İsveçlilik bilinci
Son 10 gündür Türk gazetelerini okumaktan bunalıma girdim. Önce “Tatil kaç gün olacak?” başlıklı haberleri okuduk. Günlerce sürdü. Ardından “Bodrum rallisi” başladı. Bir buçuk milyon Bodrum’a tatile gitmiş. Tatile gezip görmek amacıyla ya da kafa dinlemek için çıkılır diye bilirdim. Bodrum’a gidenlerin deniz ve dinlenmekten başka ne amaçları olur diye düşünmeden edemedim.
Gazetelerde okuduğuma göre Bodrum’da trafik kilitleniyormuş. Acaba kilitlenmiş trafikte bekleme bir alışkanlık haline mi geldi diye de düşünmedim değil. Ne de olsa bayram günlerinde büyük şehirlerde trafik rahatlıyor. Rahat trafikte araba kullanmak, belki de alışkanlığa ters geldiği için rahatsızlık yaratıyordur. Neyse, haddimi aşmayayım, bunu psikiyatristlere sormalı.
Ama gazeteleri okumaktan yorulduğumu söylemeliyim. Tabii ki gazetelerin bu konuda bir suçu yok. Aslında haberler yorucu. Zaten memlekette ne yorucu değil ki. Bayramdan önceydi, Türk doktorlarının çalışmak için yurtdışına gittikleri yolunda bir haber vardı. Son birkaç yılda sadece Almanya’ya üç bin Türk doktor gitmiş. İsveç’e gelenler de yüz dolayında. Diğer ülkeleri de sayarsak beş bin dolayında Türk doktoru ülkesini bırakıp başka diyarlara gitmiş. Memlekette hasta kıtlığı mı baş gösterdi acaba? Değil tabii ki. Üstelik Avrupa ve ABD’ye gidenler sadece doktorlar değil. Her dalda üstün yetenekli, işinin ehli beyinler fırsat bulunca ülkeyi terk ediyor. Ülke beyinlerini kaybediyor. Neden? Buraya gelenlerden konuştuklarım oldu. Hepsi çalışma koşullarından, sosyal ortamın lümpenleşmesinden yakınıyorlar. Çocukları olanlar da okul sorununu dile getiriyorlar. Haksız olduklarını söyleyebilir misiniz? Türkiye’de yapılan araştırmalar gençlerin çoğunluğunun yurtdışına gitmek istediklerini gösteriyor. Mülteci akınına karşı her türlü önleme başvuran Avrupa ülkeleri, beyinleri kapmak için kapıları açmış bekliyor. Yazdıklarım bildiğiniz şeyler ama kıyaslamak için örnek vereceğim, o yüzden uzattım.
ORTAK DUYGU YARATMAK
İsveç her alanda atılımını zamanında yapmış zengin bir ülke. Ekonomisi 10 milyon nüfusuyla Türkiye’nin ekonomisiyle aynı büyüklükte. Dolayısıyla adam başına düşen milli geliri de Türkiye’ye göre sekiz kat fazla. Küreselleşme fırtınası burayı da vurdu. Gelir dağılımında en adaletli ülkeyken şu anda Avrupa’nın en kötüsü. Hoşnutsuzluk büyük. Dar gelirliler ve emekliler zor durumda ama ulusal kimlikte bozulma yok. Kimse “Ne mutlu İsveçliyim diyene” diye haykırmıyor ama İsveçli olmaktan mutlu. Buraya göçmüş yeni İsveçliler de farklı değil. İktidar değişikliklerinin bu duygu ve davranışa zerre kadar etkisi olmuyor. Türkiye’de öyle mi? Sanki yarısı bir millet, diğer yarısı başka bir millet. Dışarıdan görünüş kaos...
İsveç, pandemide çok kötü bir sınav verdi. Çok eleştirildi ama eleştiriler hep yapıcı nitelikteydi. İsveçliler yıkıcı eleştiriyi bilmiyor gibiler. İşin püf noktası da burada. İlkokuldan itibaren çocuklara iyi insan olmayı öğretiyorlar. Çocuklar dürüst olmak, saygılı olmak nedir öğreniyor. Aile içinde de çocuklar bu terbiyeyle büyütülüyor. Medyanın yayın politikası da bu çerçeveye oturuyor. Kamu yayıncılığındaki temel ilke de bu. Haberler tarafsız, kültür programları ise eğiticidir. Özellikle kültür programları yapımından sunumuna kadar ince işçilik eseridir. Halkı toparlayıcı ortak bir duygu dünyasına yönelticidir.
KIRKINCI YILI KUTLANAN ALLSANG EĞLENCE PROGRAMI
“Allsang pa Skansen” yani “Skansen’de Topluca Şarkı” diye çevirebileceğimiz müzik ve eğlence programı 40 yıldır İsveç televizyonundan haftada bir canlı yayımlanıyor. Aslında programın başlangıç yılı 1935. Halk tarafından beğenilince 1956’da canlı radyo yayınına geçiliyor. 1979’da da canlı televizyon yayını başlatılıyor. Skansen, Stockholm’de geniş bir alana yayılı ulusal park. Hayvanat bahçesi de var, eski yaşamı yansıtan evler de. Tabii büyük bir sahne ile geniş bir konser alanı da. Yaz aylarındaki bu konserler haziranın son salı akşamı başlar ve haftada bir olmak üzere sekiz hafta sürer. Allsang programına 2 bin davetli katılır. Herkes İsveç televizyonundan davetiye isteyebilir. Önce başvuranlar davetiyesini alır. Bir saatlik program, gencinden yaşlısına herkese hitap eder. Programın en önemli özelliği ise popüler şarkılara herkesin katılmasıdır. Dahası milyonlarca televizyon izleyicisi de evlerinde ekran karşısında sanki konser alanındaymış gibi bu şarkıları söyler. Konser alanındakiler sandalyelerinde otururlar. Hoplama zıplama yoktur. Program asık suratlı değildir ama cıvık da değildir. Yüzler güler, ruhlar dinlenir. Salı günkü programa müzisyenlerden birinin davetlisi olarak Türkiye’den misafirimiz gitti. Yol yorgunu, İstanbul stresinin gözlere yansımış bunaltıcılığını atamamış misafirimiz programdan yorgunluğunu atmış, dinlenmiş, gözleri mutluluktan gülercesine çıktı. Allsang sadece bir örnek. Ortak duygu ve davranışın başka örnekleri başka pazarlara. Bugün içimi döktüm.
osman.ikiz@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı