Fotoğrafçı Ali Öz’ün Tarlabaşı sergisi Paris’te... Usta isim semti böyle tanımlıyor: Yeni Sulukule dramı

Fotoğraf sanatçısı Ali Öz... Böyle yazıyordu söyleşi için buluştuğumuz Sıraselviler’deki Erciyes Kafe’de onun ismine ayrılmış masada. Ali Öz’ün “Ayıp Şehir - Tarlabaşı” sergisi Türkiye’de 50’ye yakın mekânda, Avusturya’nın başkenti Viyana’da ve Yunanistan’da Selanik’te yoğun ilgi gördükten sonra şimdi de Fransa’nın başkenti Paris’te 25 Nisan’dan itibaren sergilenmeye başlayacak.

Fotoğrafçı Ali Öz’ün Tarlabaşı sergisi Paris’te... Usta isim semti böyle tanımlıyor: Yeni Sulukule dramı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.04.2019 - 22:52

Gazetecilik refleksi olacak ki, Paris’teki serginin nasıl hayata geçtiğini ben sormadan anlatmaya başlıyor usta fotoğrafçı. Fransa’daki L’Acort Derneği yetkilileri Öz’ün Tarlabaşı kitabını gördüklerinde sergiyi 10. Küçük İstanbul Şenliği kapsamına dahil etmek istemişler. Laf arasında yıllardır Paris’i çalıştığını da belirtiyor Öz, Viyana’nın da aynı Tarlabaşı gibi olan taraflarını da fotoğraflamış. “Gelecek projeler onlar mı olacak o zaman” diye soruyorum, “Muhtemelen” diye yanıtlıyor ve ekliyor, “Bende binlerce proje var da, bakma sen. Kaçmaktan kovalamaya zamanım olmuyor.” Sergi sayesinde aynı zamanda Paris’teki çalışmalarını da daha fazla derinleştirebileceğini ifade ediyor. Paris’teki sergiden sonraki durak ise Atina Şehir Müzesi olacak. O serginin açılış tarihi de 30 Mayıs.

‘Kimse sahip çıkmadı’

Belli ki bitmeyen bir rağbet var Ali Öz’ün Tarlabaşı fotoğraflarına. Gülerek, “Bıktım aslında Tarlabaşı sergilerinden” diyor usta isim de zaten. Bu arada “Ayıp Şehir - Tarlabaşı” kitabı 2013’te yayımlandıktan sonra bunca ilgi görmesine rağmen, projeye Türkiye’de neredeyse hiçbir kurumun sahip çıkmadığını dile getiriyor. “Benim arkamda PR şirketi yok, kimse yok. Sadece tırnaklarımla kazıdım” diyor Öz. Baskısı tükenen kitabı yeniden basılamamış. Öz, yayınevlerinin bahanelerinin “para ve ekonomi” olduğunu belirtiyor. Ona göre asıl neden belli, “Ben toplumu rahatsız edici fotoğraflar çekiyorum” diyor. Tarlabaşı’nın seneler boyu 50 bin kare fotoğrafını çektiğini söyleyen Öz’ün çalışma tarzı bu şekilde. Cumartesi Anneleri’ni 25 yıl, 1 Mayıs’ı da 30 senedir aksatmadan fotoğrafladığını söylüyor.

“Kentsel dönüşüm Tarlabaşı’nı ne hale getirdi” diye sorduğumda ise “Beceremediler, sadece bir bölümünü yapabildiler. Aynı Sulukule gibi olacak orası” diyor. Yerlerinden sürülen insanlarla skandala dönüşen Sulukule örneğini veriyor ve “Hiçbir zengin orada yoksulla birlikte yaşamaz” yorumunu yapıyor.

‘Basmane daha beter’

Öz, Türkiye’de Tarlabaşı’yla aynı kaderi paylaşan başka nereler var sorusunu, “İzmir, Basmane olağanüstü ilginç. Buradan daha çelişkili orası. Alsancak’la Basmane arasında uçurum var. Tarlabaşı’ndan daha beter dramlar var Basmane’de. Aşağı yukarı 10 yıldır orayı da fotoğraflıyorum” diye yanıtlıyor.

Öz’ün asıl ideali ise Türkiye politik belgeselini hayata geçirmek. 30 yıldan fazladır siyasi olayları fotoğrafladığını söylüyor.

Her konuda binlerce kareden bahsedince, insanın aklına ister istemez bu kadar fotoğrafın arşivlenme meselesi geliyor. Bu fotoğraflar ne olacak? Bir plan var mı? “Bana en çok sorulan soru ve benim de en çok merak ettiğim şey” diye yanıtlayan Öz, şöyle devam ediyor: “Özellikle yurtdışından bir talep gelse bağışlamaya hazırım. Ama Türkiye’den hiçbir kuruma güvenmiyorum.”

Ali Öz’ün özellikle vurguladığı bir konu da fotoğrafçılığın bugün geldiği hal. “Dünyanın ünlü fotoğrafçıları bile fotoğraf çekmeyi bıraktılar. Popülizm... Atölyecilik yaparak binlerce dolar parayı götürüyorlar. Üç günde ne öğrenir bir insan? Ticari faaliyete dönüştü... Ben konuşmayı sevmeyen bir insandım, fotoğraf can simidim oldu” diyor Ali Öz.

Söyleşinin sonunu veciz bir sözle getiriyor; “Benim 40 yıldır kullandığım silahım fotoğraf makinem. Bu silah öldürmüyor. Ama yaşamı savunmak için etkili bir silah.”

‘Yanlış anlayış’

Kendisinin çalışmalarından sonra fotoğrafçıların oraya çok yüklendiğine değinen Ali Öz, “Yanlış yapıyorlar, yanlış bir fotoğraf anlayışı var günümüzde. Fotoğrafını çektiklerimiz mal, onlar da oradan payını alıp kayboluyorlar gibi davranıyorlar. Karşısındakinin de bir insan olduğunu, hikâyesi olduğunu unutuyorlar. Ben orada çalışırken eve gelip kafamı yastığa koyduğumda ağladığım zamanlar olmuştur” diye konuşuyor. Usta, 50 yıl sonra Tarlabaşı yok olduğunda sosyolojik kaynaklara bir belge bıraktığını dile getiriyor ve “Bu anlamda huzurluyum” diyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler