Kral ne derse desin bir şey yapamaz
Yaklaşık yirmi beş yıl önce İsrail’le “karşılıklı güvene dayalı” bir barış anlaşması imzalayan Ürdün, zaman zaman uzun süreli kesintiye uğrasa da İsrail’le “teması” olan birkaç Arap ülkesinden biri. Son iki yıldır da iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler en alt düzeyde seyrediyor.
Bazı anımsatmalar yapalım, 1994 barış antlaşmasından bu yana Ürdün, İsrail büyükelçisini üç kez geri çekti. Son yıllarda ilişkiler gerildi. Ürdün muhalefet partileri zaten İsrail ile barış anlaşmasının iptali için defalarca çağrıda bulundu.
1 Mayıs’ta Ürdün parlamentosundaki İslamcı el İslah bloku hükümeti İsrail-Ürdün barış anlaşmasını feshetmeye davet eden önemli bir muhalif güç. Halkta da bu isteğin karşılığı var. Malum, vatandaşlarının büyük çoğunluğu (hatta Kraliçe Rania da) Filistinli olan ülkede İsrail’le yapılan herhangi bir anlaşmaya destek veriliyor değil.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Ürdün Vadisi ile Ölü Deniz’in kuzeyindeki bölgeyi ilhak etme düşüncesi günyüzüne çıktığında Ürdün yetkililerinin dikkat çektikleri ilk durum bunun İsrail-Ürdün anlaşmasını tamamen tehlikeye atacak oluşuydu.
Son gelişme İsrail’le her tür ilişkinin kesilmesini savunan muhalefete şimdi anlaşmayı feshetme çağrısı yapma şansı verdi yeniden ve daha güçlü olarak.
Barış(!) planı’na uygun mu?
Netanyahu’nun bu girişimi yakın zaman önce Trump’la beraber açıkladıkları (Filistinsiz) Ortadoğu Barış (!) Planı’na uygun mu peki? Gayet uygun olduğu görülüyor.
Zaten 20 Nisan’da İsrail’de bir koalisyon hükümeti kurmak için varılan anlaşma ABD’nin de onayını almış bir anlaşma. Bu anlaşmanın ilhakların bölgesel barışı etkilemediğini, İsrail’in komşularıyla (muhtemel Ürdün kastediliyor) yaptığı barış anlaşmalarının iptal edilmesine de neden olmadığını vurgulayan bir içeriği var. Yani her şey İsrail’in kılıfının minareye uygunluğunu gösteriyor.
ÜRDÜN NE YAPABİLİR?
Ürdün açısından zorluk şurada; İlhak planı ülkenin Covid-19’la mücadelede çok sıkıntılı olduğu bir döneme denk geldi. Bunun yarattığı ciddi bir mali kriz var ülkede. Bu krizden çıkmak için Ürdün’ün her zamankinden daha fazla dış para desteğine ihtiyacı bulunuyor.
Ürdün Haşimi Krallığı’nın bu nedenle dış mali desteği tehlikeye atacak girişimlere gücü yok. Unutmayalım ABD, 2018’de Ürdün’le, Amman’a yılda en az 1.25 milyar dolar yardım garantisi veren beş yıllık bir anlaşma imzaladı.
Ürdün’ün atacağı İsrail karşıtı bir tutumun kolay olup olmayacağı buradan da anlaşılabilir. Şu da var: İsrail’le yapılan 10 milyar dolarlık doğalgaz anlaşması önümüzdeki 15 yıl içinde Ürdün’e 45 milyar metreküp İsrail gazı sağlayacak. Ürdün kralı, “savaşırız” demek yerine “büyük ihtilaf çıkar” derken bu nedenle ihtiyatlı konuşuyor.
İsrail’le anlaşma yapanlar “barış” anlaşması görünümünde İsrail’e ekonomik ya da enerji açısından kendilerini muhtaç hale getiriyorlar. Dünyanın en bereketli petrol rezervleri üzerinde oturan Arap ülkeleri petrolü bağımsızlıklarını korumak için bir önleyici güç olarak kullanabilselerdi, Ürdün şimdi ilhak edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan topraklarını korumada bu kadar yalnız kalmazdı.
En Çok Okunan Haberler
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!
- Özel görüşmenin ayrıntılarını açıkladı!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- 'Tarihe not düşmek için geldim'