Gösterime giremeden ödüller alan bir film Kapan, yönetmeni Seyid Çolak insanların içindeki kötülüğü araştırıyor
3. Uluslararası Nepal Film Festivali'nde “En İyi Film”, 5. Uluslararası Saidia Film Festivali'nde “En İyi Film”, 9. Uluslararası Malatya Film Festivali'nde “En İyi Yönetmen” ve “En İyi Müzik” (Ali Saran), 7. Uluslararası Antakya Film Festivali'nde “En İyi Yönetmen”, 41. Moskova Film Festivali övgüsü ardından Roma’dan-En İyi Film /En İyi Erkek Oyuncu ödüllü KAPAN Filminin Yönetmeni Seyid Çolak filmini gösterememekten hüzünlü.
- Atlas dergisinde gördüğünüz bir manzara sizin ilk uzun metrajınız için plato oldu. İzleyici bu özel bölgeyi film ile tanıdı. Neler yaşandı set boyunca?
Mada Adası keşfedilmesi gereken bir yer. Atlas dergisinde görmüş, bir anlamda vurulmuştum adaya. Mada’nın hikâyesi bana biraz fantastik ve ulaşılmaz gelmişti. Daha sonra da ilk uzun metrajım için mekân hatta karakterim oldu. Halkının da adaya özgü olduğunu düşünüyorum. Kanıksanmış bir çaresizliğin içinde yaşıyorlar. Yaşam koşullarından şikâyetçiler ancak ata toprağı diye de terk etmek istemiyorlar. Kapan’ın gösterildiği festivallerde de seyirciler çoğunlukla Mada’daki yaşama odaklanıyor, ada yaşamı, filmimizi seyreden herkese ilginç geliyor. Aslında biz çekimlerimizi dört lokasyonda gerçekleştirdik. Ardahan Çıldır Gölü, Mada Adası, Aşağıtırtar Köyü ve Eğirdir Gölü. Karlı ve buzlu sahnelerimiz için Çıldır Gölü’ndeydik. O süreç hem oyuncularımız hem de ekip için biraz zorluydu diyebilirim. Bazı oyuncularımız hava şartları nedeniyle hastanelik oldu. Adadaki çekimlerimizde ise gidiş gelişlerde kimi zaman zorlanıyorduk. Aşağıtırtar Köyü sakinleri ise çok konukseverdi. Bizi hem çok iyi karşıladılar hem de her konuda bize destek oldular.
- Filminizi izlediğimde kendi kurtlarına yenik düşen insanlarla umutlu insanların açmaz dünyası diye başlık çıkarmıştım.
Hikâyeyi daha doğrusu senaryoyu ada ve kıstırılma üzerine kurunca karakterler aslında kendi hayatlarını çizdi. Halit karakteri hariç bulundukları yerden çıkmak isteyen, özünü beğenmeyen ya da dışarının (şehrin) cazibesine kapılmak isteyen kişilerin düşecekleri boşlukta buluyorlar kendilerini. İstemedikleri bir hayat formunu da kabullenemiyorlar. Bu psikoloji de dışarıdan gelen ötekiyle (canavar) birlikte asıl duyguları ortaya çıkıyor. Kapan’da aslında Yakup iyi aile babası olarak başlıyor. Ancak canavarın sesiyle birlikte herkes farklılaşmaya başlıyor. İçlerinde gizledikleri canavarlar da dışarı çıkmak için bahaneler arıyor. Gerçek canavar kim? Adaya musallat olan ve kendisine yaşam alanı açmaya çalışan yabani bir hayvan mı? Yoksa yabani hayvanla birlikte benlikleri sınanan insanoğlu mu?
KİBİR...
- Film, doğurmanın ve aile olabilmenin çocukla olduğu ve kadınların anne olmayı “yeşermek” ve hayata dal vermek olarak biçimlendiği, erkek egemen bir toplumda, ilk çağların avcı kültürüne de bir nevi götürmekte. Doğaya ve diğer canlılara karşı yeterince evrimleştik mi?
İnsanoğlu yeni teknolojik gelişmeyle birlikte hem mekanikleşti hem de kendisi haricindeki tüm türlere efendilik taslamaya başladı. Bu da kibiri beraberinde getiriyor. Kibir insanı içten içe yiyen en büyük canavardır aslında. Kapan’daki karakterlerimizi kötülüğe yaklaştıran en temel unsur, ötekisine olan tutumları. Adaya sonradan gelen canavarla birlikte hepsinin gerçek yüzünü görmeye başlıyoruz. Mehmet karakteri baştan sona iyi çizilmiş gibi görünüyor. Ancak Mehmet canavarın yavrularının öldürülmesine de ses çıkaramıyor. Kimi zaman kötülüğe karşı ses çıkaramamamız da bizi kötü insan yapar. Turan çok iyi görünse de Yakup’un ölümünü memnuniyetle seyrediyor. Kapan’da erkeklerin dünyasına övgü geliştirmemeye özen gösterdim. Kadınların geri planda tutulduğu bir hayatın sonucunda erkek bireylerin yaşadığı çözümsüzlüğü de görüyoruz. Aslında adadaki kadın karakterlere biraz daha alan açsaydık belki de bu çıkarım boşa gidebilirdi. Sonunda kaybeden karakterlere baktığımızda çatışmanın – savaşın sebebi erkekler, hayatta kalan ve süreci devam ettiren kadınlar var.
- Birçok ödül sonrası filminiz Kadıköy Sineması’nda basın gösterimini yaptı. Sonra yeni yasaklar geldi. Siz bir ay geçmeden Roma’da 2.’ncisi düzenlenen Rieti Sabina Film Festivali’nden yeni bir ödülle döndünüz. Şimdi ne yapıyorsunuz?
Vizyonda, salonlarda filmim olsun hayaliyle yaşadım hep. Bunu kısa da olsa gerçekleştirdiğim için mutluyum. Ancak bu yolculuğumuz kısa sürdü ve sinemalar kapandı. Şimdilik beklemedeyiz. Filmi dijital platformlar vasıtasıyla seyircilerle buluşturmak istiyorum.Moskova’da açılış yapmak ve ülkemizdeki kimi festivallerde ustalar tarafından ödüllendirilmek benimle birlikte ekibimi de çok mutlu etti. Kapan, hedefine ulaşmış bir iş oldu. Salgın sürecinde “Ataların Uykusu” isimli bir Şaman belgeseli hayata geçirdik. Obruk isimli uzun metraja hazırlanıyorum. Senaryosunu Güven Adıgüzel’le yazdık. İnsanoğlunun farklı hırslarıyla ilgileneceğiz bu filmde.
En Çok Okunan Haberler
- Kılıçdaroğlu cephesinden açıklama!
- Komisyonda değişiklik gündemde
- CHP Milletvekili İnan Akgün Alp'e kesin ihraç istemi!
- Yurt dışına çıkış harcına yüzde 42 zam!
- Japon deprem uzmanından kritik uyarı!
- DEM Parti'ye 'İmralı' izni, tarih verildi!
- 'Hava sahamızı ihlal eden bir cisim tespit edildi...'
- Özel'den şirketlere 'boykot' uyarısı
- Oytun Erbaş'tan asgari ücret özrü
- TBB heyeti, Suriye'yi ziyaret edecek!