Kılıçdaroğlu'ndan siyasi ayak savunması
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağı Cumhurbaşkanı koltuğunu işgal eden zattır” dediği için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisi hakkında açtığı 250 bin TL’lik tazminat davasında mahkemeye “ispat hakkı” kapsamında cevap dilekçesi verdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağı Cumhurbaşkanı koltuğunu işgal eden zattır” dediği için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisi hakkında açtığı 250 bin TL’lik tazminat davasında mahkemeye “ispat hakkı” kapsamında cevap dilekçesi verdi. “FETÖ’nün gelişip büyümesine, devleti ahtapot gibi sarmalamasına, devletin en kritik konumlarına yerleşmesine ve maddi olarak hayal edilemeyecek varlıklara sahip olmasına en fazla katkı veren siyasinin Recep Tayyip Erdoğan olduğu” belirtilen dilekçede, Erdoğan’ın “ne istediler de vermedik” sözü itiraf olarak gösterildi, “Kral çıplak” denildi. Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, dilekçede İlker Başbuğ’un, Işık Koşaner, Abdüllatif Şener, Kadir Özbek, Ali Suat Ertosun, İlhan Cihaner, Dursun Çiçek ve Celal Ülgen’in tanık olarak dinlenmesini istedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin 27 Mart’ta düzenlenen grup toplantısında “FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağı Cumhurbaşkanı koltuğunu işgal eden zattır. Versin mahkemeye, ispat edeceğim” demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu nedenle Kılıçdaroğlu aleyhinde 250 Bin TL’lik tazminat davası açmıştı. Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, davanın görüldüğü Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne cevap dilekçesi verdi. Dava kapsamında eski Genelkurmay Başkanları İlker Başbuğ ve Işık Koşaner, AKP’den istifa eden Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, eski HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, emekli Albay Dursun Çiçek ve Ergenekon ve Balyoz davası avukatı Celal Ülgen’in tanık olarak dinlenmesi istenilen dilekçede, Erdoğan başta olmak üzere AKP’lilerin FETÖ’ye yönelik övgü dolu sözleri, bunların etkinliklerine katılan AKP’liler ile Gülen’i ziyaret eden milletvekillerin fotoğrafları da kanıt olarak konuldu. Dilekçede, “Erdoğan’ın FETÖ’nün bir numaralı siyasi ayağı olduğu” iddiasına karşılık şu değerlendirmeler yapıldı ve “kanıtlar” gösterildi:
CHP dilekçesinde, kanıt olarak gösterilen olaylar şöyle:
2004 MGK kararı uygulanmadı: 25 Ağustos 2004 tarihli kararı ile Fethullah Gülen’in ve yandaşlarının ne denli tehlikeli olduğu belirlemesi yapılmasına faaliyetlerine karşı Eylem Planı hazırlanması kararı alınmasına karşın bizzat davacının vermiş olduğu talimat üzerine FETÖ Terör Örgütüne karşı herhangi bir işlem yapılmamış, dahası davacının yönlendirmesi ile her düzlemde FETÖ Terör Örgütü korunmuş ve büyütülmüştür. Dolayısıyla AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “17-25 Aralık milattır” şeklindeki dayanaksız ve anlamsız argümana sığınamaz. O dönemlerde “Hizmet Hareketi-Cemaat-Hoca Efendi” isimleri ile kutsadıkları örgütün, o tarihlerde de suç örgütü olduğunu bilmediklerini söyleyemezler. Şimdi kalkıp da ‘Allah taksiratımızı affetsin’ sözleri ile sorumluluklarından, işlemiş oldukları suçlardan kendilerini sıyıramazlar. Sorumludurlar. Eğer, başlarını kuma gömmek ve 3 maymunu oynamak yerine 2004 Tarihli MGK kararının gereğini yapmış olsalardı; tüm kamu kurumlarını FETÖ ele geçirmiş olmaz, sınav soruları çalınmış olmaz, milyonlarca insanın hakkı yenmiş olmaz, yüzlerce subay-general, akademisyen, hukukçu, gazeteci, aydın, muhalif içeride yıllarca tutsak edilmiş bulunmaz, TSK bu hale düşürülmez, hak eden subaylar terfi eder ve Fetöcüler Ordudan atılır, yargı FETÖ’ye teslim edilip bitirilmez, dahası darbe kalkışması olmaz ve yüzlerce vatandaş Şehit edilmezdi.
CHP’nin 2005’teki önergesi reddedildi: Sayın Genel Başkan ile birlikte dönemin diğer CHP’li vekilleri tarafından 2005 yılında TBMM Başkanlığına verilen (Fetö’nün bitirilmesine yönelik olduğu ifade edilen) “Fetö’nün Araştırılması Önergesi” davacının başında bulunduğu AKP milletvekili grubu çoğunluğunca reddedilmiştir. Bu önergenin reddedilmesindeki davacı talimat ve katkısı gözetildiğinde FETÖ’ye verilen davacı katkısının önem ve büyüklüğü algılanmış olacaktır. Ne yazık ki davacı Erdoğan, açıkça ve bile bile FETÖ’ye kalkan olmuş FETÖ’yü korumuştur.
FETÖ Kozmik Oda’ya girdi: Bülent Arınç’a suikast iddiası gibi bir yalan ortaya attılar. AKP tarafından yargıya yerleştirilen FETÖ örgüt üyeleri eliyle AKP’nin bilgisi ve koordinasyonu dahilinde hareket ederek devletin kozmik odasına FETÖ’yü soktular.
12 Eylül 2010 referandumu: Yargının tamamen FETÖ tarafından ele geçirilmesini sağlayacak olan 12 Eylül 2010 tarihli referandumu Türkiye’nin gündemine kim soktu? 12 Eylül referandumu sonucunda da yargının tamamı ile FETÖ’nün eline geçeceğini davacının bilmediği, bunun görülmediği, algılanmadığı elbette söylenemeyecektir! Nitekim FETÖ lideri Fethullah Gülen tarafından söylenen; ‘İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda 'Evet' oyu kullandırmak lazım. Ben zannediyorum kalkarlar da’ şeklindeki sözler bile referandumun FETÖ için önemini ve bunun dışa vurulduğunu kanıtlamaya yeter nitelikte görülmelidir. Sonuçta da referandum akabinde HSYK, tamamı ile FETÖ tarafından ele geçirilmiş ve hem Yargıtay, hem Danıştay hem de yerel mahkemeler ve savcılıklar FETÖ, yörüngesine girmiştir. Bu gerçekliğin sorumlusu kim diye sormaya gerek var mı?
Ergenekon, Balyoz, Odatv davalarıyla kumpas: Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı, Odatv gibi kumpas davaları ve Atatürkçü subayların düzmece iddialar ile terfi ettirilmemesi aksine fetöcülerin terfi ettirilmesi süreci... Davacı Erdoğan, “ben bu davaların savcısıyım” şeklinde yanıtlar vererek, dahası bizzat Atatürkçü, kumpas mağduru subay- generallerin terfisinin yapılmasını engelleyip aksine FETÖ’cü (sözde) subayları terfi ettirip general yaparak açıkça FETÖ Terör Örgütüne destek olmuştur! 15 Temmuz kalkışmasına katılan neredeyse tüm FETÖ’cü (sözde) generallerin, general olmasını sağlamış, terfi ve atama kararlarına imza atmıştır! Türk Ordusuna kumpas kurulmasına göz yummuş, Türk subayların yıllarca tutsak edilmesine seyirci kalmıştır. FETÖ’cü olmayan, çağdaş değerlere sahip akademisyenlere, askerlere, hakim ve savcılara, avukatlara, bilim adamlarına, siyasetçilere, basın Mensuplarına Ergenekon, Balyoz, Oda-TV v.b. düzmece davalar yoluyla Kumpas kurulmasına ve bunların yıllarca Tutsak edilmesine olanak yaratmış, göz yummuştur!
Davutoğlu ve Arınç’ın Gül ile görüşmesi: Delil olarak dayanılan bilgi ve belgelerin toplanması ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması ve dersanelerin kapatılma süreçleri ile başlayan AKP-FETÖ krizi sürecinde bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ahmet Davutoğlu ile Bülent Arınç’ı Pensilvanya’ya gönderdiği ve FETÖ ile aralarında arabuluculuk yapılmasını istediği, dahası FETÖ Liderinin emirlerine açık olduklarını bildirdiği anlaşılmış olacaktır! Bu bilgi karşısında davacı Recep Tayyip Erdoğan’ın, FETÖ’nün suç örgütü olduğunu bilmediği iddiası kabul edilemez! Davacı Erdoğan, FETÖ’nün terör Öörgütü olduğunu bildiği, algıladığı dönemde dahi FETÖ ile müzakere yapmaya onlarla uzlaşmaya çalışarak açıkça suç işlemiştir!
17 Aralık’ta Gülen’e aracı gönderilmesi: 17-25 Aralık sürecini mantıksız bir biçimde milat olarak belletmeye çalışan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 17-25 Aralık sonrasında da FETÖ ile arasını bulmak üzere Fehmi Koru’yu Pensilvanya’ya Fethullah Gülen ile görüşmeye gönderdiği bilgisi bizzat Fehmi Koru’nun açıklaması ile ortaya çıkmıştır. Bu bilgi karşısında AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, milat olarak kabul ettirmeye çalıştığı 17-25 Aralık tarihinden sonra da FETÖ Terör Örgütü ile işbirliği yapmaya yönelik iradesini ortaya koyduğu anlaşıldığından, FETÖ Terör Örgütüne yardım etmediği, işbirliği içinde olmadığı hiçbir biçimde iddia edilemeyecektir! Dolayısıyla sormak isteriz ki 17-25 Aralık sonrasında çocuğunu Fetö okullarından birine gönderdiğinden bahisle ya da FETÖ Bankasına üç kuruş para yatırdığı gerekçesiyle tutuklanan, mesleğini yapması engellenen, memuriyetten ihraç edilen vatandaştan ne farkı Recep Tayyip Erdoğan’ın? Eğer gariban vatandaş suçlu ise hangi vicdanla Recep Tayyip Erdoğan suçlu görülmez? Adalet herkese eşit uygulanmalıdır!
Devleti FETÖ’ye açtı: FETÖ’nün doğrultusunda FETÖ üyelerinin kamuya alınmasını sağlamıştır! Neredeyse tüm valilerin, emniyet müdürlerinin, FETÖ üyeleri arasından atanmasına imza atmıştır. Emniyet İstihbarat Dairesini, bile bile ve tamamıyla FETÖ’ye teslim etmiştir! Neredeyse tüm üniversitelerin FETÖ’cüler tarafından kuşatılmasına ve ele geçirilmesine ortam sağlamış, ne kadar FETÖ’cü (sözde) akademisyen varsa bunların rektör, dekan, bölüm başkanı olmasına olanak sağlamıştır! Tüm kamu kurumlarının FETÖ’cüler tarafından ele geçirilmesine ortam sağlamıştır! ÖSYM, KPSS, polislik ve diğer sınav sorularının FETÖ tarafından çalınması bilgileri açığa çıkmasına rağmen gereğinin yapılması için talimat vermek bir yana soruların çalınması bilgilerin üstünün ve ilgili soruşturmaların kapatılmasına olanak sağlamıştır!
En Çok Okunan Haberler
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!