde çalışıyoruz. Bu söylediğim fotoğraf sergisiyle Tretyakov sergisini eşzamanlı olarak aralık ayından itibaren sanatseverlere sunup 15. yılımıza da bu sergilerle gireceğiz. Ondan sonra da yürüyeceğiz tabii.
‘Şeffaflık ve hesap verebilirlik’
- Geçenlerde bir haber çıktı; Topkapı Sarayı’ndaki bazı eserlerin Çamlıca’daki yeni caminin altındaki bir müzede sergileneceği haberi... Bu haberi okuyunca ne düşündünüz?
Öncelikle şeffaflık ve hesap verebilirlik çok önemlidir diye düşünüyorum. Şimdi Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun hafızasının çok önemli bir bölümü, büyük bir kültür varlığı; binaları ayrı değer, o binalarda teşhir edilen, oradaki depolarda yer alan materyel ayrı bir değer. İkisi birlikte müthiş bir şey! Şimdi oradan birtakım materyelin Çamlıca Camisi’nin altında inşa edilecek olan bir müzeye taşınması çok ciddi bir sorumluluk. Olayın detayını bilmiyorum ama çok iyi kontrol edilmesi lazım. Çünkü spekülasyona neden olabilecek kayıplar, eksilmeler, ya da ilgili materyelin zarar görmesi gibi hususlar söz konusu olabilir. Kurulan yeni müzenin konservasyon koşulları nedir, bilmiyoruz. Belki çok iyidir, bilmiyorum. Hasan Bülent Kahraman kıymetli bir insandır, çok yönlü, donanımlı bir insandır. Bunları mutlaka dikkate alacağını ve değerlendireceğini düşünüyorum açıkçası. Siyasi birtakım sıkıntılar ya da zorlamalar olur mu, bilmiyorum; olmamasını diliyorum. Ben kültüre ve sanata değer veren, insanımızı bunlarla buluşturabilecek iyi niyetli ve nitelikli etkinliklerin her zaman yanındayım. Ama bakın altını çiziyorum, iyi niyetli ve nitelikli... Yani yalnızca bir bienale alternatif getirebilmek adına bienal yapmak gibi değil. Bu doğru bir yaklaşım değil, bunun doğal olması lazım. Ve bunu yapan insanların da, kurumların da şeffaf ve hesap verebilir olmaları gerekiyor.
‘Yeditepe Bienali’ni beğenmedim’
- Yeditepe Bienali’ni görme fırsatınız oldu mu?
Oldu. Beğenmedim. Bunu da İstanbul Bienali’ne ev sahipliği yapıyoruz ve İKSV ile ilişkilerimiz çok iyi olduğu için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. İKSV’yi her zaman aziz tutarım ama elbette bir başka kurum da yeşerebilir, onların da etkinlik yapma hakkı vardır. Ama bunu, siyasi bir meydan okumayla, “Onlar yapıyor, biz de yapalım” şeklinde değil, gerçekten yapılması gerektiğini düşünüyorsanız, ülkemiz kültür ve sanatına yeni ışıklar tutacağına inandığınız işleri çıkarabiliyorsanız ve bunları dünya ölçeğinde gerçekleştirebiliyorsanız yapmalısınız.
'İNŞAATA DEĞİL KÜLTÜRE YATIRIM'
- Sizin konumuzdaki kişilere ‘culture maker’ (kültür yapıcı diye çevirebiliriz dilimize) deniyor. Bu bağlamda sizce ülkemizde kültür açısından nelerin eksik ya da yanlış olduğunu düşünüyorsunuz? Ya da siz, Özalp Birol, kendi misyonunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?
Bir defa devlet politikaları, ya da hükümetin hayata geçirmekle yükümlü olduğu kültür politikaları bağlamında ülkemizin çok kuvvetli olmadığı muhakkak. Çünkü siyasete bağlı olduğu zaman bu meseleler, iktidarın bu konudaki yaklaşımı bu konudaki belirleyici unsur oluyor. Ama bir başka açıdan baktığımızda da şu tür sıkıntılarımız var: Nitelikli insan yetiştirmek ya da yetişen nitelikli insanları doğru alanlarda istihdam etmek ve bu alana dünya ölçeğinde bütçe ayırmak. Bizim bu konularda ciddi sıkıntılarımız olduğu muhakkaktır. Örneğin ülkenin kültüre ayrılan bütçesine bakıldığında yüzde yarım olarak gördüğünüz bütçe diyelim ki hiç olmazsa yüzde 1-2'ye çıkarılsa çok ciddi bir fark olacak... Biz inanılmaz bir zenginliğin üstünde oturuyoruz. Fakat bunları iyi kullanmak, konservasyona, doğru restorasyona sadık kalarak kullanmak, ama bunları yaptıktan sonra da gereğince turizme açarak buradan bir gelir temin etmek, gerçekten ülke ekonomisine çok ciddi katkılar sağlayacakken biz daha bilinen sanayi dallarına odaklanarak ya da inşaat sektörüne odaklanarak oradan para kazanmaya çalışıyoruz. Bekçisi, emanetçisi olduğumuz bu kültür mirasına olabildiğince iyi bakmamız ve hem gelecek kuşaklara hem de belki bizden sonra gelecek medeniyetlere olabildiğince iyi teslim etmemiz lazım. Bu bir görev, bir misyondur.
Devamı yarın...
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 2 çocuk vurulmuş halde ölü bulundu!
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- 'Erdoğan' zirvesi sonrası MHP'den bir paylaşım daha!
- Biberonla tiner içirilen bebek öldü
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!
- Çok konuşulacak 'Kabine değişikliği' kulisi