İtalya Fransa gerginliği: Tarihsel rekabetin devamı

İtalya, Avrupa karşıtı bir politika izliyor. Paris’le olan anlaşmazlığı aslında Brüksel’e kızgınlığının da yansıması. İtalya, Fransa’nın İngiltere ile 2011’de Libya’ya yönelik askeri müdahalesini, ‘İtalya’nın yerini almak isteyen Fransa’nın girişimi’ olarak değerlendirdi.

İtalya Fransa gerginliği: Tarihsel rekabetin devamı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.02.2019 - 21:46

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un son dönemlerde İtalya ile yaşadıkları gerginlik üzerine “İtalyanlar çok büyük bir halk ve bizim dostumuz. Onlar tarihine yakışan liderler hak ediyor” sözleri iki ülke arasında büyük bir gerilime yol açtı.

İtalya’da hükümet ortağı aşırı sağ görüşlü Lig Partisi’nin lideri, İçişleri Bakanı Matteo Salvini’ni Macron’un sözlerine “İlk önce Fransa, yıllardır ağırladığı teröristleri ve katilleri iade etsin, daha sonra Macron’la konuşuruz” sözleriyle karşılık verdi.

İki ülke yetkililerinin polemiği bununla bitmedi tabii. İtalya Ekonomik Kalkınma, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanı Luigi Maio da Fransa’yı Afrika’da sömürgeci bir politika izleyerek fakirleştirmekle suçlayıp Sarı Yelekliler hareketine açık destek vermişti.

İtalya ile Fransa arasında haftalardır süren gerilimde iki ülke birbirlerini sömürgeci olmakla suçlarken aslında doğruları dile getirmiş oldular. Çünkü ikisinin de pek onur duyacakları bir tarihi yok sömürgecilik konusunda.

Alışıldık değil

Avrupa Birliği’nin (AB) kurucu üyelerinin ikisinin böyle açık bir çatışmaya kapılması istisnai bir durum. Konunun uzmanları İtalya’nın AB’ye açıkça düşman bir hükümete sahip olmasının da pek alışıldık olmadığını söylüyorlar. Demek ki, iki ülke arasındaki sorun İtalya - AB geriliminin de bir yansıması.

İyi de neden şimdi gerildi iki ülke? İki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri iyice çıkmaza sokan en yakın tarihli sorun bir süre önce Macron’un İtalyan hükümetini davet etmeden Paris’te Libya Barış Konferansı düzenlemesi.

Macron proaktif politikadan yana bir politikacı. Bunun bir sonucu olarak Haziran ve Temmuz 2017 döneminde, İtalya’yı Libya kaynaklı göçmen sorununa karşı ortak bir çözüm bulmak için zorlaması bu politikasının da bir göstergesi. Bu nedenle Paris’teki Libya zirvesi İtalya’da tepkiyle karşılandı. İtalya’nın kendisini dışlanmış hissettiğini anlamak zor değil.

Libya’ya yapılan 2011 askeri müdahalesi de Fransa ile İtalya arasında sorunlara yol açtı. İtalya, Fransa’nın İngiltere ile 2011’de Libya’ya yönelik askeri müdahalesini, “İtalya’nın yerini almak isteyen Fransa’nın girişimi” olarak değerlendirdi başından beri. Malum, İtalya Libya’ya ilişkin kendisi dışındaki her girişime karşı aşırı duyarlı bir ülke. Bugün Fransa, tüm Sahel bölgesinde (Senegal, Çad, Burkina Faso, Mali, Nijerya, Moritanya ile Nijer’in içinde yer aldığı bölgeye verilen addır bu) “istikrar sağlamak” ve “terörle mücadele” için politikalar (!) geliştirirken İtalya çoğunlukla Libya’ya odaklanmayı seçti. Oysa Fransa ve İtalya, 1990’lardan beri, Balkanlar’dan Afganistan’a kadar askeri müdahalelere birlikte katılmışlardı.

Kırılma noktası

Libya müdahalesi ile aynı yıl, Fransız gıda devi Lactalis’in İtalyan süt ürünleri şirketi Parmalat’ı, ardından dünyanın en büyük lüks tüketim malları üreten Fransız LVMH’nin de İtalyan mücevher üreticisi Bulgari’yi devralması türünden Fransız yatırımları da “Fransız istilası” olarak algılandı hep kimi etkili İtalyan politikacılarınca. Electricité de France’ın İtalyan enerji şirketi Edison’u devralma girişimi ile 2002’de gerilimler yine arttı.

Bir de şu var; Fransa İtalya’da yatırım yapmada herhangi bir zorlukla karşılaşmamasına rağmen Fransa’da yatırım yapmak isteyen İtalya’nın işi hiç kolay olmadı. İtalya’nın enerji şirketi ENEL, 2006 yılında Fransız merkezli Suez’i devralmak için bir hayli uğraşmıştı, örneğin. İtalya’nın bu girişimi, Fransız hükümeti tarafından engellendi.

İtalya ile Fransa arasında bugün hâlâ süren gerilimin önemli nedenlerinden biri de Mali’de 2013’te gerçekleştirilen Fransız müdahalesidir. Mali’nin başkenti Bamako’nun cihatçılar tarafından ele geçirilmemesi gerekçesiyle Mali’ye askeri müdahalede bulunan Fransa Avrupalı müttefiklerinden yardım istediğinde hiçbirinden destek alamadı. İtalya da Mario Monti hükümeti döneminde, Fransızlar tarafından talep edilen sınırlı lojistik hava desteğini veto etti. Almanya’nın Fransa ile işbirliği çerçevesinde Afrika’daki askeri gücünü artırdığında İtalya yanlarında yoktu.

Birkaç yıl sonra, Paris’teki 2015 terör saldırılarının ardından Fransa, Avrupa Birliği’nin ilgili maddeleri uyarınca, “terorizmin önlenmesi” için destek çağrısında bulundu. Almanya ve İrlanda olumlu cevap verirken İtalya sessiz kaldı. Bu İtalya’nın özel olarak Fransa, genel olarak da AB ile arasındaki strateji farkını da gösteriyor. Tüm bu gerilimler Fransa ve İtalya arasında çok ciddi bir krize dönüşebilir.

İşin bir de AB’si var

Macron’un La Republique En Marche hareketi, Fransız siyasi sahnesinde Avrupa yanlısı liberal merkezi temsil ediyor. Macron, yeni hükümetini kurmak için ılımlı sol ve sağdan figürleri aldı kabinesine bilindiği gibi. İtalya’da ise koalisyon hükümetinin büyük ortağı Beş Yıldız Hareketi düpedüz AB karşıtı. Dolayısıyla iki ülkenin AB’ye bakışları farklı. Macron, AB ile askeri ve ekonomik ilişkileri derinleştirme niyetinde, İtalya dediğim gibi “Eurosceptic” (Avrupa karşıtı) bir ülke durumunda şu an. Bu nedenle de Brüksel ile açık bir çatışma içerisinde olan Avusturya, Polonya ve Macaristan’daki popülist hükümetlerle aynı görüşlere sahip.

Göçmen politikası

İtalya’da koalisyon hükümetinin liderliğini yapan Beş Yıldız Hareketi Avrupa Parlamentosu’nda sağcı Avrupa Milletler ve Özgürlükler parlamento grubunun bir üyesi. Ancak buna karşın Beş Yıldızlı Hareketi iç siyasette kendi ekonomi politikasına zıt bir yaklaşım izliyor. Daha fazla sosyal koruma vaat ediyor örneğin. Emekli haklarının korunması, işsizler için gelir sağlanması ve sosyal hizmetlere daha fazla harcama yapılması gibi. Bunu, İtalyan hükümeti yıllardır ekonomik durgunluk ve yüksek bütçe açığı ve borcu ile karşı karşıya kalmasına rağmen yapıyor. Bu politikasında kendisine engel saydığı Brüksel’e karşı tutum alıyor.

İtalya’nın göçmen politikası da dikkate alınmalı. Kıyılarına gelen yasadışı göçmen sayısının fazlalığı nedeniyle. İtalyanlar, kendilerine yardım edilmediğinden yakınıyor. AB, büyük ve hantal bir yapı gerçekten de. İtalya’ya ihtiyacı olan desteği sağlamada bir hayli yavaş tutum aldı AB. İtalya’da AB’ye karşıtlığı son yıllarda özellikle arttıran bir gelişme oldu bu. Bu nedenle, İtalyan hükümeti, göçmen sorununu komşu Fransızlara atmış oldu bir anlamda. Göçmen taşıyan gemilere İtalyan limanlarına girme izni vermedi, hâlâ vermiyor. Kendi muhalefetine bu konuda fırsat vermek istemeyen Fransız hükümeti de bu konuda adım atmakta isteksiz.

Fransız-İtalyan krizi, 23-26 Mayıs tarihleri arasında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra bir şekilde azalabilir belki ama şu son günlerde yaşanan gerilim, birkaç haftanın meselesi değil. Sorun daha derinde.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon