Hukuk devletine güven yitince...

2020 yılının tüm dünya için hazırladığı sürprizler “artık hiç bir şeye şaşırmam” diyenleri bile hayrete düşürmeye devam ediyor. Tam koronavirüs salgınının etkisinden kurtulup eski hayatlarımıza dönmeye hazırlandığımız bu günlerde, ABD’nden gelen görüntüler bize “neler oluyor” dedirtiyor.

Hukuk devletine güven yitince...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.06.2020 - 02:00

Son günlerde, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da veya Afrika’da görmeyi yadırgamayacağımız sahneler ABD’nin sakinliğiyle bilinen eyaletlerinden ekranlarımıza yansıyor. Birçok insanın amiyane tabirle “kapağı atmaya çalıştığı”, gidebilmek, görebilmek, orada yaşayabilmek için heves ettiği “macera dolu Amerika” artık daha tanıdık maceralara mı sahne oluyor? “Amerikan rüyası” giderek kabusa mı dönüyor? Kafalarımızdaki güçlü, yekpare Amerika bir illüzyon mu?..

Amerika Birleşik Devletleri, büyük bir coğrafyaya yayıldığı için bölgesel farklılıklarından da kaynaklanan kültürel çeşitliliği oldukça fazla. Olayların başladığı Minneapolis’in içinde bulunduğu Minnesota eyaleti Ortabatı bölgesinde. Gölleri ve Kanada sınırına uzanan ormanları ile ünlü. İskandinav göçmenlerin ağırlıkta olduğu; çalışkan, disiplinli ve genelde arkadaş canlısı insanların yaşadığı bir eyalet olarak tanınır. 

Minnesota’nın başkenti St. Paul, en büyük şehri ise olayların başladığı Minneapolis’tir. Aslında tek bir şehir gibidirler, onları ayıran aralarından geçen Mississippi Nehri’dir. Bu yüzden “İkiz Şehirler” diye anılırlar. Eyalet çapında Alman ve Norveç kökenlilerden sonra üçüncü büyük grup olan İrlandalı Amerikalıların neredeyse tamamı St. Paul’de yaşar. Bu iki büyük şehir dışında eyalette yaşayan siyah nüfus yok denecek kadar azdır. Minnesota’daki etnik gruplar genelde ülkelerindeki savaştan kaçarak ABD’ye göçen Somalililer, dağlık Laos’dan gelenler, Kuzey Irak’tan gelen Kürtler, Bosna’dan gelen Boşnak ve Sırplar ile Etiyopyalılardan oluşur. Genelde Amerikalılarla entegre yaşamayan bu gruplar kendi aralarında sosyalleşerek hayatlarını devam ettirir.

ADALET YOKSA BARIŞ YOK!

Polis memuru Derek Chauvin, George Floyd’un boynuna bastırarak ölümüne sebep olduğu sırada çevredeki insanları uzaklaştırmaya çalışan polis memuru Tou Thao, Laos asıllı bir göçmen. Bunun dışında, İkiz Şehirler tüm Amerika’da ilerici yaşam tarzı ve canlı sanat sahnesi ile çok ön planda olan bir yer. Peki, tüm ülkeyi yangın yerine dönüştüren kıvılcımın başlangıç noktası ne oldu?..

ABD, gelişmiş ekonomik statüsü ve birçok alanda dünyaya liderlik etmesine rağmen, azınlıkları ile olan ilişkileri ve farklı olanlara uygulanan ayrımcılığın, kültürünün neredeyse kanıksanmış bir parçası olması nedeniyle beklentilerimizden farklı bir örnek. Bu sorunlar tarihsel olarak aşılamadı ve zaman zaman halkın da sabrını taşırdı. “No justice, no peace” yani “Adalet yoksa barış yok” diyen her renkten, her yaştan, her dinden, göçmeni ve yerlisi ile tek yumruk olan Amerikalılar sistemi haklı olarak bugünlerde bir daha zorluyor. 

İKİ FARKLI LİDERLİK ÜSLUBU

Hukuk devleti olarak anılan ABD’de sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen isyan eden insanlar artık kanunu dinlemiyor. Çünkü kanuna ve kanunu uygulayanlara güvenlerini yitirdiler. Floyd ilk değil, daha önce de yüzlerce siyah insan öldürüldü. Hem de ABD’nin kanunları tarafından, onları korumakla ve onlara hizmet etmekle görevlendirilmiş polisler tarafından...

Minneapolis Belediye Başkanı Jacob Frey, göstericiler polis binasını ateşe vermek için binaya doğru yöneldiklerinde, buna izin verdi. Binanın içindekilere binayı boşaltmalarını ve direnmemelerini söyledi. “Can kaybı olmaması, bir binanın yanmasından daha önemli. Tuğlalar değil insan canı önemli” dedi.

Belediye Başkanı Frey, Floyd’un öldürülmesi esnasında görevde olan 4 polis memurunun tutuklanmasını talep etti. Defalarca ulusal televizyon kanallarına çıkıp “Anlamıyorum neden hâlâ tutuklu değiller? Bu soruya bir türlü cevap bulamıyorum” diyen Frey bu talepte bulunmasaydı ve göstericiler sokaklara dökülmeseydi Chauvin ve diğer 3 polis büyük ihtimalle tutuklanmayacaklardı. Bütün bu baskıya ve adalet talebine rağmen tutuklama kararı üç gün sonra geldi. O da olabilecek en hafif suçlamayla; “üçüncü derece cinayet” ve “taksirle insan öldürmek”.

“Üçüncü derece cinayet” suçlaması, ABD’deki 50 eyalet içinde sadece Florida, Pennsylvania ve Minnesota’da var. Diğer bütün eyaletlerde, “birinci ve ikinci derece cinayet” suçlaması var. Dolayısıyla, polis memurlarının mümkün olan en hafif suçlamalar ile tutuklanması yangını iyice büyüttü. Başkan Trump ise Minneapolis Belediye Başkanı Frey’i radikal solcu olmakla ve göstericiler karşısında zayıf olmakla suçladı. 

SEÇİM YAKLAŞIRKEN...

Protestolara katılan insanları yatıştırmak ve anlamaya çalışmak yerine onları tehdit etti; olayların devam etmesi halinde, göstericilere şiddet uygulanması için yeşil ışıkyaktı. Belli ki, güçlü ve taviz vermeyen bir başkan izlenimi vermeye çalışan Trump’ın önceliği vatandaşlarından ziyade kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçimleri. Seçimlerin yapılacağı 3 Kasım 2020 tarihine kadar ABD’nin başına gelebilecekleri düşününce ürpermemek elde değil. 2020’de, Amerikan kabusundan uyanmaya çalışan siyahlar, bunu başarabilecek mi?


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler