Ezilenin yanında duran bir eğlencelik, böylece sıkmadan seyrettirebiliyor

Filmin adı “Yırtıcı Kuşlar” değil, “Yırtıcı Kızlar” olmalıydı! Film, 7 Şubat’ta değil, 8 Mart’ta oynamalıydı, çünkü ne zamandır bu kadar gerçek bir KADIN filmi izlememiştim!

Ezilenin yanında duran bir eğlencelik, böylece sıkmadan seyrettirebiliyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.02.2020 - 02:00

Hadi canım sen de demeyin. Kadın filmi, ille de ağlak olmak, ille de tak tak kafamıza kakmak, sıkıntıdan baymak zorunda değil seyirciyi. Ayrıca asıl gençlere hitap etmek gerekiyor ki onlar hiç gelemiyor sıkıntıya. Bu filmde hiç sıkılmıyorsunuz, tam bir kargaşa, karmaşa! Bir renk cümbüşü, aksiyon her an, her sahnede, nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz, adeta bir gençlik müzikleri konseri. O kadar çok şarkı dinlemişiz ki, o kargaşa içinde kayıp gitmiş, jenerikte aktıça şaşıyorum, üstelik ne şarkılar, ayrıca dinlemek istiyorum. Şimdi ciddileşelim. Tabii ki bilerek ve isteyerek yapılmış bir kadın filmi. En önemlisi filmin yönetmeni kadın: Cathy Yan. Başta Harley Quinn (Margot Robbie) filmin 5 ana karakteri de kadın. Hepsi antikahraman, ama kahraman. Çünkü hepsinin geçmişi, kapkaranlık, öyle travmalar, öyle hikâyeleri var ki, sonunda birer intikam meleği olmuşlar: biri almış eline oku atıyor; biri polis olmuş, sıkıyor; biri beyzbol sopasıyla perende atıyor; biri herkesten çalıyor; biri sesiyle damar çatlatıyor! Vallahi inanılmaz karakterler. Bu beş antikahraman, önce birbirine düşman. Sonra düşmanlarına karşı birleşip ortalığı hallaç pamuğu gibi atıyor. Filmi kadınlar yazmış Christina Hodson, kadınlar çekmiş Cathy Yan, kadınlar halletmiş her işi. Margot Robbie, filmin aynı zamanda yapımcısı. 97 milyon US Dolar harcamışlar; Oh! Harley Queen tabii filmin ana kahramanı, tam bir Badgirl!! Ramize (Ramize Erer, Kötü Kız!) bu senin kahramanın. Saç baş, evlere şenlik. Bembeyaz tenli sarışın kız, renk renk dövmeli hale gelebilmek için saatlerce makyajcının elinde kalıyormuş. Margot Robbie, günümüz gençlerine göre bir yıldız. Avustralyalı, güzel bir sarışın. Ama bizimkiler gibi sarışınım, güzelim, göz süzerim, bacağımı azıcık açar, her role giderim, kafasında değil. Üç yaşında sirkte çalışmış. Yıllarca boks, judo, vb. dersler almış. Şahane fiziğinin yanında müthiş bir sporcu. Uçuyor, koşuyor, atlıyor, zıplıyor, tekme, yumruk, ne istersen var. Yetmiyor kadına, rolüne hazırlanmak için, ki bu ve öncekiler bir çizgi film kahramanı, Harley Queen’in bütün videolarını, sesini izliyor, ezberliyor. Ve iyi bir Harley Queen oluyor, bütün gençler ona, o deli kıza âşık. Aslında kızın canlandırdığı karakter psikolog. Akıl hastanesinde çalışırken terapi yaptığı hastasına âşık olup kaçmasına yardım ediyor. Uzun bir birliktelik ve sonra ayrılıyorlar, o da biraz ondan deliriyor! Filmimiz tam da burada başlıyor. Bir tür devam filmi, ilk filminde hakkı yenen Harley Queen’in muhteşem dönüşü! Kötü adamlar... Tabii ki kötü adamlar var. Allahım ne çok kan akıyor, ne çok figüran yere düşüyor, ne yaratıcı adam öldürmeler, ama neyse ki hep kötüler ölüyor. Zaten o kadar çok ölüyorlar ki bir süre sonra gerçeklik duygunuzu yitirip umursamıyorsunuz. İşte bütün psikologların aman dediği yer tam da burası. Gençler bütün o çizgi filmlerde, internet üzerinden oynadıkları oyunlarda o kadar çok ölümle burun buruna ki, gerçek ölümü kanıksıyor, oyun gibi geliyor her şey ve günlük dramlara boş veriyor! Burada da kötü adam çok kötü. Canını sıkan herkesi öldürüyor. Zaten her şey kötü. Polis de kötü. Mafya kötü, para kötü. En güvendiğin adam bile anında satıyor seni, çünkü ayakta kalmak için kötü olmak zorundalar, ABD kötü! Yedikleri içtikleri bile kötü. En sağlıksız, en boktan şeyler! Kızlar iyi! Ama kızlar şahane. Siyah kanarya, Dinah Lance (Jurnee smollett-Bell) bir afet. Polis Rosie Perez (Renee Montoya) ve Asyalı çocuk Ella Jay Basco (Cassandra Cain) dışında hepsi afet zaten, polisi mahsus öyle seçmişler herhalde. Keşke gülme emojisi koyabilsem buraya. Geç zuhur eden oklu taze de Mary Elizabeth Winstead (Helena Bertinelli/ The Huntress) müthiş. Ok ve yayı da ortaçağdan kalma: Arbalet! Ve final sahnesi, bizim seyircinin bayrak çıkan sahnede coşup bağırması gibi, neredeyse bütün kadınları ayaklandırıp bağırtacak cinsten! Yaşasın kadınların zaferi, topunuz birden gelin, beş yüz kişi de gelseniz hallederiz vaziyeti, üstelik gece sisler içindeki Lunapark’ta, Korku Tüneli’nde! Filmi niye mi çok beğendim? Herkes işini çok ciddiye almış. Aksiyon sahneleri bir modern bale gibi, tek tek koreografi düzeninde, dövüş değil, dans adeta. Aktrisler işini çok ciddiye almış, başta Margot Robbie, sadece rol yapmıyor, spor gösterisi adeta. Sanat yönetmeni, nasıl çıldırabilirim biçiminde bir yeni gençlik sergisi yapmış, kıyafetler kitch ama eğlenceli. Ah sırtlanı unutuyordum, o kadar çok sembol, gönderme, mesaj var ki! Tabii özellikle çok az anlatıyorum ki izleme zevkinize turp sıkmayayım. Film bir süper prodüksiyon, müziğiyle, kurgusuyla, oyuncularıyla, kadın ve siyahiler üzerinden göndermelerle, ezilenin yanında durmasıyla, bir eğlencelikten çok daha fazlası, üstelik de eğlendirerek büyük kitleye hele hele gençlere hitap edebiliyor, daha ne olsun?

FİLMİN KÜNYESİ

Yönetmen: Cathy Yan Oyuncular: Margort Robbie (Harley Quinn) Rosie Perez (Renee Montoya) Mary Elizabeth Winstead (Helena Bertinelli/ The Huntress) Jurnee smollett-Bell (Dinah Lance/ Black Canary) Ella Jay Basco (Cassandra Cain) Ewan McGregor (Roman Sionis) Kara Maske 



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon