Kaş-Kekova özel çevre koruma bölgesi deniz yönetim planı

Akdeniz'de barındırdığı biyolojik çeşitlilikle ön plana çıkan Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi'nin deniz yönetim planının hazırlanması ve uygulanması amacıyla protokol imzalandı.

Kaş-Kekova özel çevre koruma bölgesi deniz yönetim planı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.02.2010 - 12:22

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) - Türkiye tarafından WWF Akdeniz Bölge Ofisi'nin desteği ve Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının iş birliğiyle yürütülecek Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi Deniz Yönetim Planı ve Uygulaması Projesi, Falez Oteli'nde tanıtıldı.

Toplantıda, Akdeniz'in deniz ve kıyı biyolojik çeşitliliğinin korunması ve Akdeniz'deki deniz koruma alanları ağının geliştirilmesini amaçlayan Güney MedPAN (Akdeniz Korunan Alanlar Ağı) projelerinin Türkiye'deki pilot uygulaması da olacak projenin protokolü, WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak ve Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanı Ahmet Özyanık arasında imzalandı.

Proje, Türkiye'nin Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi Güney MedPAN'a dahil olarak tüm Akdeniz havzasında denizlerin korunması ve kaynakların sürdürülebilir kullanılmasına katkıda bulunacak.

''Slogan çevreciliği bitti"

Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanı Ahmet Özyanık, yerel halkın beklentileri ve katılımlarına imkan sağlaması açısından sivil toplum kuruluşlarının çevreyle ilgili çalışmalarına önem verdiklerini söyledi.

Ahmet Özyanık, ''Çevrecilik artık Türkiye'de slogan çevreciliği olmaktan çıkmış, uygulayıcı, toplumla bütünleşen, kamuyu, yatırımcıları veya ticari sektörleri yönlendiren ve yön gösteren bir inisiyatif haline dönüşmüştür. Bu, Türkiye'nin geçirdiği bir dönüşümdür'' dedi.

Proje ortağı WWF Akdeniz Ofisi ve WWF Türkiye'nin uluslararası ve ulusal çalışan sivil toplum kuruluşları olduklarını hatırlatan Özyanık, ''Onlar bir bakıma biraz bizden daha rahat, daha özgür, daha az kurallara bağlı ve belli hedeflere odaklanmış olarak çalışacağından WWF Türkiye'nin güzel hizmetler çıkaracağına inanıyoruz'' diye konuştu.

Türkiye'de bir sivil inisiyatif oluşturmak gerektiğini ifade eden Özyanık, şunları söyledi:
''Bizlerin bazen kamu hassasiyetiyle göremediğimiz veya bürokratik engellerle müdahale edemediğimiz çok basit sorunlara sivil toplum kuruluşlarımız kendi hassasiyetleriyle müdahale ederler, tedbirlerini alırlar, bizler de bu tür sivil toplum kuruluşlarımızın çalışmalarını destekleriz.''

Pilot uygulamanın 2012'de tamamlanacağını bildiren Özyanık, bu süreçte bölgedeki sivil inisiyatifin kurumsallaşacağını, projenin en önemli katkısının bu olacağını kaydetti.
Özel Çevre Koruma Kurumunun yeni dönemde özellikle deniz koruma alanlarının geliştirilmesi ve etkinleştirilmesi için çabalarını yoğunlaştıracağını belirten Özyanık, ''Türkiye 3 tarafı denizlerle çevrili olmakla övünen bir ülke olmasına rağmen maalesef denize sırtımızı dönmüş vaziyetteyiz. Gücümüz, heyecanımız denizleri kucaklamaya yeter'' dedi.

''Bilinen tüm deniz canlılarının yüzde 6'sının ev sahibi"

WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak da Akdeniz havzasının küresel ölçekte önemli 200 ekolojik bölgeden biri olduğuna dikkati çekti.

5 milyon yaşında ve yarı kapalı bir deniz olan Akdeniz'in yaklaşık 2,5 milyon kilometrekare alanı kapsadığını, bu rakamın dünyadaki toplam deniz alanının yüzde 0,8'ini oluşturduğunu söyleyen Baştak, ''Dünya denizleriyle karşılaştırıldığında küçük bir alana sahip gözükmesine karşın Akdeniz'in en temel özelliği, zengin çeşitliliğe sahip olması ve bilinen tüm deniz canlılarının yüzde 6'sına ev sahipliği yapmasıdır. Bu türlerin yaklaşık yüzde 29'u endemiktir'' dedi.

Akdeniz'in bir parçası olan Türkiye'nin denizlerinin de zengin biyolojik çeşitliliği ve canlı türleriyle dikkat çekici olduğunu belirten Baştak, Türkiye'nin Akdeniz kıyılarının nesli tehlikede olan deniz kaplumbağaları, Akdeniz foku, orfoz, orkinos, deniz çayırları gibi birçok türe ev sahipliği yaptığını kaydetti.

Bu zenginliğin kirlilik, doğal yaşam alanlarının kaybı, aşırı ve yasa dışı balıkçılık, yabancı türler ve iklim değişikliği gibi birçok nedenle tehdit altında olduğunu ifade eden Baştak, denizlerde oluşturulan koruma alanları ve hassas alanların, nesli tehlike altındaki türlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, balıkçılık alanlarının verimliliğinin artırılması, balıkçılığın kontrollü yapılması ve o alanda yapılan tüm faaliyetlerin sürdürülebilir olması için en önemli araç olduğunu söyledi.

Akdeniz'de korunan alanların yetersizliğine dikkati çeken Baştak, ''Günümüzde Akdeniz'deki korunan ve yönetilen alanların kapladığı genişlik tüm Akdeniz'in yalnızca yüzde 4'ünü oluşturmaktadır. Bu oran Akdeniz'i korumaya yönelik sözleşmeler çerçevesinde belirlenmiş hedef olan yüzde 10'un altında kalmıştır. Türkiye'de de kara sularının halen yaklaşık yüzde 2,8'i korunuyor'' diye konuştu.

Baştak, Türkiye'nin zengin denizel biyolojik çeşitliliğinin korunması amacıyla deniz ve kıyı koruma alanlarının oluşturulması ve bu alanların etkin şekilde yönetilmesi için çalışmalara başlandığını kaydetti.

Bu projeyle Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi'nde deniz yönetim planı hazırlanacağını belirten Baştak, ''Güney MedPAN Projeleri ile deniz ve kıyı biyolojik çeşitliliğinin korunması ve Akdeniz'deki deniz koruma alanları ağının geliştirilmesi amaçlanmaktadır'' dedi.

Proje

WWF-Türkiye tarafından Garanti Bankasının desteğiyle WWF Akdeniz Bölge Ofisi ve Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının iş birliğiyle MedPAN, Küresel Çevre Fonu (GEF), AB, MAVA Fonu, BM Çevre Programı Akdeniz Eylem Planı'nın katkılarıyla yürütülen projeyleTürkiye, tüm Akdeniz'deki deniz koruma alanlarına dahil olacak. Projeyle alanın deniz yönetim planı hazırlanarak denizel alanda koruma ve kullanma ölçütleriyle iyi uygulamalar gerçekleştirilecek. Proje 4 yıl sürecek.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler