Fareler ve insanlar...

1937’de yayımlandığından bu yana en çok okunan romanlar arasında yer alan Fareler ve İnsanlar”dan söz edeceğimi zannetmeyin. Ama ABD’li Nobelli yazar John Steinbeck’in, çiftlik işçisi iki arkadaşın serüvenini anlatan bu büyük edebiyat eserini okumayan varsa tavsiye ederim. Bugün konumuz, İsveç’teki farelerle insanların ölümle yüz yüze kaldığı anlar.

Yayınlanma: 21.06.2020 - 06:00
Fareler ve insanlar...
Abone Ol google-news

Daha açık söylemek gerekirse, kapan tuzağına düşecek farelerin son anlarını nasıl geçirmeleri gerektiği yolundaki AB yasaları kapsamında düzenlenmiş kurallar ile insanların korona günlerinde yaşlı bakımevlerinde duyarsızca ölüme uğurlanmaları. Dagens Nyheter gazetesi, korona salgınında kötü bir sınav veren İsveç sağlık sisteminde yaşanan skandal niteliğindeki aksaklıkları, mağdur bireylerin deneyimlerine dayanarak dizi halinde yayımladı.

Doktorlara göre, müdahale edilmesi halinde, yaşlı bakımevlerinde ölen binlerce yaşlının belki üçte ikisi bugün hayatta olacaktı. Farelerin acı çekmeden ölmeleri konusunda gösterilen hassasiyet, kriz ortamında ne yazık ki insanlar için gösterilemedi.

FARE KAPANINDA AB STANDARDI

Avrupa’da büyük şehirlerin fare cenneti olduğunu bilmeyen yoktur. Yiyecek bulmakta sıkıntı çekmediklerinden, kovuklarda, dehlizlerde, ordular halinde yaşarlar. Bugüne kadar hiçbir ülke bunları yok etmeyi başaramadı. Şehirler işgal altında diye villaları mekân tutmalarına da kimse izin verecek değil tabii ki. Mesken sahiplerinin, fare istilasına karşı tek korunma aracı, zehir yasak olduğundan kapan. Kapan deyip geçmeyin, yasalara uygun standartlarda üretilmiş olması gerekiyor. Tatil için Türkiye’ye gitmişken pazardan iki tel kapan alıp kemirgen düşmanların canına okuyayım demek imkânsız. İsveç, bu konuda AB kurallarını harfiyen uygulayan bir ülke. Piyasadaki kapanlar özellikleri bakımından üç çeşit:

Hemen öldüren, öldürmeyip kıstıran ve elektroşok veren kapanlar. Elektroşok veren kapanları sanitasyon firmaları kullanmakta. Haaa, bir de fare yakalandığında, ev sahibine elektronik mesaj gönderen kapanlar var. Seç seç al misali. Ama o kadar kolay değil. Savaşı AB kurallarına göre yürütmek zorunlu. Öldürmeyen kapan kullanıp yaratığı doğaya salmak istiyorsanız yasalar karşınıza dikiliyor. Çünkü yasaya göre avlanan hayvanın avlandığı yerde tutulması gerekiyor. Dahası, 2018 yılındaki resmi yönergeye göre, öldürmeyen kapan kullananların beş saatte bir kapanı kontrol etmeleri gerekiyor.

Çünkü fare stresten dolayı mide kanaması geçirebilirmiş. Bunca yıldır bu ülkede yaşıyorum, medeniyetin ulaştığı bu noktanın çok uzağında bulunmaktan utanıyorum. Fareler konusunda gösterilen hassasiyet yüreğimi parçaladı. İnsanların nasıl kurban edildiğine kafayı taktığımdan fareleri hiç düşünememişim. İtiraf edeyim, düşünmeye de niyetim yok. Zaten sokakta sıkça rastladığım adamın boynundaki yılan nasıl itlaf edilebilir diye de kafa yormaktaydım. Sonunda sadece yılanı itlaf etmek mümkün değilse sahibinin de kaderine razı olması gerektiğine de kendimi ikna ettim. Kısacası medeniyetin, insanı birçok konuda ıskalayan ama vahşi hayvanlara olanca hassasiyeti gösteren anlayışına ayak uyduramıyorum.

Hele yardıma muhtaç yaşlı insanların, göz göre göre ölüme gönderildiği korona günlerindeki tanıklıklardan sonra.

ÇOCUKLARI KURTARDI

Çünkü fareler için yapılan düzenlemeler, yılanların evde iyi bakılıp bakılmadığı konusunda gösterilen titizlik, yaşlı bakımevleri için de geçerli olsaydı bugün çok sayıda yaşlı hayatta olacaktı. Örnekler de bu tezi doğruluyor. Örneğin, 81 yaşındaki Gösta Andersson, virüs bulaşması yüzünden hasta olup kötüleşti.

Çocukları hastaneye yatırmak istedi ancak kabul edilmedi. Çünkü sosyal hizmetler genel müdürlüğünün genelgesine göre, kronik rahatsızlığı olanlarla, solunum cihazına bağlanmayı bünyeleri kaldıramayacaklar, tedavide öncelik hakkına sahip değildi. Bu yüzden çok sayıda yaşlı, evinde ya da bakımevinde öldü. Gösta Andersson da ölüme terk edildi ama bünyesi sağlam olsa gerek, solunum zorluğuna rağmen direndi.

Dagens Nyheter gazetesine göre, çocukları büyük bir mücadele vererek sonunda babalarını hastaneye yatırmayı başardı. Uzun süre hastanede kalan Andersson, altı gün de entübe olarak tedavi gördü. Bugün ayakta, 32 defa katılmış olduğu bisiklet yarışının 33’üncüsüne katılmaya hazırlanıyor. 78 yaşındaki Claes Hildebrand, altı yıldır bir bakımevinde kalmaktaydı. Virüs nedeniyle o da kötüleşti.

Bakımevine ziyaretçi kabul edilmediğinden doktor oğlu babası hakkında telefonla bilgi alıyordu. Babasının solunum zorluğu çekmeye başladığını öğrenince yönetimden oksijen vermeleri için ricada bulundu. Bakımevi yönetimi isteği kabul etmedi. Genelge uyarınca babasının acı çekmemesi için morfin verildiğini bildirdiler. Doktor oğul, tanıdığı meslektaşlarının yardımıyla babasının, bir hastanenin geriatri bölümüne nakledilmesini sağladı. Hastanede oksijen verilen Hildebrand, Covid-19’u yenerek ayağa kalktı. Çocukları sistemi zorlayarak babalarını kurtardılar, binlerce yaşlı ise solunum yetersizliği yüzünden öldü. Fare kapanı, hıyar boyu ve biçimi, çileğin iriliği gibi konularda katı kurallar koyan AB, sağlık hizmetlerinde özelleştirme ve rekabet yolunu açmıştı. Sonuç ortada.

Uluslararası ve uluslarüstü örgütlenmelerle, dünyayı ahtapot gibi saran yeni liberalizm canavarından kurtulmak için herkesin aklını başına toplayıp doğru mevzide yer alması gerekiyor.

[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon