İçeride üretmenin hazzı

Tonguç Ok, 5 yıldır tek kişilik hücrede kalıyor. Günde 4 saat, 3 arkadaşıyla havalandırmada görüşme şansı var. Ama hapishanedeki öbür arkadaşlarıyla iletişimi elden geldiğince sürdürüyor: ‘Elma büyüklüğünde bir top yapıp üzerine adresi yazdığınız zaman mektubunuz elden ele hava yoluyla her yere ulaşıyor.’

İçeride üretmenin hazzı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 02.07.2014 - 23:22

İçeride, hele uzun hapislikte, insan bedenini sağlam ve diri tutmalı. Hantallaşıp koyvermemeli kendini. Ama aklını, zihnini de işlek tutmalı. Düşünsel bir uğraş edinmeli kendine. Yalnızca okumak değil. Bir şeyler yazmalı. Belki anılarını.

 

‘YORULABİLME AYRICALIĞI’

Onca dil öğrenen biri için çeviri de biçilmiş kaftan bir uğraş. İçerinin pek çok ağır koşuluna, yalıtılmışlığına karşı korur, ayakta tutar insanı.

Tonguç da aynı kanıda. “Herkes içeride çeviri yapmanın güçlüklerini soruyor, ama işin doğrusu çeviri içerideki insanın yaşamını kolaylaştıran bir uğraş” diyor.

“Hayatınızı düzenliyor, bir şeyler üretmenin hazzını yaşıyorsunuz. İşinize yoğunlaştığınızda içeride olduğunuzu dahi unuttuğunuz oluyor. Çevirdiğiniz eser sizi yeni şeyler okumaya itiyor, kendinizi geliştiriyorsunuz. Evet, internetten, şundan bundan yoksunuz, fakat bilinmeli ki içeride yorulabilmek bile bir ayrıcalık.”

 

MARX’A BÜYÜYEN İLGİ

Tonguç’un çevirdiği en önemli kitaplardan biri de “Komünist Parti Manifestosu”. Ben, yıllar önce, Türkçeye çevirmiştim “Manifesto”yu. Tonguç ise Kürtçeye çevirmiş. Son dönemlerde, kapitalist sistemin Batı’da geçirdiği bunalımlar sonucunda olsa gerek, yalnızca “Manifesto”ya değil, Marx’ın “Kapital”ine duyulan ilginin de yeniden arttığı görülüyor.

Tonguç’un, Marx üstüne, “Manifesto” ve “Kapital” üstüne yazılanları doğrudan okuma şansı olmamış. Bunları bizim basındaki haber ve yorumlar üstünden izleyebilmiş yalnızca.

 

MARX’IN YARDIMI!

“Anlayabildiğim kadarıyla” diyor, “Marx’a ve eserlerine yönelik bu ilginin ardında insanlık nasıl kurtulur kaygısından çok, Batılı burjuva aydının kapitalizmi nasıl kurtarırız kaygısı yatıyor.

Liberal kapitalizm eleştirisi, batık bankaların devlet tarafından kurtarılması gerektiğine bağlandı örneğin. Tuhaf görünebilir, ama kapitalizmi onarmak için Marx’ın yardımına başvuruluyor gibime geliyor. Dediğiniz gibi, gelişmiş kapitalist ülkelerde birbiri ardına yaşanan krizler böyle bir arayışa yol açmışa benziyor.”

 

VAHŞİ KAPİTALİZM…

Bu konudaki sorumu okuduğunda, Tonguç’un aklına, Soma katliamının ardından ülkemiz basınında yazılıp çizilenler gelmiş. Hükümet ve Başbakan’ı aklama telaşına düşen yandaş yazar-çizer ve yorumcuların birdenbire ve hep bir ağızdan “vahşi kapitalizm”i yerden yere vurmaya başladıklarını söylüyor. “Vahşi olmayan kapitalizm mümkünmüş gibi” diye de ekliyor.

Tonguç’a göre, bugünün dünyasında, sosyalizm bir seçenek olarak öne sürülmedikçe, “vahşi kapitalizm”i eleştirmenin pek önemi yok. Papa da her vaazında kapitalizmi eleştirmiyor mu? O yüzden, Batı’da Marx’a yönelik bu akademik ilgiyi hepten önemsiz bulmamakla birlikte, bunun abartılmaması ve “çok da hayra yorulmaması” gerektiğini düşünüyor.

 

GERÇEK ŞENLİK…

Peki, “Manifesto”ya ilgi ne zaman hayra yorulmalı?

“Avrupa işçi sınıfı, Latin Amerika’nın, Ortadoğu’nun, Asya ve Afrika’nın emekçi halkları, bizim Somalı madencilerimiz tüm bu acı deneyimlerin ardından kapitalizmin gerçek alternatifini bulmak amacıyla ‘Manifesto’yu ellerine aldıklarında, işte o zaman gerçek şenlik başlayacak. ‘Manifesto’ya ilginin artmasından bunu anlıyorum ben.”

 

TEK KİŞİLİK HÜCREDE

Tonguç Ok, 5 yıldır tek kişilik hücrede kalıyor. Günde 4 saat 3 arkadaşıyla havalandırmada görüşme şansı var. İç sohbetlere, ortak kullanım alanlarına çıkmaları engellense de, hapishanedeki öbür arkadaşlarıyla iletişimi elden geldiğince sürdürüyor:

“Elma büyüklüğünde bir top yapıp üzerine adresi yazdığınız zaman mektubunuz elden ele hava yoluyla her yere ulaşıyor. Elbette yüz yüze sohbetin yerini tutmuyor, ama tecrit uygulamasını bir ölçüde boşa çıkarmış oluyoruz.”

 

ASIL SORUN BİLGİSAYAR

Kitaplara ve süreli yayınlara ulaşmada idareden kaynaklanan bir engelleme yok. Ama yeni çıkan yayınları içeriden izlemek zor. Gelen dergiler çok geç geçiyor eline: “Mart sayısını haziranda okumak pek cazip değil…”

Asıl sorun, bilgisayarda! Gerçi son 2 yıldır, ayda 3 hafta olmak üzere, haftanın 3 günü sınırlı olarak kullanabildiği bir bilgisayarı var:

“Bu zamanda bilgisayarın artık hücrelere verilmesi gerekir. Şu haliyle yalnızca çevirilerimi temize çekmeme yarıyor…”

 

BAŞLI BAŞINA BİR CEZA

Evet, bilgisayardan, hatta internetten doğru dürüst yararlanamamak, hapishanede yazıp çizen, çeviri yapan, dünyada olup biteni izlemeye çalışan bir insan için başlı başına bir ceza!

Bırakın bilgisayardan sınırlı yararlanabilmeyi, internetteki siteleri izleyememek, bugün artık kitaplara, gazetelere, dergilere ulaşamamaktan farksız.

 

KAMPANYA BAŞLATMALI

Cezaevleriyle ilgili yasalarda artık bu konuda yeni bir düzenleme gerekmiyor mu? Bence, PEN Türkiye Merkezi, İnsan Hakları Derneği, Sivil Toplum Kuruluşları ve tüm hukukçular, hapishanelerde bilgisayar ve internetten yararlanılmasına ilişkin yeni bir düzenleme için bir kampanya başlatmalı!

 

TYB’NİN ÖZEL ÖDÜLÜ

Son olarak, bu yıl Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri kapsamında Tonguç Ok’a verdiği Özel Ödüle geliyoruz.

“Takdir edilmek güzel bir duygu” diyor Tonguç. “Düne kadar ödülün neden verildiğini bilmiyordum. Yaptığım çeviriler nedeniyle verildiğini öğrendim, sevindim. Çünkü bir işin hapishanede yapılmış olması onu daha değerli kılmaz. Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri’ne gerek olmayan bir ülkede yaşamak isterim!”

Ama ödüllerden de değerli şeyler var bu dünyada. Tonguç, birkaç ay kadar önce İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Alper Dizdar’dan bir mektup almış. Öğrencilerine, Tonguç’un yaptığı J. D. Bernal çevirilerini okumalarını öneriyormuş Dizdar. “Ne yalan söyleyeyim” diyor Tonguç, “bu mektup her türlü ödülden daha değerli benim için!”

Benim için de, Tonguç’un bir gün hapisten çıkıp gelmesi her türlü ödülden daha değerli olacak. Onunla, belki kahve üstüne kahve içerek, “Komünist Parti Manifestosu”nu çevirirken yaşadığımız sorunları, zorlukları konuşacağız. Okuduklarımızdan, Türkiye’den, dünyadan dem vuracağız…

 

BİTTİ


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler