Kareem Abdul Jabbar: 'Durant Kobe'dan daha iyi'

NBA'in unutulmaz yıldızlarından Kareem Abdul Jabbar, hem NBA'deki genel durumu hem de Türk basketbolunu değerlendirdi.

Kareem Abdul Jabbar: 'Durant Kobe'dan daha iyi'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.06.2014 - 16:57

Cumhuriyet'te görev almaya başladıktan sonra ilk röportajım için aklımda ki isim tabii ki de Kareem Abdul Jabbar'dan başkası değildi. Hâl böyle olunca yakın arkadaşım ve aynı zamanda dünyanın en harika PR'larından Deborah Morales'i aramam, NBA'nin gelmiş geçmiş en skorer oyuncusu ile bir kez daha röportaj yapmam için yeterliydi.

Play-off'lar çok ilginç sonuçlarla başladı.. Şampiyonluk ve MVP adaylarınız kimler?

Şampiyonluğun; batıda Oklahoma ve San Antonio, Doğuda da Miami ve Indiana arasında geçeceğini düşünüyorum. MVP konusuna gelirsek, tabii ki de sakatlıklar işi değiştirebilir fakat benim adaylarım Durant ve LeBron.

Durant bu sezon Kobe'yi geride bıraktı gibi..

Evet bence de Durant, sağlığı, liderliği ve skorerliği sayesinde sakatlıklarla uğraşan Kobe'den daha öne çıktı.



Skorerlik demişken, en fazla sayı attığınız maçı hatırlıyor musunuz?

Üniversitede ki ikinci yılımda Washington Eyalet Üniversitesi ile yaptığımız maç en çok sayı attığım maçtı. O maçta tam 61 sayı atmıştım. Aynı zamanda maçı büyük bir fark ile kazanmıştık. Bu sayı cümbüşü, takımımızın koçu Wooden ile karşı takım koçu Harshman arasındaki yakın dostluğa da son vermişti. Çünkü Harshman, kazanmamızın kesinleşmesine rağmen koçumuz Wooden'ın beni oyunda tutmasına çok öfkelenmişti. Çünkü o ana kadar 40-45 sayı atmıştım ve son 5 dakikada 15-20 sayı daha attım. Harshman da Wooden'ın bunu kendi takımını kötü göstermek için yaptığını düşünmüştü.

Bir takım kursanız ilk beş nasıl olurdu? Ve bir de koç tabii.

İlk 5 için seçim yapmak gerçekten zor. Ama heralde seçeceğim isimler, Oscar Robertson, Jerry West, Bill Russell, Karl Malone ve Larry Bird olurdu. Koç olarak da Red Auerbach. Bu oyuncuların bireysel yetenekleri tartışılmaz ve aynı zamanda hepsi tam bir takım oyuncusu. Ayrıca böyle bir kadronun maç sonu zafer kutlamaları da çok eğlenceli olurdu çünkü hepsi son derece komik ve hikaye anlatma konusunda çok iyiler.

Los Angeles Lakers taraftarı olduğunuzu tahmin ediyorum. Geçmişte de mi bu böyleydi?

Hayır, Bill Rusell'a hayrandım ve Boston Celtics taraftarıydım. Bill savunmada o kadar güçlüydü ki Celtics taraftarları buna 'Hey Bill' savunması diyordu. Ne zaman Celtics'den bir oyuncu rakip bir oyuncuyu savunmakta yardıma ihtiyaç duysa 'Hey Bill' diye bağırırdı ve Bill'de oraya gidip yardım ederdi. Sporda savunma bugünlerde hep arka plana atılıyor çünkü herkes sayı atmanın uğraşında. Bill dünyaya sadece hücüm yaparak kazanılamayacağını öğretti.

NBA'de neyi değiştirmek istersiniz?

Alt yaş sınırının 21'e çıkarılmasını görmek isterim. Çünkü, yeni oyuncuların oyuna gelmeden önce oyunun nasıl oynanacağı hakkında yeterli bilgiye sahip olmaları, yetişkinlik ve güçlü bir iş ahlâkı profesyonelliğe geçişi daha rahat kılacaktır ve oyunda daha iyi olmalarını sağlayacaktır.

Türk basketbolu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Öncelikle Türk basketbolunun oldukça geliştiğini düşünüyorum. Türk basketbolunu ilk kez 70'lerde görmüştüm ve o zamandan beri bir hayli ilerledi. Birkaç yıl önce Türkiye'ye geldiğimde Mehmet Okur ile biraz vakit geçirdim ve Türkiye Basketbol Federasyonu'nu ziyaret ettim. Oyunlarında çıtayı yükseltmek için çok uğraştıklarını öğrendim. Şu anda da dünya çapında oldukça rekabetçiler ve bir çok Türk oyuncu da NBA'de oynuyor.

Belki bir gün ülkemizde koçluk yaparsınız..

Türk oyunculara yardımcı olabilirim ancak koçluk yapmakla kesinlikle ilgilenmiyorum.

Türkiye'ye birçok kez geldiniz. Ülkemiz sizde nasıl bir izlenim bıraktı?

Türkiye’nin dünyanın en ilginç ülkelerinden biri olduğunu düşünüyorum. Konuştuğum çoğu insan Türkiye’nin işleyen bir demokrasiye sahip modern bir ülke olmasına şaşırıyor. Ayrıca tarihe hep bir merakım olmuştur ve ne zaman Türkiye’ye gelsem Sultan Ahmet Camii, Truva Duvarları, Efes Celsus Kütüphanesi gibi pek çok yeri ziyaret ederek bu ilgimi tatmin etme fırsatı buluyorum. Bunun yanında Ağrı Dağı gibi güzel manzaralarınıza da bayılıyorum.

'Rusya ne kadar tehlikeli bir ülke olduğunu gösterdi'

Kareem Abdul Jabbar genellikle bir gününü nasıl geçirir?
Kitap okuyorum, egzersiz yapıyorum, çocuklarımı ziyaret etmeyi seviyorum. Aynı zamanda büyük bir caz hayranıyım ve seyahat etmeyi seviyorum.

Kırım'dan kaynaklanan Rusya ve ABD arasındaki gerilimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Herkes Soğuk Savaş'ın bittiğini düşünürken Rusya ne kadar tahmin edilemez ve tehlikeli bir ülke olduğunu gösterdi. Rusya barıştan ziyade işgalle ilgilendiğini belli etti ki bu da oldukça hayal kırıklığı yaratan ve endişelendiren bir gelişme.

Birkaç ay önce de ABD ve Türkiye'nin Suriye'ye operasyonu söz konusuydu..

ABD’nin dünyaya polislik yapması gerektiğini düşünmüyorum ama Suriye'nin demokraside özgürlüğü bastıran baskıcı rejimine karşı bir şey yapılmalı. Umarım bir an önce Suriye'de ki kan ve vahşet en kısa zamanda son bulur. Ben Vietnam Savaşı döneminde doğdum ve onun savaşların sonuncusu olacağını umduğumu hatırlıyorum. 40 yıl ve neredeyse bir o kadar da savaşa rağmen, hala savaşıyoruz. Hitlerin ve Stalinin yükselişi Dünya'ya yılanın başını küçükken ezmek gerektiğini öğretti, ama tarih de bunlar gibilerini durdurmanın tek yolunun şiddet olmadığını gösterdi.

Savaştan sanata dönelim. Bruce Lee ile birlikte Game of Death (Ölüm Oyunu) filminde rol aldın. Hatta Bruce'den özel ders aldın. Bununla ilgili neler anlatmak istersin ?

Ölüm Oyunu filminin çekimleri için Hong Kong’a gittiğimde Bruce ve ailesiyle çok vakit geçirdim. O zamanlar Hong Kong halen bir İngiliz sömürgesiydi. Şehirde bol bol gezintiye çıktık ve onunla şehrin en iyi restoranlarında yemek yeme fırsatı buldum. Bruce o zamanlar yeni yeni üne kavuşuyordu ve sokaktaki insanlardan bir sürü övgü alıyordu. Bir çok ortak noktamız olduğunu fark ettik, spora tam anlamıyla bağımlı olma, etnik gruplarımıza adanmışlık ve şiddetli bir rekabetçilik gibi. Birlikte idman yapmak oldukça eğlenceliydi. Uzun kol ve bacaklarım karşısında epey zorlanmıştı.

En beğendiğiniz ünlü kadınlar?


Salma Hayek, Halle Berry ve Kathy Ireland. Bu kadınların hayran olduğum özellikleri sadece dış görünüşleri değil aynı zamanda yetenekleri, aile değerleri ve iş zekaları.
 
Sekiz kitabınız var ve bu harika bir şey. Son kitabınız 'Sasquatch In The Paint'i okudum ve çok beğendim. Genel olarak dönüşler nasıl bu kitapla ilgili?


Ünlü biri yeni bir şey denediğinde insanların tepkisi ne olur hiç bilemiyorsunuz. Bir çok kitap yazmış olmama rağmen, ilk kez çocuklara hitap eden bir kitap yazma girişiminde bulundum. Ama okuyucular kitaba oldukça olumlu yaklaştılar ve gazete ve dergilerde de oldukça olumlu yorumlar aldım. Magic Johnson ve Dr. Phil'in de kitabı övmesi güzel bir bonus oldu. Şimdi umuyorum ki çocuklar da kitabı bu kadar sever.

Yazmaya devam edecek misiniz peki?

Kitap yazmaya devam etmek en çok istediğim şey. Diğer insanların kendileriyle bağlantı kurabileceği hikayeler anlatmaya bayılıyorum, roman yazmamın sebeplerinden biri de bu. Mesela geçen yıllarda bilinmeyen siyahi mucitler ve 1920-1930 ’ların Harlem Rönesansı hakkında yazdım. Ünüm sayesinde daha geniş bir kitleye tarihi bilgiler verebiliyorum,  özellikle de gençlere ve çocuklara.

Son olarak Pele mi Maradona mı?

Kesinlikle Pele, çünkü o çok farklı bir oyuncuydu. Sporu tamamen değiştirdi. Çok atletik biri olması nedeniyle sahada adeta bir jimnastikçi gibiydi . Pele, her spor dalından bir çok atletin çıtasını yükseltmesine sebep oldu.

Emir Ekşioğlu/ Cumhuriyet