Hande Soral: Neysek o olmaya devam edeceğiz

Hande Soral, "Tüm dünya zor bir dönemden geçiyoruz.. Hayatta kalma mücadelesini ilk anlamıyla veriyoruz. Eve kapanmak durumun vehametinin son aşaması bence, her gün koku tat alabiliyor muyum, eklem ağrılarım var mı diye uyanmak çok yıpratıcı…" diyor. Yeni yıldan beklentisini sorunca, "Yeni yıldan tek dileğim herkes için sağlık!" yanıtını veriyor. Son zamanlarda kendisini en çok umutlandıran gelişme ise Covid-19 aşısı olmuş...

Hande Soral: Neysek o olmaya devam edeceğiz
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.12.2020 - 17:40

Hande Soral'ı severek takip ediyorum. Şimdilerde Bir Zamanlar Çukurova dizisine katıldı. Toplumsal meselelere de duyarlı başarılı oyuncu. Üniversiteden hocası Doç. Dr. Ayten Zara ile birlikte Karanlığı Arala hareketiyle çocuk istismarının önüne geçmek için kolları sıvadı. Hareketin mimarı Zara’yı Figen Atalay sayfalarımıza konuk etmişti. Yılın son pazarında yine odağımızda çocuklar olsun istedik. Hareketin sanatçı koordinatörü olan Soral’la bu vesileyle söyleştik. Koronalı günlerin psikolojisini de konuştuk...

"Karanlığı aralamak için birliktecinselistismarıonleyebiliriz.org adresini inceleyerek bilgi sahibi olabilirsiniz. Siz de çocuğunuza ses verebilirsiniz"

Fotoğraflar:Gül Şener

Karanlığı Arala Hareketi’nde yer almaya nasıl karar verdiniz? 

Karanlığı Arala Doç. Dr. Ayten Zara’nın kurmuş olduğu World Human Relief derneğinin çocuk cinsel istismarını önlemek, farkındalık yaratmak ve bilinç oluşturmak için başlatmış olduğu bir harekettir. Ben Bilgi Üniversitesi psikoloji mezunuyum ve Ayten Zara benim okuldan hocamdır. Bu hareketi oluştururken beni aradı ve seve seve dahil oldum. Daha çok dikkat çekmek için hareketin bir parçası olan filmimizi çektik ve tüm dijital platformlarda yayınladık. Amacımız, filmin bir karesini gören insanların bile ‘ne anlatıyor acaba’ demesini sağlamak, daha çok insana ulaşmak. Seyreden herkes çok etkilendiğini söyledi;fakat yetmez… Bizi duyan herkes, başkalarına da duyurmak, bilgilendirmekle sorumludur. Bu bir insanlık görevidir, vicdan meselesidir. Bir kereye mahsus bir hareket değil, bir ömür sorumlu olduğumuz çocuklarımızın hayati meselesidir.

Hazırlık sürecinde sizi en çok ne zorladı ve ne şaşırttı? 

Psikologlar ve psikiyatrlar tarafından bir çok araştırma yapılmış, doğurduğu sonuçlar belirlenmiş… UNICEF’in cinsel istismarla ilgili yaklaşık 300 sayfalık bir  araştırma sonucu var. Ben de tüm dokümanları okudum, fakat beni en çok etkileyen Türkiye de ki istatistikler…Rakamlar o kadar yüksek ki bunu duyan kimse bu duruma sessiz kalamaz. Size bir kaçından bahsedebilirim. HER GÜN 4 çocuktan 1 i cinsel istismara uğruyor. İstismarcı yüzde 99 çocuğun TANIDIĞI biri oluyor. Ve buna dur demek hepimizin sorumluluğunda. Çocuk cinsel istismarı bir insanlık suçudur.

‘Elalem ne der’ cilik devreye girince...

Çalışmanız özellikle ailelere yönelik. Aileleri hem çocuklara doğru cinsellik eğitimi vermeye, hem de istismarın üzerini örtmemeye çağırıyorsunuz. Sizce ailede neden üstü kapatılıyor bu suçun? İnsan düşününce algılayamıyor… 

Biz ailelerden çocuklarına cinsel istismarın ne demek olduğunu anlatmalarını istiyoruz.. Eğer çocuk, istismarın ne demek olduğunu bilmezse ne kendini koruyabilir ne de ailesiyle paylaşabilir. Tabulaşmış, asla konuşulmayan bu konu evladınızın hayatına mal olabilir bunu nasıl göze alırsınız diyoruz. Bizim gibi cinselliğin ayıp sanıldığı toplumlarda bunu konuşmak bile zorken başına böyle bir şey gelen aileler , durumun üstünü örterek bunu yok saymayı tercih ediyorlar. Biraz önce de söylediğim gibi çünkü istismarcı çok büyük ihtimalle çocuğun ve ailenin tanıdığı biri oluyor. Yani kol kesilip yen içinde kalıyor. Ve bu konu kapatıldığında, görmezden gelindiğinde çocuk en yakınları tarafından bir daha istismara uğramış oluyor. Üstelik sanıldığının aksine cinsel istismar yalnızca taşrada, ekonomik düzeyi düşük ya da eğitimsiz ailelerde yaşanmıyor, varlıklı ailelerde ya da üniversite mezunu anne babanın çocuğu da maruz kalabiliyor.. Durum böyle olunca üzerini örtmek daha da sık rastlanır bir durum oluyor, çünkü ‘elalem ne der’ cilik devreye giriyor. 'Elalem’ birşey demesin diye istismara uğramış çocuklar intihara kadar giden travmalara maruz kalırlar. Bunu anlamak ve algılamaz mümkün değil.

Burada can alıcı nokta nedir? Çocuğu korumak için... 

Cinsel istismarın sonuçları bir çok travmayı beraberinde getirir. Çocuğun istismarcısıyla evlendirilmesi intihara kadar giden travmalar oluşturabilir. Çocuklarımızı korumak bizim elimizde. Önce kendimiz öğrenmeliyiz ve çocuklarımıza cinselliği, istismarı öğretmeliyiz. Mahrem yerlerini, vücudunun ona ait olduğunu bilmesi gerek her çocuk. Tabii ki her yaştaki çocuğa anlatmanın bir dili var, doğru kelimelerle anlatmak çok önemli. birliktecinselistismarıonleyebiliriz.org adresinden bilgilenebilirsiniz ve çocuklarınıza cinsel eğitim vermek için önerilmiş kitapları okuyabilirsiniz. Eğer istismara maruz kalmış çocuğunuz varsa destek almanız en doğrusu olacaktır.

Genel olarak tartışmalı bir kavram haline gelmeye de başladı aile kavramı. Salgın nedeniyle eve kapanılan bu günlerde tablo daha da ağırlaşıyor şiddet gören kadınlar ve çocuklar açısından. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Ben bir otorite değilim elbette, fakat şiddet ve istismar olan bir yer aile olamaz, aile kavramını korumak adına da sabredilmesi susulması gerekmez. Her birey özgür ve dokunulmaz doğar, yaşar… Kimse kimseye şiddet uygulayamaz ve istismar edemez. Bunların hepsi suçtur ve herkesin şikayet hakkı vardır. Haklarımızı bilmemiz gerekir. Çocuklarımızın da haklarını öğrenmesi gerekir. Şiddet, istismar, taciz, tecavüzün olduğu her yer her kurum her kişi şikayet edilmelidir. 

"Ben çocukluğunu hakkıyla yaşayan belki de son nesillerdenim. Bilgisayarla lisede tanışan nesil… O yüzden şanslı hissediyorum kendimi."

Biraz da sizin çocukluğunuzu sormak istiyorum.  Nasıl bir ailede, nasıl bir çevrede geçti çocukluğunuz?

Ben Bursa İnegöl ilçesinde büyüdüm. Korumacı, ilgili ve bilgili bir ailede yetiştim. Biz sokaklarda oynayan, okula yürüyerek gidip gelen çocuklardık… Benim çocukluğumda da hatırladığım kadarıyla duyduğumuz istismar haberleri oluyordu, ’teşhirci’ diye tanımladığımız türden istismarcılardan bahsediyorum. Küçük yer olduğundan tespit ve şikayet etmek belki de kolay oluyordu, mahallede  barındırmadıklarını hatırlıyorum. Ben çocukluğunu hakkıyla yaşayan belki de son nesillerdenim. Bilgisayarla lisede tanışan nesil… O yüzden şanslı hissediyorum kendimi.

Anne ve babanızla ilişkiniz nasıldı?  Bugünden bakınca iyi ki şunu yapmışlar ya da keşke yapmasalarmış dediğiniz neler var?

Ailemle her zaman ilişkim çok güzeldi… Mutlu bir ailede sevgi dolu büyütüldüm.. Kalabalık bir aileydik, 3 çocuk, anne, baba, babaanne… Üniversite için İstanbulu tercih etmem dönüm noktalarımdan biridir. ODTÜ psikolojiye puanım tutuyordu falan babam ‘oyuncu olmak istiyorsun Ankara’da çok zor’ dediği için son anda Bilgi Üniversitesi burslu psikoloji bölümünü üst sıraya yazdım ve hayatımı şekillendiren bir karar olduğunu düşünüyorum. Her şeyi iyi ki yapmışım. 

Çocukluğunuza dair unutamadığınız anılarınız neler? 

Çoğunu hatırlamıyorum maalesef, buna çok üzülüyorum. Ama ailecek her Pazar birlikte geçirdiğimiz günleri çok net hatırlıyorum, ve özlüyorum.

Psikoloji okumak harikaydı...

Siz de pek çokları gibi oyunculuğunuzu sergileyip (sanatınızı yapıp) yolunuza devam edebilirdiniz ama toplumsal bir meselede elinizi taşın altına koydunuz. Neden?

Çocukların ve hayvanların korunması kollanması hepimizin sorumluluğunda.. Benim de hayatım da öncelikliler. Onlara yapılan her şiddet beni üzmekten çok öfkelendiriyordu. Çocuk cinsel istismarı haberlerini gördükçe öfkelenmemin nedeni aslında hiçbir şey yapmıyor olmamdı…Ayten Hocamın bu hareketten bahsetmesiyle hemen ne gerekiyorsa yapmaya hazırdım.  Bizim yaptığımız iş sebebiyle ulaşabildiğimiz kitleler çok büyük, hele bir araya geldiğimizde bu sayı daha da katlanıyor… Benim gibi bu konuyu kendine dert etmiş, bu konu da bi rşeyler yapmak isteyen sanatçı arkadaşlarım da yanımda olunca hep birlikte güç birliği yapmış olduk. 

Neden psikoloji okumayı tercih etmiştiniz? 

Aslında hep oyuncu olmak istedim. Oyunculuk okumam için lise de bölümümü ve okulumu değiştirmem gerekiyordu ,bir de başarılı bir öğrenci olduğum için hocalarım oyunculuğu hobi olarak yaparsın diye  baskıda bulundular, iyi ki de öyle yapmışlar… Psikoloji okumak harikaydı, oyunculuğa desteği olur diye seçmiştim ama hayatımın her alınına faydası oldu. Hem bir karakterin yaratım sürecinde hem oynarken hem de bu sektörde çalışıyorken psikoloji eğitimin faydasını görüyorum.

"Tüketebildiğimizi tükettik yine, şartlar ne kadarına el veriyorsa… Daha da kötü olacak da demiyorum… Neysek oyuz, o olmaya devam edeceğiz diyorum." 

Bir psikolog gözüyle bakınca hele de şu korona günlerinde ne tür arızalar görüyorsunuz toplumuzda ya da insanlarda? İyileşmek için aslında ne yapmak lazım?

Tüm dünya zor bir dönemden geçiyoruz.. Hayatta kalma mücadelesini ilk anlamıyla veriyoruz. Eve kapanmak durumun vehametinin son aşaması bence, her gün koku tat alabiliyor muyum, eklem ağrılarım var mı diye uyanmak çok yıpratıcı… Ellerimizi kerelerce yıkayıp, yine de kendimizden emin olamamak normalimiz oldu.. Salgın bitip eski yaşamımıza geri dönmek hayal gibi geliyor herkese… Eğer yakın çevremizde kayıp olmadan atlatırsak bu süreci çok çok şanslı sayacağız kendimizi. Salgınla yaşamayı öğrenmeliyiz bir süre daha, fakat salgın yokmuş gibi ya da her an ölebilirmişiz gibi hayatını sürdürmek hiç de sağlıklı değil. Kendimizi iyi edemiyorsak destek almalıyız, yaşadıklarımız azımsanmayacak kadar zor.

Koronavirüs salgını sizin hayatınızı nasıl etkiledi? Evde kalmaya karantinaya alıştınız mı?

Tedirgin ve endişeli biri haline geldim bu süreçte… Hayatımda olmayan duygulardı bunlar. Evde kalmakla ilgili bir sorun yaşamadım, hiç de zorlanmadım, kendimi oyalayacak bir çok şey buldum , ama neden evde olmak zorunda olduğumu her hatırladığımda karamsarlığa kapıldım. 

Ağlamayı seviyorum...

Sizce dünya salgından sonra daha iyi bir yere doğru mu gidecek yoksa daha kötü mü? 

İnsanoğlu her düzene ayak uydurabiliyor, ve yaşadığı zor günleri de çabuk unutuyor.. Çok üzgünüm ki hiç umudum yok, doğanın kıymetini bilmedik ki bu günlerde, doğadan uzak kalınca doğa bizim yokluğumuzla kendine geldi… Tüketebildiğimizi tükettik yine, şartlar ne kadarına el veriyorsa… Daha da kötü olacak da demiyorum… Neysek oyuz, o olmaya devam edeceğiz diyorum .

Canınız çok sıkıldığında ya da öfkelendiğinizde o ruh halinden çıkmak için ne yaparsınız? 

Kolay kolay öfkelenmem de sıkılmam da… Ama ağlamak, içimi boşaltmak iyi gelir hep. Ağlamayı seviyorum.

Çalışmadığınız zamanlarda, gün içinde nasıl vakit geçirirsiniz? Vazgeçemediğiniz bir alışkanlığınız ya da hep yaptığınız bir hobiniz var mı? 

Okumak istediğim seyretmek istediğim çok şey var fırsat buldukça gün içerisinde onlara vaktimi ayırırım.  Hayvanlarımla vakit geçiririm. Sevdiğim yemekleri pişirmeyi seviyorum. Vazgeçemediğim bir hobim yok, vazgeçemediğim hiç bir şey yok, maddeyle ilişkim yok. Ailemle arkadaşlarımla vakit geçiririm, onlardan vazgeçmem.

Sıcak kanlı, dışa dönük biri olduğunuzu düşünüyorum izleyebildiğim kadarıyla. Siz nasıl tarif edersiniz Hande Soral’ı? 

Ben kendimi anlatamam ama yeni tanıştığım insanlar çok soğuk göründüğümü aslında öyle olmadığımı söylerler genellikle… Kendimde en sevmediğim özellik tanıştığım insanları çok çabuk unutuyorum, isimlerini de yüzlerini de… Çok mahcup oluyorum...

"Kadın olduğunuz için gurur duyunuz. Kadın olmanın erkek olmaktan bir farkı yok . Eşit hak ve özgürlüklere sahibiz. Her işte çalışabilir, her yere gidebilir, her istediğimizi giyebilir, istediğimiz eğitimi alabilir, gönlümüzce kahkaha atabiliriz..."

Son zamanlarda sizi geleceğe dair umutlandıran şey ne oldu?

Covid -19 aşısı tabii ki yakın vadede ki en güzel gelişme… 

Sizi izleyen kadınlara, genç  kadınlara bir mesajınız var mı? Tek başına ayakta durmanın sizce ilk şartı nedir? 

Kadın olduğunuz için gurur duyunuz. Kadın olmanın erkek olmaktan bir farkı yok . Eşit hak ve özgürlüklere sahibiz. Her işte çalışabilir, her yere gidebilir, her istediğimizi giyebilir, istediğimiz eğitimi alabilir, gönlümüzce kahkaha atabiliriz. Haklarımızı bilelim ve hakkımızı aramaktan korkmayalım. ‘ben kadın olduğum için’ le başlayan cümle kurmayalım. Ben insanım. BİZ İNSANIZ. Her istediğimizi başarabiliriz. İstersek astronot, istersek öğretmen, istersek oyuncu, istersek şarkıcı olabiliriz. Tek başına ayakta durmanın tek şartı kendine inanmaktır. 




Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler