Kim bu güzel Mavrella?
Foto muhabiri Erkan’la Turizmci Jülide aşkı, alışık olduğumuz romantik aşklara pek benzemeyen, belki çağdaş yaşamda da olduğu gibi, bu yaşamın bir an durup düşünmeye olanak tanımayan hızlı temposuna uygunlukla, arada bir buluşmalarla sürdürülen bir arkadaşlık gibidir.
Haluk Şahin’in bu yılın Temmuz ayında yayınlanan yeni romanı “Güzel Mavrella”nın albenisi adından başlıyor.
Kim bu güzel Mavrella?
Bir üzüm bağında,kucağındaki sepetten üzüm salkımları taşan, saçlarında kurdele (ya da kulaklarının hizasında oldukları için de küpe) yerine iki asma yaprağı taşıyan, kapaktaki genç kız mı?
Kapak demişken, kitabın adına da, içeriğine de yakışan kapak düzenlemesi, romanın albenisini arttıran bir başka etken.
Kahramanlarından biri nostaljik tablodaki bu genç kız olan bir aşk romanı olmalı bu diye düşünüyorsunuz haklı olarak…
Nitekim yazarın önceki iki romanından “Ada”nın odağında da özgün bir aşk öyküsü vardır.
Gerçi bu aşk öyküsü romanın asıl konusu olmaktan çok, olay örgüsünün tamamlayıcı parçasıydı.
Mavrella’da da bir aşk öyküsüyle karşılaşıyoruz.
Fakat bu kez bütünüyle geri planda olarak.
Foto muhabiri Erkan’la Turizmci Jülide aşkı, alışık olduğumuz romantik aşklara pek benzemeyen, belki çağdaş yaşamda da olduğu gibi, bu yaşamın bir an durup düşünmeye olanak tanımayan hızlı temposuna uygunlukla, arada bir buluşmalarla sürdürülen bir arkadaşlık gibidir.
Böylece “Güzel Mavrella”nın bir aşk romanı olmadığını da söylemiş oluyoruz…
Öyleyse kim bu Mavrella?
***
Yirmili yaşlarımızın başlarından bu günlere, bu demektir ki en azından yarım yüzyıldır dostluğumuz,yakınlığımız eksilmeksizin süren Halûk Şahin (ve sevgili eşi Belgin) otuz yılı aşkın süredir Bozcaada’yı ,olmazsa olmazımız İstanbul’un yanı sıra kendilerine yaşama mekânı seçtikler.
Halûk edebiyata, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi olduğu, sözünü ettiğim gençlik yıllarlımızda, Halkın Dostları dergisinde yayınlanan “Yeni Bir Kör” adlı öyküsüyle adım attı.
Bazı bölümleriyle bu gün de belleğimde capcanlı duran güzel ve özgün bir öyküydü bu.
Babalarımızın görevleri nedeniyle ailelerimizin Bursa’da bulunduğu bu gençlik yıllarımızda denebilir ki edebiyat sevgisiyle yatıp kalkan bir arkadaş topluluğu içindeydik.
Halûk Şahin sonraki yıllarda iletişim alanında öğretim üyesi, gazete yazarı, televizyon programcısı olarak mesleki yaşamını sürdürdü ve bu alanlarda ülkenin önde gelen uzman ve yöneticileri arasında yer aldı.
Hukukçu-gazeteci- iletişim uzmanı olarak çok sayıda yapıtının yanı sıra, Bozcaada’ya yerleştikten sonra giderek tutkunu olduğu Ada’yı tanıtan kitaplar, yine oradan esinler taşıyan şiirler yayınladı ve bunu romanları izledi.
Sait Faik nasıl Burgazada’yla özdeş olmuşsa, Haluk Şahin de tıpkı öyle, adının Bozcaada’yla anılmasına halk kazanmıştır…
***
Güzel Mavrella bir Bozcada romanıdır…
Fakat sadece o kadar değil…
Bir tanıtım yazısında roman, öykü vb. konularının anlatılmasını çok sevimli bulmam.
Çünkü söz konusu yapıt o konu özetinin her zaman çok üstündedir.
Mavrella’nın öyküsünün Bozcaada’da odaklı olduğunu, korona günlerinde geçtiğini, romanın başkişisi foto muhabiri Erkan’ın , baba yadigarı bağı ve bağcılığı hor görüp “Tüm dünya gazete ve dergilerinde, televizyon haberlerinde rekorlar kıran;kumsalda uyuyormuş gibi uzanmış mavi pantolonlu ve kırmızı gömlekli boğulmuş çocuğun, Aylan Kurdi’nin fotoğrafı” gibi bir fotoğraf çekmeyi yaşamının başlıca amacı yaptığını söylemekle yetinelim…
Bu fotoğrafı çekebildi mi? Ya da yaşamı, idealleri yön mü değiştirdi?
Bunları elinizden bırakamayacağınız bu gerçekten güzel, derinlikli, aynı zamanda da bir senaryo akıcılığında kurgulanmış romanı okuduğunuzda öğreneceksiniz…
Peki, romana adını veren , her halde kapaktaki o kız, Güzel Mavrella kim, neyin nesi?
Hiç kimse…Bir insan değil o…Ada bağcılarından Yorgi’nin sözleriyle “ Eskiden her bağda birkaç kütük bulunan, sonra kaybolup giden, çok iyi şarabı olan” bir üzüm türü…
Kaybolup giden başka üzüm türlerinden biri…
Fakat sadece o kadar değil….
Bir koşuşturmayla göz açıp kapayasıya geçen yaşamlarımızda yitirdiğimiz, korona günlerinin bizi özlemle anımsamak zorunda bıraktığı pek çok şeyin;aşkın, şiirin, doğanın, dostluğun bir simgesi…
En Çok Okunan Haberler
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Bakan Tekin'den, İmamoğlu'na 'kreş' yanıtı