Kanal İstanbul’un ÇED Raporu'undan uyarılar
Kanal İstanbul için ilk inşaat günü yaklaşırken, bu projenin yurttaşlara ve çevreye etkisi bir kez daha tartışılmaya başladı.
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kanal İstanbul'un inşaası için ilk temelin 26 Haziran'da atılacağını açıklamasının ardından kanalın Marmara Bölgesi ve İstanbul'a etkisi bir kez daha tartışma konusu oldu. Muhalefetin karşı çıktığı projeye ilişkin Erdoğan, "İsteseniz de istemeseniz de Kanal İstanbul'u yapacağız" demişti.
Kanal İstanbul’un, Ocak 2020 tarihli Çınar Mühendislik Müşavirlik A.Ş. tarafından hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu'nda (ÇED), projenin yurttaşlara ve çevreye etkisine işaret eden önemli başlıklar yer alıyor.
Raporda, ortaya çıkması beklenen sosyal etkiler; “Tarımsal arazilerin geçici ve kalıcı olarak kaybı”, “Tarımsal ürün ve ağaçların kaybı”, “Fiziksel yeniden yerleşim ve ekonomik yer değiştirme”, “Hayvancılıkla ilgili ahır, ağıl, barınak gibi yapıların kaybı” “Mera ve otlakların kaybı”, “Konut/yapı kayıpları” ve “Orman kayıpları” başlıkları altında sıralandı.
"TARIM, BALIKÇILIK, HAYVANCILIK ETKİLENCEK, İŞSİZLİK RİSKİ ORTAYA ÇIKACAK"
ÇED raporuna göre, proje; kanalın geçeceği bölgedeki tarım arazilerini ve balıkçılığı da etkileyecek. Tarım arazilerinin yok olması durumunda tarımdaki işsizlik artacak. Raporda bölgedeki tarım ve hayvancılığın nasıl etkileneceği şöyle anlatıldı:
Bölgede yaşayan ve kırsal yapısını sürdüren yerleşimlerde tarım hayvancılık gibi faaliyetlerle geçinen önemli bir nüfus bulunmaktadır ve bu nüfusun proje nedeniyle dış göçe maruz kalması durumunda bir istihdam açığı ortaya çıkabilecektir. Nitekim yapılan görüşmelerde bu faaliyetlerle geçinen ve orta yaş üstü yoğunlukta olan kesimin başka bir mesleki becerisinin olmadığı ve bu faaliyetleri terk etmesi durumunda işsizlikle yüz yüze kalacağı saptanmıştır.
Bölgeden göç etmek durumunda kalan ve geçim kaynağı kayıpları yaşayacak kesimin bu istihdam olanaklarında önceliklendirilmesi, projenin istihdam üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabilecek bir önlem olacaktır.
“HAFRİYAT DÖKÜLMESİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK”
Tarım arazilerinin geçici veya kalıcı olarak kaybedilmesi, arazi sahipleri üzerinde olası bazı etkilere neden olacaktır. Bunlardan birisi geçim kaynağı kayıplarıdır ve bu haneler geçim kaynaklarını kaybetmek/değiştirmek zorunda kalabilirler. Proje alanı yakınındaki tarım arazilerinin bitkisel toprak verimliliğinin kaybedilme riski de söz konusudur. İnşaat çalışmaları sırasında iş makinelerinin verebileceği zararlar, hafriyat toprağı dökülmesi gibi durumlarda çevredeki tarım arazileri olumsuz etkilenebilecektir.
Ayrıca, Sazlıdere barajı, özellikle Avcılar tarafındaki etkilenen yerleşimlerde tarımsal sulama amaçlı da kullanılmaktadır ve kaybedilmesi durumunda geçim kaynağı etkisine de yol açabilecektir. Avcılar Belediye Başkanlığı Plan ve Proje Müdürlüğü’nün kurum görüşünde, ilçenin tarımsal sulama amaçlı kullanabileceği bir su kaynağının veya suyolunun temin edilmesi gerektiği belirtilmektedir.
ÜRETİMİN YÜZDE 80’İ HANE İÇİ TÜKETİM
Yeniköy, Çilingir, Baklalı, Dursunköy, Sazlıbosna ve Tayakadın mahallelerinde tarımsal üretim ve hayvancılık, hem hanelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamada hem de gelir kaynağı olma açısından önem taşımaktadır. Tahıl ve meyve üretimi daha çok pazara yönelik iken, sebze ve yeşillik üretiminin büyük bölümü (yüzde 80) hane tüketimi içindir. Tarım arazileri üzerindeki etkiyi değerlendirmek için projeden etkilenecek tarımsal arazileri ve parsel büyüklükleri, arazi sahiplerinin sayısı ve mülkiyet durumu, arazilerde ne tür üretim yapıldığı, nasıl tazminat ödeneceği ve bu hanelerin sosyo-ekonomik özelliklerine ilişkin detaylı bilgiye ihtiyaç vardır.
“BAZI HANELERİN GEÇİM KAYNAĞI”
Özellikle gelir düzeyi düşük hanelerde, tarımsal ürünleri hem kendi tüketimleri hem de bunların bir kısmını satarak gelir elde ettikleri için tarımsal üretim büyük önem taşımaktadır. Proje kapsamı içinde kalan “kırsal alanlarda” yaşayan bazı haneler geçimlerini sağlamak için bu arazilere bağlıdırlar.
Kırsal alanlarda yaşayan bu kişilerin eğitim seviyesinin düşük olması ve Türkiye’deki yüksek işsizlik oranı dikkate alındığında, geçici veya sürekli olarak tarımsal arazinin kaybı ve/veya tarımsal ürün kaybı, haneler üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Bu hanelerin fiziksel olarak yerinden edilmesi söz konusu olmasa bile ekonomik kayıplarının olma olasılığı yüksektir.
Proje alanındaki geçim kaynaklarının detaylı tespiti ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla Geçim Kaynakları Restorasyon Planı’nın hazırlanması ve uygulanması, olumsuz ekonomik etkilerin en aza indirgenmesinde önemlidir. Ayrıca kamulaştırma bedellerinin tanzim edilmesi ve gerekmesi durumunda yeniden yerleşim uygulamalarının gerçekleştirilmesinde, ulusal mevzuatların yanı sıra uluslararası finans kuruluşlarının (IFI) standartları da dikkate alınmalıdır.
“BALIKÇILAR DA İŞSİZ KALABİLİR”
Proje faaliyetleri nedeniyle gelir kaybı yaşayacağı tahmin edilen bir diğer grup da balıkçılardır. Çalışma alanının kuzeyinde, 4 mahallede balıkçılıkla geçinen haneler mevcuttur. Yeniköy, Durusu ve Terkos mahallelerinde balıkçılıkla geçinen hanelerin sayısı sırasıyla 20, 20 ve 6 olmakla birlikte Karaburun’da nüfusun yarıdan fazlası balıkçılıkla geçinmektedir. Kendi teknesi olan hane sayısı diğer mahalleler gibi 15 ile sınırlıyken her teknede en az 3 tayfa çalışmakta ve bu nedenle Karaburun’da geçimini balıkçılıktan sağlayanların hanelerin sayısı 300’ü bulmaktadır.
Balıkçılarla yapılan görüşmede, projenin inşaat ve işletme aşamasında denizdeki faaliyetlerden etkilenecekleri, balıkçılık yapmaya şu an avlandıkları alanlarda devam edemeyecekleri öğrenilmiştir. Proje nedeniyle balıkçıların nasıl etkileneceği, gelir kaybı yaşayıp yaşamayacakları konusunda ek bir çalışma yapılmalı ve gelir kaybı yaşamamaları için gerekli önlemler alınmalıdır. Değerlendirme çalışmalarına sadece teknesi olanlar değil, tayfalar gibi balıkçılıktan gelir elde eden diğer gruplar da dâhil edilmelidir.
YEMDE MALİYET ARTIŞI
Kanal İstanbul Projesi kapsamında proje alanı olarak kullanılmak üzere mera vasfı değiştirilerek hazineye aktarılan alanlar da halen hayvancılık yapanlar tarafından kullanılmaktadır. Proje çalışmaları başladığı zaman, bu mera alanları hayvancılar tarafından kullanılamayacak, zaten kısıtlı olan otlatma alanları daha da daralacaktır. Bu nedenle hayvancılar, otlatamadıkları hayvanlarını yem ile beslemeye yöneleceklerdir ve bu da girdi maliyetlerini daha da artacaktır. Bu kapsamda, alternatif mera alanlarının ve/veya hayvancılık faaliyetlerine ilişkin desteklerin sağlanması (yem desteği gibi) önem arz etmektedir.
Tarım-hayvancılık gibi geçim kaynaklarını kaybedecek kişilerin sosyo-ekonomik statü kaybını önlemek amacıyla, statü kaybına yol açabilecek iş imkânları sağlamak yerine öncelikli olarak eski geçim faaliyetlerini sürdürmeleri yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Eğer eski geçim kaynaklarını devam ettirmeleri sağlanamıyorsa, statü kaybına yol açmayacak alternatif iş olanakları sağlanmalıdır.
Proje faaliyetlerinden etkilenebilecek tüm haneler için Proje özelinde bir şikâyet mekanizması oluşturulmalıdır. Bu kapsamda bir projede paydaşların endişeleri, soruları, şikâyetleri çok fazla olacaktır ve bunlara ilişkin zamanında cevap ve çözüm sağlanması gerekmektedir. Bu mekanizma yörede yaşayan kişilerin ulaşabileceği ve kolayca yanıt alabilecekleri bir şekilde düzenlenmelidir.
Etki alanındaki nüfusun sosyo-ekonomik mevcut durumu ve potansiyel olarak nasıl etkilenebileceği dikkate alınmalı ve olası olumsuz etkileri bertaraf edecek ve/veya azaltacak önlemler daha da geliştirilerek uygulanmalıdır. Ayrıca Proje’nin ilerleyen aşamalarında rapor içerisinde önerilen ek araştırma ve çalışmalar yapılarak sosyal etkilerin başarılı bir şekilde yönetilmesi sağlanmalıdır.
“NÜFUS ARTIŞI SORUN YARATABİLİR”
İstanbul’un mevcut nüfusu, nüfus yoğunluğu, nüfus artış hızı, kentsel hareketliliği, aldığı göç oranları, kaldırabileceği nüfus kapasitesi, yapılan hesaplamalar ile birlikte dikkate alındığında, Kanal İstanbul Projesi ile birlikte planlanan oluşacak nüfus artışının bölgede önemli sorunlara yol açabileceği öngörülmektedir. Ortaya çıkabilecek sorunları; kentsel hizmetlerin yetmemesi (altyapı, eğitim, sağlık, içme suyu vb.), ulaşım sorunları, istihdam açığı, ekolojik baskı gibi pek çok açıdan ele almak mümkündür.
İstanbul’un zaten nüfus yığılmasının sorunlarını çözmeye çalışan bir kent olması, deprem riski taşıması ve nüfus artışıyla deprem anında yaşanacak kayıpların artma riskleri, doğal kaynakların korunması konusundaki eksiklikler gibi konular göz önüne alınarak, özellikle kuzeye doğru gelişmenin kontrol altına alınması ve kentin kontrollü gelişmesi için bugüne kadar yapılan planlamalarda pek çok strateji geliştirilmiştir.
“SU KAYNAKLARI BASKI ALTINDA KALACAK”
Ancak proje ile birlikte daha önce korunması planlanan alanlarda kentsel gelişimin desteklenecek olması nüfus ve yapılaşmayı ve dolayısıyla da ekolojik baskıyı artıracaktır. Nüfus artışının ve yapılaşmanın sebep olacağı ekolojik baskı; su kaynaklarının yok olması, alternatif su kaynaklarına baskının artması, sulak alanların insan müdahalesine maruz kalması, özellikle kuşlar ve diğer hayvanların kentleşmeden olumsuz etkilenmesi gibi etkilere yol açabilecektir.
İç göç etkileri önemli bir nüfus artışına yol açacak olmakla birlikte, projenin kısa-orta-uzun vadedeki etkileri ile birlikte düşünüldüğünde, bölgenin toplumsal dokusunu da büyük oranda dönüştürecektir. Bu durum dolaylı olarak kentsel hizmetlerde yetersizlik, ulaşım sorunlarının artması, ekosistem üzerindeki baskının yoğunlaşması, su kaynaklarının kaybedilmesi gibi pek çok etkiye yol açabilecektir.
“SUÇ HAREKETLERİNDE ARTIŞ OLABİLİR”
İstihdam olanaklarının sağlanmasının İstanbul’daki işsizlik problemine önemli katkıları olacağı açıktır. Ancak, bölgeye gerçekleşmesi beklenen doğrudan ve dolaylı iş gücü akımının, hem olumlu hem olumsuz potansiyel etkilere sebep olması beklenmektedir. Doğru bir şekilde yönetilen işgücü akımı, toplum için potansiyel faydalar sağlayabilir. Potansiyel olumsuz etkileri ise bölgede yaşayan halkın mevcut sosyo-kültürel dinamiklerinden dolayı yabancı işçilerin gelmesinden rahatsız olması, hırsızlık, fiziksel saldırılar, cinsiyete dayalı şiddet, insan ticareti, alkol ve uyuşturucu kullanımı, kaçakçılık vb. gibi suç hareketlerinde artış, trafiğin yoğunlaşması ve kazalarda artış, ulaşım altyapısında ilave yük oluşması olabilir.
200 BİN AĞAÇ ETKİLENECEK
Rapora göre proje için 200 bin 878 adet ağaç ya yerinde sökülecek ya da kesilecek. Bu durun ÇED raporunda şöyle açıklandı:
“Kanal İstanbul Projesi kapsamında detayları Tablo 5.4.1.3.1.’de sunulan yaklaşık 200 bin 878 adet ağaç için projenin inşaat öncesinde orman emvali yapılacak, dikili damga ile tespit edilecek ve tamamen orman idaresince değerlendirilecektir. Etkilenen ağaçların mümkün olduğu kadar başka alanlara transferi sağlanacak, transferi yapılamayan ağaçların yerine uygun alanlarda ağaçlandırma yapılacaktır”
En Çok Okunan Haberler
- Hayatını kaybetti!
- Mansur Yavaş'tan TBMM'ye flaş çağrı!
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- TÜİK ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- Serdar Ortaç son malını da satışa çıkardı!
- 'Erken seçim' çağrısı: CHP tarih verdi
- İşte Belediye Başkanı'nı öldüren saldırganın ifadesi!
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…
- AKP'den kayyum için ilk açıklama