Karşıdevrimin meclis oyunları!

Eğitimci, yazar Mustafa Gazalcı; açık kaldığı kısa süre boyunca Türkiye’nin yüzünü ağartan aydınlar yetiştiren, alkışlarla kurulan ve yazık ki karalamalarla kapatılan Köy Enstitüleri’nin Meclis sürecinin ilk kez bütün olarak incelendiği kitabında, bir onurun ve bir utancın kesişen yol haritasını ortaya koyuyor.

Karşıdevrimin meclis oyunları!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.04.2020 - 10:51

Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ

Eğitimci, yazar Mustafa Gazalcı; açık kaldığı kısa süre boyunca Türkiye’nin yüzünü ağartan aydınlar yetiştiren, alkışlarla kurulan ve yazık ki karalamalarla kapatılan Köy Enstitüleri’nin Meclis sürecinin ilk kez bütün olarak incelendiği kitabında, bir onurun ve bir utancın kesişen yol haritasını ortaya koyuyor.

Türkiye’nin topraklarında doğup dünya çapında ses getiren Köy Enstitülerinin, onu kuran ve yok eden yasalara imza atan TBMM’deki iç yakan yolculuğu... Eğitimci, yazar Mustafa Gazalcı’nın Köy Enstitülerinin Meclis Süreci adlı kitabı, alkışlarla kurulan, karalamalarla kapatılan bu kurumlarla ilgili TBMM’nin bir sahneye dönüştüğüne tanıklık ettiriyor.

Bu öyle bir tarih sahnesi ki; onur verici sözler de, söyleyenler için utanca dönüşen cümleler de ülkenin bağrında yankılanıyor...  Yoksul halk çocuklarının yazgısı o kürsüden destanlaşıp değişecekken yıllar sonra aynı yerde karalamalarla bir ağıda dönüşüyor. Bir onurun ve bir utancın kesişen yol haritası bu aslında...

Gazalcı incelemesinde bir ilke de imza atıyor. Üzerinde bugün bile tartışmaları bitmeyen, açık kaldığı kısa süre boyunca Türkiye’nin yüzünü ağartan aydınlar yetiştiren Köy Enstitülerinin gün yüzüne yeterince çıkmamış Meclis sürecini ilk kez bir bütün olarak yansıtıyor.

Köy Enstitülerinin Meclis Süreci; yalnızca eğitimle ilgilenenlerin değil, bir döneme damgasını vuran, yoksul köylülere aydınlanma ışığını taşıyan ve sonunda yok edilen kurumların can alıcı öyküsünü öğrenmek isteyen herkesin ilgiyle okuyacağı bir çalışma...

 'TÜM TUTANAKLARI İNCELEDİM'

- Kitabınızda Köy Enstitülerinin Meclis Sürecini hangi bölümler başlığında incelediniz?

Önce, “Kuruluş, Karalama, Kapanış” adıyla üç bölüm tasarlamıştım, ancak işin içine girince bütünlüğü sağlamak için bölüm sayısını artırdım. Böylece; Kuruluş, Gelişme, Karalama, Kapanış ve Kapandıktan Sonraki süreç olmak üzere 5 ana bölüm oldu.

- Kitabınızda Köy Enstitülerinin yaşama geçmesinden kapatılmasına kadarki sürecin TBMM boyutunu hangi veriler ışığında ortaya koyuyorsunuz? Buzdağının görünmeyen yüzünü kamuoyuna nasıl açımlıyorsunuz?

Başta TBMM Kütüphanesi Arşivi, İsmail Hakkı Tonguç Vakfı Belgeliği, Ankara Yenimahalle Devlet Arşivi olmak üzere birçok kurumdaki kaynakları taradım.

TBMM’nin kapalı ve açık oturumlarının bütün tutanaklarını inceledim. Yazılı ve sözlü soru önergelerini çıkardım. Basını taradım. Kim ne söylemiş, bu kurumları kimler destekleyip karşı çıkmış, kapanışta kimlerin rolü var, bütün bu soruların yanıtları çıktı ortaya.

‘EN İLERİ EĞİTİM ATILIMI OLARAK TARİHE GEÇTİ’

- Yakın tarihin en temel devrimlerinden birinin kısa süreli de olsa yaşama geçtiği Köy Enstitüleri deneyimi en açık ifadeyle ne demekte /diyecek? O az zamanda yarattığı büyük farkları nasıl yorumluyorsunuz?

Köy Enstitüleri uzun, akılcı araştırılmalardan sonra kurulmuş, uygulanmış bir sistemdir. Bu sistem klasik eğitimden ayrı, insanı ve toplumu canlandıran, üretici, devrimci bir eğitime dayanır. Ulusal olduğu kadar evrensel eğitim ilkelerini içerir.

1936 eğitmen kursuyla başlayıp Köy Enstitüleriyle süren bu devrimci uygulama feodal çevreleri, egemenleri ürküttü. Kimi zaman örtülü, kimi zaman açık karalama ve suçlamalar yapıldı. Bir şeyler değişmeye başladığını bu çevreler gördü.

Köy Enstitüleri, tarihe Türkiye’nin gördüğü “en ileri eğitim atılımı” olarak geçti bile. Köy Enstitüleri sistemi özgün ilkeleriyle sürseydi Türkiye bugün çok başka bir yerde olurdu. Her yönüyle gelişmiş bir yerde.

- Köy Enstitülerinin kapatılması adına maddi ve manevi süreç adım adım nasıl işletildi? 1945 sonrası değişen iç ve dış dengelerin de bundaki yeri nedir?

İkinci Dünya Savaşı sonrası iç ve dış dengeler değişir, karşıdevrimciler güçlenir, baskı ve ırkçı akımlar seslerini yükseltir. TBMM’de Köy Enstitülerini kuran Hasan-Âli Yücel’e İsmail Hakkı Tonguç’a övgüler düzülürken eleştiriler yöneltilmeye başlanır.

1946’da kurulan Recep Peker Hükümetinde Yücel yerine Reşat Şemsettin Sirer Milli Eğitim Bakanı olur. Bu tarihten sonra Köy Enstitüleri’nin üzerine titreyen kadrolar görevden alınır, özgün ilkeleri biri bir budanır. 1947’de Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, 1954’te de bütün Köy Enstitüleri kapatılır.

Dünyaya örnek devrimci Köy Enstitüleri, karşıdevrimle yıkılır.

EĞİTMENLİKTEN ENSTİTÜLERE

- Köy Enstitülerinin öncül adımını Atatürk nasıl atmış ve gelişimini teşvik etmiştir? Ve Atatürk’ün ölümünden sonra İnönü devamını nasıl getirmiştir?

Atatürk Cumhuriyet’in başından beri süsten uzak, işe yarar, bilimsel bir eğitimden söz eder. Ancak Cumhuriyetten 10 yıl sonra bile Kurtuluş Savaşı’nda ordunun yanında yer alan yoksul köylüye, Cumhuriyetin nimetleri, eğitimin ışığı yeterince ulaştırılamaz.

Bunun üzerine bir arayışa girilir. Saffet Arıkan Milli Eğitim Bakanı olur, Atatürk ona eğitmen düşüncesini söyler. Arıkan da İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürlüğüne getirir. 1936’da Eskişehir Hamidiye’de ilk Eğitmen Kursu açılır. O kararnamelerin altında Atatürk’ün imzaları vardır. Sonra Köy Öğretmen Okulları gelir.

Atatürk’ün ölümü üzerine Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü de ilköğretim sorununu millet olma, insan olma sorunu olarak ele alır. Bu alanda başlanan işlerin aksamadan yürütülmesini ister. Saffet Arıkan’dan sonra Milli Eğitim Bakanı olan Hasan-Âli Yücel de Tonguç ve arkadaşlarına, kendinden önce yapılan işlere sahip çıkar. Böylece Köy Enstitüleri yolu açılır.

‘İNÖNÜ, ENSTİTÜLERİ CUMHURİYETİN EN DEĞERLİSİ SAYMIŞTIR’

- Kitapta ortaya koyduğunuz gerçekler ışığında Köy Enstitülerinin kapatılması sürecinde İsmet İnönü’ye haksızca yüklenenlerin tezlerini de çürütüyorsunuz? Anlatır mısınız?

Kitapta gerçek neyse belgelere dayanarak anlatmaya çalıştık. Konu Köy Enstitüleri olunca doğal olarak İsmet İnönü’ye geniş yer verdik.

İsmet İnönü’nün Köy Enstitülerini öven birçok sözü var. Bu kurumları Cumhuriyetin en değerlisi, sevimlisi saymıştır. Öldüğüm zaman Türk milletine iki eser bırakacağım: Çok partili düzen ile Köy Enstitülerim bu açıklamaların en ünlüsüdür. Bir ara Yücel ve Tonguç’tan Köy Enstitüleri sayısının 60’a çıkarılmasını, toprak reformu için tarım teknisyeni de yetiştirilmesini ister. Gezilerinde mutlaka Köy Enstitülerine uğrar, öğrencilerle konuşur.

Kitabın 2. basımına Mustafa Ekmekçi’nin “İsmet Paşa’nın Savunması” adlı yazısına yer verdik. (1994) Orada İsmet İnönü ben politikacıyım gücümü halktan, parti grubundan alırım, oralarda gücümü yitirirsem çekilir güçlenmeyi beklerim diyor. Bir bakıma da Yücel’in bakanlıktan, Tonguç’un genel müdürlükten alınmasının gerekçesini belirtiyor.

Bu kitaptan önce çıkan “Köy Enstitüleri Sistemi, Mezunları Üzerine Bir Çalışma”(2015) kitabını Yücel, Tonguç zamanında açılan Köy Enstitülerinde okuyan 165 kişinin yanıtlarından yararlandık. Orada Köy Enstitülerinin kapatılmasından kim sorumlu olduğunu sorduk.

Yanıtlar şöyle: 66 kişi DP Hükümeti, 48 kişi dönemin siyasetçileri 24 kişi toprak ağaları, 24 kişi CHP, yalnızca 15 kişi İsmet İnönü diye yanıtladı.

- Tonguç’u ve Yücel’in verdiği mücadelenin nirengi noktaları nelerdir?

1940’lı yılların başında, ilköğretim çağındaki köylü çocuklarının yüzde 75’i eğitimden yoksundur. Köy kapalı, her yönden geridir. Tonguç ve Yücel kurdukları sistemle köyü köylüyü, dolayısıyla nüfusun yüzde 80’inini oluşturan bütün ülkeyi eğitim yoluyla canlandırmayı, geliştirmeyi amaçladılar. Akıl, bilim ve sanattan, nitelikten uzaklaşmadan bir aydınlanma savaşımı verdiler. Kurtuluş Savaşı yapan köylünün çocuklarını, bilimsel, üretici bir eğitimden geçirerek bir borç ödemeye çalıştılar, onlara gerçek kurtuluşun yolunu açtılar. Yüzyıllardır sürüp gelen karanlığı üretici eğitim sistemi, klasiklerle aydınlığa çevirmeye çalıştılar.

TUTANAKLARIYLA ASILSIZ SUÇLAMALAR!

- TBMM tutanakları her cepheden milletvekillerinin yaklaşımlarını net şekilde ortaya koyuyor: Kim, ne demiş? Köy Enstitülerine kimler hangi gerekçelerle karşı çıkmış? Bu paniğin siyasi, sosyal gerekçeleri nelermiş? Başta desteklerken sonlara doğru kimler neden desteğini çekmiş? Köy Enstitülerinin kapatılması için canla başla çalışanların akıl almaz suçlamaları nelermiş? Siyaset bu sınavı da nasıl doğru verememiş? Sorum hepsini kapsıyor olacak: En bilinenleriyle kimler, hangi gerekçelerle karşı çıkmıştır ve başta destekleyenler sonra nasıl fikir değiştirmiştir? Akıl almaz suçlamalar nelerdir? Atatürk’ü, İnönü’yü, Tonguç’u ve Yücel’i minnetle anarak yazan tarih Köy Enstitülerini kapatanları nasıl yazmıştır / yazmaya da devam edecektir?

Başlangıcından günümüze Köy Enstitülerinin Meclis Süreci'ni yazarken Köy Enstitülerinin demokrasiyle yakın ilgisi dikkatimi çekti. Demokrasi gelişirken bu sistem övülmüş, baskılar artınca karalanmış, kötülenmiş. Daha işin başında (1940) Kazım Karabekir, “Kendi elimizle sınıfı getiriyoruz, toprak Ağası Emin Sazak “Kuşkularım var” diyerek karşı çıkıyorlar. Daha sonra Emin Sazak, “Bu yetkiler Başbakan’da bile yok. Bunların her biri kendini Atatürk sanıyor” diyerek sistemi baltalamaya çalıştı. Yücel yerine Milli Eğitim Bakanı olan CHP’li Reşat Şemsettin Sirer, Tonguç ve arkadaşlarını görevden alıyor. Kahramanmaraş Milletvekili Emin Soysal Yücel’i, Tonguç’u asılsız suçluyor. 1951 yılında yapılan gizli oturumda Tonguç ve arkadaşları komünistlikle suçlanıyor. Zaman zaman Köy Enstitüleri kapandıktan sonra da TBMM’de gündeme geliyor. Kurucu Mecliste, Meclis ve Senato Genel kurullarında Köy Enstitüleri övülüyor, hatta yeniden açılması isteniyor. Ancak daha çok sağ politikacılar, bakanlar Köy Enstitülerine suçlamalar yöneltiyorlar. Kimileri yarım ağızla keşke kapatılmasaydı diyor. Tartışmalar günümüze değin sürüyor. Bunların tümünü devrimi, karşıdevrimi kitapta bulabiliriz.

Köy Enstitülerinin Meclis Süreci / Mustafa Gazalcı / Bilgi Yayınevi / 440 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler