Karı koca şair... Oğuz Demiralp'in yazısı
Elizabeth ile Robert’in ilişkisi bir destandır edebiyat tarihinde. Robert’in ondan altı yaş büyük, o sıralarda çok daha ünlü şair Elizabeth Barrett’e mektup yazmasıyla başlıyor ilişki, bir yıl içinde evliliğe evriliyor. Elizabeth tiran ruhlu babasının evinden kaçmış sevgilisine. Wordsworth, “gittiler” demiş, “umarım anlarlar birbirini / çünkü anlamaz başka kimse.”
Tütta Latola’nın anısına
Elizabeth Barrrett Browning’in (EBB) soneleriyle (Sonnets From the Portuguese) tanıştığımda 18 yaşındaydım. Emily Dickinson’un şiirleriyle de aynı dönemde tanıştım. Anladığım kadarıyla, sevmiştim soneleri, ama nedense Emily daha çok çekmişti beni, gizemli, buğulu bir hava dizelerinde. Yaş ilerledikçe ışığı, güneşi daha çok istermiş insan. Belki de onun için son zamanlarda sonelere bakıyorum, yaşama bağlayıcı bir sevginin ışığını alıyorum o dizelerden.
EBB bu soneleri kocası Robert Browning için yazmış. EBB 19. yüzyılın en önemli İngiliz şairlerindendir. Tennyson olmasaydı baş şairlik payesini o alacaktı. Kocası da büyük ünlü bir şairdir; Harold Bloom’a bakılırsa, Yeats’den, Stevens’den, Hardy’den daha iyimiş. Elizabeth ile Robert’in ilişkisi bir destandır edebiyat tarihinde. Robert’in ondan altı yaş büyük, o sıralarda çok daha ünlü şair Elizabeth Barrett’e mektup yazmasıyla başlıyor ilişki, bir yıl içinde evliliğe evriliyor. Elizabeth tiran ruhlu babasının evinden kaçmış sevgilisine. Wordsworth, “gittiler” demiş, “umarım anlarlar birbirini / çünkü anlamaz başka kimse.” EBB ölene değin süren on beş yıllık bir evlilik.
Geçenlerde bir edebiyat tarihçisinin bu evliliğe değgin yazdıklarını karıştırdım. Nerdeyse pürüzsüz bir ilişki. Üstelik sürdürmüşler şiirlerini ayrı ayrı geliştirmeyi. “Hızlı popülerleşmeye kaptırmadık kendimizi” diye anlatır Elizabeth. Bugün öyle bir çift olsa, ardından ayrılmaz magazin kültürünün orduları. Onlar büyük bölümü Floransa’da geçen dingin bir yaşamı yeğlemişler, yaz aylarının “bülbüllerle ateş böcekleri arasında” yaşandığı efsane kent.
Michelangelo şair sevgilisi Vittoria Colonna’ya hangi kentte söylemiş şu sözleri: “Sadece ikimiz, yüz yüze, tanıyoruz birbirimizi / Tanrının tanıdğı gibi ikimizi.”
Sonelere, tarihçilere bakılırsa böylesine yakın, içten bir ilişki yaşamış Elizabeth ile Robert. “Sadece Tanrı’yı aramış olan ben, seni buldum” diyen Elizabeth 43 yaşında doğurmuş: Robert Barrett. Oğulları da sanatçı, Rodin’in öğrencisi başarılı bir yontucu olacak ilerde. Elizabeth’in erken ölümü çocukluğundan beri boğuştuğu sağlık sorunlarının sonucu. Robert şair olarak büyümeyi sürdürmüş. Merak edenler için: ikinci evlilik kısmet olmamış. Buna karşılık oğluyla hep yakın olmuş. Yontucu oğul annesiyle babasının kültürel katılımlarını sahip çıkmış, yani hayırlı evlat!
YÜZYILIMIZ ONLARI ANIMSAR MI?
Bu iki büyük şair popülerliklerini 20. yüzyılda yitirmiş görünüyor. Şimdiki yüzyılımız onları anımsar mı? Henüz bilemiyoruz. Zevkler, duyarlıklar değişiyor. Uzmanlara bakılırsa, EBB’nın soneleri dışında “Aurora Leigh” uzun şiiri unutulmamalı, çünkü bir kadın şairin yetişimini günümüzde feminist sayılan açıdan anlatıyor.
İki şairimiz de o dönemin havasına uygun şekilde manzum roman yazmış. Robert Browning’in de “Yüzük ve Kitap”ı (The Ring and the Book) unutulmaz sayılıyor. Bir cinayetin 12 değişik açıdan anlatıldığı, hukuk sisteminin ve papalığın eleştirildiği bu uzun şiirde Browning dramatik monolog’u geliştirmiş olarak gösteriliyor. Edip Cansever ile akrabalığı olmalı.
Elizabeth ile Robert’in şiirleri gibi ilişkileri de unutulmuşa benziyor. 20. yüzyıl bir öncekinden özellikle aydınlar açısından farklı çıktı. 19. yüzyılda bütün sorunlara karşın, bir kesim aydınlar, Elizabeth ile Robert gibi, liberalizme, başka bir kesim de sosyalist hareketlere umut bağlayabiliyorlardı.
İlerleme olacağı inancı güçlüydü. 20. yüzyılda ise aydınlar arasında mutsuz bilinç denen şey iyice gelişip yerleşti, yazına da yansıdı. Mutlu ilişkiler çağı da olmadı 20. yüzyıl.
ŞAİRLER ARASI İLİŞKİLER
Şairler arası ilişkiler deyince, bilmiyorum hepsini elbette, ama Paul Celan ile İngebor Bachmann’ın ilişkisi geliyor aklıma. Bachmann’ın Max Frisch ile ilişkisini de biliyoruz. Sürekli olarak bir ruh eşi arayışı görüyoruz insanlarda.
Evlilik böyle bir arayışın mutlu sonuca varması olarak düşünülür genellikle. Ne var ki, Sylvia Plath ile Ted Hughes arasındaki ilişki bu düşüncenin her zaman doğru çıkmadığını gösteriyor bize.
Elizabeth ile Robert gibi karı koca şair işte! İkisi de ünlü, iki çocukları oluyor, ikisi de genç. Dışarıdan bakınca talih ikisinin de yüzüne gülmüş gibi. Dışarıdan öyle görünüyor ama içerisi, iç dünyaların işleyişi bir başka.
Ülkemizde de iyi bilinir bu ilişki. Karı koca iki şair de iyi tanınır, birçok şiirleri dilimize aktarılmış, özellikle Plath üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır, örneğin Yusuf Eradam’ın Benden Önce Tufan’ı (İmge Y, 1997). Elizabeth çocukluğundan beri babanın baskısından kurtulmaya çalışırken, Sylvia çocukluğunda babasını yitirmesinin acısından kurtulamamış. Aslında 19. yüzyılın geçmişi aşarak ileriye bakması, 20. yüzyılın ise geçmişini, dolayısıyla geleceğini de yitirmesi gibi bir şey bu.
Plath’in ruhu belli ki çok yüklüymüş, şiir ve çocuk yetmemiş öz ağırlığından sıyrılmasına. Ted Hughes’un da bu ilişkide sütten çıkmış kaşık olmadığı anlaşılıyor. Ted’i Sylvia’nın kötü yazgısında sorumlu görenler “1984’de baş şair olmuş ama adam olamamış, koca olmamış” diyebilirler, bilemiyorum.
Ted Hughes’un Doğum Günü Mektupları’nı (Birthday Letters) ilk çıktığında karıştırmıştım. Fishing Bridge (Bir köprünün adı) başlıklı şiiri işaretlemişim. Bu kitabın Türkçesi olduğunu yeni keşfettim, hem de Şavkar Altınel ile Roni Marguiles çevirisi (YKY, 2000).
“Neredeyse mutlu” diye başlar şiir, Yellowstone parkındaki gezi ilişkinin özeti gibidir, bir dolambaçta ilerler sanki. sonunda ikisinin birlikte buldukları şey Sylvia’nın ölü yüzü olur.
Ölüm güdüsü sevgiden üstündür. Elizabeth’in en ünlü sonesi ise ölümden sonra da sevginin sürmesi duasıyla biter. Yaşama dönük sevgiyle ölüme dönük sevgi arasındaki farktır bu, iki yüzyılın arasındaki fark gibi.
En Çok Okunan Haberler
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- 'Açız' diye bağırdı, yaka paça dışarı atıldı!