KHK mağduru Karabulut, Avcılar adayı: ‘Çevreci bir yönetici’
KHK ile 2016 yılında ihraç edilmesinin ardından baklagil satarak geçimini sağlamaya çalışan Yrd. Doç. Dr. Savaş Karabulut Avcılar İlçesi Bağımsız Sosyalist Adayı. Karabulut, "Sizden nasıl bir belediye başkanı olur?" sorusuna, "Kent sakininin mülkiyet hakkını koruyan, yönetimde söz-karar hakkı tanıyan, tüketimi değil üretimi savunan ve sözde değil öz de şeffaflık ilişkilerini merkeze alan bir belediye yöneticisi" diye yanıt verdi.
Karşısına çıkarılan bin bir zorluklara rağmen yaşam ve hukuk mücadelesini sürdürmeye devam eden Karabulut 28 yıldır Avcılar’da yaşadığını belirterek kendisinden nasıl bir yönetici olacağını şöyle özetliyor, “Kent sakininin mülkiyet hakkını koruyan, yönetimde söz, karar hakkı tanıyan, tüketimi değil üretimi savunan, sözde değil özde şeffaflık ilişkilerini merkeze alan, kadın ve hayvan haklarını koruyan ve çevreci bir yönetici.” Sorularımızı yanıtlayan Karabulut’un cevapları şöyle;
İhracınızın ardından karşınıza çıkan bin bir zorluklarla hiç usanmadan mücadele etmeye çalışıyorsunuz. Bağımsız Avcılar Belediye Başkan adayısınız. Böyle bir kararı nasıl aldınız?
29 Ekim 2016 günü OHAL KHK’sı ile ihraç edildikten sonra ihraç edildiğim İstanbul Üniversitesi (Yeni adıyla Cerrahpaşa) Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü önünden çiçeklerle uğurlandığım da şunu söylemiştim, ‘Yılmayacağız ve bu haksızlığa karşı mücadele edeceğiz’. Mücadele yöntemi olarak ise üniversite dışında da bilimsel üretim sürecine devam ettirme, kongrelere aktif katılım sağlama, yeni iş olanakları yaratma (İSG uzmanlığı, Otogaz Sorumu Müdürlüğü vb), SGK fişlemeleri nedeniyle mesleğini yapmamın engellenmesi nedeniyle, ekonomik geçimi sağlamak için baklagil satma yöntemlerini kullandım. Bunlar bir eylem ve mücadele biçimidir. Ancak bir bilim insanı sadece bilimsel bilgi üretmez aynı zamanda da yetiştiği toplumla ürettiği bilgi birikimini paylaşır. 28 yıldır yaşadığım İstanbul Avcılar İlçesinde, 17 Ağustos 1999 depremi sırasında büyük can ve mal kayıpları yaşanması, İstanbul ili ve özelde Avcılar ilçesinde yapmış olduğum bilimsel çalışmalar ve mühendislik projeleriyle de, gelecekte benzer fakat daha büyük bir yıkımla karşı karşıya olabileceğini geçmişten beri düşünmekteyim. İstanbul ve özelde Avcılar olası Marmara Depremine Hazır hale getirilemedi. Bunun birçok nedeni var. En temel nedeni siyasi iktidarın bu konuya çözüm olarak önerdiği ve belki de gelecekte daha büyük bir sorunu da getirdiği ‘kentsel dönüşüm’ uygulamaları ve yerel belediyenin bu konuda elini kolunu bağlayan bir büyükşehir belediyesi karşısında çaresiz kaldığını savunup, hazırlık konusunda bir ilerleme yapamaması. Bu kapsamda bir Jeofizik Mühendisi (Deprem Bilimci) olarak özne olup, bilimsel bakış açısını mühendislik pratiğiyle birleştirip, tüm bu bilgi birikimimi toplumsal yarar için kullanmanın en önemli araçlarından biri olarak gördüğüm ‘Yerel Yönetimlerde’ Avcılar ilçesinde söz-yetki ve karar sahibi olmak olarak gördüm. Üç ay önce başladığım çalışmalarda, Avcılar İlçesi Bağımsız Sosyalist Aday olarak kente dair problemleri kent sakinleriyle birlikte toplantılar yaparak tespit ettim ve somut önerilerle de çözmek için çalışıyorum.
‘Betonlaşmayı değil, doğayı ve yeşili çoğaltan...’
Sizi o makamda düşününce Ovacık Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu’nun belediyecilik anlayışı aklıma geldi. Sizden nasıl bir belediye başkanı olur?
Ahmen İsvan, Fikri Sönmez, Osman Özgüven ve Fatih Maçoğlu’nun belediyecilik anlayışı Halkçı ve Demokratik bir anlayışa sahip olup, Üretimi (tükettirmeyi değil) merkeze alan bir model olarak karşımızda durmaktadır. Benim nasıl bir belediye yöneticisi olacağımı ise şu şekilde ifade etmek isterim. Kent sakininin mülkiyet hakkını koruyan, yönetimde söz-karar hakkı tanıyan, tüketimi değil üretimi savunan ve sözde değil öz de şeffaflık ilişkilerini merkeze alan” bir Belediye yöneticisi. Betonlaşmayı değil, Doğayı ve yeşili çoğaltan bir Avcılar hayal ediyorum. Belediyenin girişinde sadece Avcılar Belediyesi yazacak ve “Başkanlığı” ibaresi kaldırılacak. Öncelikle; 5393 sayılı kanun ile verilen yetkiyi kullanarak Belediye Meclisini (günümüzde Başkan, Meclis üye ve Encümenleri) genişletmeyi, Sokak komiteleri ve Mahalle Meclisi temsilcileriyle (Muhtarlar gibi), Kadın, Engelli, Emekli ve Genç birer temsilciden oluşan bir Halk Meclisiyle Belediyeyi yönetmek istiyorum. Bu yönetimde tavanın değil, tabanın söz, yetki, karar hakkına sahip olacağı, halkın yerel iktidarının kurulmasının mümkün olduğunu savunuyorum. Bu aynı zamanda şeffaflık, denetlenebilirlik ve tüm problemlerin yerelden çözümü için en anlamlı yönetim şekli olduğunu düşünüyorum. Şeffaflığın, halk adına kenti yönetmekle değil, yönetime kent sakinini katmakla mümkün olabileceğini ve daha gerçekçi olduğunu da savunuyorum. Ayrıca kenti ilgilendiren önemli tüm kararlarda, referandum yani halk oylaması dışında, meclisten bir kararın uygulanmayacağını da savunuyorum. Belediye yönetimde meslek örgütlerine (TMMOB, TTB, TDB vb.) ve STK’larla birlikte çalışmayı ve tüm planları birlikte yapmanın en doğru yöntem olduğunu da savunuyorum. Günümüzde AKP iktidarı tarafından neredeyse tüm denetim yetkileri elinden alınmış meslek odaları, kendileri sürekli denetim altında bırakılarak, işlevsiz bırakılmaya çalışıldığını da söylemeden geçmek olmaz. Kent konseyleri de bu işe çözüm değil! İkincil bir husus ise, kent sakinini sadece tükettiren değil üreten bir bireye dönüştürmek. Bunun en temel aracı ise Kooperatifleşme. Üretim, Tüketim, Konut, Hayvancılık ve Esnaf Kooperatifi kurmak en temel hedefim. Örneğin; kent sakini konut sahibi olmak istemeyecek çünkü belediyenin yaptığı konutta çok düşük ücretlere hatta ücretsiz oturabilecek. Yanlış anlaşılmasın ücretsiz oturmak demekle “zaten ürettiği emeğiyle ve alın teriyle bedelini de ödemiş” oluyor. Üretim kooperatifi de bunlar arasından biri. Küçükçekmece Gölü batı kıyısında bulunan tarlalara seralar kurmak. Bir deprem bilimci olarak aynı zamanda bu bölgede bir jeotermal potansiyelin var olabileceği bunun sıcak su demek olduğu ve seracılıkla tarımsal üretim çok kolay olacağını TMMOB Ziraat Mühendisleri odamızla birlikte planlayacağız. İstihdamda önceliği Avcılar Kent sakinine (Kadın ve Engelli yurttaşa önceliğiyle) verip, günümüz Türkiye’sindeki ekonomik krize karşı işsizliği ortadan kaldırmayı hedefliyorum. Ayrıca kent emekçisinden vergi almamayı, halkçı sosyalist belediyeciliğe geçişte üretilen emek üzerinden artı değeri kazanan işvereni vergiye mahkum etmeyi planlıyorum.
Avcılar halkının sorunları nelerdir? Siz neler vadediyorsunuz?
İstanbul mega kentinin en temel üç sorunu; Deprem, Ulaşım ve Plansızlık olarak görüyorum. Bu sorunların tamamı hatta fazlası Avcılar ilçesi içinde geçerli. Avcılar kent sakininin en temel sorunu ise olası Marmara depremine ilçenin hazırlıklı hale getirilememesi olarak görüyorum. Bunu çözmek için belediye bünyesinde yeni bir birim (Beton ve Zemin Laboratuarı) açmayı ve ilçedeki tüm binaları iki yıl içinde ‘ücretsiz’ incelemeyi hedefliyorum. Kente dair Halkçı bir planın ise bundan sonra üniversiteler ve meslek odalarıyla birlikte, halkın meclisiyle hazırlanıp, halk referandumuna sunularak uygulamaya geçirilebileceğini öneriyorum. Özellikle İmar sorunu olan mahallelerimizde (Yeşilkent, Tahtakale ve Firüzköy), kent sakininin mülkiyet hakkını savunan ve yaşanabilir bir kenti hep beraber ilk dönemimde inşaa edebileceğimizi öngörüyorum. Kanal İstanbul projesiyle bu alanların iktidar tarafından farklı amaçlarla kullanılabileceği endişesini de mevcut uygulamalarla birlikte akılda tutmanın da önemli olduğu düşünüyorum. Deprem akla gelince olası yangınlar, nerede toplanılacağı, acil durum yollarıyla beraber, haberleşme, içme suyu ve elektrik konusu da akla geliyor. Bir deprem bilimci olarak mevcut kontroller bittikçe tüm bu altyapısal sorunları da peyderpey çözmeyi hedefliyorum. İlçe nüfusuna uygun miktar ve ölçekte Kadın sığınma evleri, her mahalleye en az bir kreş kurarak kadının toplumsal yaşamda, üretim ilişkileri dışında kalmamasının mümkün olacağını savunuyorum. Emeklileri iş yerinden emekli olduktan sonra hayattan da emekli etmek değil, hayata bağlamak için emekli lokali açıp, isterlerse üretim sürecine devam edeceği alanlar yaratmayı hedefliyorum. Mevcut Avcılar yönetimi tarafından özel bir firmaya kiralanan Canan Dağdeviren yurdunu geri alıp, üniversite öğrencilerine ücretsiz kullandırmayı savunuyorum. Ayrıca üniversite öğrencisine eğitim bursu, ücretsiz fotokopi, 7/24 saat açık ve gerekli teknolojik alt yapısına sahip bir ‘Avcılar Halk kütüphanesi’ hayata geçirmeyi hedefliyorum. İlköğretim açısından en temel sorun olan yetersiz okul ve sınıf sorununu (özellikle Yeşilkent ve Üniversite Mahalleleri) ise AKP iktidarının çözümsüzlüğüne bırakmayıp, ivedilikle yeni okul alanlarının inşa edilmesini amaçlıyorum. Ulaşım sorunu, yerelden istihdam sağlayarak geriletmeyi, ücretsiz raylı ve toplu taşıma ağı kurarak azaltmayı ve çevreye duyarlı bir ulaşım aracı olan bisiklet ağı yolu kurarak çözüleceğini düşünüyorum. Kentin yeni planında mevcut binaların altlarında yeterli otopark ve şehir merkezlerinin dışında kurulacak ücretsiz otoparklarla, kentlerin yayalaştırılması gerektiğini savunuyorum.
Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İlçedeki yaşayan tüm evcil hayvanlar Avcılarkart portalı ile kayıt altına alınacak ve evde beslenen hayvanların, hayvan refahına uygun bakılıp bakılmadığı kontrol edilmesini hedefliyorum. Sokak hayvanlarını sahiplenmek isteyenlere ekonomik destek sağlanacak ve sokak hayvanlarının sıcak yuvalara kavuşması sağlanmasının aynı zamanda yeni bir istihdam modeli olarak düşünüyorum.
Kentlerin en temel özelliği birer Kültürel yaşam alanları da olmalarıdır. Küçükçekmece gölü kıyısında bulunan Bathonea antik şehri, Arkeojeofizik çalışmalarla ve arkeologlarla birlikte gün yüzüne ivedi bir şekilde çıkarılmasını planlıyorum. Bir müze ve ören yeri ile ilçeyi bir çekim merkezi haline dönüştürülerek, arkeopark oluşturulmasını da bir kültürel mirasa sahip çıkmakla beraber, istihdam yaratacağını da görüyorum. İlçede en az iki yeni kültür merkezinin inşa edilmesini ve bu merkezlere tüm mahalle sakinlerinin kolay ulaşım sağlanması (Firüzköy Bulvarı ve Yeşilkent Mahallelerinde) amaçlıyorum. İlçe merkezi başta olmak üzere farklı noktalarda ‘sanatın özgür olduğu alanlar oluşturmayı’, bu alanlarda öncelikle ilçede yerel tiyatro, müzik, kukla, resim, heykel ve halk dansları gibi kültür sanat ürünleri sergilenmesini hedefliyorum. İlçenin yerel kültürünü yansıyan Firüzköy yayla şenlikleri, Uluslararası Göl-Deniz Festivali yapılmasını amaçlıyorum. Pirsultan kültür derneğinin ilçe merkezinde bir Cemevi talebinin karşılanmasını ve diğer ibadethanelerin ise uygun bir şekilde tedarik edilmesinin mümkün olduğunu da görüyorum.
En Çok Okunan Haberler
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Tarihi geçmiş ürün satan zincir market şubesine mühür
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...
- Ulaşım durma noktasına geldi!
- Bir sonraki ve en büyük ekonomik patlama...
- İl başkanı hayatını kaybetti!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Kayserispor'dan Fenerbahçe açıklaması!
- Niğde'deki korkunç cinayetin arkasından yasak aşk çıktı!