İş Sanat’ta bir feminist
İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde eğitimci, müzeci, çevreci ve feminist Tomur Atagök’ün “Döngüsel İzler” başlığıyla açtığı, sanat yaşamının her döneminden örneklerin görüleceği “retrospektif” diyebileceğimiz sergisini, sanatçının dostu ve sergi küratörü Denizhan Özer ile birlikte gezdik. Kibele’nin salon salon uzanan mekânı sanatçının sanatsal pratiği ve dönemleriyle paralel olarak bölümlere ayrılmıştı.
Prof. Tomur Atagök, yükseköğrenimini, ABD University of California, Berkeley’de bitirdi ve Türkiye’ye döndü. MSÜ Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Sanat ve Tasarım Fakültesi’nin kurucu dekanlığını yaptı.
YAZI TABLOYA GİRİYOR
Türkiye daha figüre dayalı sanat anlayışı içindeyken Tomur Atagök’ün, ABD’deki eğitiminin ve yeni dünyanın sanat akımlarının etkisiyle de yeni arayışlara girdiği anlaşılıyor. O bakımdan, küratör Denizhan Özer, sergiyi sanatçının Türkiye’ye dönüşüyle başlayan arayışlarını yansıttığı işleri ile açmış. Bu döneminde tuval, desen, ve boya malzemelerine farklı medyumlar kattığını görüyoruz. 1980’lerde yaptığı işlerde tuvalin üzerine yapıştırdığı şeritler, tüller, kâğıtlar, filmler hem tuvale katman katıyor hem de ardındakini görme çabasıyla izleyicide merak uyandırıyor. Bazen de tuval yerine metal tabakalar kullanıyor. 1980 yılı, 12 Eylül askeri darbesinin olduğu yıl. Sanatçı dolayısıyla kendisini siyasi bir kaosun da içerisinde buluyor. Bu yüzden sadece malzeme değil, sanat-siyaset ilişkisi de aklını kurcalamaya başlıyor. İşte bu döneminde Uğur Mumcu’nun yazdığı metinler Tomur Atagök’ün tuvallerinde yer buluyor. Ülkenin coğrafi bölge olarak savaşlarla çevrili olması yine tuvaline yansıyor ve birçok savaş tablosu yapıyor. Böylece resimleri anlatım da kazanmaya başlıyor. 1993’te Uğur Mumcu’nun evinin önünde bir suikasta kurban gitmesi sanatçıyı oldukça etkiliyor.
SIRADAN KADIN TANRIÇALAR
Bu arada, Türkiye’de yazının resimden daha etkili olduğunu düşünüp artık yazıların da resmine girmesine izin veriyor. Örneğin “Savaş Hiç Bitmedi” isimli tablosundaki ayna, içinde kendimizi gördüğümüz anda bize, bizim yüzümüzden savaşın bitmediğini de söylemiş oluyor. Zaten kadın sorunlarına değinen bir sanatçı, o yüzden kadınla ilgili şiddet de, kadın cinayetleri de Tomur Atagök’ün sık sık betimlediği bir konu. Aslında bu bölümden sonra sanatçının kadın konuları hiç bitmiyor ve serginin bir başka bölümünde kadın konusunun başka bir boyutuyla karşılaşıyoruz. Atagök şöyle diyor: Bu çoğrafyada binlerce yıl önce tanrıçalar vardı, bu toprakları bu tanrıçalar yarattı. Aslında onlar sıradan kadınlardı ama değerliydi. O yüzden tanrıçalar sıradan kadınlardır ama kadınlar da tanrıçadır. Sergi, bu ikilik üzerine kurgulanmış bir ölçüde. Bir duvarda Anadolu tanrıçaları Kibeleler var, karşı duvarda ise kolajların, fotoğrafların arasından bakan Safiye Ayla’dan Füreya’ya, Yıldız Kenter’den Necla Arat’a onlarca günümüz kadın tanrıçaları.
Bir salondan diğerine geçiş, kadınların doğa ile olan ilişkisi ve iç içeliğini anlattığı tablolarla oluyor. Bu tablolarda da doğa, kuşlar anlatılırken doğadan gelen toplanmış kuş kanatları, ağaç dalları, yapraklar da kolajın parçaları haline geliyor. Kadın, toplayıcı ve birleştirici özelliğine doğurganlığı da eklenince, doğa resimlerinin başrolüne geçip kuruluyor.
Tomur Atagök, Demirciköy’de doğanın ortasında yaşıyor ve her sabah uzun yürüyüşler yapıyor ve ileride işlerinde kullanabileceği malzemeleri tek tek topluyor, bu yürüyüş sırasında.
Küratör, sergiyi soru cevap üzerine kurguladığını anlatırken benim gözüm “Tanrıça Ben Miyim?” isimli bir tabloya takılıyor. Yanında da yan yana 4 otoportresi asılı Tomur Atagök’ün, “Evet sen de tanrıçasın” dercesine. Bu otoportreler de sanatçının kendi sanat pratiğini yansıtıyor ve resimdeki boyalar ve formlar arasından sanatçının kendisi bizi gözetliyor. Adeta şu soruyu sorduruyor sanatçı: “Binlerce yıllık bu coğrafya eğer bir kadını tanrıça olarak ortaya çıkıyorsa yirmi birinci yüzyılda bu kadınları neden öldürüyorsunuz?”
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Kan donduran 'taciz' iddiası
- İmamoğlu'ndan, Tekin'e 'belgeli' kreş yanıtı
- TÜPRAŞ'tan açıklama geldi