Gizlilik için takılan gözlükler şapkalar her yıl azalıyor

Bugün 13’ünci kez düzenlenecek Onur Yürüyüşü’ne on binlerin gelmesi bekleniyor. Ama başlangıç bu kadar görkemli değildi. M. Deniz Deniz ve Öner Ceylan 2003’teki ilk yürüyüşe biraz da tedirgin katılan 30 kişi arasındaydı.

Gizlilik için takılan gözlükler şapkalar her yıl azalıyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.06.2015 - 12:59

  “Biz eşcinseller bu zamana kadar aşağılandık, yok sayıldık. Varlığımız inkâr edildi ve heteroseksist sistem içerisinde yaşamaya mahkum edildik. Biz eşcinseller bu basın açıklaması ile sözünü ettiğimiz ayrımcılıklara alenen karşı çıktığımızı duyuruyoruz.”

Bu sözler bir sokak mücadelesinin başlangıcını duyuruyordu. Bundan 12 yıl önce, 29 Haziran 2003’te Beyoğlu Mis Sokak'ta M. Deniz Deniz basın açıklamasını okurken sadece 30 kişiydiler ve tedirgindiler. 

İlk kez tek başlarına İstanbul'un göbeğinde ellerinde kocaman 'eşcinsel' yazan pankartla yürüyorlardı. Şimdi on binler İstiklal Cadddesi'ne sığmıyor. Bugünkü Onur Yürüyüşü’nün (Pride) her zamankinden daha kalabalık ve renkli olacağı kesin. 

M. Deniz Deniz ve Öner Ceylan'la Mis Sokak'ta buluştuk. Karşımda, mücadelenin özgür kıldığı iki insan buldum.

 

HERKESTE BİR KORKU VARDI

 Deniz D.: 2003'te savaş karşıtı çalışmalar içerisindeyken Pride hazırlıkları da başladı. Yürüyüşte 30, etrafta durarak gazeteci ya da izleyiciymiş gibi kendini gözleyen eşcinsellerle beraber 50 kişiydik. Genel olarak herkeste bir korku vardı. Sadece eşcinsellerde de değil üstelik. 169 sivil toplum kuruluşunun koordinasyonunu yaptığım yerde hepsine davet gönderdik. Onların içinde eşcinsellere bakış açıları daha genişmiş gibi görünen solculardan bile az kişi katılmıştı. Vedat Sakman'ın bir dinletisi oldu, Jülide Kural bir şiir okudu. Üç günlük bir takvimdi. Kaos GL'den gelmişlerdi. Mehmet Tarhan konuşma yaptı. 

 

HEPİMİZ AYNI TİŞÖRTÜ GİYDİK

Öner C.: Hepimiz aynı tişörtü giymiştik. 7 renk koyun vardı. Koyunların 6'sı bir yöne giderken, bir tanesi terse gidiyordu. Büyük bir 'Lambda İstanbul' pankartı vardı, gökkuşağı bayrağı taşıdık. Onun dışında çok fazla döviz hatırlamıyorum.

 

KARARLIYDIK, İZİN BİLE ALMADIK

İzin için bir yere başvurmadık. Gerçekten yürümeye kararlıydık. Öncesinde 1 Mayıs'ta benzer çalışmalar yaptığımız ve Lambda’dan tecrübeli olduğumuz için çok büyük bir heyecan hissetmedim. Beni asıl heyecanlandıran, yürüyüşü gerçekleştirmenin verdiği hazdı. Uzun süredir yapılamamış bir şey yapıldı. Saldırıya uğrayabilirdik, gözaltına alınabilirdik, birçok şey olabilirdi. Bir yürüyüş düzenliyorduk ve sadece biz yoktuk, başka insanların da sorumluluğu üzerimizdeydi. Bir saldırı olsa o vicdanen beni rahatsız edebilirdi. Lambda olarak öyle bir bilinçle hareket ettik. Basın açıklamasını yapıp herkesin Lambda'ya aynı sağlıkla, aynı mutlulukla dönmesi çok önemliydi bizim için.

 

KENDİSİNİ VAR ETMEK İSTİYOR

Deniz D.: Mevsimine göre şapka, gözlük, fular ve atkıyla gizlenebiliyor insanlar. Ama yıllar geçtikçe önce fular çıkıyor, sonra şapka, çıkmış sonra gözlük... Öyle gelen bir arkadaşım daha sonra basın açıklaması bile okudu. Bu çok güzel bir şey. Öyle katılmaları da çok anlaşılır bir şey, hiç gelmeyebilirdi de. Dayanamamış, gelmiş ve hangi kılıkta olarsa olsun kendisini var etmek istiyor. O çok önemli ve özel bir durum. Pride’ların böyle bir etkisi var. 

 

AİLEM BENİ TV’DE GÖRÜNCE ÖĞRENDİ

Deniz D: Basın açıklamasını okudum. Ailem bilmiyordu beni. Ablam haber bülteninde görmüş, hepsinde varmışım. Bir cenaze çıktı evden. Erkek çocuklarını kaybettiler. Adımı-soyadımı değiştirmemi istediler. Abim “Babama bir şey olursa sorumlusu sensin!” dedi. Ben de “Babamın hayatı bu kadar basitse, benim cinsel kimliğimden dolayı ölecekse de Allah rahmet eylesin" dedim. Tabii bunları söylüyorsun, sonra da üzülüyorsun. Baban için endişeleniyorsun ama böyle durmaya hazırlamıştım kendimi. 

Sonra telefonum susmadı. Ablam arıyor ağlıyor, annem arıyor ağlıyor, öteki arıyor ağlıyor… Ben de bir telefon kartı alıp kulübeye gittim. Onları arayıp “Şu telefonun başına herkesi toplayın, ben de bir ağlamak istiyorum artık” dedim ve orada kahkahalarla ağladım. Ağlamak varsa ben de ağlayabilirim.

İstanbul'a gelmişim, bir hayat kurmuşum. Ailemden bir şey talep etmemişim. Benim hayalim iyi bir ev, iyi bir iş değildi. Benim hayalim, cinsel kimliğimi özgür bir şekilde yaşamak ve ifade etmekti. Bütün planlarımı buna göre yaptım. Dolayısıyla neye mal olursa olsun kimse 'Kusura bakmayın, bir daha yapmam' gibi onlardan özür dilememi, geri çekilmemi sağlayamaz. Evet, anneme babama bir şey olursa çok üzülürüm ama sadece üzülebilirim. 

Bu net ve güçlü duruşum ve onlardan hiçbir şey talep etmeden bir hayat kurmam onların da değişmesini sağladı. Adımı soyadımı değiştirmemi isteyen abim bir yıl sonra “Hayatında biri var mı? Nasıl gidiyor?” demeye başladı. Şimdi her şeyi konuşuyoruz. Bunu öğrenmeleri 2003 Pride'ı sayesinde oldu. 

 

2007’DE ULUSLARARASI BOYUT KAZANDI

Öner C.: 2004'teki ikinci yürüyüşe destek daha azdı. 30’un da altında kişi vardı. O zaman dışarıdan destek gelmiyordu. 2007'de ilk kez uluslararası bir boyut kazandı. Yurtdışından konuşmacılar katıldı.  

 

ABD’DEKİLER BİZİMKİ GİBİ POLİTİK DEĞİL

 Öner C.: Benim katıldığım ilk onur yürüyüşü 2001'deki Şikago yürüyüşü oldu. Çok heyecanlıydım gitmeden önce ama çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Sonrasında İstanbul'da yaşadığım onur yürüyüşleri ondan katbekat heyecanlı ve anlamlıydı. Bizim yürüyüşümüz çok politik. “Faşizme karşı bacak omuza” inanılmaz anlam yüklü, politik bir slogan. Birçok yerde böyle bir slogan atılmıyor. Şikago'da da slogan yoktu. Zaten onlar “parade” (geçit töreni) diyorlar, bizim gibi politik yürüyüş yapmıyorlar. 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon