İki çocuğa yuva olan Ülkü Aydeniz: 'Çok güzel diyerek ağlıyordum'

Koruyucu ailesi olduğu iki kızı olan Koruyucu Aile Evlat Edinme Derneği (KOREV) Başkanı Ülkü Aydeniz, kendi hikâyesiyle birlikte koruyucu aileliğin ne demek olduğunu anlattı.

İki çocuğa yuva olan Ülkü Aydeniz: 'Çok güzel diyerek ağlıyordum'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.06.2021 - 12:20

KOREV Başkanı Ülkü Aydeniz koruyucu ailesi olduğu kızları ile birlikte

Yuvada  neredeyse 18 saatini karyolada geçiren bebeklere bakım veren kişiler, onların temel ihtiyaçları gideriyor ama ayırdıkları zaman yetersiz, birebir ilgi ve sevgi vermeleri mümkün değil. Yeterince ilgi ve sevgi görmeyen, güvenli bağlanamayan, gerekli uyaranları sağlanmayan çocuklarda fiziksel, ruhsal, zihinsel gelişim gerilikleri görülüyor. Çocukların aslında tek ihtiyacı sevgi. Sevgisizliğin en büyük şiddet olduğu yönünde araştırmalar var. Sevgi ile sarılmamak bebekler arasındaki en büyük ölüm sebebi. 

Evlat edinmeye uygun olmayan yaklaşık 21 bin çocuk devlet koruması altında. Bu çocukların 8 bin 100’ü koruyucu aile yanında yaşarken, 0-18 yaş grubunda yaklaşık 13 bin çocuk koruyucu ailesini bekliyor. 

Koruyucu Aile Evlat Edinme Derneği'nin en önemli amacı, devlet kurumlarında çocuk kalmaması, her çocuğun sevildiği bir ailede yaşaması. 

''Yaklaşık bir hafta sonra fark ettim ki bakışları tamamen değişti, donuk bakan gözleri artık ışıl ışıldı, sesler çıkarmaya, ağlamaya, nazlanmaya başlamıştı. Bu kadar hızlı bir değişime  inanamıyordum. Yuvada fiziki şartlar ve bakım verenlerin ilgisi çok iyiydi. Ama çocukların gözlerinde bir şey vardı, tamamlanmamış bir şey.''

Koruyucu ailesi olduğu iki kızı olan Koruyucu Aile Evlat Edinme Derneği (KOREV) Başkanı Ülkü Aydeniz'in anlattıklarından en çok bu cümleler aklımdan hiç çıkmadı. İki aylık bebeğin donuk bakışlarının, bir haftalık ilgi, sevgi sarmalı sonrasında canlanması gerçekten mucize gibi. Sözü hemen Aydeniz'e verelim, kendi hikâyesiyle birlikte koruyucu aileliğin ne demek olduğunu ondan öğrenelim. 

Koruyucu ailesi olduğunuz iki kızınız var. Bize kendi öykünüzü ve koruyucu anne olmaya karar verme sürecinizi anlatır mısınız?

Yoğun iş yaşamımda biyolojik çocuk sahibi olmayı ötelemiştim. Çocukluğumdan beri de evlat edinebilirim gibi bir düşünceye sahiptim. Yaklaşık 8 yıl kadar önce  bir gazete yazısı ile koruyucu aileliği öğrendim, okuduklarımdan çok etkilenmiştim. Bir kaç gün içerisinde İl Müdürlüğü koruyucu aile biriminden randevu alarak görüşmeye gittim. Yaklaşık 8 ay sonra da o zaman henüz 2 aylık bir bebek olan ilk kızımla tanıştım. Benim için hayatımın dönüm noktası öncelikle koruyucu ailelik kavramını öğrenmek sonra da kızımla karşılaştığım gün hissettiklerim oldu. Hayatım artık keskin biçimde koruyucu ailelik öncesi ve sonrası olarak ayrılıyordu.

Kızım Atatürk Çocuk Yuvası'daydı. Küçücüktü, pembe bir kundağın içerisinde kucağıma verildiğinde uyuyordu. Yüzünü gördüğüm anda hissettiklerim bir annenin doğum yaptığında bebeğini kucağına aldığı zaman hissettikleri gibi muhteşem bir duyguydu, 'çok güzel, çok güzel' diyebiliyor ve ağlıyordum sadece. Uyurken bir anda gözlerini açıp gözlerimin ta içine, gözlerini hiç kırpmadan derin derin baktığında, gözleri ile benimle konuştuğunu hissetmiştim ve  müthiş bir duygu yaşıyordum. O zaman anladım ki  yavrum benim için bir başka kadın aracılığıyla bu dünyaya hediye edilmişti ama annesi bendim. Beni seçmişti. Bana 'seni seçtim' diyordu gözleri ile. Benim kalbimden yeniden doğmuştu o anda.

Kızımla  uyum sürecimizin izlendiği 15 gün boyunca her gün heyecanla, koşarak  yuvaya gittim, birlikte zaman geçirdim  ve her gün ağlayarak orada bırakıp çıktım. Çok zordu yavrumu bırakıp tekrar kavuşma anını beklemek. Başka hiç bir şey düşünemiyordum. İnanılmaz bir bağdı bu. Onu doğurmadığımı hatırlamıyordum bile. Bu arada evimizi onun için hazırladık, tüm ailem , arkadaşlarım çevremizdeki  herkesin konusu bebeğimizdi  ve buluşmak için bekleniyordu. Doğumu beklemekten hiçbir farkı yoktu. En sonunda dünyanın en mutlu haberi olan 'artık evinizde birlikte yaşayacaksınız' cümlesi ile kızımızı kucağımıza alıp evimize geldik. 

Yaklaşık bir hafta sonra fark ettim ki bakışları tamamen değişti, donuk bakan gözleri artık ışıl ışıldı, sesler çıkarmaya, ağlamaya, nazlanmaya başlamıştı. Bu kadar hızlı bir değişime inanamıyordum. Onun hayatına dokundum ama ya yuvada gördüğüm onlarca çocuk ne olacak, aileleri yok, koruyucu ailelik bilinmiyor, bu sevgiyi isteyen herkes tatmalı diye düşünmeye başlamıştım. 

Yuvada fiziki şartlar ve bakım verenlerin ilgisi çok iyiydi. Ama çocukların gözlerinde bir şey vardı, tamamlanmamış bir şey. Bunu hep sorguladım. Sonradan öğrendim ki yuvada  neredeyse 18 saatini karyolada geçiren bebeklere bakım veren kişiler onların temel ihtiyaçları giderir ama ayırdıkları zaman yetersizdir, birebir ilgi ve sevgi vermeleri mümkün olmaz. Yeterince ilgi ve sevgi görmeyen, güvenli bağlanamayan, gerekli uyaranları sağlanmayan çocuklarda fiziksel, ruhsal, zihinsel gelişim gerilikleri görülmektedir. Çocukların aslında tek ihtiyacı sevgi. Sevgisizliğin en büyük şiddet olduğu yönünde araştırmalar var. Sevgi ile sarılmamak bebekler arasındaki en büyük ölüm sebebidir. 

Bütün bunları yaşadıkça, öğrendikçe çocuklar için elimi taşın altına koymak üzere yola çıktım, KOREV ile tanıştım.

İKİZ GİBİLER

Aradan üç yıl geçtikten sonra bir kez daha koruyucu aile olmaya karar verdim. Hem kızımın kardeşi olması, hem de bir çocuğun daha hayatına dokunmaktı amacım. O ilk gün bana öyküsü okunan diğer bebek bir başka koruyucu ailenin yanında idi. Ancak ailede yaşanan bir talihsizlik sonucu koruyucu ailelik süreçleri sonlandırıldı. Ben yine tamamen tesadüfen artık üç yaşında olan ikinci kızımın koruyucu ailesi oldum ve birlikte yeni bir hayat daha başladı bizim için. Emanetimi geri almış gibiydim, hayat bizi yeniden aynı yola çıkarmıştı.

Şimdi bir zamanlar yuvadaki yataklarda yan yana yatan iki bebek aynı evde kardeşler. Doğum tarihleri arasında sadece 25 gün var. İkiz gibiler. Bu sene ilkokul 1. sınıftalar. Kan bağı ile değil ama can bağı ile bağlı bir başka aile olma ve çok sevme öyküsü bizimki.

Koruyucu aile olmak için şartlar nedir?

25-65 yaş aralığında, TC vatandaşı, Türkiye’de ikamet eden, en az ilkokul mezunu , düzenli geliri olan herkes koruyucu aile olmak için başvurabilir. Biyolojik çocuk sahibi aileler ve bekar kadın ya da erkekler de koruyucu aile olabilir.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın her şehirde bulunan il müdürlüklerindeki koruyucu aile birimleri başvuruları alır, bilgilendirmeyi yapar. Ailede yaşayan tüm bireylerin koruyucu aile olmak için istekli ve bilgi sahibi olması beklenir... Görüşmeler sonrasında oluşturulan rapor bir komisyonda değerlendirilir, adaylar uygun şartlara sahipse koruyucu aile statüsü verilir. 

Başvuru sırasında tercih edilen çocuğun cinsiyeti ve yaşı sorulur. Burada seçim yapmak gibi bir seçenek sunulmuyor. Ancak tercih sorusu ile yaşam tarzımıza en uygun çocuğun ailemize katılması amaçlanır. 

KOREV'in süreçte oynadığı en büyük rol ise doğru bilgiyi sunmak, detaylı görüşmeler ile yaşayan insanların rol model olarak tereddütleri gidermesi, tecrübelerini paylaşması ,aileyi güçlendirmesi ve bu konuda uzmanlar tarafından aile ve çocukların zorluklarla baş edebilmesi için eğitim ve davranış biçimleri konusunda desteklenmesidir.

Koruyucu  ailelik ile evlat edinme arasındaki farklılık nedir?

Çocuklar biyolojik ailedeki  ihmal, istismar, şiddet, madde kullanımı gibi uygun olmayan yasam şartları nedeniyle, ailelerin kendi isteği ile veya ihbarlarla devlet koruması altına alınırlar. Ancak çocuğun biyolojik ebeveynle velayet bağı devam ettiği için evlat edinilmesi uygun olmaz. Evlat edinmeye uygun çocuklar biyolojik ebeveyni olmayan, terk edilmiş ya da ebeveynin rızası olan çocuklardır. 

Çocukların toplu bakım modelleri ile devlet tarafından bakılması çocuklar üzerinde örselenmeler yaratan bir modeldir. Gelişmiş ülkelerde koruyucu ailelik oranları yüzde 85 civarında. Bizim ülkemizde bu oran yüzde 35'ler seviyesinde. 

Evlat edinmeye uygun olmayan yaklaşık  21 bin cocuk devlet korumasında. Bu çocuklarımızın  8 bin 100’ü koruyucu aile yanında yaşarken, 0-18 yaş grubunda yaklaşık 13 bin çocuğumuz hala koruyucu aile beklemektedir.

Çocuklar sanıldığının aksine yoksulluk sebebiyle koruma altına alınmaz, bu durumda ailelerinin yanında devletin ekonomik desteğiyle hayatlarına devam ederler. 

Koruyucu ailelikte, devlet koruması altındaki çocuklarımız sürekli bizimle yaşarlar, her türlü bakım ve yetiştirilme sorumluluğu bizdedir, anne baba oluruz, biyolojik ailelerden hiçbir farkımız yoktur. Sadece isim ve soyadları değişemez ve yasal mirasçımız olamazlar. Çocuklarımız 18 yaşına kadar koruma altındadır, üniversiteye devam ederlerse okul bitene kadar koruma süresi uzatılır. 18 yaşa geldiklerinde ise kendileri de isterse evlat edinebiliriz. Aradaki süreçte biyolojik ebeveynin çocukla ilişiğini kesmesi, rıza vermesi ya da vefatı gibi durumlarda çocuğu evlat edinmek de mümkün olabilmektedir. Bu durumda öncelik hakkı çocuğun birlikte yaşadığı koruyucu ailesindedir.

Koruyucu ailedeki çocuklara sağlanan olanaklar nelerdir?

Çocuklarımız sosyal güvenlik kapsamındadır. Devlet ve üniversite hastahanelerinde ücretsiz tedavi görebilirler. Ayrıca her ay çocuğun yaşına göre ailelere çocuğun masrafları için  bir destek ödemesi yapılır. Bu rakamlar oldukça düşüktür ve sosyal adaletin sağlanması ,daha düşük düzeyde geliri olan ailelerin de bu hizmet kapsamında olabilmeleri için adil bir uygulamadır. Ekonomik durumu uygun olan bir çok aile ise yapılan ödemeleri çocuk için biriktirmekte, reşit olduğunda kendisine teslim etmektedir. Çocuklarımız için okul başlangıç donemlerınde ek ödemeler ve belli bir tutara kadar servis ve kurs ücretleri karşılanmaktadır. Ayrıca devlet eliyle bakım modellerinde bir çocuğun maliyeti koruyucu aile yanındaki bakım maliyetinin yaklaşık 4 katı civarındadır. Yani koruyucu ailelik toplumda sağlıklı bireylerin yetişmesine olanak tanımasının yanında ekonomik anlamda da katkı sunan bir sistemdir. Devlet korumasından ayrılan gençler için ayrılmış bir devlet memurluğu kontenjanı vardır ve çocuklarımız eğitimlerine göre ilgili birimlerde iş sahibi olma imkanı da elde ederler.

Koruyucu aile olmak isteyen kişilerin en sık sordukları sorular ve endişeleri nelerdir?

Bizlere en çok sorulan soru ''Başkasının çocuğunu sevebilir miyim?’’ oluyor, ''Evet sevebilirsiniz, hem de çok seversiniz'' diyoruz hep. İnanın emek verdikçe, anı biriktirdikçe aklınıza doğrumadığınız bile gelmez. 

Bir diğer soru da ''Ya biyolojik ailesi bir gün geri isterse, nasıl ayrılabiliriz çocuğumuzdan?'' oluyor. Koruyucu ailedeki çocuklarımızın biyolojik aileleri ile görüşme hakları var. Süreç boyunca koruyucu aileler ile biyolojik aileler karşılaşmaz, iletişim bilgileri de paylaşılmaz.

Biyolojik aileler çocuklarını tekrar yanlarına almak için kuruma başvurabiliyor, ya da mahkemelerde dava açabiliyor. Ancak bu durum çok nadir çünkü ailelerin genelde olumsuz yaşam şartlarını düzeltme kabiliyetleri olmuyor. Başvuran aile detaylı inceleniyor, raporlar olumlu olursa çocuk aile yanına döndürülebiliyor. Bu elbette koruyucu aile için de çocuk için de çok zor bir durum. Ancak zaten amaç çocuğun ailede büyümesi, ailesi bakabilecekse öncelik doğal olarak onlarda olmalı. Bizimle kaldığı dönemde birbirimize kattıklarımız ve o sürecin çocuk tarafından sağlıklı atlatılması önemli ve bu kazanımları bütün yaşamı boyunca ona eşlik ediyor.

KOREV'de neler yapıyorsunuz? ? 

KOREV 2005 yılında derneğimizin şu an onursal başkanı olan Klinik Psikolog Neşe Erol tarafından dezavantajlı çocuklara yönelik çalışmalar yapmak üzere kuruldu. 

Bu dünyaya ailesini seçme şansı olmadan gelen çocukların önyargısız kabülünü sağlamak , ötekileştirilmeden hepimizin çocuğu olduğunu anlatmak en önemli görevimiz. KOREV,  hak ve bilim temelli, ideolojiler üstü, çocuğun üstün yararı odaklı çalışan bir sivil toplum kuruluşu. Amacımız devlet kurumlarında çocuk kalmaması. Her çocuğun sevildiği bir ailede yaşamasını sağlamak. Bu doğrultuda toplumu evlat edinme ve koruyucu ailelik konularında bilinçlendirmek, koruyucu ailelik kavramını bilinir kılmak, bizzat sürecin içinde yaşayan kişilerin deneyimlerini aktararak rol model olabilmek, süreç boyunca aile ve çocuklara hukuki, psikolojik ve eğitim yönünde destekler sunabilmek, politika yapıcı ile etkin iletişimle sistemi iyileştirmek üzere çok yönlü çalışmalarımıza devam etmekteyiz. 

'BİZ İLK ANDA ÂŞIK OLDUK' 

Uzman pedagog Belgin Temur da koruyucu annesi olduğu 5 yaşındaki dünya tatlısı kızıyla hikayesini şöyle anlatıyor: 

''Benim koruyucu aile olma hikayem pandemi döneminde başladı. Uzun yıllardır böyle bir arzum vardı ama öncelikle kızımın psikolojik olarak bu şekilde gelecek bir kardeşe hazır olduğundan emin olmalıydım. Bu süreçte sık sık bu konuyu konuştuk. Yakın bir arkadaşımın 6 ve 3 buçuk yaşında iki kardeşe koruyucu aile olması benim de hızlanmama sebep oldu. Kızımla da kararımızdan emin olduk ve başvurumuzu yaptık. Başlangıçta 5-6 yaşlarında bir erkek çocuk olsun istedik ve o düşünce ile de yuvaya gittik. Ancak sosyal hizmet uzmanlarının yönlendirmesi ile şu anki kızımızla tanıştık ve ilk anda ona aşık olduk. Son derece sıcak, güler yüzlü, yumuşacık bir kızdı. Sonra her gün gidip gelmeye başladık. Oyunlar, oyuncaklar götürdük. Birlikte şarkılar söyledik, sohbet ettik, ona evimizi anlattık, onun için hazırladığımız odanın fotoğraflarını gösterdik. Birlikte fotoğraf çektirip, basıp onları odasına astık ve bunu gösterdik. Evimizde onun da bir yeri olduğunu, bir süre sonra bizim evimizde hep birlikte yaşayacağımızı anlattık her gidişimizde. Her seferinde bizi büyük bir mutlulukla karşıladı, ayrılırken hüzünlü ayrıldı. Ertesi gün yine geleceğimizin sözünü vererek ayrıldık hep yuvadan. Bazı günler bizi beklediği için öğlen uykularını bile uyumadığını öğrendik."

Uzman pedagog Belgin Temur ve 5 yaşındaki kızı

'ANNECİM SENİ SEVİYORUM' 

"İlk andan itibaren bana anne demeye başladı. İçinizin ısınmaması hatta yanmaması mümkün değil. Öylesine bir kişiye, bir anneye bağlanmaya ihtiyacı var ki bu çocukların, sizi hemen o konuma koymaya hazır oluyorlar. Onlar tarafından sevilmek ve onları sevmek gerçekten çok kolay. Bir anda bağlanıyorsunuz. 

Eve gitme günümüz geldiğinde hepimiz çok heyecanlı idik. Yol boyunca hep gülümsedi. Eve girdiği andan itibaren de hiç yabancılık çekmedi. İlk gece birlikte uyuduk. Sabaha dek sayısını bilmediğim kere uyanıp, 'Annecim seni çok seviyorum' dedi bana. Ara ara da 'Hep burada kalacağım değil mi?' deyip tekrar uyuyordu. Ben heyecandan uyumadım. İkinci geceden itibaren kendi odasına ve yatağına geçti. Başlangıçta bazı korkuları oldu; uykuya dalarken desteğe ihtiyaç duydu. Tuvalet sorunları oldu sıkça. Bazen uykuya dalarken ağlıyordu ve hiçbir şekilde evin hiçbir yerinde tek kalmak istemiyordu. Biz neredeysek yanımıza geliyordu. Üç ayın sonunda bu sorunların neredeyse tamamı çözüldü." 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler