Haftanın filmleri: Fransız yapımı ‘Çifte Hayatlar’la yeni başlayan ‘Adaletsiz’
Filmlerini önemsediğim, eleştirmen eskisi Fransız yönetmen Olivier Assayas’nın seyretmekte geç kaldığım “Doubles Vies-Çifte Hayatlar”ı, ‘yazı yazmanın modern halinin artık mesajlaşmak olduğu’, hayatımızı sürekli küçük ya da büyük ekranlara bakarak geçirdiğimiz günümüzde geçen, dijital çağa ilişkin bir ilişkiler komedisi.
Çağımızda yaşarken bir çeşit ikiye bölünme halinde kalanlardan oluşan çok karakterli bu filmde, Selena(Juliette Binoche) birkaç mevsimdir süregelen bir polisiye Tv dizisinin başrolünde.
Kişisel ve mesleki beklentileri arasındaki Selena’nın saygın yayıncı kocası Alain(Guillaume Canet) ise hâlâ matbu kitabın önemine inansa da e-kitabın geleceğinin parlak olduğunun ve sesli kitabın yükselişinin de farkında.
Ünlü bir TV sunucusuyla beraberliğiyle dile düşmüş, Selena’yla da 6 yıllık bir yasak ilişkiyi sürdürmüş olan, Alain’in yayınevinin, otobiyografik öğelerin ağır bastığı romanlarıyla sosyal medyada çok ses getiren, bloglar, Twitter gibi mecralarda en çok okunan yazarlarından Leonard da karısı Valerie’yi hep aldatıyor. Aslında özel hayatlarımızı tüm dünyayla sürekli paylaşmamızın sosyal medyadaki karşılığı olan Leonard’ın kitapları bunun için ilgi görüyor kamuoyunda.
Akıcı anlatım...
Bu 3 ana kahramanın sürüklediği filme girip çıkan yan karakterlerin de boy gösterdiği, dijital çağda edebiyat yayıncılığının geçirdiği dönüşümlerin yanı sıra, bütünüyle diyaloglar üzerinden yürüyüp gelişen “Çifte Hayatlar”ı giderek ‘oyuncaklı bir düşünce pratiğine dönüştürmenin üstesinden geliyor yazar-yönetmen Assayas, akıcı anlatımı ve başarılı montajıyla.
Önceki gözalıcı filmlerinden çok daha minimal ve iddiasız olsa da, ilgiye ve seyre değer bir ‘sinema aklının eseri’ olduğunu her sahnesinde hissettiriyor.
Lampedusa’nın “Leopar”ından alıntı ‘Herşey aynı kaldığı ölçüde değişiyor’ mottosu eşliğinde, günümüzün dijital dönüşüm çağındaki yayıncılığı, entellektüelliği ve kadın-erkek ilişkilerini diyalogları arasına sığıştıran yönetmen Assayas, doğrunun ya da yanlışın peşine takılmaktansa artık çift taraflı, ikili hayatlar sürdürmekte oluşumuzun yansımasına dönüşmüş ölçüde beyaz- perdeye taşımayı yeğliyor günümüzdeki mevcut durumun genel görünümünü.
“Çifte Hayatlar” ustalıkla tasarlanıp çekilmiş, öğütlenesi bir modern film.
‘Adaletsiz’
Tutukladıkları Meksika kökenli suçluya orantısız güç uygulayıp kötü davrandıkları da kamerayla saptanarak medyaya yansıtılınca amirlerince (Don Johnson) 6 aylığına meslekten uzaklaştırılan, şiddete eğilimli, 2 ırkçı Amerikalı polisin (Mel Gibson’la Vince Vaughn), banka soyguncusu hırsızların altınlarına el koymaya girişmelerini hikâye eden “Dragged Across Concrete”, “Adaletsiz” başlığıyla gösterimde. Parlak bir oyuncu kadrosuna sahip, ‘Ucuz roman’ tadında, 2.5 saati aşkın, sürükleyici bir ‘Neo Noir’ denemesi diyebileceğim “Adaletsiz”i, şimdi yedek western romanları da kaleme almış olan müzisyen- sinemacı S.Craig Zahler yazmış yönetmiş. Bazı eleştirmenlerin beğendiği, western-korku çeşitlemesi “Bone Tomahawk”la (2015) hapishane filmi “Brawl in Cell Block 99” (2017) adındaki ilk 2 filmini göremediğim Zahler’in festival koşuşturmacasında seyrettiğim üçüncü filmi “Adaletsiz”, ilginç nitelemesini sonunadek hak eden, meraklısının kaçırmayacağı, sıkı bir suç draması. Yönetmenin, “The Killing”, “Dog Day Afternoon” gibi klasikleşmiş soygun filmlerinden etkilenerek çektiği bu kara film, ustalardan esinlendiklerini bireysel potasında eritip birtakım kanlı, şiddetli sahnelerle dakik bir gerilimsi atmosfer yaratarak, humoru da ıskalamayan alaycı ve gerçekçi ama yer yer tiyatrovari sahnelere de sapan, diyalog ağırlıklı bir anlatım tutturarak karanlık, özgün üslubunu oluşturmuş Zahler’in kimi zaman ırkçılıkla da eleştirilmiş sinemasının pek yabana atılamayacağını da örnekliyor özetle.Belirgin Tarantino etkisindeki geveze diyaloglara, uzun plan sekanslara, ansızın devreye giren şiddet öğesinin dozunu azaltan bir mizaha ve ucuz roman estetiğine dayanan S. Craig Zahler üslubu, hayali bir Amerikan kasabasında geçen, 2 yoz beyaz polisin hapisten çıkmış, fuhuş yapmak zorunda kalmış annesine ve kötürüm kardeşine bakmak için altın soygununa karışmış, siyahi bir gençle (Tory Kittles) kıyaslandığı, ahlak, suç, adalet, vb. gibi kavramlar arasında dolanırken cinselliği de boşlamayan bu kara filmi kuşkusuz ilginç kılıyor sonuçta.
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…