Eşsiz Kahraman Atatürk Hatay Sana Minnettardır

Başkumandanlık Meydan Savaşı’yla Kurtuluş Savaşı kazanılıp İzmir, Marmara ve Trakya temizlendikten sonra, 15 Mart 1923 günü Gazi Mustafa Kemal Paşa Adana’ya gitti.

Eşsiz Kahraman Atatürk Hatay Sana Minnettardır
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.07.2019 - 20:34

O günün en önemli olayı, İskenderun Sancağı’ndan gelen, siyahlara bürünmüş 4 genç hanımın etkinliğiydi. Antakya ile İskenderun’un iki levhasını taşıyorlardı. Mustafa Kemal Paşa’ya yaklaştılar. İçlerinden Şenköylü Ayşe Fitnat Hanım Gazi’ye yönelik çok duygulu bir konuşma yaptı.
Mustafa Kemal Paşa’nın Hatay halkına, dolayısıyla dost veya düşman bütün halklara yanıtı çok netti :
“Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz!”*
“Antakya ve İskenderun Yurdu Cemiyeti” bu buluşmanın ardından Adana’da kuruldu. Başkan, daha sonra Hatay Devleti’nin tek ve kısa süreli cumhurbaşkanı olacak Tayfur Sökmen’di.
O yıl olaylar hızlanacak ve Ortadoğu coğrafyası yeni değişiklerle biçimlenecekti.
Savaşı sonlandıran Lozan Antlaşması ve onu izleyen üç ayın sonunda 28 Ekim 1923 gecesi çok önemli bir karar verildi ve uygulandı. Yarın Cumhuriyet ilan ediliyordu.
***
Fransa’nın 5 Aralık 1924 tarihli kararnamesiyle işgali altındaki topraklarda bir Suriye Arap devleti kurmasının hemen bir ay sonrasında, Ocak 1925’te Halep ve Şam devletlerini birleştirdiği haberi geldi. Bağımsız İskenderun Sancağı, Şam hükümetine bağlandı, sus payı olarak özerkliği biraz daha genişletildi. Fransızca, Arapça ve Türkçe resmi diller sayıldı.
Hatay halkı haklı olarak sabırsızlanıyordu. Türkiye’de Cumhuriyetle gelen yaşam değişimini yakından izliyor, resmi bayramları kutluyor, anavatandan gönderilen ders kitapları, Atatürk’ün ve diğer Türk yöneticilerin resimleri yırtıldıktan sonra verilse de eğitim sürüyordu.



YIRTILAN KİTAP SAYFASI
Yine de ayrılık uzadıkça sinirler gerilmekteydi. Ders kitaplarının birinde yırtılması unutulmuş bir resmin bulunduğu sayfayı gören bir Arap öğretmen, sayfayı çok kişinin önünde yırtıp atınca, Türkler olayı büyüttüler. Antakya’da bazı terziler sabaha kadar üstünde Mustafa Kemal Paşa’nın resimleri bulunan rozetler yaptılar. Çocuklar okullarına bu rozetle gidip gelmeye başladılar.
Gerilimler artmaya, yeni çeteler kurulmaya başladı. Ankara yoksa unutmuş muydu kırk asırlık Türk yurdunu?
Anavatana katılma şansının sürüncemede kaldığına inanan Hatay halkından çok kişi yakın illere göç etme kararındaydılar. Türkiye’de ise böylesi bir durumda ileride, nüfus yönünden büyük bir sorun doğacağı kaygısı vardı. O nedenle bu göçlere izin verilmedi. Hatta, anavatanda karşılanacak ihtiyaçları için seyahat etmek isteyenlere bile Halep’teki Türk Konsolosluğu Türkiye’ye girişte zorluklar çıkarıyordu. Yeni derneklerle, partilerle, gazete ve dergilerle, eğitimle, tüm devrimleri savunmakla geçen on yıllık sürede Hataylı, anavatanının bitişiğinde, resmi belgelerle, kontrollerle oraya ulaşmayı kabullenerek, öte yandan yerleşkelerinde kalmaları emrine uyarak, anavatanla paralel sosyal yaşamı sürdürdü.
Bu sırada, ötelerde, Avrupa’nın ortasında Nazi Almanyası’nın müthiş savaş gücüyle desteklenen toprak istekleri, o güne kadar yaşanmış en yaygın öldürümleri bile unutturacak büyüklükte bir savaş felaketini hazırlıyordu.
Topun ağzındaki ilk ülke; Büyük Savaş sırasında Alman topraklarından önemli ve zengin lokmalar koparmış olan Fransa’ydı.
Türkiye’de ise Atatürk için mutlaka çözümlenmesi gereken iki büyük sorun vardı. Dünya koşulları şimdilik, bu sorunların göreceli de olsa çözümlerini kolaylaştıracak biçimde gelişiyordu.
Birinci sorun, İstanbul ve Çanakkale boğazlarına konulan ve Cumhuriyetin haklarını sınırlandıran hükümlerin değiştirilmesiydi. Boğazlar üstündeki hâkimiyetin Türkiye Cumhuriyeti’ne iadesiydi.

HATAY BORCU
Hatay’ın Türkiye’ye katılması ise, kendini kişisel sorumlu saydığı, çok önemsediği borcuydu.
1936 yılında Montrö Antlaşması’yla Boğazlar sorunu büyük ölçüde çözümlendi. Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkimiyeti perçinlendi.
Aynı yıl, Almanya ile başı dertte olan Fransa, Ortadoğu’daki savaş güçlerini vatan topraklarında toplamak zorunda kaldığı için mandaterliğini yaptığı Suriye’yi bağımsız devlete dönüştürme hazırlıklarını sürdürüyordu.
Zaman, Hatay için Türkiye’nin çıkarına işliyordu. Sorunlar şimdi de çözümün başlangıcı olacaktı. Fransa’nın hesabı, Suriye’ye özgürlük vermek, bu sırada Hatay’ı müstakil sancak olarak bu devlete bağlamaktı.
Konu, dünya milletler topluluğunun ilk birleşik örgütü olan Cemiyet-i Akvam’a (Kavimler Cemiyeti) götürüldü.
O sırada Atatürk, 1936 yılı Büyük Millet Meclisi açılışında okuduğu nutukta şu kararlı sözleri söylüyordu :
“Bu sırada milletimizi gece gündüz meşgul eden mesele, hakiki sahibi öz Türk olan Antakya, İskenderun ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde ciddiyet ve kat’iyetle durmaya mecburuz.”

GÖVDE GÖSTERİSİ
Hatay’ın durumunu bir kez daha belirlemek ister ve yanına büyükelçiler ve dış ülke temsilcilerini alarak, kalabalık bir heyetle Adana’da bir gövde gösterisi düzenletir.
O dönem gazetelerinin yazdığına göre, toplanan 50 bin Adanalı, Hatay’ı kurtarmak için ölene kadar dövüşmeye ant içer…
Türkiye’de ve Suriye’de hareketlenmeler günden güne yükselir. 27 Ocak 1937’de Cemiyet-i Akvam’da oturuma başkanlık eden İsveç delegesi Santier’in raporu kabul edilir:
5 ülke (Türkiye, Fransa, İngiltere, Belçika ve Hollanda, temsilcilerinden) oluşan heyetin önerdiği çözüm, Hatay Statüsü ve Anayasasına göre: Kurulacak bağımsız sancak içişlerinde tüm özgür olacaktır. Dışişleri Suriye tarafından yürütülecek, gümrük ve para işleri Suriye ile ortak yönetilecek, statünün ve anayasa’ya uygunluğun kontrolü Cemiyet-i Akvam tarafından atanacak ve bağımsız sancakta oturacak bir Fransız görevli tarafından yürütülecektir.
Meclisi oluşturacak temsilcilerin seçimleri için Türkiye Cumhuriyeti önemli bir karar alır: Hatay doğumlu olup Türkiye’de yaşamakta olanlar, kafileler halinde veya birer birer Hatay’a sevk edilirler. Tabii, karşı taraf da benzer biçimde davranır. Yeni Suriye Devleti boyuna seçmen taşır.
Haksızlık! Adaletsizlik… Çok olay çıkar, kavgalar, cana, mala kastetmeler; tam bir kargaşa ve düşmanlık dönemi.

ATATÜRK MERSİN’DE
12 Mayıs 1938’de çok hasta olan Atatürk, hiç kimseye haber vermeden Eskişehir’den hareket edip trenle Mersin’e gider. Bütün görevlilere sıkı tembih çekilir: Nereye gittiği hükümet dahil kimseye söylenmeyecektir.
Ciddi bir telaş sarar başkenti. Hastalığı son aşamasındadır ve belli ki o haliyle harekete geçtiğine göre, hükümete yavaş hareket ettiği kanısıyla kızgındır.
İzi bulunur. Mersin’dedir. Orada, çok büyük bir askeri tören düzenlenir. Savaş borazanlarının bütün dünyada çalındığı bir sırada Hatay’ın hemen yanından ciddi bir tehdit!
Amaç, uzadıkça çıkmaza giren milletvekilleri seçimlerinin yapılıp, Hatay Devleti Meclisi’nin açılmasıdır. O, kendini sorumlu saydığı Hatay Türklerinin sulh-u salâha kavuşması için bu tehdidi gerekli görmüştür. Olay çıkaranlara ve pasif direnişte bulunanlara gözdağı vermek amacı hedefe ulaşmıştır.
O kadar etkili olur ki bu gözdağı, Hatay’ın çok çeşitli ırklardan oluşan halkı, Cemiyet-i Akvam tarafından kendileri için saptanan kontenjan sayısınca aday adı belirler, seçim sorumlularına, oylama yapılmaksızın bu kişilerin kendi temsilcileri olduğunu kabullendiklerini bildirirler. Bu öneri kabul görür.
Böylece, Hatay devletinin 40 vekilden oluşan meclisi çalışmaya başlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nde Antalya milletvekili, Hatay’da Cumhurbaşkanı kimliğiyle hizmet veren Tayfur Sökmen’in bu unvanları Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin özel bir kararıyla gerçekleştirilmiştir.
2 Haziran 1938’de, Hatay Devleti’nin idare merkezi olan Antakya’da Sancak Umum Valisi kimliğiyle, Doktor Abdurrahman Melek yerel hükümet yönetiminin başına getirilir. Doktor, 5 Haziran 1938’de görevine başlar.
Fransa, Almanya’nın Avusturya’yı yutmasının ardından, artık bütünüyle Ortadoğu’daki sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmiştir. Oradaki en güçlü devlet olan Türkiye ile dost olmasının yararını anlar. Bu topraklardan kesin olarak vazgeçerken Türkiye’yi yanında ve müttefik görmek ister… Mustafa Kemal ve Türk hükümeti bu fırsatı değerlendirecek, 4 Temmuz 1938’de iki ülke anlaşmayı parafe edeceklerdir. Bu çerçevede Hatay Devleti’ne silahlı güç olarak katılacak kuvvetler Türk ordusu mensuplarından oluşacaktır.

TÜRK ORDUSU HATAY’DA
Bu sırada, sınırda bekleyen Türk ordusu iki koldan Hatay’a girecektir.
Takvimler 5 Temmuz’u gösterir. O sabah saat tam 5’te, birinci kol Payas’tan, ikinci ve daha büyük kol ise Hassa’dan Hatay Devleti sınırlarından girer.
Birinci kol Binbaşı Süleyman Dinçkol kumandasında, saat 11.45’te İskenderun’dadır. Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki ikinci kol ise 7 Temmuz günü Antakya’ya girer.

KADINLARIN SAÇLARI
Halkın gösterdiği sevinç inanılmaz derecede güçlü ve coşkuludur. Hatay’ın temmuz sıcağında tam teçhizatla üç gündür yürüyen yorgun asker Antakya’yı baştan başa geçer. Kışlaya vardıklarında hiç beklemedikleri bir engelle karşılaşırlar:
Antakyalı kadınlarla …
Antakyalı kadınlar askeri göğüslerler, “Giremezsiniz!”
Komutan şaşırır. Bir kadın öne çıkar:
“Ahdımız vardı: Bir gün o istilacılardan kurtulduğumuzda, asker ocağını saçlarımızla temizleyecektik.”
Kadınlar örtülerini atıp öne eğilerek saçlarını keser…
Kışla öyle temizlenir.
***
Atatürk hasta yatağında müjdeyi alır. Kişisel sorumluluğunun bütün düğümlerini sağlığında çözmüş bir muzaffer komutan, Türk Hatay’ın adını koyan ve kurtaran büyük devlet adamıdır o.
***
Bu yazı aslında bitti. Ama bir Hatay Devleti kuruldu ve sonra 63. il olarak 21 yıl ayrı kaldığı Türkiye’ye kavuştu. 2 Eylül 1938 – 23 Temmuz 1939 tarihleri arasında var oldu. Hatay Devleti diye tanıttığımız oluşum, bu toprakların vatandan ayrı kaldığı yılların, onurlu bir sonla kaynağına eklemlendiği zaman parçasından ibarettir.
*Bu anı, Sancak Umum Valisi Dr. Abdurrahman Melek’in “Hatay Nasıl Kurtuldu” adlı kitabından alınmıştır.

Atatürk’ün 1938’deki Mersin gezisi Cumhuriyet’in 1. sayfasında bu fotoğraflarla haberleştirilmişti.

5 Temmuz 1938 günü Türk ordusu iki koldan Hatay’a girdi.  O sabah saat tam 05.00’de, birinci kol Payas’tan, ikinci ve daha büyük kol ise Hassa’dan Hatay Devleti sınırlarından geçti. Birinci kol Binbaşı Süleyman Dinçkol kumandasında, saat 11.45’te İskenderun’dadır. Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki ikinci kol ise 7 Temmuz günü Antakya’ya girer. Gazetemiz Cumhuriyet, 6 Temmuz 1938 günü  Türk ordusunun Hatay’a girişini manşetten duyurmuştu. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler