Her şey Türk otoritelerin önünde yaşanıyor
IŞİD’in içyüzünü anlatan kitabın yazarlarıyla, örgütün Türkiye ilişkilerini konuştuk
“IŞİD - Terör Ordusunun İçyüzü’’ kitabıyla kanlı terör örgütü IŞİD’i gözler önüne seren iki gazeteci Michael Weiss ve Hassan Hassan’la konuşunca, “Türkiye ile IŞİD’in macerasının” henüz yolun başında olduğu sonucu çıkıyor. İşte iki yazardan Michael Weiss’in sorularımıza verdiği yanıtlar:
Türkiye’nin IŞİD ve diğer cihatçı gruplarla ilişkisi hakkında görüşünüz? Ben Türkiye ile IŞİD veya El Kaide gibi grupların ilişkilerini sınır kontrolünün yetersizliğine, Türkiye’nin umarsızlığına bağlıyorum. Türkiye, herkesin ‘Özgür Suriye Ordusu’ ismi altında Suriye’ye serbestçe geçmesine izin verdi. Yıllarca bu devam etti. Kimse kimseyi tanımadan dahi İstanbul, İstanbul’dan Hatay’a uçakla ulaşan cihatçılar ellerini kollarını sallayarak Suriye’ye giriyorlardı. Bunlar detayları ile birçok defa yazıldı. Bunlar içinde tabi ki cihatçı, IŞİD ve El Kaide’ye gidenler vardı. Bu demek değil ki Türkiye doğrudan IŞİD’i kontrol ediyor. Bu bir komplo teorisidir böyle dersek. Türkiye, Suriye’de bir devrim olduğuna ve ona yabancılar da dahil devrimciler gerektiğine inandı ve cihatçılara izin verdi. Hatırlarsanız bir zaman önce bir IŞİD üyesi sınıra gelip, Türkiye’deki barajlardan sular serbest bırakılmazsa, İstanbul’u ele geçirmekle tehdit ettiler. Türkiye biliyor ki IŞİD’e saldırırsa kendi topraklarında bunun karşılığını görecek. Bu konuda ABD’ye de ben büyük sorumluluklar yüklüyorum. ABD dört yıldır Suriye politikasına sahip değil. Esad yerinde kaldıkça cihatçılar için bir mıknatıs görevi görüyor ve daha çok yabancı cihadçı akıyor. Ama Obama yönetiminin kalıcı bir çözüm uğraşısında görmüyoruz.
- IŞİD nasıl hızla yayıldı?
Bunun için birkaç şey diyebilirim. Öncelikle hızlı olduğunu kim söyledi? Bize belki ani geldi ama IŞİD, 10 yılı aşan bir süredir var. Ayrıca bölgede yakın tarihte olmadığı şekilde yaşanan iç savaşlar (Suriye, Irak) uygun bir ortam ortaya çıkardı. Esad’ın hapishanelerinden serbest bırakılan yüzlerce selefi ve cihatçıların çıktığı gibi aynen savaş alanına geri dönüp, cihatçı örgütler kuracağı aşikârdı. Hatta bunların bir kısmını Suriye istihbaratı çok iyi biliyordu çünkü bu cihatçıları Irak’ta, önce Amerikan güçlerine sonra da Maliki’ye karşı kullanmışlardı. Esad kendisini bu yarattığı Frenkeştayn’a nazaran iyi bir alternatif olarak gösterecekti. Bu Baas rejiminin eski defterlerinde yazılı kurallarındandır. IŞİD yönetim kadrosunun birçoğu Baas rejimi eğitimi aldılar ve metotlarını profesyonelce kullandılar. Örneğin başka muhalif grupları şehirleri alması için akıllıca önce kullanıp, sonra onların omuzlarında yükselip, şehre el koydular. Çünkü bunun yöntemini ve teşkilatını, kurşun atmadan şehirleri kazanmayı biliyorlardı.
- Böyle söyleyince bazıları bunu bir komplo teorisi olarak alıyor? Niye Esad kendini yok edecek bir tehlike yaratsın?
Bakın, komplo teorileri sananlar Suriye krizini ve Ortadoğudaki birçok diktatör rejimlerinin ve istihbatlarının ne pişirdiğinden habersiz yaşıyor. Daha El Kaide’nin Jolani tarafından 2012 yılının başlarında kurulmasından önce, Şam’ın merkezinde intihar saldırıları yaşandı ve bunların El Kaide’nin haberinin olmadığı ortaya çıktı. 5 dakika sonra Suriye devlet televizyonları olayları canlı veriyordu. Cezayir’de olanları, Rusların Çeçenler ile savaşına bakın. Esad’ın hedefi ‘kontrol edilebilir bir kaos’ hali ile kendisini cihadçılara karşı tek kurtuluş yolu olarak göstermekti. Bu planına göre Batı da nihayetinde El Kaide’ye karşı ona yardım edecekti. Ama planlar istediği gibi gitmedi.
Aynı dönemde Suriye’de iç savaş yaşanması ve Irak’da Maliki gibi yine mezhepçi bir diktatörün, Sunnileri dışlar politika takip etmesinin, IŞİD’in yayılmasının hızını artırdığını söylemek gerekir. Bir başka neden ise, IŞİD’in yine Baasçı yöntemlerle, yeni bölgelere yayılması. Önce muhaliflerin bir kolu görünümünde bir kasabaya giriyorlar. Sonra yeterli hücre ve adama ulaştıklarında, o kasabanın liderini dize getirerek, ya IŞİD’e biat etmesini ya da kafasının gideceğini söylüyorlar. Bu sıkıntıyı aştıktan sonra hızlı bir şekilde kendi teşkilatlarını o kasabaya yerleştiriyorlar. Elde ettikleri IŞİD’in sözde başkenti Rakka’yı da böyle ele geçirdiler ve şehirdeki diğer muhalifleri ya öldürdüler ya da emirleri altına aldılar.
Çok kapalılar, az şey biliyoruz
- IŞİD’in karar alma kurumları nasıl işliyor? Yönetimi nasıl?
Farklı konseylere sahipler. Şura Konseyi. Askeri Konsey. Hukuk Konseyi. Bunlar farklı dosyalara bakıyorlar. Ama çok kapalı bir rejim olduğu için bildiğimiz şey çok az. Belki Batılı istihbaratlar daha çok biliyor olabilirler ama paylaşacaklarını sanmam şu an. IŞİD’in teşkilat güvenliğ, iletişim güvenliği ileri düzeyde. Hava saldırıları ve insansız hava araçlarından korunabilmek için, Irak’tan beri mükemmelleştirmeye çalıştıkları iç mekanizmaları var. Cep telefonları ve sinyallerine tedbir almaya çalışıyorlar. Aynı şehirde, IŞİD’in yönetimi altında yaşayanlar dahi, çoğu kez şehirde hangi liderin ne görevde olduğunu bilmiyor olabiliyor. Kendilerini saklamak ve takip edilmemek, deşifre edilmemek için büyük özen gösteriyorlar.
- El Nusra lideri Jolani, Bağdadi’nin Yardımcısı idi. El Nusra ile IŞİD neden ayrıldı?
Temelde toprak kapma savaşı. Jolani, Bağdadi tarafından Suriye’ye gönderildi ilk olarak. Ama Suriye’ye varıp, kendi El Nusra grubunu kurarken, doğrudan Pakistan’daki El Kaide merkezinden izin aldı. IŞİD’in Irak’ta kalması gerektiğini, kendisine Suriye’nin verildiğini iddia etti. Bağdadi ise bu argümanları tabi ki kabul etmedi. Bağdadi, kendisinin ahir zamanın, beklenen ve müjdelenen halifesi olarak görüyor. El Kaide ve diğerlerinin hepsi, Bağdadi’ye biat etmesi gerekiyor artık. Ondan dolayı birbirlerini tekfir ediyor ve birbirleri ile savaşmaya devam ediyorlar. El Nusra bu dönemde çok elemanını IŞİD’e kaybetti. Jolani birkaç ay önce El Cezire’ye verdiği mülakatta, IŞİD’in Irak’a geri gidebileceğini söyledi. Tabi ki IŞİD bunu kabul etmedi ve etmeyecek.
Türkiye istese daha çok operasyon olur
- Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge mi oluyor?
Ne olduğu belli değil. Obama yönetiminin olaylar geliştikçe karar aldığı görülüyor. Türkiye’nin şimdi kendi üslerinden kalkan uçaklara Suriye’de nerelere vurabileceği konularında karar verme yetisi bulunuyor. Türkiye istese daha çok operasyonda da bulunabilir Suriye’de. Tabi bu arada Suriye hava kuvvetlerinin bir Türk jetini daha vurması durumunda ne olur? Bunun için ABD önlemini alıyor mu? Esad’ın hava gücünün arkasından gidecek mi böyle birşey olursa?
IŞİD’e bağlı onlarca kişi komşu ülkelerde Kitabın hazırlık sürecinde Türkiye’nin Suriye sınırındaki bölgede IŞİD’e yakın isimlerle görüşen yazarlar, Ebu Adnan isimli bir doktorla da Şanlıurfa’daki 5 yıldızlı bir otelde buluşuyorlar. 30 yaşlarının sonlarındaki Ebu Adnan, önce yazarların IŞİD ile igili pozitif fikirlerini duyduktan sonra, tam olarak yaptığı işi söylemeden IŞİD’e bağlı bir güvenlik subayı olduğunu kabul ediyor. Ebu Adnan IŞİD ile ilgili birçok soruya da cevap vermeyi reddediyor. Sohbet uzadıkça, Ebu Adnan kendisi gibi IŞİD’e bağlı onlarca kişinin komşu ülkerde çalıştığını itiraf ediyor. IŞİD’in istihbaratı olarak komşu ülkelerde olanları takip ettiklerini söyleyen Ebu Adnan, IŞİD üyelerine özgü olarak, neden gizliliğe dikkat etmeleri gerektiğini, hadislerle de birlikte anlatıyor. Yazarlar, IŞİD’in Amniyat (Emniyet) teşkilatını Irak İstihbaratını model olarak kurduğunu, özellikle IŞİD’in hüküm sürdüğü topraklarda aranan kimseleri operasyonlarla aldıklarını, bu teşkilatın uzantısının diğer ülkelerde, Ebu Adnan gibi farklı kimliklerle sürdüklerini anlatıyor. IŞİD’in ordu liderleri ile emniyet üyeleri arasında birbirinden farklı çalışan kanallar olduğunu söylüyor. Bu merdivende yükselen IŞİD yetkilileri zamanı geldikçe askeri eğitimden siyasi ve iletişim eğitimlere, istihbarat alanlarına kadar eğitim alıyorlar. Ebu Adnan Türkiye sınır güvenliği ile ilgili şu bilgileri yazarlara aktarıyor: “Türkiye- Suriye sınırında potansiyel savaşçıları Suriye’ye sokacak ve IŞİD’e katılmalarını sağlayacak insan ağları bulunuyor. Bu operasyonlar Türk otoritelerinin gözünün önünde, apaçık yapılıyor.” |
İstanbul’da iki IŞİD üyesiyle buluştum
“IŞİD - Terör Ordusunun İçyüzü’’ kitabının iki yazarından Hassan Hassan ise şu an İngiltere’nin saygıdeğer düşünce kuruluşu Chatham House ve Washington DC’deki Tahrir Enstitü’de araştırmacı olarak çalışıyor. Kendisi ile telefonda görüştük.
- Şanlıurfa’da Ebu Adnan isimli bir IŞİD subayı ile görüşüyorsunuz ve anlatıyorsunuz kitapta. Bu IŞİD ağı hakkında başka ne söylerseniz?
Cihadçıların başka ülkelerde uyuyan hücrelerde yaşaması ve hareket etmesi sürpriz değil. El Kaide 1990’lardan beri böyle hücrelere sahip ama IŞİD bunu adeta başka bir seviyeye taşıdı. IŞİD, kendi imajı ve başkalarının kendisi hakkında düşündükleri ile ilgili olarak çok daha meraklı bir yapıya sahip. Başkalarının hakkında tedbir alması için beklemek yerine, kendileri karşı-istihbarat çalışması yapmaya çalışıyor. Örneğin hiçbir zaman kendilerinin IŞİD üyesi olduğunu söylemiyorlar. Özellikle Türkiye’de birçok Suriyeli muhalif olmasından dolayı, IŞİD de birçok görevli gönderip, üzerlerine pek ilgi çekmeden ve başkaları ile sosyalleşerek istihbarat toplamaktalar. IŞİD, diğer gruplardan çok daha alışık olmadığımız şekilde büyük bir teşkilata sahip. Aynen Pakistan’da istihbarat veya diğer kurumlarda El Kaide ile birlikte çalışanlar olduğu gibi, Türkiye’de de istihbarat veya başka kurumlarda yolsuzluk, para, kaçakçılık veya ideolojiden dolayı bu gruplarla birlikte çalışan kişilerin olması şaşırtmamalı.
IŞİD artık toplumu kontrol ediyor
- IŞİD’in El Kaide’ye göre istihbarat işlerinde bunca derinleşmesi neden?
IŞİD artık toplumları, insanları kontrol ediyor. Ondan dolayı teşkilatları ve yönetimleri üzerinde sıkıca düşünüyorlar ve planlıyorlar. El Kaide için bu tür bir teşkilata gerek yok. El Kaide daha çok bir sonraki stratejik hedefini, örneğin hangi büyükelçiliği vuracağını düşünürken IŞİD yerel meseleleri nasıl aşacağını düşünüyor. Uyuyan hücreleri sadece komşu ülkelerde yok, Suriye içinde diğer muhaliflerin sahip olduğu bölgelerde de var.
Örgüt güçlenmeye devam ediyor
- IŞİD güçleniyor mu zayıflıyor mu?
Bence güçlenmeye devam ediyorlar. Örneğin Ramadi’yi aldılar. Her ne kadar Amerikalılar IŞİD’in %20’lik toprak kaybettiğini söylese de, Ramadi bu kaybı karşılayacak büyüklükte. Güney Suriye’ye yayılmaya da devam ediyorlar. Ama bundan da önemlisi onların kontrolü altındaki yerel toplumlar IŞİD’in kontrolüne alışmaya başlıyorlar. Zaman geçtikçe insanların direnmesi veya ayaklanması de zorlaşıyor. Kendi bölgelerindeki IŞİD’e karşı olabilecek rekabet de ölüyor ve beraber IŞİD’e karşı çalışabilecek IŞİD düşmanları da kayboluyor, ayrılıyor, göçüyor. Soru IŞİD’in büyümesi değil, IŞİD içinde isyan şansı azalıyor mu artıyor mu? IŞİD, bu topraklara daha da yerleşiyor mu? Sorular bunlar aslında.
- Türkiye artık IŞİD’e karşı tavrını değiştirdi mi?
IŞİD’in Türkiye’ye karşı fazlaca tansiyonu artıracağını sanmıyorum. Ayrıca IŞİD, Türkiye’de kendi aleyhlerine bir değişim olduğuna da inanmıyorlar. Türkler ABD’den İncirlik’i açmasıyla daha çok kazandı gibi. ABD’den PKK’ya saldırmak için yeşil ışık aldı izlenimi var örneğin. Şimdi Irak ve Suriye içinde, PKK’ya saldırabilir, bu daha önce zordu çünkü Irak karşı geliyordu. Şimdi ise ABD kabul görünür gibi göründüğü için, Türkiye K. Irak’da bu operasyonları yapıyor. Türkiye IŞİD’i vursa da bu saldırılar önemsiz saldırılar gibi görünüyor. Türkiye her zaman için IŞİD’e, bizim gerçek düşmanımız siz değilsiniz de diyebilir.
- Türkiye’nin IŞİD ve benzeri gruplara karşı tavrını nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye’nin IŞİD’in faaliyetlerine gözünü kapadığını hepimiz biliyoruz. Cihadçılar, El Kaide, IŞİD veya müttefikleri Türkiye-Suriye sınırında yoğun faaliyetler içindeydi. Soru neden bunlara göz yumulduğu. Türkiye Batılı müttefiklerine her zaman için cihadçıların düşman olduğunu ama şimdi zamanı olmadığını, Esad ın önce hedef olduğunu söylüyordu.
Türkiye ile IŞİD macerası henüz yolun başında Türkiye’nin başına da artık ciddi bir ulusal güvenlik tehdidi haline gelen IŞİD’i, 4 günlük bir yazı dizisiyle inceledik. Fantezi ve hayali teorilerilerden ziyade, IŞİD’in tarihine bakarak, gerçek doğuş, güçleniş ve hayatta kalış sırlarını yazarların kalemlerinden ve ağızlarından sizlere ilettik. IŞİD’i ciddiye almakta çok geç kalan, bugünkü pozisyonuna gelmesinde politikaları ile katkıda bulunmuş Ankara’nın, bu tehlikeye eşdeğer tedbirler alıp, almadığı halen tartışmalı. IŞİD’in çok kısa bir zamanda yok olmayacağı, aksine, onu yakından izleyen uzmanlara göre pek de geriletilemediği dahi iddia edilebilir. Türkiye’nin yanıbaşında bir süre daha devam edeceği görülen bir belayı en azından tanımak, onu teşhis etmek ve karşı olarak tedbir almakta yararlı olabilir. Zira IŞİD ile Türkiye’nin macerası öyle görünüyor ki henüz yolun başında. |
En Çok Okunan Haberler
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- 2 kişiyi öldüren Servet Bozkurt yakalandı!