Hep beraber kadını zindandan çıkaracağız
Oyuncu Nurgül Yeşilçay ilk kişisel resim sergisi ‘Avrat Otu’nu Anames Zindanları’nda önceki akşam özel bir davetle açtı.
İstanbul’un neredeyse her köşesi tarihi kalıntılar ve yapılarla dolu. Nurgül Yeşilçay’ın resim sergisi için Ayvansaray’daki Anemas Zindanları’na gidiyoruz. Tarihi yapıların kültür sanat etkinlikleri için kullanılması tarihi yapıların yaşama kazandırılmasına neden oluyor. Zindana girer girmez soğuk hava çarpıyor yüzümüze, hazırlanan merdivenlerden çıkıyoruz, bir heykel karşılıyor bizi. Sanki yapının bir parçasıymış gibi görünen heykeli de Nurgül Yeşilçay yapmış. Her tablo yerini bulmuş zindanın duvarlarında. Hızlıca geçerek baktığımız tabloların her biri gerçek gibi canlı. Nurgül Yeşilçay, çocukluğundan beri resim yapıyor. Onu iyi tanıyanlar, mesela Asmalı Konak müdavimleri dizi çekimleri arasında da resim yaptığını iyi bilirler. Lise yıllarında resim dersi almış Yeşilçay. Sonra tiyatro, konservatuvar girmiş hayatına. Türkiye onu ilk “İkinci Bahar” dizisinde tanıdı, sonra “Asmalı Konak”. Resim ise hayatının arka planında hep varmış. İlk kişisel sergisi ise “Avrat Otu”.
ÖZGÜRLÜK VE YENİLENME
Resmin kendisi için kalabalıktan kaçış olduğunu söyleyen sanatçı, “Biraz özgürlük biraz yenilenme. Çünkü biz çok kalabalık ekiplerle iş yapıyoruz. Hekesin aynı şeyi düşünmesi, aynı yöne bakması zor oluyor, resimde böyle bir şey yok. Tuvalini çıkarıyorsun, tamamen içinden geldiği gibi yapıyorsun. Senin özgürlüğünü besleyen bir şey, o yüzden hep devam etti; bırakamadım. 4 yıl önce ise Sanayi Mahallesi’nde bir arkadaşımla, bir atölye açtık. Büyük tuvallere o zaman başladım. Bu sergide yer alan eserlerimi dört yılda yaptım” diyor.
Kadının narinliği, kadının gücü, kadının güzelliği, yapıtların hepsi tüm bunların bir bütünü gibi... Zaten serginin adı da “Avrat Otu”...
Serginin açılmasına çok az kalmış, Nurgül Yeşilçay, yerinde duramıyor, çok heyecanlı olduğu her halinden belli. Neden “Avrat Otu”, neden zindan, neden goril, maymun ve neden hep kadın diyorum. Gözleri pırıl pırıl, “Resimlerimde hep kadını çizdiğimi fark ettim” diyor. Yeşilçay, “Güç var, narinlikde var evet, kadının bütün halleri var aslında. Annelik, duygusallık ama söylediğin gibi çoğunda güç var. ‘Ben böyleyim, seversen sev’ durumu var. Goril ve maymunlar var çünkü, ‘içimizdeki hayvanı çıkartmayın ortaya’ diyoruz.
KADININ HER HALİ
Çalışmaya başladığımda, büyük tuvallere hep kadın yaptığımı fark ettim, beni etkileyen bir konu kadınlık halleri, kadının her hali... Sergi açmayı hiç düşünmedim. Eşime dostuma veriyordum sadece. Emine Bulut cinayeti beni çok etkiledi. İlk defa kameralara baka baka ‘ölmek istemiyorum’ diye bağırdı bir kadın. Genelde öldükten sonra üçüncü şahıslardan duyarız biz tüm bunları. İlk defa bir kadın gözümüzün içine baktı ve ölmek istemiyorum dedi. Bu bence müthiş bir kareydi, acıklıydı ve madem yapıyorum, kadınlar için bir şeyler yapayım istedim, ses getirmek istedim. Dizilerden dolayı ne kadar çok geniş kitlelere ulaştığımızı biliyoruz. Resmin de kelimelerden daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Görsel daha çok akılda kalır. Görselin içinde daha çok kelime var. Ve bunun daha etkili olacağını düşündüm” diyor.
Anemas Zindanları ilk kez bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Daha doğrusu ilk kez bir kültür sanat olayında kullanılıyor. Buranın soğuk, korkutucu havasında sergi gezmek ilginç bir deneyim oldu benim için. Yeşilçay ise kadın konseptine zindan uyar diye düşündüm diyor ve ekliyor:
“Mekâna bayıldım. Sergi açmaya karar verince Belediye ile görüştüm. Sağ olsunlar, benim için açtılar ve bundan sonra da devam edecekler. Kültür -sanat etkinlikleri ve müze için kadın konseptine zindan çok uyuyordu. Çünkü ben kadının zindanda olduğunu ve orada debelendiğini düşünüyorum, tüm dünyada böyle. Kadını zindandan çıkarmak için ise elimizden geleni yapmalıyız diye düşünüyorum. Burası Anadolu, hepimiz Kibele’nin Afrodit’in, Amazonların torunlarıyız.
GELİRİ ÇABA VAKFI’NA
Her resmin bir hikâyesi olduğunu söyleyen sanatçı, “Bendeki öykülerini anlatmak istemiyorum. Çünkü o kadar güzel tepkiler oluyor ki ben o kafayla yapmamışım ama öyle yorumlanmış. Çeşitlilik hoşuma gidiyor. Goril ve maymunlar mesela anlatmak istediğimi anlattı, içimizdeki hayvanı çıkarmayın ortaya, bu kadar üstümüze gelmeyin, bu anlam var ve komikler maymunlar... Her şeyi biliyorlar işte! Karar verenler onlar, kim ‘avrat otu’ mesela, ona karar veriyorlar” diyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Kültür AŞ’nin destekleriyle açılan Yeşilçay’ın Avrat Otu sergisinde “Kibele”, “Kâğıt Bebek”, “ÇKLNYLDN”, “Söylesem Tesiri Yok”, “Sussam Gönül Razı Değil!”, “Namus”, “Ringdeki Kadın”, “Öpücük”, “Erkekler Ağlamaz”, “Çeyiz Çocuk”, “Kısmet”, “Hediye”, “Karar Verenler”, “Çeyrek Altın”, “Yak” isimlerinde 14 adet tuval üzerine çeşitli tekniklerle yapılan resim, 1 adet de heykel çalışması olmak üzere toplam 15 eser yer alıyor. Sergi 5 Nisan’a kadar görülebilir. Serginin tüm geliri ÇABA Vakfı’na bağışlanacak ve Çaba Vakfı vasıtasıyla çocukların eğitimine harcanacak.
‘AVRAT OTU’
Biz nasıl bilirdik “avrat otunu?” Eskiden (çok değil altı ay önce) cildimize sürerdik, saçımıza sürerdik... İnsülin direnci yüksek olanlar dengelemek için kullanırdı. Ağrı kesici ilaçlar yapılırdı avrat otundan... Mide, bağırsak, astım, kalp, sinir ve beyin hastalıklarının tedavisinde kullanılırdı. Bir gün uyandık! Öğrendik ki, insanları zehirleyen otun adıymış avrat otu... Bir anda çıktı hayatımızdan. Düşünmeden, kendimizde suç aramadan...
Zindanlık ettik avrat otunu! Tıpkı 16 bin yıl öncesine dayanan anaerkilliği, güçlü kadınlara ev sahipliği yapan Anadolu’dan nedensizce söküp attığımız gibi... Kendi bilgisizliğimizin, cehaletimizin esiri ettik kadını da... Düşünmeden, kendimizde suç aramadan... Onu da zindanlık ettik...
Aslında doğada bulunan her şey gibi faydası da var, zararı da... Her insan gibi, hatta. Cinsiyetten bağımsız... Ama ne yazık ki, zindana atılan, ruhu mahkûm edilen çoğunlukla biz olduk!
Anlayacağınız kaderimiz aynı; hepimiz birer avrat otuyuz! Umut, birlikte olunca doğacak kaderimizin üstüne, kadınıyla erkeğiyle...
BİR SİNEMA, BİR DİZİ VAR
Sinema, dizi yeni projeleriniz var mı?
Sinema filmi var, koronadan dolayı çıkabilecek miyiz? Ertelenir mi? Bilemiyorum. 90’ları anlatan, Selçuk Aydemir’in “Mahalleden Arkadaşlar” kitabından uyarlanmış bir film, Selçuk çekti yine, çekimleri bitti, hazır, vizyon tarihi nisan başı...
Dizide ise, mahalle ablasını canlandırıyorum, saçlar permalı, kilo aldım.
Dizi eylülde olacak, Zülfü Livaneli’nin hikâyesinden uyarlandı. Bu kadar söyleyebilirim.
RİNGDEKİ KADIN
Nurgül Yeşilçay, “Anadolu’nun kadın kokan kültürüne rağmen kadın, günümüzde omuzlarındaki beklentileriyle, çoğu zaman kimliği ve karakteri ile değil, bir et parçası gibi anılan vücuduna yapılan saldırılara karşı gözünü karartıp hayatta kalmak için ruhen dövüşmek zorunda kalıyor” diyor.
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- 'Hadi gelin kapatın!'
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...
- Bir sonraki ve en büyük ekonomik patlama...
- Ulaşım durma noktasına geldi!
- Tarihi geçmiş ürün satan zincir market şubesine mühür
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Kayyum belediyeyi kapattı!