Karsu: Minik dev müzisyen...

Adını Hatay’ın köyünden alan, piyanonun başında devleşen, söylediği şarkılar ve farklı yorumuyla adından söz ettiren Karsu Dönmez ile müziğini ve sosyal projelerini konuştuk.

Karsu: Minik dev müzisyen...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.07.2017 - 18:46

Gözlerimi kapatıyorum. Piyanonun sesi beni alıp götürüyor. Barışın, hoşgörünün olduğu, insanların birbirine saygı duyduğu, yardım ettiği diyarlara. Sesine gelince, tek kelimeyle büyüleyici... Yorum ise deyim yerindeyse değişik. Kendine has yorumuyla herkesin bildiği bir türküyü “Gesi Bağları”nı dinliyorum... Barış Manço’nun “Domates, Biber Patlıcan”ı, “Nerdesin Sen”... Farklı ve etkileyici bir yorum. Karsu’dan bahsediyorum. Karsu Dönmez daha 25 yaşında, 7 yaşında tanışmış piyanoyla... 15 yaşındayken kendi bestelerini yapmaya başlamış. Babasının Amsterdam’daki restoranında eski bir piyonayla ilk kez müşterilere çalmış. Şimdi ise birçok şehirde binlere çalıyor ve söylüyor Karsu. Yukarıdaki satırlarda barış, hoşgörü ve saygıdan bahsetmişken, Karsu bu değerleri tüm insanlara aşılamak için de uğraş veriyor. Çocuklara gönüllü dil dersi veriyor. Mültecilere yardım ediyor. Hatta Yunanistan’da “Happy Caravan” adında bir okul açmış. Burada da müzik ve dil dersi veriyor ekip arkadaşlarıyla... Adını Hatay’ın köyünden alan, piyanonun başında devleşen, söylediği şarkılar ve farklı yorumuyla Karsu: Minik dev müzisyen... Karsu ile müziğini ve sosyal projelerini konuştuk.

7’sinde piyanoyla tanışma

-Müzikle ilk nasıl tanıştınız, nasıl başladı müzik hayatınız?

Annem ve babam benim ve kardeşimin genel kültürü gelişsin diye bizi spor, sanat ve müzik derslerine göndermişlerdi. Ben müzik derslerini 5-6 yaşlarındayken çok seviyordum. Okulda bir enstrüman seçmemiz gerekiyordu, ben de 7 yaşındayken piyanoyu seçtim. Piyano hem büyük hem pahalı bir enstrüman olduğu için almak çok kolay bir şey değil. O yüzden annemle babam hemen almadılar. Önce gerçekten isteyip istemediğimden emin olmak istediler. Başta piyanoyu kiraladılar. Ben de gerçekten ciddi olduğumu onlara göstermek için çok çalıştım. Piyanoya olan tutkumu görünce en sonunda satın aldılar. 14-15 yaşlarındayken kendi bestelerimi yazmaya başladım. Babamın Amsterdam’daki restoranında eski bir piyano arkasında müşterilere müzik çalıyordum. Bir süre sonra müşteriler yemek için değil, benim için gelmeye başladılar.

-Yaptığınız müzik birçok türü kapsıyor. Alışılmışın dışında ve değişik...

Ben evde annemle babamın dinlediği müziklerden ve aldığım klasik piyano derslerinden etkilenerek yavaş yavaş kendi parçalarımı yazmaya başladım. Klasik müzik, caz, Azeri müziği, Karadeniz müziğinden etkileniyor ve İngilizce şarkılar yazıyordum. Üç albüm çıkardım bu zamana kadar. Son albümde Türkçe beste yapmaya da cesaret ettim. “Bırak Beni Böyle” ve “Bekledim” ilk Türkçe bestelerim.

Şarkılar nasıl doğuyor?

-Şarkılarınızın hemen hemen hepsinin sözleri ve besteleri size ait...

Son albümümde 11 şarkı var. Bir tek “Domates, Biber, Patlıcan” Barış Manço’nun. Diğerlerinin tamamı söz ve beste olarak bana ait. Piyano arkasında çalışıyorum. Aklıma bir şey geldiğinde hemen telefonuma veya elimin altında bulduğum kâğıtlara, zarflara yazıyorum. Bu söz veya müzik olabilir. Albüm kayıt zamanı geldiğinde de bu yazdıklarımı stüdyoda yapımcılarla birlikte gözden geçiriyoruz. Böylece şarkılar ortaya çıkıyor.

‘İlhamım gördüklerimden’

-Seyirciyle aranızda kurduğunuz iletişim oldukça samimi... Konserlerinizde şarkılarınızla ilgili öyküler anlatıyorsunuz? Tüm şarkılarınızın bir öyküsü, bir yaşanmışlığı var mı?

Evet, konser turlarında seyircilere anlatabileceğim çok eğlenceli olaylar yaşıyoruz. Ben de bunlardan bazılarını konser sırasında paylaşıyorum. Veya kendi hayatımdan bazı anılar paylaşıyorum. Şarkı sözleri ise tamamen başkalarının hayatlarından, etrafımda gördüğüm şeylerden ilham almam sayesinde ortaya çıkıyor.

 

‘Tüm çocukların eşit hakları olmalı’

-Çocuklara gönüllü dil dersi veriyorsunuz? Bir de “Happy Caravan” adında bir okulunuz var. Neler yapıyorsunuz bu okulda?

2015-2016’dan beri bugüne Yunanistan’da mülteci kamplarında yaşayan aileler var. Burada yaşayan çocuklar büyük travma yaşamış ve hiç okula gidememiş olan çocuklar. Amsterdam tren istasyonunda tanıştığım arkadaşlarla birlikte Yunanistan’da bir okul açtık, evet. Facebook sayfamız var: Happy Caravan. Orada faaliyetlerimizi herkes görebilir. Hayırseverlerden para topladık ve bu yaz ders vermek için birçok kişi gönüllü oldu. Çocuklara gelince: Ben ve kardeşim şanslı çoçuklardık sanırım. Suriye’de veya Afrika’da doğan çocukların suçu ne? Onların da diğer çocuklarla aynı hakları olmalı. Eğitimden hiçbir çocuk mahrum kalmamalı. Bu yüzden böyle bir okul açmak istedik ve bu bir başlangıç oldu. Umarım daha güzel şeyler yapmaya devam edebilirim.”

'Korku içindeki insanlara gülümsüyoruz'

-Müziğin dışında sosyal projelerle de ilgilisiniz, biraz bahseder misiniz?

Ben işimden dolayı birçok yerde konser veriyorum. Küçük bir köyün meydanında da konser verdim, dünyanın bambaşka bir ucundaki saray gibi yerlerde de. Hayatın iniş çıkışlarla geçtiğini biliyorum. Zor durumda olan insanlara el uzatmak gerekiyor. İki sene önce Suriye’den Avrupa’ya iltica etmek zorunda kalan insanları televizyonda gördüğümde benim de bir şeyler yapmam gerek diyordum ve sosyal medyada arkadaşlarımın Amsterdam’daki tren istasyonuna gelenlere yardım ettiklerini gördüm. Hemen ben de yanlarına gittim ve yaklaşık altı ay boyunca trenlerle yaşadığım şehre gelen yüzlerce mülteciye bir şekilde yardım ettim. Trenden inenlere sıcak yemek, kıyafet ve dünyayla iletişim sağlayabilmeleri için internet veriyorduk. Ve bir de o korku içindeki insanlara gülümsüyorduk... O dönem beni çok etkiledi. Çünkü eşini, çocuklarını, annesini, babasını kaybedenlerle doğrudan iletişim içindeydim.Yürek parçalayan hikâyelere şahit oldum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler