Korona travması...
“Paryalar ülkesi” (Ayaktakımı ülkesi) diye yazdı New York Times. Herhangi bir üçüncü dünya ülkesi için değil. İsveç için yazdı.
Öteden beri itibarı zirvede olan ülke pandemi ile mücadelede şaşkınca bir politika yürütüp, en çok kurban veren ülkeler arasına girince, dünya medyasının diline düştü. New York Times hiç acımadı. Bu kadar ağır vurmasalar da diğer ülkelerin gazeteleri de geri kalmadı. İsveç’in karizmasını çizmek için adeta yarışa kalktılar.
Batı’da çok kullanılan (Almancada Schadenfreude olarak geçen), başkasının acısından sevinç payı çıkarmak diye bir kavram vardır; tam buna tanık olduk. Rasyonel, katı düşünceli bu insanların “düşene vurulmaz” diye insani bir davranıştan haberleri olmasa gerek. Neyse ki İsveçliler devletlerine güvenir, politikacılarına inanır.
Alaycı yayınlara rağmen başlarını eğmediler. Hâlâ dünyanın en iyisi olduklarına inanmaktalar. Politikacıların da hakkını yememek gerek. Dışişleri Bakanı Ann Linde, Deutsche Welle’nin canlı yayınında, pandemi hezimetine rağmen İsveç’in politikasını savundu.
VERİLER AÇIKLANMIYOR
İsveçliler kendi aralarında, başkaları duymayacak şekilde “Rezil olduk”, diye konuşsalar da Bakan başını bir santim bile eğmedi. Takdir etmeli. Politikaya soyunanlar utanma duygusundan arınarak sahneye çıkıyorlar galiba.
Bu kolay bir şey olmamalı. Örneğin Başbakan da basın toplantısında, bütün gazetecilerin gözünün içine bakarak “Dünyanın en kötüsü değiliz” diye konuştu. İsveçli gazeteciler de anlayışlı olmalarından dolayı takdiri hak ediyorlar. Hiçbiri, “İsveç durumu kötü olanlarla mı yarışıyor’’ diye sormadı.
Diğer İskandinav ülkelerinin İsveçlilere sınırlarını kapaması gazetecileri de rencide etmiş olmalı ki, Başbakan’a soru yöneltilirken “İsveç’in aslında komşu ülkelerle kıyaslanması gerekmiyor mu” diye sormadılar. İsveç’te bireyler ‘öğretilmiş çaresizlik’ kurbanı mı diye düşünüyor olabilirsiniz. Tümüyle değil.
Basında çıkıntılık yapanlar var. Aftonbladet gazetesi, yaşlı bakımevleri sorumluluk alanlarında olduğundan bütün belediyelere ölüm istatistiklerini sordu. Neyse ki belediyeler dirençli çıkarak “gizlidir” gerekçesiyle istatistikleri vermedi.
İskandinavya’nın en etkili gazetesi, Dagens Nyheter’in yazarları da, devletin yönetim sistemini çok eleştirdiler. Gazete eski defterleri de karıştırmaya başladı. Meğerse Prof. Björn Olsen, 2013’te, pandemi olasılığına işaret ederek İsveç’in buna hazırlıklı olmadığına dikkat çekmiş. Artık başarısız stratejisiyle dünyaca tanınan epidemiyolog Anders Tegnell ise bu uyarıyı “Biz hazırız” diye yanıtlamış.
Anders Tegnell’in özgüvenine hayranım. Geçenlerde, Dünya Sağlık Örgütü’nden, İsveç’in durumunun iyi olmadığı yolunda bir açıklama yapıldı. Tegnell hemen yanıtlayarak, “Onlar bilmiyorlar. İsveç’in durumu iyi” dedi.
Epidemiyolog en iyi savunmanın saldırı olduğunu biliyor. Dünyanın bütün epidemiyologları Anders Tegnell’i örnek almalı!
SİSTEM SORGULANIYOR
Bu korona denen virüs çok mikropluk etti. Yüz binlerce insanın ölümüne yol açtığı gibi toplumsal huzuru da bozdu. Ne güzel lay lay lom yaşıyorduk. Hiç unutmam; dalgalı bir deniz yolculuğundan sonra, ne kadar korktuğumu anlatınca, İsveç’te uzun yıllardır yaşayan arkadaşım, “Hiç korkma, burası İsveç, anında ekipler gelir herkesi kurtarır” demişti. 1994’te Estonya gemisi Baltık’ta battı.
854 kişi öldü. Hava koşulları kötüydü falan diye geçiştirildi. Bazılarına göre yürürlükteki devlet yönetim sistemiyle, krizlerin üstesinden gelmek mümkün değil. Korona hezimetini fırsat buldular eleştiriyorlar.
Münafıklık yapıyorlar. Moral bozuyorlar. Karolinska Tıp Fakültesi’nden Prof. Martin Ingvar’ın, 30 Haziran’da Dagens Nyheter’de “Özerk belediyecilik pandemide can kaybına yol açıyor”, başlıklı uzun bir analizi yayımlandı. Profesöre göre belediyeler büyük krizlerde, adeta bir duvar gibi devletin etkin müdahalesine engel oluyorlar.
Profesör, pandemiyle mücadele sürecinin, belediyelerin şov mecrası olamayacağına dikkat çekerek ulusal krizlerde, devlet tarafından ulusal strateji izlenmesi gerektiğini savunuyor. Savunma Bakanlığı’na bağlı FOI araştırma enstitüsünün 1 Temmuz’da yayımlanan raporunda, devlet yönetim sistemindeki çok merkezliliğin, korona krizinden daha ciddi sorun olduğuna işaret edildi.
Aslında, bütün bu aksaklıkları, yanlışlıkları görmek için kriz gerekmiyordu. Çürümenin, yozlaşmanın kılcal damarlara yayıldığını yıllardır yazdım. Korona, her şeyi su yüzüne çıkardı. Reformlar kaçınılmaz oldu. Bu da en az beş, belki on yıl demektir. Sonra temsili demokrasinin de sorgulanacağı günler gelecektir.
osman.ikiz@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!