İnatlaşma bizi nereye götürür?
Kıbrıs’a bir müjde verildi. Külliyenin inşaatı başlayacakmış. İnşaat denilince Kanal İstanbul denilen felaket projesi akla geliyor. Bu iktidar sahipleri, iktidarlarının ömürlerini ebedi mi sanıyor?
Siyaset yazmayınca insan ne yazacağını bazen bilemiyor.
O nedenle iyisi mi bu pazar yazısında siyasetten söz edeyim.
Fakat konuya neresinden girmeli?
En iyisi aklıma ilk gelenlere değinip geçeyim.
Çünkü her biri başlı başına birden çok yazıya konu olabilecek nitelikte.
Örneğin Kıbrıs. Orada neler oluyor? Annan planına göre adı değişebilecekmiş?
Neden değişecek? Yeni adı ne olacak? Annan Planı neden birdenbire gündeme geldi?
Bunları konuyu yakından izleyen arkadaşlar yazmıştır ya da yazacaklardır.
Benimse sadece canım sıkılıyor. Kıbrıs için korkuyorum.
Çünkü günümüzdeki siyasi iktidarın elini attığı herhangi bir şeyin altından iyi bir şey çıkma olasılığı bulunmadığını biliyorum.
Millet ittifakındaki partilerden oyu en altta olan partinin önde gelen bir yöneticisi Kıbrıs seyahatinde cumhurbaşkanına eşlik etmiş. Neden?
Bu soruyu kurcalamak da bizi 2023’te yapılması gereken seçimlere ilişkin olası senaryolara götürüyor.
İktidardaki parti iktidarı bırakmamak için her şeyi yapabilecek kararlılıkta görünüyor.
Cumhurbaşkanı - parti başkanının Güneydoğu seyahatinde söyledikleri de bunun bir göstergesi.
Konuşmasında ülkedeki bütün etnik aidiyetleri tek tek sayarak kardeşlikten söz ediyor.
Aslında eksik bile saymış.
Her millet pek çok etnik aidiyetten oluşur. Fakat millet gerçeği başka, etnik aidiyet olgusu başkadır. Yıllardır yazıp çizdiğimiz bir konu olsa da herkes bildiğini okumayı sürdürüyor. Cumhurbaşkanının böyle bir dil kullanması ise ayrıca kaygı verici.
Kıbrıs’a dönelim. Cumhurbaşkanı orada bir müjde verdi. Külliyenin inşaatı başlayacakmış.
Külliye dedikleri şey, camisi de içinde olmak üzere zaten yok muydu? Bu inşaat neyin nesi? Anlayamadım.
(Az önce öğrendim. Kıbrıs’taki külliye imiş. Vah Kıbrıs!)
İnşaat denilince Kanal İstanbul denilen felaket projesi akla geliyor.
Şu ara bu konuda konuşulmuyor gibi olsa da bir idam fermanı gibi İstanbul’un ve ülkenin üzerinde sallanmaya devam ediyor.
Bu iktidar sahipleri, iktidarlarının ve kendilerinin ömürlerini ebedi mi sanıyor?
Bu nasıl bir inat? Böyle bir inatlaşma bir ülkeyi nereye götürür?
Diyeceksiniz ki hiçbir yere götürmez, bizde her şey nasılsa öyle gider. Bence bu konu pek öyle değil. Umarım ve dilerim iktidar (daha doğrusu muktedir) bu inadından vazgeçsin.
Köylülerin Akbelen direnişi
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Akbelen Ormanı’nda ağaçlar termik santral yapımı için kesilmekteyken köylülerin direnişi üzerine kesim şimdilik durdurulmuş görünüyor.
Kalbim direnişçilerle birlikte çarpıyor.
Yöre halkıyla görüşülmeden, uzman görüşleri alınmadan, toplum bilgilendirilip ikna edilmeden böyle bir şey nasıl yapılabilir?
Bu iktidar züccaciye dükkânına girmiş fil gibi belki biraz da çıkış kapısı bulamadığından gözünü karartmış, kırıp döküyor.
Siyaset deyince aklıma ilk elde gelenlerin bir bölümünü böylece sıralamış oldum.
Bu on beş günde birlik pazar yazılarında belli ki arada bir, özetleyerek de olsa, güncel siyaset konularından da söz etmem gerekiyor...
BU YAZI CUMHURİYET GAZETESİ PAZAR EKİNİN 25 TEMMUZ 2021 TARİHLİ SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR.
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- 'Açız' diye bağırdı, yaka paça dışarı atıldı!
- Bakan Tekin'den, İmamoğlu'na 'kreş' yanıtı