İlk görüşte aşk

Jaspers 1907 yılında, henüz psikiyatri ihtisasına yeni başladığı sıralarda, sonradan karısı olacak olan Gertrud Mayer’le tanışır.

İlk görüşte aşk
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.11.2020 - 15:59

Alper Hasanoğlu Cumhuriyet Cumartesi için yazdıb

Sıradan bir cumartesi öğleden sonrası…

Karl Jaspers, Martin Heidegger’le birlikte Alman varoluş felsefesinin en önemli filozofu olmasının yanında tıp doktoru ve psikiyatrdır da. Psikiyatri ihtisasını 1913 yılında Heidelberg Üniversitesi psikiyatri kliniğinde ‘Genel Psikopatoloji’ başlıklı teziyle bitirdi. Ardından aynı üniversitenin felsefe bölümünde psikoloji kürsüsü kurmak için davet edildi ve hayatının geri kalanında bir daha psikiyatr olarak çalışmadı. 

Jaspers 1883 yılında Oldenburg adında küçük bir Alman şehrinde doğdu, 1969 yılında da İsviçre’nin Basel şehrinde öldü. Liberal görüşlere sahip bir ailede büyümüş olan Jaspers, doğduğu günden itibaren ciddi fiziksel hastalıklarla boğuşmak zorunda kaldı. Ömrünün bu hastalıklar nedeniyle çok uzun olmayacağı düşünülürken o, 86 yıl gibi oldukça uzun bir süre yaşadı ve hayatının son haftalarına kadar da üretmeye devam etti. 

Neşeli bir cumartesi gününü – gerçi biz insanlar dünya üzerinde neşelenecek pek de bir şey bırakmadık ya her neyse – neden 1969 yılında ölmüş bir Alman filozof ve psikiyatrla ilgilenerek geçirdiğimi merak edebilirsiniz. Üstelik iki sene gibi bir süreden sonra kaleme aldığım ilk köşe yazımda. Bunun hem mesleki hem de kişisel nedenleri var. 20 küsur senelik psikiyatri pratiğinden sonra, psikoloji ve felsefeyi artık birbirinden ayrı düşünemediğim için Nisan 2021 tarihinden itibaren Maltepe Üniversitesi’nde felsefe doktorası yapmaya başlayacağım ve bu toprakların yetiştirdiği en önemli felsefecilerden olan İonna Kuçuradi Hocanın öğrencisi olacağım. 

Jaspers benim on küsur sene yaşadığım ve psikiyatr olarak çalıştığım Basel’e göç edip hayatının geri kalanını orada geçirdi. Eğer her şey yolunda giderse, doktora tezimi Karl Jaspers üzerine yazmak istiyorum. Bu da hayatımın bundan sonrasını – benim klinik felsefe olarak adlandırmayı tercih ettiğim – felsefe temelli bir psikiyatriyle geçireceğim anlamına geliyor.  

Her büyük filozofun hayat hikayesi felsefesiyle iç içe değerlendirilmeli kanımca. Bir yaşam felsefesi, yani hayatımızı nasıl yaşamamız gerektiğiyle ilgili pratik bir felsefe inşa etmiş olan Jaspers’ın hayatı da yakından incelenmeye değer doğrusu. 

Jaspers 1907 yılında, henüz psikiyatri ihtisasına yeni başladığı sıralarda, sonradan karısı olacak olan Gertrud Mayer’le tanışır. Yahudi bir aileden gelen Gertrud, Jaspers’tan dört yaş büyüktü ve meslektaşı Ernst Mayer’in kardeşiydi. Neredeyse ilk görüşte aşktı onlarınki ama ancak 1910 yılında evlenebildiler. Nasyonal sosyalistlerin iktidara geldiği 1933 yılına kadar her şey yolunda gitti. Ama o tarihten sonra, Jaspers bir Alman olmasına rağmen, Gertrud Yahudi olduğu için büyük zorluklar yaşamaya başladılar. Önce ders vermesini ve yayın yapmasını engellediler Jaspers’ın, sonra da işine son verdiler. Bu arada en yakın dostlarından biri olan Heidegger Nazilere düşünsel olarak yakınlaşmıştı ve bu nedenle de Freiburg Üniversitesi’ne rektör olması hiç kimse tarafından garip karşılanmadı. O andan itibaren Jaspers’la bütün ilişkisini kesti ve bırakın görüşmeyi, onun mektuplarına dahi cevap vermedi. 

Gertrud boşanmayı teklif etti Jaspers’a; onun kendisi yüzünden bu zulme maruz kalmasını istemedi çünkü. Ama Jaspers hiç düşünmeden reddetti bu teklifi. Böyle bir ikiyüzlülüğe ne sevgisi ne de felsefi düşüncesi izin verebilirdi çünkü. Bu arada, SS’lerin her ikisini de alıp toplama kampına götürecekleri haberini aldılar. Jaspers, SS’ler geldiğinde onlara teslim olmak zorunda kalmamaları için, her ikisi için de bir zehir hazırladı. Ama Amerikan birlikleri 1 Nisan’da Heidelberg’e girdi ve Jaspers çiftinin hayatı tesadüf eseri kurtulmuş oldu. Jaspers, savaş sonrasında kaleme aldığı ilk makalesinde, Almanların onu öldürmesinden Amerikalılar tarafından kurtarılmış olmanın hicap duygusuyla yazdığını belirtti. 

Jaspers’a, Nazizm nedeniyle hasar görmüş Alman üniversitelerinin yeniden yapılandırılması görevi verildi. İki yıllık yoğun bir çalışmadan sonra, üniversitelerdeki istisnasız her profesörün öyle ya da böyle nazizme bulaşmış olduğunu ve bu anlamda yapılacak hiçbir şey olmadığını söyleyerek istifa etti Jaspers. Ardından Alman vatandaşlığından da çıkarak hayatının geri kalan yıllarını geçireceği Basel’e göç etti. 

Doğduğu topraklara duyduğu özlem hayatı boyunca geçmedi. Almanya sınırında küçük bir şehir olan Riehen’de yaşadılar karısıyla. Jaspers öldüğünde, Alman topraklarına bakan bir mezarlığa gömüldü. 

Heidegger, bir kere bile mezarını ziyaret etmedi…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon