Kim demiş yaramazım diye!
Yazarlık, iç arındırma gerektirir. Kapısı önyargılara, küçümsemeye, büyüklenmeye örtüktür. Aytül Akal 188’inci kitabıyla, çocukluktan ilk gençlik dönemine geçiş izlenimlerini yansıtarak, okuru iç arınıklığıyla yüzleştirmiş oluyor. Onu başararak on binlerce çocuğun düşlemler dünyasında, uçsuz bucaksız duygu şenlikleri yaratmıştır.
On yedi yıl kaldığım Berlin’den İstanbul’a döndükten sonra, yazar arkadaşlarıma kavuşma sevinci yaşarken, kitaplarında adlarını görüp yüz yüze geldiğim yeni yazarları da coşkuyla kucaklıyordum. Kitaplarında nasılsalar, beni içtenlikle karşılamalarında da öyleydiler.
Aytül Akal’la ilk, Ankara’da, Prof. Dr. Sedat Sever’in başkanlığını yaptığı, kısa adı ÇOGEM olan Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Merkezi’nin düzenlediği açıkoturumda karşılaştım. Konuşma sırası ona gelince, yerinden kalktı, panoya doğru yürüdü. Renk uyumlu yalın giyimi kuşamı, saçının doğal yapısı, sözcükleri hakkını vererek kullanmasıyla tam bir aydınlanma simgesiydi.
Aradan 21 yıl geçti. O gün karşılaşıp tanıştığımız Aytül Akal her ortamda aynıydı. Bugüne değin yazdığı 188 kitapla çocuk yazınını içerik, biçem, özgünlük yönünden düzeyli kılan yazarlardan biri olmuştu.
Yıllarca çocuklara seslenmiş, 188’inci kitabı Kim Demiş Yaramazım Diye’de* ise, bu kez kendi yazarlık dünyasına, gençlere, çocuk yazınının yeni yazarlarına da sesleniyor.
YAZAR OLMAK
Kitap kapağının sağ alt köşesinde ilginç bir açıklama var: “Sınıfın son susanı, çok yazanı Aytül Akal’ın okul anıları”. Akal’ın serüvenli öğrencilik yıllarının özeti bu uyarıda. Sözde çalışkan bir öğrenci değildir. Kendi hayal dünyasında öylesine gidip gelir. Hiçbir beklentisi de yoktur. Sınıfı geçsin, azar işitmesin, ceza almasın, yeter. Buna karşın Akal, derslerde hiç susmuyor: “Ya öğretmen ‘büyüklük bende kalsın’ deyip pes ederdi ya da ben ‘Eksi Çek’ alır davranış notumdan kaybederdim.”
Özgeçmişinde de şöyle tanıtılıyor: “Sihirli değneğiyle dilekleri gerçeğe dönüştüren peri kızına özenen Aytül Akal, uzun yıllar boyunca çocukluk düşünü gerçekleştirmenin hayalini kurdu. İzmir Amerikan Kolejini bitirir bitirmez, edebiyatın peşine takıldı ve 1974’ten başlayarak, çeşitli dergilerde yazılar yazdı, röportajlar yaptı. Ama o ille de ‘kitap’ yazmak istiyordu.”
Türkçe kitaplarındaki bütün soruları geçer, yalnızca metinle bağlantılı bir konuda düşüncelerini yansıtmayı öngören son soruyu yanıtlıyordum. Yazarlığının temeli bu yönüyle atılmıştır: “Eğer öğretmenim ödev yapmadığım için beni azarlayıp sınıfın önünde küçük düşürseydi, yazdığım öykülerle hiç ilgilenmeseydi yazar olabileceğim aklımın ucundan geçmeyebilirdi.”
Okul yıllarını özeleştirel bakışla dile getirdiği 188’inci kitabı Kim Demiş Yaramazım Diye, Akal’ın susmayan savaşımının öyküsüdür. Öne çıkardığı her olayda, öğrencilere, yazı heveslilerine, ortada yazar diye dolananlara gerçeğin çanlarını çalar.
YAPAN DA YIKAN DA…
Eğitimin amacı, insana olumlu alışkanlıklar kazandırıp, onda toplumsal bütünleşme bilinci yaratmaktır. Okullar, bu amacın, insan yaşamının kaçınılmaz gereksinimi sayılarak kurulmuş olmalı. Aytül Akal, okulla ilişkisinin her evresinde bunun somut örneklerini veriyor. Daha okulu tanıma döneminde, susmayışıyla kendini haklı saydığı bir dönem yaşıyor. Kendinde var olan yetenekleri ortaya çıkaran öğretmenlerin sıcaklığıyla da, sıkça rastlandığı gibi, yeteneği köreltici öğretmenlerle de karşılaşıyor. Öğretmenin yapanıyla da karşılaşıyor yıkanıyla da. Tepkisel başkaldırısının temelinde bu uyumsuzluk var.
İlk örneği kendimden vereyim. Altı yıllık Köy Enstitülerinin 4’üncü sınıfında Eğitim Psikolojisi, Eğitim Sosyolojisi gibi dersler vardı. Konu, eski kuşaklarla yeni kuşaklar arasındaki çatışmalardı.
O günlerde Shakespeare’in Danimarka Prensi Hamlet adlı tragedyasını cebimde taşıyordum. Oyunun bir yerinde, Hamlet ne denli bunalmış olmalı ki, “Kör talih, dünyayı düzeltmek için mi yaratılmışım!” diye başkaldırır. Söz alıp bu olayın konuya inandırıcı bir örnek olacağını belirtmiştim. Hamlet’i okumadığı şundan belliydi ki, öğretmen, “Ulan!”a, ağza alınamayacak kaba bir sözcük de ekleyerek üstüme yürümüştü.
Şiir de yazan Aytül Akal kompozisyonda sınıfına göre oldukça öndedir. Edebiyat derslerine, doğum iznine çıkan asıl öğretmenlerinin yerine geçici olarak başka bir öğretmen girer.
Yeni öğretmen derse başlar başlamaz, “Kimin edebiyatı iyi?” diye bir soru yöneltir. Birkaç öğrenciyle birlikte, o güne değin edebiyattan hep yüksek notlar alan Aytül ayağa kalkar. Ardından kompozisyonu iyi olanları sorduğunda o daha yerine oturmamıştır. Öğretmen sanki onun kişiliğini çökertmek için girmiştir sınıfa. Ona aşağılayıcı bir bakış atarak, “Hmmm, göreceğiz bakalım!” der.
Birkaç gün sonra kompozisyon notları okunur. Zar zor geçer not alanların notu bile Akal’ın notundan yüksektir. Öğretmen kâğıdını ona geri vermediği için Aytül nerelerden not kırıldığını da anlayamaz. Düş kırıklığına uğrar. Oysa onun yazma yeteneğinin ayrımına varan bir öğretmen, onun daha iyi yetişmesini sağlamak için ta Amerika’lardan yardımcı kitaplar bile getirtmiştir.
KURUNTULAR
Oysa Aytül Akal, içinin aydınlığını yaşarken, onu kuruntulardan kurtaracak dirence sahip bir öğrencidir. Yedinci sınıfta, arkadaşlarından kimi güzel piyano, kimi gitar çalar, kiminin sesi güzeldir şarkı söyler. O alandaki eksikliği Aytül’ü karamsarlığa sürüklemiştir:
“Onlar sahnede şarkılarını söylerken, içimde tanımlayamadığım, kocaman, yıkıcı bir şeyin büyüdüğünü hissettim. Büyüdü, büyüdü, bedenime sığamaz oldu; bütün damarlarımı tıkadı, kalbimi ele geçirdi, ciğerlerimi yakmaya, midemi sıkıştırmaya başladı. Nefes alamıyordum.”
Uzun sürmez bu. İçinde gerçeğin ışığı yanıverir: “Ne olmuş güzel sesim yoksa? Ne olmuş piyanoyu öyle güzel çalamayacaksam? Ben, kendi içimdeki yeteneği aramalı, onu beslemeliydim.”
Yazarlık, iç arındırma gerektirir. Kapısı önyargılara, küçümsemeye, büyüklenmeye örtüktür. Aytül Akal 188’inci kitabıyla, çocukluktan ilk gençlik dönemine geçiş izlenimlerini yansıtarak, okuru iç arınıklığıyla yüzleştirmiş oluyor. Onu başararak on binlerce çocuğun düşlemler dünyasında, uçsuz bucaksız duygu şenlikleri yaratmıştır.
Aytül Akal, Kim Demiş Yaramazım Diye, Redhouse Kidz Yayınları, İstanbul 2020, 121 s.
En Çok Okunan Haberler
- Kaynanasını hiçbir zaman sevemeyen 4 kadın burcu
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Mahruki yine yandı
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!