İstihbarata rağmen 100 kişi öldü
10 Ekim katliamının yıldönümü... İstihbarata rağmen 100 kişi öldü
Daha geçen yıldı... Türkiye çözüm sürecinde barışın tadını kısa bir süreliğine de olsa tatmış, 7 Haziran seçiminde AKP yüzde 40’a düşerek iktidarını resmen kaybetmişti. HDP, yüzde 13’le 80 vekil çıkarmış, ülkede bambaşka bir hava esmeye başlamıştı. Devlette ve iktidar partisinde seçim sonuçlarından duyulan rahatsızlık kendini hemen göstermiş, çözüm sürecinin biteceği aşikâr hale gelmişti.
Ülke önce 20 Temmuz’da Suruç’ta gencecik çocukların bedenlerini parçalayan bombayla sarsıldı. “10 yıl Suruç’u konuşacağız” derken savaş başladı. 7 Haziran’daki umudun yerini savaşın karanlığı almıştı. Savaşın başlaması toplumda sorgulanıyor, şehit cenazeleri protestolara sahne oluyordu. Havayı dağıtmak ve “terörle mücadele” söylemiyle kitleleri iktidarın arkasında toplamak gerekiyordu. Bu amaçla 10 Ekim’den sadece 23 gün önce, 17 Eylül 2015’de Ankara’da büyük bir miting yapıldı. Hak-Iş, Memur-Sen, MÜSIAD, Barolar Birliği, TESK, TİSK, TOBB, Türk- Iş, TÜRMOB, TÜSIAD gibi “sivil” örgütlerin “Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet” yürüyüşünden önce Sıhhiye Meydanı araç ve yaya trafiğine kapatıldı, Abdi Ipekçi Parkı ve çevresinden oluşan toplanma alanı bomba aramasının ardından yürüyüşçülere açıldı. Farklı güzergâhlardaki 7 arama noktasında üst araması yapılarak alana girilebiliyordu. Miting çevresi ve yürüyüş güzergâhında 6 bin polis konuşlandırılmıştı. “Vatandaş” için alınan önlemler üst düzeydi ve ne güzel ki bu yürüyüş hiçbir sorun çıkmadan tamamlanmıştı.
“Barış” için gelmişlerdi
10 Ekim’de ise bu defa ötekiler, sözde vatandaşlar, çok geç olmadan “Barış” talebini güçlü bir sesle duyurmak için Ankara’ya gelecekti. Öz vatandaşları için böylesi önlemler alan devlet, “sözde vatandaşların” katılacağı 10 Ekim Barış mitingi içinse bambaşka bir hat izledi. Güvenlik toplantısında Vali’nin “Mitingin yapılmasında bir sakınca var mı? İzin verilmezse ne olur?” sorusuna polis müdürleri “marjinal gruplar olay çıkarabilir” yanıtını veriyordu. Oysa eldeki en az 62 istihbarat notu ve Diyarbakır-Suruç patlamaları göz önüne alındığında, bombalı saldırı, ihtimal olmaktan çıkıp ciddi bir risk haline gelmişti. 14 Eylül’de Istihbarat ve Terörle Mücadele Daire başkanlıklarından Ankara Emniyeti’ne gelen bir istihbaratta IŞID’in miting gibi kalabalık yerlerde “çok sayıda canlı bomba” patlatabileceği belirtiliyordu. Bu istihbarat ilgili birimlere ve üstlere iletilmemişti.
Kontrolsüz alan yaratıldı
Tertip Komitesi miting için 08.30-16.00 saatlerini istemesine rağmen 12- 16 arasında izin verilmişti. Böylece toplanma alanı olan Ankara Garı korumasız hale gelmişti. Güvenlik planlanmalarında bazı grupların ‘çevreye zarar verebileceği’ üzerinde odaklanılıyor, dışardan yapılabilecek saldırı riskleri gündeme bile gelmiyordu. Mahkemeden Gar önünü de kapsayacak biçimde önleme araması kararları alındığı halde, arama noktaları oluşturulmamış ve kontrolsüz toplanmaya izin verilmişti. Alanda görevli 2 bin 44 polisten sadece 129’u Gar çevresinde görevliydi. Patlama anında 10 bin kişinin bulunduğu Gar çevresinde sadece 76 polis vardı. Nitekim olayda yaralanan polis de olmadı.
Ankara Emniyeti, 9 Ekim akşamı 22.00- 24.00 saatleri arasında yaptığı yol uygulamasına 24’te ara verip miting günü 9’da tekrar başlamıştı. Canlı bombalar da yol uygulamasına ara verilen saatlerde, 8.30 civarında Ankara’ya girmişti.
Polis sadece kendini korudu
Emniyet birimlerine gönderilen tedbir yazısında “personelin öncelikle kendilerine yönelik olası ‘canlı bomba’ konusunda duyarlı olmaları” talimatı verilmişti. Emniyet, IŞİD’in HDP ve sol çevreleri hedef aldığına ilişkin çok sayıda istihbarat raporuna rağmen bu uyarıyı kendi personeli ile sınırlı tutmuş, tertip komitesine hiçbir bilgi vermemişti.
Canlı bombalardan Yunus Emre Alagöz’ün eylem yapacağı ve ailesiyle helalleştiğine ilişkin istihbarat bilgileri ağustos başından beri Emniyet’e geliyordu. IŞİD yöneticisi İlhami Balı’nın saldırı emrini 2013’ten beri dinlenen telefon hatları üzerinden verdiği tespit edilmişti. Bu dinlemeler sırasında eylem talimatları “atlanmıştı.”
Göz göre göre gelen Gar katliamının ardından ikt idar faili belirsizleştirerek “kokteyl terör” kavramını kullanıyordu. Medya ve algı operasyonları başarılı oldu ve seçmenin oyu 1 Kasım’da yeniden AKP’yi tek başına iktidar yaptı. Anketler Gar patlamasının ve savaşın, seçim sonuçlarını önemli ölçüde etkilediğini gösteriyordu... Bir de sözde vatandaşlardan 100’ü eksilmişti...
En Çok Okunan Haberler
- Uzmanlar 'evde kalın' çağrısı yaptı!
- 'Öcalan' çıkışı sonrası AKP-MHP oylarında büyük düşüş!
- AKP'den yanıt geldi!
- Yasadışı bahis soruşturmasında 2. dalga!
- TFF 1. Lig ekibine transfer yasağı!
- Antik çeşmeden 1800 yıl sonra su akmaya başladı!
- Mesele cami değil sen anlamadın mı?
- Atatürkçü teğmenler, tarikatçı bakan!
- İmamoğlu davasında savcı 'rapor' aldı
- Enes ve Baran arasında 'halı' diyaloğu