Gülmesem iyi para kazanırım

Sabah radyo dinleme alışkanlığınız varsa ya da hasbelkader bir radyoya denk gelirseniz, İstanbul menşeli Rock FM 94.5’te Mesut Süre’nin sunduğu “Rabarba” programına takılmanız olasıdır. Mesut Süre’nin sesiyle uykunuz açılır, isteseniz de kanalı değiştiremezsiniz. İstanbul’un keşmekeş trafiği biraz daha çekilir hale gelir. Peki, kimdir bu adam, niye ve nasıl dinlenir?

Gülmesem iyi para kazanırım
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.08.2009 - 09:06

Mesut Süre, Rock FM 94.5 frekansında sabahları 07:00-10:00 arasıRabarba isimli programını yapıyor. Sıcak, tanıdık ve samimi sesiyle kendini dinletiyor. Konukları da oluyor, telefon bağlantıları da... Bazen kimse aramadığı için serzenişte bulunsa da coşkusunu ve enerjisini dinleyenlere bulaştırmayı biliyor. Bilen anlar, sabah programları zordur çünkü insanlar yeni uyanır. Ama o bazıları için trafikte kalmayı bile zevk haline getiriyor. Yüksek oktavlı gülüşümü Barni Moloztaş‘a benzetenler, gülmeyeyim diye para teklif edenler bile var diyor gülümseyerek. Programında diğer programlardaki gibi gülme efekti yok. Neden mi? Dinleyenin neye isterse ona güleceğinin farkında. Biz de Mesut Süre ile buluştuk. Bu sesin sahibi kim dedik ama biraz da şaşırdık. Zira karşımızda ortalama bir dev vardı. Sesini duyunca onun olduğuna inandık. İlk soru ondan geldi. Röportajlar gazetecinin sorusuyla başlamayınca ezber bozulur. Ama karşınızdaki Rock FMin sabah çığırtkanı Mesut Süre olunca durum kabul edilebilirdi. İşte onun sorusuyla başlayan sohbetimizin kâğıda aktarabildiğimiz kısmı.

 

Hayat bu boyda zor

-Sen ne zamandır beni dinliyorsun Ali Deniz?

Haberler ve birkaç film kanalı dışında televizyon izlemem, radyo da biraz dinlerim. Seni dinlemem ise yolum kısa da olsa İstanbul trafiğinin hediyesi. Yani trafik olmasa seni dinlemezdim!

Mesut Süre: Evet, bak bu kesin. Trafik açık olunca işim bitti benim. Mesela metrobüs en çok bana patladı. Onu bırak beni aradığında şaşırdım ve gurur duydum ama seni görünce şaşırdım. Daha farklı birini bekliyordum.

-Asıl bu soruyu dinleyenlerin sana soruyor olmalı. Çünkü o samimi ve eğlenceli sesin iki metre boyunda, beline kadar saçları olan birinden çıktığını düşündüklerini sanmıyorum.

Sesimden sonra hayal kırıklığına uğramayan yok! Ben iki metre bir santimim. Hayat bu boyda zor. Beni Mutant gibi görenler var. Yine de her yer bana deniz manzaralı. İstiklalde dolaşırken Tarabya’yı görmüyorum elbette. Onu bırak, sen arayınca paşa paşa geldim. Hatta geç kaldığım için taksiye bindim. En son ortaokulda taksiye binmiştim.

-Önemli hissettim kendimi bak şimdi. Yayında çok rahat ve içtensin. Sanki dinleyicinin yanında gibi davranıyorsun. Dürüstsün de, öyle ki yayına bağlayacak kişi olmayınca arkadaşlarına ver yansın ediyorsun; Tanıdıklar arasanıza beni”.

Ama öyle, gerçek. Yani bazen kimsenin aramadığı oluyor. İşimiz konuşmak, laflamak. Birileri bizi aramazsa işimiz bitiyor, tıkanıyoruz. Ama dokuz ayda dinlenme oranlarını yediye katladık. Demek ki iyi bir şey yapabiliyoruz.

-Eskiden yine Rock FMde Sabah Problemini yapıyordun. Aslında ben seni oradan hatırlıyorum. Biraz anlatsana kendini, nerelerden buraya geldin?

Sabah Probleminin dinleyeni daha az olsa da tutucu ve kemik bir dinleyen kitlesine sahipti. Zaten radyo dinleyicisi olmak alışkanlık işidir, zamanla alışırsınız. Ben ise Eskişehir Üniversitesi İdari Bilimler Bölümü mezunuyum. Bu işe de üniversite radyosunda başladım. Kendinize güveniyorsanız gelin diye bir ilana yirmi kişi katıldık. Özlem Ataman diye bir hocamız vardı. “Hanginiz başaracağını düşünüyor? dedi. Parmak kaldırmama rağmen en geç beni aldı! Hatta aylarca bekledim. Sonra her şey değişti. İlk sabah şovuma da Radyo D’de Hakan Gündüz’ün yanına konuk gelerek başladım. Orada arka plandaydım ama iyi bir tecrübe oldu ve bu işi yapabilirim dedim.

 

Sabahın ilk günaydını

-Sabahları radyo programı yapmak daha menem bir şey olsa gerek. Bir de sen Günaydın, günaydın, günaydın diye, deli gibi bağırarak başlıyorsun.

İnsanlarla sabah yakaladığınız iletişim ile akşam yakaladığınız arasında ciddi fark var. Sanırım ben akşam için fazla enerjiğim çünkü dediğin gibi bağıra çağıra yayın yapıyorum. İnsanlar benim sesimle uyanıyor. Elbette gülüşümü ve sesimi duymamak için para verecek adam çok. Belki de gülmesem daha çok para kazanırım.

-Her sabah 07:00’de programa başlamak yorucu mu?

Sabah erken kalkmak elbette zor. Ama yayına girince Ne güzel işim var diyorum.

-Radyoda mizah yapmak farklı bir iş. Neticede insanlar müzik dinlemeyi sever, fazla konuşma can sıkıcı gelir. Nasıldır bunun matematiği?

Bu işi hesap etmiyorum. Evet matematiğini biliyorum ama mesafeli olmamak için rahat davranıyorum. Mizahımda hayata dair ayrıntılar var. Mesela öğrenci evi komiği çok önemli. Tüm gençler Halimizi filme çeksen herkes izler der ya, ben de onun radyosunu yapmaya çalışıyorum. Bu kırık bir iş. Hem bira nerede ucuzsa ben hâlâ oradayım çünkü bu işte para yok.

-Her sabah bir sorun var; Karısı doğum yapan, doğumhane kapısında bekleyen adama ne denmez? gibi.

Öyle cevaplar geliyor ki inanamazsın. Elbette dinleyicinin beğenmeme lüksü var. Mesela bana şöyle bir mail geldi; Ya sürekli müzik yayını yap ya da sürekli konuş”.

-Sen nereden besleniyorsun?

Ben, Woody Allen’a bayılır, Seinfelid mizahına taparım. Elaine gibi bir kadın bulursam da hemen evlenirim. Hem Türkiye gibi zengin bir kültürel coğrafyada konuşmak için malzeme çok. Mesela kredi kartıyla sevgiline 12 ay taksitle hediye alırsın, o seni iki ay sonra terk eder. Ama her ay ekstre sana gelir. Bunu yaşadım. İşte yaptığım da bunun mizahı.

-Taksitlerin bittiğine göre artık huzurlusundur umarım. Sanırım çok fazla genç radyocu gelmiyor. Bunun nedeni yaş bariyeri mi?

Gelen gitmiyor, yenilere imkân yok. Yeni radyo da açılmıyor. Gençlerin söyleyeceklerine kulak verilmeli. En azından onlara biraz zaman ve şans tanımak gerekli.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler