İçeriye mektuplar.. Bir fotoğrafın öyküsü

Ahmet Şık için arkadaşları doğum gününde bir araya geldi. Aynı fotoğrafta buluşanlar sevgi ve hasretlerini yolladı.

İçeriye mektuplar.. Bir fotoğrafın öyküsü
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.05.2017 - 23:04

İyi ki doğdun Ahmet. İyi ki varsın, ne mutlu ki dostumsun. Ben mektubumda sana kötülüğün organize hali iktidara duyduğum öfkeyi anlatmayacağım. Suç ortaklıklarıyla büyüdükleri canavarı mazeret edip üzerimize çullanmalarından bahsetmeyeceğim. Zaten herkesin bildiği adaletsizlikten dem vurmayacağım. Ben sana doğum gününü kutladığımız fotoğraf karesinde olmaktan hayatı boyunca onur duyacak dostlarından bahsedeceğim. Çünkü o fotoğrafın bir yanında; tecride, mektuplarımızın ulaştırılmadığı yasağa karşı direniş, diğer yanında dostlarının sana sevgisi, hasreti var. Hapisteki adama söylenmez ama çok güzel bir bahar günüydü Maçka Parkı’nda. Erguvanlar açmıştı. Parkın Nişantaşı tarafındaki girişinde buluştuk. Hep birlikte aşağıya, fotoğrafın çektirileceği Şişli Evlendirme Dairesi’nin olduğu tarafa yürüdük. Senin için eylemlerde yürümeye alıştığımız için garip geldi. Yonca’nın halini tahmin edersin; her zamanki gibi heyecanlı, cıvıl cıvıl ve her şeyin mükemmel olması için telaşlı. Mina desen sevimli, içten bir genç.

Her muhabbet ettiğimizde bu kadar büyüdüğüne şaşırıyorum. Elif’in Ege ile Deniz’inide fotoğrafta görmüşsündür. İkizler koca adam olmuş. Gökhan ile Başak’ın ufaklığın gözlerini göreceksin masmavi. Ablası kadar güzel. Gökhan’a “yerinde olsam DNA testi yaptırırdım”dedim. “Tam Ahmet tarzı espri” dediler. Hilmi ile Selen’in Mira’sı çok tatlı. Eren’in oğlu Mahir’le “Ahmet çıkacak yine yazacak” sloganı için mikrofonu paylaşamadılar. Umay’ın kızı Güneş ile hanımefendilikte yarışırlar. Efkan ile Ezgi’nin oğlu Emek 6 aylık oldu. Hüseyin ile Derya’nın Mahir’inin saçları da bir havalı ki sorma. Erdem’in oğlu Ali Deniz, Emine ve Emre’nin kızı Güneş, Deniz ve Arat’ın oğlu Arden, Faruk’un kızı Işık, Bülent’in kızı Buse, Funda’nın kızı Tarçın, Aslı'nın Pera'sı, Sevim'in kızları Nisan ve Nehir, Banu ve Mehmet’in Melis’i, Tuğrul abinin torunu ve Hüseyin’in kızı Asya, Barış ve Özge’nin Ali Derya’sı, Saynur’un oğlu Deniz ve Mina’nın arkadaşları Melis ve Zulal. Hangi birinin hangi güzelliklerini anlatayım. Rengin’in görüşmediğimiz kısa sürede karnı öyle büyümüştü ki kızı Maya’nın “Alien” olmasından şüpheleniyorum. Ertuğrul Abi son zamanlarda ciddi yükseliş ivmesindeki kendi göbeğini tutup “Biz gururlu hamileleriz” diyerek takılıyor ona. Ama en gururlu olanlar Barış ile Sevil’di. Kuzey bebek birkaç gün içinde geliyor. Mete Abi tek koltuk değneğiyle gelmişti. Can’ın babası Mustafa Amca sağlık sorunlarına rağmen oradaydı. Yıllar önce, üniversite öğrencisiyken gözaltına alındığımızda bize destek olmak için koşuşturduğu zamanları hatırlıyorum. Narphotos’tan Kerem ile Gülşin fotoğraf için hazırlıkları yaparken herkes sohbete dalmıştı. Barış Pehlivan ile uzun uzun iddianameyi konuştuk. Gazetecilik heyecanı sana benziyor.

Pankarttaki mesaj

Gazetecilikten arkadaşın Barış Yarkadaş’ın seslenmesiyle pankartı açtık, fotoğraf için toplandık. Pankartı Berke tasarladı. Hiçbir hukuki dayanağı olmamasına karşın sana verilmeyen mektuplarımızı, tecridi ve senin hayatımızda olmandan mutluluğumuzu çizmiş pankarta. Gülşah her zamanki gibi organizasyona girişmişti. ‘Amfitiyatro’ basamaklarında objektifin karşısında dizilirken Erdal’a ve bana ‘Gazetecilere Özgürlük’ pankartı tutmak düştü. Doğum gününe kadar fotoğrafın sosyal medyada paylaşılmaması gerektiğini Elif zarifçe söyledi. Zeynep’in agresif hallerini bilirsin fotoğrafa ambargoyu fena vurguladı. Pablo parkta çok mutluydu, aşk hayatı için oldukça renkli bir gündü. Ayşenur abla ve Nazım abi sıcaktan biraz bunaldılar ama hep birlikte gülümsedik, el salladık sana.

Biz de özgür değiliz

Özetle pek çoğunun adını anamadığım ama ortak noktaları sen olan güzel insanların buluştuğu güzel bir gündü. Ama devasa adaletsizlik ve korkunç kötülükle dostun hapsedilmişken ne kadar güzel olabilirse o kadardı işte. Çünkü sen içerideyken hiçbirimiz özgür değiliz. Geçenlerde 2011’de yaşadıklarımızı konuşurken Yonca’nın söyledikleri düştü aklıma. “Ben devletten, tutuklanmaktan korkmadım. En fazla korktuğum için yapmam gerekenleri yapamamaktan korktum” demişti. 6 yıl öncesine göre korkuların büyümesine, yaygınlaşmasına üzüldüm. Seni tanıdığım ilk günden beri tanık olduğum mücadele azminle umuda tutundum. Biliyorum; aynı 6 yıl önce olduğu gibi hakikat dizginlenemeyecek. Devletin sırma köşklerindeki makamlarında saltanat sürenler bugünlerin utancıyla hatırlanacak, suçlarından yargılanacaklar. Dediğin gibi ‘Kötülüğün organize hali kaçınılması yaşayacak’ ve biz özgür günlerde bulaşacağız. Sana hasretle sarılıyorum dostum. Doğum günün kutlu olsun.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler