İşgal altında Yemen-2: ‘Arap Baharı’nın etkisi

Hadi bir kuklaydı. IMF gibi Emperyalizmin mali kurumlarının tüm isteklerini getirdi. Ensarullah’ın Hadi hükümetine yönelik eleştirileri farklı mezhepten, kabileden binlerce insanın desteğinin aldı bu yüzden.

İşgal altında Yemen-2: ‘Arap Baharı’nın etkisi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.04.2021 - 02:00

Gittikçe diktatörleşen, gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış Salih yönetimine karşı var olan hoşnutsuzluk 2011’de patlak veren Arap Baharı'nda doruğa çıktı. Devrilmesi uzun sürmedi, yapıp ettiklerine ilişkin herhangi bir soruşturmaya uğramama garantisini aldıktan sonra 2012’de görevini bıraktı. ABD’nin desteğine sahip Suudi merkezli Körfez İşbirliği Konseyi”nin (KİK) girişimleriyle yerine yardımcısı Mansur Hadi getirildi. Yemen’i çıkarlarına göre tasarlamak isteyen büyük güçler halkın isyanını dindirmek için Salih’i istifa ettirip yerine Hadi’yi getirerek işlerini yarım bırakmamış oldular. KİK’in başını çektiği, BM’nin desteklediği Ulusal Diyalog Konferansı (NDC), 2013’de Yemen’deki hemen her kesime uygun bir anayasa formüle etmek için 565 delege ile toplandı. Ancak güç dağıtımıyla ilgili anlaşmazlıklar nedeniyle başarılı olamadan dağıldı konferans.  

Hadi bir kuklaydı elbette. Her kukla gibi, Yemen’e ekonomik reformlar yapması için 550 milyon dolarlık kredi veren Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) dediklerini yapmak zorundaydı. IMF’nin isteklerinden biri yakıttaki sübvansiyonları (devlet yardımları) kaldırmasıydı. Hadi,  2014’de istenileni yaptı. İşte burada Husilerin, Ensarullah’ın devreye daha fazla girdiğini görüyoruz. Hükümete yönelik eleştirileri sadece kendi bağlı oldukları mezhep taraftarlarının değil, farklı mezhepten, kabilden binlerce insanın desteğinin almıştı Husiler.

Adını Husi aşiretine mensup dini bir liderden alan ancak kendilerini Ensarullah olarak adlandıran Husi hareketi 1980'lerin sonunda kuzey Yemen'deki Zeydi Şiiler arasında dini/kültürel canlanmanın bir ifadesi olarak ortaya çıktı. Zeydiler, çoğunluğu Sünni Müslüman olan ülkede bir azınlıktır ama Sünnilere en yakın Şii topluluğudur. Ülke siyasetinde 2003’ten sonra aktif hale geldiler. Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’e ABD öncülüğündeki emperyal güçlerin Irak saldırısına destek verdiği için başkaldırdılar. Ancak Salih istifa ettikten sonra onunla “taktiksel” bir ittifak gerçekleştirdiler. Bundan amaç Hadi’nin B desteğini arkasına almış olan hükümetine karşı çıkarken müttefik ihtiyacını gidermekti. Husilerin de büyük desteği ile Salih Yemen güvenlik güçlerinin yanı sıra aşiret ağaların ile siyasi kurumların da desteğini kazandı. Ancak Salih bir süre sonra Suudi öncülüğündeki işgal güçlerini destekleyince 2017’de Husiler tarafından öldürüldü.

MÜSLÜMAN KARDEŞLER HUSİLERE KARŞI

Hükümet karşıtlıkları hiç de mezhep temelli olmayan, ülkede birliği savunan, yolsuzluklara karşı duran Husilerin karşısına Müslüman Kardeşler bağlantılı El Islah Partisi çıktı/çıkarıldı. Ama muazzam bir halk desteğine sahip olan Husiler 2014'ün sonlarına doğru başkent Sanaa'nın kontrolünü/denetimini büyük ölçüde ele geçirdiler. Bir BM barış anlaşması ile de başkentin kontrolünü sağlamlaştırdılar. Ardından ülkenin güneyine doğru inmeye başladılar. Daha fazla dayanamayacağını anlayarak Ocak 2015’te istifa eden Cumhurbaşkanı Hadi Suudi Arabistan'a kaçtı.

Suudi Arabistan’ın müdahalesi de bu süreçte başladı. Suudi Arabistan, Sünni çoğunluktaki Arap devletlerinden yani Bahreyn, Mısır, Ürdün, Kuveyt, Fas, Katar, Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri’nde oluşan bir ittifakla Yemen’e saldırdı. İtttifak’a 2018 yılında Eritre ile Pakistan da katıldı. Amaç Husileri geriletmek, Sanaa’dan atmak, elbette Hadi’yi de yeniden işbaşına getirmekti. Bu nedenle müttefikleriyle beraber büyük bir hava saldırısı başlattı.  Husilerin Yemen’deki egemenliğini güney sınırlarında bir güvensizlik kaynağı olarak değerlendiriyor Suudi yönetimi.

HUSİLER İRAN DESTEKLİ Mİ?

Husiler ile İran Şii inanç sisteminin farklı kollarına mensuplar. Dolayısıyla sanıldığı gibi yüzde yüz bir destek alıyor değiller İran’dan. Ancak İran’ın genel politik duruşuna uygun bir durumda olduğu için elbette manevi desteğini almış durumdalar. İran bölgede ABD/Suudi hakimiyetine karşılar. Husiler de aynı güçlerin desteklediği Hadi hükümetine. Ortak jeopolitik çıkarları var yani. Ama buna rağmen İran’ın Husilere silah yağdırdığı iddiası da son derece temelsiz, çünkü Yemen havadan, karadan, denizden abluka altında. Birkaç tüfekten değil, yüzlerce ağır silahtan söz ediyoruz. Nasıl sokulur ülkeye bunca silah? Ama Cumhurbaşkanı Hadi, hem İran’ı hem de Lübnan Hizbullahı’nı Husilere yardım etmekle suçluyor sık sık. 

Yemen’de mezhep kaynaklı çatışma gibi gösterilmeye çalışsa da bu gerçeğin çok az önemli bir kısmını oluşturuyor. Orada asıl sorun yaratanlar, bugün Suudi işgaline destek veren ülkeler; yani ABD, Fransa, İngiltere, Almanya. Bab al-Mandeb boğazından her gün 5 milyon varil petrol geçişi yapılıyor, Avrupa’ya, ABD’ye. Petrolün kürese çapta nakliyesi için yaşamsal bir önemi var Bab al-Mandeb’in. Adı geçen devletlerin kendileriyle “iyi geçinecek yönetimlere gereksinimi var Yemen’de. Oya mezhepçi olarak suçladıkları Ensarullah (Husiler) Sünni ya da Şii hangi ülke emperyalizmin saldırısına uğruyorsa ona destek veriyor. Irak işgaline de karşı çıkmışlar, işgal, destekleyen Salih yönetimine başkaldırmışlardı. Dolayısıyla Ensarullah’ın Yemen’i yönetmesine asla razı olmaz bu ülkeler. Ayrıca Ensarullah’ın birçok önde gelen mensubu birleşmeden önceki sosyalist Güney Yemen’de idari görevler almış, eşitlikçi politikalar üreten hükümetlerde devlet yönetme deneyimi edinişlerdi bir hayli. Sosyalist bir geleneğin izlerini taşıdığından, olaylara dar mezhepçi yaklaşmamaktadır.  Emperyal güçler Ensarullah’ın bu tutumunu görünmez kılmak için mezhep kartını –Yemen’de de- oynuyor.

SÜRECEK


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler