Japonya'nın beş eski başbakanından Fukuşima manifestosu: 'Nükleere hayır'

Japonya'nın eski başbakanlarından Morihiro Hosokawa, Tomiichi Murayama, Junichiro Koizumi, Yukio Hatoyama ve Naoto Kan, Fukuşima felaketinin 10'uncu yıldönümünde eşzamanlı bildiriler yayınlayarak nükleer enerjiye karşı olduklarını belirttiler.

Japonya'nın beş eski başbakanından Fukuşima manifestosu: 'Nükleere hayır'
Abone Ol google-news
BBC Türkçe
Yayınlanma: 12.03.2021 - 15:18
11 Mart 2021 fukuşima anma
Reuters

Japonya'nın eski başbakanlarından Morihiro Hosokawa, Tomiichi Murayama, Junichiro Koizumi, Yukio Hatoyama ve Naoto Kan, Fukuşima felaketinin 10'uncu yıldönümünde eşzamanlı bildiriler yayınlayarak nükleer enerjiye karşı olduklarını belirttiler.

Japonya'nın enerji ihtiyacının yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanabileceğine inananlar, sıfır karbon tüketimi hedefinde nükleer teknolojisi yerine bu kaynakların tercih edilmesi gerektiğini düşünüyorlar.

Nükleer enerji yanlıları, "enerji üretimi, ulaşım, tarım, hayvancılık ve sanayi kaynaklı karbondioksit salınımını sıfıra düşürmek" anlamına gelen karbon nötralitesine ulaşmada nükleer enerjinin kaçınılmaz olduğunu savunuyorlar.

Ülkedeki nükleer karşıtı gruplar ise bu amaca ulaşmak için yenilenebilir enerji ve hidrojenden enerji üretimi başta olmak üzere diğer karbon kaldırma yöntemlerinin kullanılması gerektiğini düşünüyorlar.

Nükleer enerjinin geleceği ve enerji ihtiyacı

10 yıl önce Japonya'nın Fukuşima eyaletinde meydana gelen deprem, tsunami ve nükleer santral kazasının yarattığı üçlü felaketin yaralarını sarmaya çalışan Japon halkında ülkenin geleceğinin nükleer enerjide olmadığı görüşü iyice ağırlık kazanmış durumda.

Ülkenin kamu yayıncısı NHK'in Kasım-Aralık ayında yaptığı bir ankette halkın neredeyse yüzde 70'i nükleer enerji santrallerinin sayısının azaltılması veya tamamen kapatılmaları gerektiğini düşünüyor.

"Sıfır Nükleer Yüzde Yüz Yenilenebilir" sloganıyla yola çıkan nükleer karşıtı harekette başı çeken Sıfır Nükleer Enerji ve Yenilenebilir Enerjinin Desteklenmesi Federasyonu (Genjiren) adlı oluşumun sözcülüğünü yapan deneyimli politikacılardan biri de Naoto Kan.

2010-11 arasında başbakanlık yapan ve Fukushima felaketi sırasında da hükümetin başında olan Naoto Kan, Japonya'nın nükleer enerjiye hiç bağımlı olmadan yaşayabileceği görüşünde.

Kan'a göre Japonya'da ekilebilir 4 milyon hektar topraklarda hektar başına 500 kilovat saat enerji üretebilecek güneş panelleri yerleştirilirse her panelin aldığı yıllık 1,000 saatlik güneş enerjisinden yaratılacak elektrik miktarı olan 2 trilyon kilovat saat, Japonya'nın ihtiyacı olan yıllık 1 trilyon kilovat saatin tam iki katı.

2018 yılında Şinzo Abe hükümeti yenilenebilir enerjinin, 2030'da ülkenin enerji ihtiyacının yüzde 22-24'sini karşılaması hedefini göstermişti. Nükleer enerji de diğer yüzde 20-22'sini karşılayacaktı. Yaşanmakta olan koronavirüs pandemisinin de etkisiyle 2020 yılında enerji tüketiminin düşmesiyle beraber yenilenebilir enerjinin toplam enerjideki oranı yüzde 23 gibi tarihin en yüksek rakamına ulaştı.

https://www.youtube.com/watch?v=J8LNhLPUorw&t=595s

Ancak güvenlik nedeniyle nükleer enerjiden tamamen vazgeçmenin de bedeli var.

Nükleer reaktörlerin kapalı olması nedeniyle geriye kalan yüzde 77 ihtiyacın yeniden fosil yakıtlar aracılığıyla giderilmesi ve bunun için hükümetin bir düzineden fazla kömür santrali kurmayı planladığı duyumları alınıyor. Nitekim hükümet, 2030'a kadar fosil yakıtların ülkenin tüm enerji ihtiyacının yüzde 56'sını karşılamasının öngörüldüğünü söylemişti.

Japonya Başbakanı Yoshihide Suga geçen yıl Ekim ayında yaptığı bir konuşmada Japonya'nın 2050 yılına dek sıfır karbon salınımına ulaşarak karbon nötr bir ülke olacağını söylemişti.

Japonya'nın hem fosil yakıt kullanıp hem de 2050'ye dek karbon salınımını nasıl sıfıra düşüreceği tartışılıyor.

Suga, Aralık'ta açıkladığı bir diğer planda ise Abe hükümetinin hedeflerini büyütmüş ve 2050'ye dek ülkenin elektrik ihtiyacının yüzde 50-60'ının yenilenebilir kaynaklardan elde edileceğini açıklamıştı.

Nükleer enerjiden tamamen kurtulup yenilenebilir enerjiye yatırım yapan ülkelerin arasında en başarılısı olarak Almanya gösteriliyor.

Nükleer karşıtı manifestoya imza atan eski başbakan ve şu anki Japonya Çevre Bakanı Shinjiro Koizumi'nin de babası olan Junichiro Koizumi, felaketin yıldönümü çerçevesinde yaptığı bir açıklamada Almanya örneğini vermiş ve "Onlar bizdeki Fukuşima felaketini görüp ders aldılar ama o felaketin başına geldiği bizler ise hiç akıllanmadık" diyerek nükleer enerjiyi hala savunan hükümet üyelerini ve nükleer enerji lobisini eleştirdi.

Sıfır karbon salınımı yanılsaması ve nükleer taraftarlığının nedeni

Ülkede nükleer enerji taraftarı olarak bilinen ve hükümetteki en güçlü bakanlıklardan biri olan Ekonomi, Ticaret ve Endüstri Bakanlığı (METI) ile Fukuşima'daki Daiichi Nükleer Santrali'nin bağlı bulunduğu Tokyo Elektrik Enerjisi Kurumu (TEPCO), 2050'deki sıfır karbon hedefine ulaşmak için temiz, ucuz ve güvenli olduğunu iddia ettikleri nükleer enerjiyi destekleyen bir duruş sergiliyorlar.

Başbakan Suga da onlara destek veriyor ve nükleer teknolojinin karbon salınımını azaltmada çok önemli olan arz stabilitesi ve ekonomik verimlilik gibi avantajlarına dikkat çekiyor.

Ancak TEPCO'nun hem nükleer enerji santrali operatörü ve hem de nükleer enerjinin güvenliğinden kısmen sorumlu regülatör olması ve yeterince şeffaf davranmaması, nükleer karşıtları tarafında uzun yıllardır eleştiriliyordu.

Arahama
Reuters

Bu çelişkili durum ancak 2011'deki Fukuşima felaketinden sonra Nükleer Regülasyon Kurulu adlı bağımsız bir kuruluşun oluşturulmasıyla aşılabildi.

Ülkede nükleer teknolojiyi tamamen terk etmeye gösterilen direncin bir nedeni olarak nükleer alanına uzun yıllardır yatırım yapmış şirketlerin, araştırmacıların ve kişilerin varlığı gösteriliyor.

Öte yandan İkinci Dünya Savaşı sonrası Hiroşima'ya atılan atom bombası gibi bir felakete de uğramış olan Japonya'da nükleer enerji karşıtlığının bir nedeninin, bu enerjinin ileride nükleer silaha dönüştürülebilmesi riski olduğu varsayılıyor.

Türkiye'deki Japon nükleer santral projesi

Japonya'da Fukuşima felaketi öncesi Japonya'nın enerji ihtiyacının yüzde 30'unu karşılayan TEPCO ve diğer bölgesel kurumların idaresi altındaki 50 civarındaki reaktörün şu an sadece 2'si çalışır vaziyette, diğerleri atıl duruyorlar. Ancak üçüncü bir reaktörün daha devreye girmesi planlanıyor.

2013 yılında Türk hükümetinin Şinzo Abe hükümetiyle imzaladığı ve Japonya'nın Fransız Engie konsorsiyumuyla ortak geliştirdikleri Sinop nükleer santral projesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın fizibilite çalışmasına takılmıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2019'da Japonya ziyareti öncesinde verdiği bir demeçte "Hem maliyet hem de takvim bakımından başlangıçtaki anlaşmayla uyum içinde olmayan bir tablo ile karşılaşıldığını" söylemiş ve projenin ilerlemediğini teyit etmişti.

Fukuşima felaketinin doğurduğu sağlık problemleri sosyo-ekonomik etkileri

11 Mart 2011'de öğlen saat 2:46'da Japonya'nın Pasifik Okyanusu kıyısı yakınında meydana gelen ve Japonya tarihindeki en büyük deprem olan 9.1 şiddetindeki Büyük Tohoku Depremi ve dünyada Çernobil'den sonra ikinci en büyük nükleer kazanın yarattığı yıkım aradan geçen 10 yıla rağmen tartışılmaya devam ediyor.

Pek çok kişi radyasyon-kaynaklı olduğu tahmin edilen sağlık sorunlarıyla boğuşuyor, özellikle çocuklarda tiroid kanseri vakaları artış gösteriyor.

Üç reaktörü birden zarar gören Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali'nin müdürü Masao Yoşida, felaketten sadece iki yıl sonra 58 yaşında özafagus kanserinden yaşamını yitirmişti. Fedakar müdür, felaket günü ve sonrasında yaptığı müdahalelerle felaketin daha da büyük bir zarar vermesini önlemişti.

Deprem, tsunami ve nükleer felaketin etkisi insanların akıl sağlığında da büyük yaralar açtı. Örneğin nükleer santralin fedakar müdürü Yoşida, yaşanan hayat kayıplarından dolayı kendini sorumlu tuttuğunu ve bir ara seppuku (onurlu bir intihar ritüeli) yapmayı bile düşündüğünü anlatmıştı.

Felaketin yarattığı ekonomik zararın TK milyar doları geçtiği ve o günden bu yana geçen 10 yılda felaketin yaşandığı bölgede yaşayan 40,000 civarında kişinin hala evlerine dönemediği de gelen bilgiler arasında.

Fukuşima bölgesinde balıkçılık ve tarımla uğraşanlar, yıllardır bölgede yetiştirilen gıdaların yapılan onca teste rağmen radyasyonlu olduğu imajından kurtulamamasından yakınıyorlar. Felaketten sonra ortaya çıkan tritium gibi radyoaktif elementlerin yarı yılının en az 30-40 yıl olduğu düşünülürse daha onlarca yıl beklemeleri gerekecek.

Ne var ki merkezi hükümet şu sıralar Fukuşima nükleer santralinden çıkan binlerce tonluk radyasyonlu kalıntıyı ve suyu ve ne yapacağını tartışıyor. Bir çözüm olarak düşünülen bu suyu okyanusa dökme önerisine ise balıkçılar şiddetle karşı çıkıyorlar.

Toplam 20 bin kişinin hayatını kaybettiği veya kaybolduğu Fukuşima felaketi, bazı Japonya gözlemcileri tarafından ülkenin İkinci Dünya Savaşı'nı kaybedip Amerika tarafından işgal edilmesinden sonra yaşadığı ikinci varoluşsal kriz olarak tanımlanıyor.

Sayılarla Fukuşima felaketi:

  • Yaklaşık 50 metre doğuya kayan Kuzey Amerika fayının Pasifik Okyanusu fayının üzerine binmesi sonucu oluşan ve 4 dakika süren 9.1 şiddetindeki deprem, Japonya tarihinin en büyük, dünyanın ise dördüncü en büyük depremi olarak kabul ediliyor.
  • Bu deprem sonucu o gün dünyanın ekseninin 16.5 santimetre kaydığı ve o zamandan beri günlerin de saniyenin 1.8 milyonda biri kadar kısaldığı biliniyor.
  • Depremden sonra çıkan enerjinin, Hiroşima'ya atılan 6,600 atom bombasına eşit olduğu tahmin ediliyor.
  • Deprem sonucu oluşan tsunami dalgasının yüksekliği yer yer 40 metreye ulaşırken karada da 6.5 metre içeriye kadar girip büyük tahribat yarattı.
  • Amerikalı uzmanların ölçümlerine göre Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali'nin reaktörünün erimesi ve çıkan patlama sonrası oluşan gaz bulutunun ulaştığı zehir oranına ulaşmak normal şartlarda iki yıl alıyorken Fukuşima'da sadece 10 saatte bu tehlikeli sınıra ulaşıldı ve hatta aşıldı.

BBC Türkçe
Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler