‘Hapishaneler toplumun küçük halleri’

Son yıllarda artan tecavüz vakaları beyazperdeye uyarlandı. Yönetmen İlker Savaşkurt uzun araştırmalar sonrası ‘damatlar koğuşu’ olarak bilinen bu cezaevlerinde yaşanan akıl almaz olayları gün yüzüne çıkardı.

‘Hapishaneler toplumun küçük halleri’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.04.2017 - 18:52

Türkiye hemen her gün yeni bir tecavüz vakasıyla güne başlıyor. Yeğenine ya da torununa tacizde bulunan dede, amca ve dayı gibi birinci derece akraba olayları sürekli artıyor. Tacize ya da tecavüze uğrayan mağdurlar ise neredeyse toplumdan dışlanıyor. Bu insanların idam ya da en azından hadım edilmesi isteniyor. Toplumda ciddi bir akıl tutulması yaşanıyor. Bu akılalmaz olaylara sinema dünyası da duyarsız kalamadı ve konuyu beyazperdeye taşıdı. Böylece tecavüzcülerin atıldığı koğuş olan damatlar koğuşu film oldu. Orada yaşanan olayları yıllar süren araştırmalar sonrası tüm çıplaklığıyla göz önüne seren yönetmen İlker Savaşkurt, “İnsanların bilinçlenmesi için bu konunun işlenip acilen anlatılması gerekiyordu” diyor. Başrolünde Barış Atay'ın rol aldığı "Damat Koğuşu" adlı film, 36. İstanbul Film Festivali kapsamında bugün saat 19.00’da Beyoğlu Sineması’nda gösterilecek.

 -Cinsel istismar bıçak sırtı bir konu... Bu filmi çekmeye nasıl karar verdiniz?

Yılmaz Güney “Duvar” filminde, “Hapishaneler laboratuvardır” demişti. Ben de bu söze çok inandım. Hapishaneleri toplumun küçük halleri gibi görüyorum. Bu sebeple böyle bir film yapmak istedim. Elimizde 10 yıl öncesinden, damat koğuşunda geçen gerçek bir öykü vardı. Çünkü toplumun hassas konularından biri bu. Sürekli basında ve gündelik hayatta böyle haberler var. Bu adamlar kimdir? İçeride ne oluyor? Bunları işlememiz lazım dedim ve bu sebeple “Damat Koğuşu”nu yapmaya karar verdim.

-Ağır ve hassas bir konu... Temelde nasıl bir kurgu yaptınız?

Hiçbir şekilde ne sempati ne de empati yaratmak istedik. İçeri girelim ve buradaki insanların hikâyelerine bakalım dedik.. Bu insanlar ne yapıyor? Adaletsizliğin içinde adaletlerini nasıl sağlıyorlar? Türkiye’deki hapishanelerde olan bu. Adaletsizliğin getirdiği bir orman kanunu meselesi var içeride. Bizim filmde, bir tecavüzcünün başka bir tecavüzcüyü cezalandırması gibi bir şey bu.

Dedem ünlü bir kabadayıydı

-70’li yıllarda dedenizin hapishane günlerinde kitap yazdığını söylediniz... Kim dedeniz?

Dedem 60’lı 70’li yılların ünlü kabadayılarındandı. Arap Muarrem... O dönemin Robin Hood’uydu. Zenginden alıp fakire verirdi. Kürt İdris’lerin, Dündar Kılıç’ların daha onların yeğeni olarak olarak gezindiği yıllardı bu yıllar. Bu dönemde Yılmaz Güney ile tanışıp sıkı dost olurlar. Dedemin sert bir hayatı olduğu için haliyle hapislik yılları da çok olmuş. Çocuk tecavüzleri, tecavüzcüler ve çocukları zorla uyuşturucuya alıştırıp fuhşa zorlayanlara savaş açmış bir karakterdi. Bu konuda cinayet bile işledi. Yılmaz Güney’in “Zavallılar” filmindeki Arap karakterinin hikâyesi dedeminkiyle bire bir.

-Yılmaz Güney’in de bu filmde etkisi büyük o halde...

Yılmaz Güney de dedeme bu konuda kitap yazması için çok ısrar etmiş. “Bizim Kafes” adlı bir kitap yazmış. Hatta dedem elindeki son parasını bile bu kitaba yatırmış. O dönem Yılmaz Güney, Türkiye’den kaçıyor. Dedem de ölüyor. Bu kitaptan da yola çıkarak hapishane filmleri ve insan hikâyeleri çekmekte boynumun borcu gibi hissettim.

-Filmi çekerken bir yönetmenden ziyade insan olarak ne hissettiniz?

Böyle hislerin coğrafik olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de bir linç kültürü var. “Damat koğuşuna atsınlar da bir cezasını versinler” diye. Oysa bu da hastalıklı bir düşünce. Çünkü zaten bir adalet sistemi var ve onu cezalandırması gereken bu sistem.

-Filmde tecavüz sahneleri giyinik çekilmiş. Kendi oto sansürünüzü yapmış gibisiniz.

Açıkçası yaptım. Bulunduğumuz yıllarda insanlar sansüre uğruyor. Eskiden de bu vardı. Bunu bile bile sansüre uğramak bana aptalca geliyor. Elbette ben de isterim otosansürümü yapmadan film çekmeyi. Ancak bu toplumsal bir devrim içeriyor.

-Barış Atay son dönemde muhaliftavrı ile çok fazla ön planda. Genç bir yönetmen olarak bu sizi endişelendirdi mi?

Bir önceki filmim “Sürgün Türküleri”nde de Yılmaz Güney’i canlandırdı. Bu karakteri Barış Atay’dan başkası canlandıramazdı. İnsanların siyasi kimliğinden çok iyi oyuncu olmaları ile ilgileniyoruz

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler