İnsanın evrimi konusunda bilmediklerimiz

Biz insanlar günümüzde de evrilmeye devam ediyoruz...hem de eskisinden çok daha hızlı bir biçimde. Açık ten rengi, sarı saç ve sütü sindirebilme yeteneği gibi özelliklerin tümü de kısa bir geçmişe uzanan evrimsel yenilikler

İnsanın evrimi konusunda bilmediklerimiz
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.11.2010 - 08:42

1924 yılında, Güney Afrikalı bir taş işçisi kazı yaparken şimdi Australopithecus adıyla bilinen ve 2,5 milyon yıllık bir insansı türü olan Taung çocuğunun taşıllaşmış kafatasıyla karşılaştı. Bu bulgu, Charles Darwin’in 150 yıl önce “Türlerin Kökeni” başlıklı yapıtında ortaya attığı, insanların daha önceki maymunlardan türedikleri yönündeki kurama da somut bir kanıt getirmiş oldu.

O dönemde kendilerini Piltdown adamının büyüsüne kaptırmış olan insanların çoğu Taung çocuğuna pek yüz vermedi. Gelgelelim, 1953 yılında The Times gazetesinde yayımlanan bir haber sonucunda sözde atamız olduğu öne sürülen ve çene kemiği bir orangutana, kafatası insana ait olan Piltdown adamının şaka olduğu anlaşıldı.

Piltdown aldatmacası, Arthur Conan Doyle’dan Fransız rahip Pierre Teilhard de Chardin’e, çok sayıda kişiye mal edildi. Artık hemen hemen herkes bu işin Britanyalı amatör kazıbilimci ve reklam dünyasının kötü üne sahip kişilerinden Charles Dawson’un başının altından çıktığı görüşünde birleşiyor.

Taung çocuğunun önemini fark eden Avustralyalı insanbilim uzmanı Raymond Dart bu türe Australopithecus africanus adını verdi. 1940’lara gelindiğinde buna benzer başka bulguların elde edilmesi üzerine Dart’ın meslektaşları da Taung çocuğunun goril yavrusu olmadığını kabul ettiler.

3.2 milyon yıllık Australopithecus afarensis türünün bir örneği olan çarpıcı bütünlükteki Lucy, 1974 yılında, Donald Johanson tarafından Etiyopya’nın Hadar bölgesinde gün yüzüne çıkartıldı. Lucy öylesine değerli bir bulguydu ki, kalıntıları uzun bir süre Etiyopya Ulusal Müzesi’nin gözlerden ırak bir köşesinde tutuldu.

Lucy 2007 yılında Afrika’yı terk ederek A.B.D’ye doğru bir yolculuğa çıktı. Yolculuğu sırasında Houston, Seattle ve New York gibi kentlere uğradı. Sergiyi kaçıranlar yakında internetten Lucy’nin ayrıntılı CT taramalarına ücretsiz olarak ulaşabilirler.

Bu ayaklar yürümek için yapılmış. Homo erectus çağdaş insan gibi dik yürüyen ilk atamız olabilir. Ne var ki, Orrorin tugenensis in (Kenya’da bulunan bir primat fosili) kalça kemikleriyle ilgili yeni bir çözümleme 6 milyon yıl önce, yani Homo erectus’tan 4 milyon yıl önce, ilk insansı primatların arka bacakları üzerinde rahatlıkla yürüyebildiklerini ortaya koydu.

Sıkı dostlar. İnsan ile şempanzenin evrimsel süreçleri o dönemlerde, ilkin en az 6.3 milyon yıl önce ve ardından yüzlerce bin yıl sonra olmak üzere, iki kez kesişmiş olabilir. Bu durum iki türün eninde sonunda yollarını ayırmadan önce kendi aralarında çiftleşmiş olabileceklerine işaret ediyor.

DNA düzeyi açısından ele alındığında, insanlarla şempanzeler arasında yaklaşık %95 oranında bir benzerlik olduğu görülüyor. İkisi arasındaki en belirgin farklılığın konuşma dili oluşturma yetisiyle ilintili FOXP2 geninde olduğuna dikkat çekiliyor.

Britanyalı bir araştırma ekibi Londralı geniş bir ailenin bireylerinde görülen kalıtımsal bir konuşma bozukluğunu incelediği sırada FOXP2 geni ile dil arasındaki bağlantıya tanık oldu. Söz konusu genin değişime uğramış bir biçimine sahip olan aile üyeleri sözcükleri dile getirme konusunda zorlanıyorlardı.

Almanya’daki Max Planck Enstitüsü evrimsel genbilim uzmanlarından Svante Paabo Hırvatistan’da bulunan üç fosilden elde edilen ve hiç bozulmamış genetik malzemeler içeren 3 milyar DNA parçasının dizilimini yaparak Neandertal gen haritasını oluşturdu. Sonuçlar Neandertallerin de dil ile bağlantılı FOXP2 genine sahip olduklarını ortaya koymaktaydı.

Çağdaş insanların Neandertallerle konuşup konuşmadıklarını bilmiyoruz, ama birbirlerine kur yapmış olabilirler. Washington Üniversitesi’nden Erik Trinkaus’un 2006 yılında Romanya’da elde ettiği fosil kanıtları iki türün birbirleriyle çiftleştiklerine işaret ediyor. Ancak, çağdaş insanlar bu görüşü destekleyecek Neandertal DNA’sından yoksunlar.

Doğal olarak Neandertaller ile çağdaş insanlar her zaman dostluk duygularıyla biraraya gelmiyorlardı. Shanidar 3 adıyla bilinen erkek bir Neandertalin kalıntılarından kaburga kemiğinde derin bir yarık olduğu anlaşılıyor. Çağdaş insanın fırlattığı bir mızrağın bu yarığa neden olabileceğine inanılıyor. (Neandertaller yalnızca vurmalı, ağır silahlar yapıyorlardı.)

Çağdaş insanlarla aralarındaki çekişme Neandertallerin yaklaşık 28,000 yıl önce yeryüzünden silinmelerine yol açmış olabilir.

Bizler, bir olasılıkla, Neandertallerden daha iyi besleniyorduk. Neandertal kemiklerindeki kimyasal izler bu türün et ağırlıklı beslendiklerine işaret ederken, çağdaş insanların av hayvanları, deniz ürünleri ve su kuşlarıyla beslendikleri biliniyor. Daha çeşitlilik içeren bir beslenme düzeni atalarımızın aşırı iklim koşullarında yaşamda kalmalarına yardımcı olabilirdi.

Yalnız insansı: Tarih boyunca dünya üzerinde farklı insansı türlerinin birarada yaşadıkları bilinse de, günümüzdeki tek insan türünü bizler oluşturuyoruz. Nitekim, yakın akrabalarımız tarihin başlangıcına yakın bir döneme dek varlıklarını sürdürdüler- Hobbit insanları adıyla bilinen ve minicik kemikleri 2003 yılında gün yüzüne çıkarılan canlılar en az 17,000 yıl önce şimdiki Endonezya topraklarında yaşamlarını sürdürmekteydiler.

Boyun önemi yok mu? Hobbit insanlarının beyinleri şempanze beynine eşit büyüklükteydi, ama bu insanlar yine de taştan aletler yapma konusunda bizler gibi yetenekliydiler.

DNA incelemeleri günümüzde yaşayan tüm insanların 60,000 yıl önce Afrika’dan göç eden birkaç yüz insandan türemiş olabileceklerini ortaya koyuyor.

Dünya üzerindeki tüm insanların mitokondriyal DNA’larındaki çeşitliliğin (genetik bağlantıları belirlemenin standart bir yolu) Afrika’da yaşayan yerel şempanze nüfuslarına kıyasla daha az olduğu görüldü.

Evet, biz insanlar günümüzde de evrilmeye devam ediyoruz...hem de eskisinden çok daha hızlı bir biçimde. Açık ten rengi, sarı saç ve sütü sindirebilme yeteneği gibi özelliklerin tümü de kısa bir geçmişe uzanan evrimsel yenilikler. Wisconsin Üniversitesi’nden bir insanbilim uzmanına göre, 5000 yıl öncesinin insanları bizlerden çok Neandertalleri andıran genetik özelliklere sahiptiler.

Rita Urgan, kaynak Discovery


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon