Herlinde, Lüsyen ve Keriman
1786 yılında 389 insan ve 982 eşek varmış Schaerbeek’te. Şimdi Josaphat Parkı’ndaki 2 eşek, Camille ve Gribouille temsil ediyor eşekleri. Hafta sonları Brüksel’de yaşayan Türklerin çocuklarını götürdüğü, kadınların çekirdek çitlerken muhabbet ettiği, piknik yaptığı meşhur “eşekli park” tarihten günümüze bir armağan.
26 Haziran 1904’te yapılan Josaphat Parkı adını efsaneye göre Filistin’deki Josaphat vadisine benzemesinden alıyor. Biyo-çeşitlilik için bazı alanları doğal haline bırakılıyor. 20 hektarlık çim, orman, gölet ve dinlenme alanlarıyla, birçok Brüksel sakininin en sevdiği yürüyüş noktalarından biri.
Schaerbeek’in yeşil akciğeri olan parkta önemli olaylara ya da bölgede yaşayan yazar, ressam, şair vb. sanatçılara adanan anıtlar ve heykeller dikkatinizi çekiyor. Örneğin yaklaşık yarım asır Schaerbeek’te yaşamış olan yazar Georges Eekhoud’e (1854-1927) adanan heykeli, Joseph Witterwulghe (1883- 1967) tasarlamış.
Heykel 26 Ekim 1930 tarihinde dikilmiş. Daha sonra anıttaki kadının kafası yok olmuş. Ben ilk gördüğümde kadın heykelinin özellikle başsız tasarlanmış olacağını düşünüp, sanatsal açıklamalar bulmak için kafa yormuştum. Daha sonradan orijinalinde başın olduğunu arşiv fotoğraflarında görünce öğrendim.
Brüksel’de Türklerin yoğun olarak yaşadığı eşekle özdeşleşmiş Schaerbeek Belediyesi’nde bulunan asırlık Josaphat Parkı’ndaki Aşk Çeşmesi ve Herlinde adındaki soylu genç kadın ile sevgilisi Şövalye Theobaldus’un hazin ortaçağ efsanesini mutlaka yazmalıyım bir gün. Başlık da hazır: “Heykeller ve efsaneler arasında yürümek”!
EDEBİYATA YANSIYAN AŞK...
Aslında “Türk edebiyatına yön veren Belçikalı kadın” başlığı da ilgi çeker. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda kalbini Abdülhak Hamit’e kaptırmış, şairle aşkları romanlara ve kitaplara konu olmuş bir Belçikalı kadının, Lüsyen’in mezarına rastlayacaksınız.
Türk edebiyatının önemli imzası Abdülhak Hamit’e esin kaynağı olan ve şairin kaleminden kâğıda şiir olarak yansıyan Belçikalı Lüsyen’den bahsediyorum. 1912 yılında Belçika’da, Türk edebiyatının önemli şairi 60 yaşındaki Abdülhak Hamit ile Brüksel’de üniversiteye hazırlanan on sekiz yaşındaki Lüsyen aşkı tarihe geçmekle kalmayıp edebiyatımıza da yön vermiştir. Abdülhak Hamit ile Lüsyen’in aşkları o devir İstanbul’unun en ilgi çekici konularından biri olur. Babasının ölümü üzerine ailesinin yanına giden Lüsyen, işgal altındaki İstanbul’a dönemez.
Bu arada İtalya’ya yaptığı bir seyahatte Kont Soranzo’yla tanışır ve onunla evlenmek ister. Abdülhak Hamit’in onayını almak için geldikleri İstanbul’da evlenirler. Lüsyen ile Kont İtalya’ya dönünce, Lüsyen’in hasretine dayanamayan Abdülhak Hamit de peşlerinden Venedik’e gider, onlara misafir olur.
Ayrı kaldıkları yedi yıl boyunca sürekli mektuplaşırlar ve nihayet Lüsyen’in kontu ve kontes unvanını terk ederek Hamit’e dönmesinden sonra 1927’de yeniden evlenirler. Hamit, ömrünün geri kalanını Lüsyen’le geçirir.
Lüsyen, Hamit’in 12 Nisan 1937’de ölümünden sonra bir müddet onun emekli maaşını almaya ve kendilerine tahsis edilen Maçka Palas’taki dairelerinde kalmaya devam eder, ancak bir süre sonra maaşı kesilir ve evden çıkmak zorunda kalır. Hamit’ten sonra yazmaya başladığı anılar gazetelerde yayımlanır. Hastalıklarla uğraşan Lüsyen 1966 yılının temmuzunda yapayalnız yaşama veda eder. Hamit’in “aynı mezara gömülmesi” vasiyetine rağmen Zincirlikuyu’da bir başka mezara defnedilir.
DÜNYA GÜZELİ...
Yok yok. En iyisi ben Belçika’da tarihe geçen Dünya Güzeli Türk kızını yazayım. İlk Türk Dünya Güzeli nerede seçildi biliyor musunuz? İlk “Dünya Güzeli Türk kızı” Keriman Halis, 31 Temmuz 1932’de Belçika’nın Spa kentinde seçildi ve Belçika’da tarihe geçti. İlk “Dünya Güzeli Türk kızı”nın Belçika’da seçilmiş olması ilgi çekici.
Benim için bundan çok daha ilgi çekici olanı Türkiye’nin ilk güzellik yarışmalarının Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlenmiş olması. Keriman Halis 18 yaşında, Cumhuriyet gazetesinin 3 Temmuz 1932 yılında düzenlediği yarışmada Türkiye Güzellik Kraliçesi seçildi.
Halis, Türkiye’yi temsilen 31 Temmuz 1932 tarihinde Belçika’nın Spa kentinde 2 bin davetlinin huzurunda yapılan ve yirmi sekiz ülkeden temsilcinin katıldığı yarışmada, “Dünya Güzellik Kraliçesi” unvanını kazandı.
Genç Cumhuriyet’in uluslararası arenada Türkiye adına çağdaş kadınını temsil eden Keriman Halis’e yarışmadaki başarısından sonra Atatürk tarafından kraliçe anlamına gelen “Ece” soyadı verildi.
Atatürk, Keriman Halis için yayımladığı kutlama mesajında gençlerin de aynı başarıyı farklı alanlarda da göstermesini istemişti. Atatürk, Keriman Halis Ece’ye “O kadar güzel bir iş yaptın ki, tarihe geçeceksin” demişti. O da güzelliğiyle tarihe geçti.
erdincutku@binfikir.be
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!