Koronavirüsle mücadele için Sağlık Bakanlığı’ndan ‘Toplum Bilimleri Kurulu’: Din Sosyologları ne yapabilir?
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Toplum Bilimleri Kurulu adında bir kurul oluşturulduğunu ve sosyoloji, psikoloji, din psikolojisi ve din sosyolojisi alanında uzman kişilerin yer alacağı kurulun ‘hayatı kolaylaştırmaya yönelik tekliflerde’ bulunacağını söylemişti.
Sağlık Bakanı Koca'nın Toplum Bilimleri Kurulu'nun oluşturulduğunu ve içerisinde din insanlarının yanı sıra din psikolojisi ve din sosyolojisi alanında uzman kişilerin de yer alacağını söylemesi üzerine bu kişilerin Bilim Kurulu'ndan farklı olarak nasıl tavsiyeler sunabileceği konusu tartışmaya açıldı.
Bakan Koca, koronavirüsle mücadele sürecinde yeni kurulun toplumu ilgilendiren konularda çalışacağını söyledi ve "Kurul, süreçle ilgili öngörü çalışmaları yapacak, toplumsal öneriler getirecek, nelerden kaçınmak gerektiğinin ötesinde hayatı kolaylaştırmaya yönelik tekliflerde bulunacak. Bu uygulama salgınla mücadelede dünyada ilktir" dedi.
Toplum Bilimleri Kurulu'na ilişkin detaylara dair Bakan Koca'nın bir sonraki basın açıklaması bekleniyor.
BBC Türkçe'nin konuştuğu sosyologlar ise, toplum temelli böyle bir kurulda sosyologların yer almasının faydalı olacağını ifade ediyor.
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ejder Okumuş, salgın sürecinde bazı insanların din adına konuşarak topluma yanlış bilgi verdiğini ve sosyologların konuyu bilimsel olarak ele almasına ihtiyaç olduğunu ifade ediyor.
Okumuş, toplumsal gerçeklikten kopuk her türlü dini değerlendirmelerin Toplum Bilimleri Kurulu'nda yer alacak din sosyologları tarafından kabul görmeyeceğini söylüyor ve din sosyologlarının spesifik konularla ilgili sürece ne tür katkı sunabileceğini şu örneklerle anlatıyor:
"Dinin toplumsal boyutları üzerinde düşünmemiz gerekiyor çünkü Türkiye'de ilişkiler din üzerinden kurulur ve birçok şeyde din kendiliğinden devreye girer. Bu toplumsal gerçekliği bilimsel olarak okuyamazsanız toplumu yanlış yönlendirirsiniz.
"Örneğin bu yıl Ramazan'ı ertelemeyi savunan tavsiyeler görüyoruz ancak Ramazan dendiğinde inancın ötesinde toplum için önemli bir takım kültürel değerler de söz konusudur. Din sosyolojisi her türlü dini yorumları sosyolojik olarak değerlendirecek ve topluma etkileri konusunda bilimsel görüş bildirecektir.
"Cami özellikle belli bir yaşın üstündeki insanlar için sadece ibadet değil aynı zamanda sosyalleşme aracı, boş zamanları değerlendirip rehabilite olma mekanıdır ancak şu an insanlar camilerde cemaatle birlikte namaz kılamıyorlar. Bununla ilgili de sosyolojik bir değerlendirme yapılarak topluma sağlıklı bilgiler verilmesi gerekiyor."
Din sosyolojisi denildiğinde akla Diyanet'in gelmesini eleştiren Okumuş, kurulda yer alacak din sosyologlarının 'toplumu dini konuda yönlendirmek' gibi bir işlevi olamayacağını söylüyor:
"Din sosyolojisi, din ile toplumun karşılıklı etkileşimini araştırır. Salgın yüzünden insanların dini yorumlama biçimleri değişiyor mu, din ile yapılan yorumların topluma yansımaları nasıl, gibi soruları araştıracak ve bazı tespitler ortaya koyacak. Bu tespitler, bir tür danışmanlık görevi görecektir."
Bu salgından sonra toplumsal yaşamda birçok şeyin değişeceğini belirten Okumuş, Toplum Bilimleri Kurulu'nun bir 'gelecek projeksiyonu' sunması gerektiğini düşünüyor.
ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Mustafa Şen ise koronavirüs salgını özelinde 'doğrudan' dini bir durum olmadığını söyleyerek, koronavirüsün dini pratiklere etkisini incelemek gerektiğini ifade ediyor.
Şen, koronavirüsün dini pratiklere etkisi olarak Suudi Arabistan'ın Hac ziyaretlerini kapatması ve Türkiye ve İran'da toplu kılınan namazlara kısıtlama getirilmesini örnek veriyor:
"Belirli inançların koronavirüsü nasıl tanımladığı ya da nasıl tepki verdiği tartışabilir. Ya da koronavirüsün dini pratiklere etkisi tabii ki araştırma konusu olabilir ama karşı karşıya olduğumuz durum başlı başına bir dini mesele değil. Dolaylı olarak din sosyolojisinin alanı sayılabilir."
'Sosyologlar afet dönemlerinde son derece işlevseldir'
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayşe Saktanber, koronavirüs salgınında özellikle afet sosyolojisi alanında uzmanlaşmış sosyologlarla çalışılması gerektiğini söylüyor.
Afet sosyolojisinin toplumların karşılaştığı doğal afetler ve maden ocaklarındaki patlamalar gibi toplumsal faktörlerle oluşan afetlerin toplumsal etkileri üzerine çalıştığı gibi, salgın hastalıkların toplumsal etkileri üzerine de çalışan bir sosyoloji alanı olduğunu hatırlatıyor.
Sosyologların toplumun farklı sosyoekonomik katmanlarının bu salgından ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan nasıl etkilendiklerini değerlendirdiğini söyleyen Saktanber, "Salgın hastalık gibi toplumsal afetlerde bilgiye ve maddi olanaklara erişim açısından sınıfsal, kentsel, kırsal ve bölgesel farklılıkların iyi saptanması da salgınla mücadelede çok önemlidir" ifadelerini kullanıyor.
Ancak bu süreçte sosyologlara en çok, 'toplumdaki güven ve risk algısının doğru yönetilebilmesi, dayanışma mekanizmalarının kurulması ve iyi işleyebilmesi için' ihtiyaç olduğunu anlatıyor:
"Sosyologlar disiplinler arası bir yaklaşımla afet dönemlerinde merkezi otorite - yerel yönetim - toplum ilişkisinin şeffaf, demokratik ve adil bir biçimde nasıl düzenlenmesi gerektiğini, bu alandaki olumlu ve olumsuz uygulamaların neler olduğunu gözlemleyip saptanmasında ve toplumsal kabul görecek mekanizmaların geliştirilmesinde son derece işlevseldirler.
"Bu salgın küresel ama sürecin yönetilmesinde ülkelerin devlet politikalarının ne kadar önemli olduğunu ve bunların sonuçlarını her geçen gün daha iyi anlıyoruz. Keza farklı toplumların küresel kabul görmüş bilimsel önlemlere verdikleri farklı kültürel tepkiler de öyle."
Toplum bilim kurulunda din sosyolojisi uzmanlarının yer alması konusunu değerlendiren Saktanber, "Toplum Bilimleri Kurulu gündeme gelir gelmez sosyoloji denilince ilk akla gelenin afet sosyolojisi yerine din sosyolojisi olması rasyonel bir karar değil. Kurulda bir din sosyoloğu olabilir ama afet sosyologları, sosyal politika ve teknoloji politikaları alanlarında uzmanlaşmış sosyologlardan önce değil" diyor.
'Toplumdaki düşük risk algısının sebeplerine bakmak gerekiyor'
TEDU Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kezban Çelik, Toplum Bilimleri Kurulu'nda sosyologların yer almasının faydalı olacağını ifade ediyor ve "Yaşadığımız günler tam da toplumu savunmak ve toplumdan yana olmayı gerektiren günler" diyor:
"Sadece biyolojik varlıklar değil sosyal varlıklar olduğumuz için meseleyi sadece tıbbi önlemlere bırakamayacağımız bir süreçte olduğumuzu düşünüyorum. Şu an yaşadığımız her şey de toplumsal olarak örgütlediğimiz ya da yeterince örgütleyemediğimiz şeylerle yakından ilişkili."
Çelik, bu sürecin tüm sorumluluğu bireylere yükleyerek yönetilemeyeceğini ve sosyologların tam da bu noktada önemli olduğunu vurguluyor:
"İzole olmak ve evde kalabilmek şu durumda bir tür ayrıcalık, toplumsal sınıf meselesi diyebiliriz. Emekçiler evde kalamıyor çünkü izolasyonu sağlayacak koşullara sahip değil. Toplumsal eşitsizliklerin nasıl üretildiği ve evde kalamayanlara nasıl yanıtlar üretilmesi gerektiği konusunda sosyolojinin söyleyecekleri olabilir.
"Sadece 'evde kal' dediğimizde ve bunu bireysel sorumluluğa yıktığımızda, evde kalıp izole olamayanlarla nasıl ilişki kuracağımız ve süreci nasıl yöneteceğimiz tam da toplumsal gerçeklikle ilişki kurma biçimimizi ifade ediyor."
Çelik, keyfi sebeplerden ötürü kendini izole etmeyen kişiler eleştirilirken de bu bireylerdeki 'düşük risk algısına' sebep olan daha temel meseleleri dikkate almak noktasında sosyolojinin önemini vurguluyor:
"Bazıları gerçekten bu meseleyi çok ciddiye alırken bazıları düşük risk algısıyla yaşıyor. 'Cahil ya da dindar oldukları için' için diyerek meseleyi yine bireye yıkmamak gerekiyor. Düşük risk algısını ve riske ilişkin değerleri belirli yaşam koşulları üretiyor ve bu kişiler için bir tür yaşam stratejisine dönüşüyor.
"Riski algılamak, riski yönetmek ve riske ilişkin tedbirler almak sadece bireysel özelliklerimizle ilgili değil bireyin içine yerleştiği sosyokültürel yapı tarafından üretiliyor. Bunun tarifini yapmak, bireylerin meselesi olmanın ötesindeki nedenlere ve bu koşulları üreten dinamiklere işaret etmek, aynı zamanda neden toplumu savunmamız gerektiğini bize söylüyor.
"Dayanışma, toplumun ve sosyolojinin en önemli kavramıdır ama dayanışmanın gerçek olabilmesi için toplumsal ilişkilere ihtiyaç var. Bu anlamda böyle bir bilim kurulunda sosyolojinin burada yer alması çok önemli olacaktır."
Öte yandan farklı yönetim biçimlerine sahip ülkelerin koronavirüs ile mücadele ederken hangi noktalarda ayrıştığı ve kapitalizmin bu süreçte yara alıp almayacağı konusu da sosyal bilimciler tarafından sıkça tartışılıyor.
Çelik, 'Özellikle siyaset sosyolojisi açısından inanılmaz günler yaşıyor' diye ve şöyle açıklıyor:
"Neoliberal yaklaşımların bu süreci yönetmekte başarısız olduğunu söyleyebiliyoruz. Yani herkes kendi evinin önünü temizlerse tertemiz bir yaşam mümkün olur mu gerçekten? Temizleyemeyenler olduğunda ne yapacağız?"
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan'dan flaş 'ortak alfabe' açıklaması
- Çok konuşulacak 'Berat Albayrak' iddiası
- Birinci girdiği mülakatta elendi: İntihar etti!
- Ünlü e-ticaret sitesi kapandı: Binlerce mağdur var
- Özel’den, Dervişoğlu’na ‘otobüs' yanıtı
- 'Dilruba'dan Özgür Özel'e yanıt: 'Yuh, yalana gel'
- Donald Trump'tan zafer konuşması!
- 'Bu bizim hayalimizdi'
- MasterChef jürilerinden 'Köfteci Yusuf' çıkışı
- Nurseli İdiz aylık kazancını açıkladı!