Erkan Can ve Güven Kıraç'la pazar sohbeti: Kendini araklayacaksın!

Erkan Can ve Güven Kıraç, sohbetin, kahkahanın ve neşenin zirve yaptığı gezi programları hazırlıyor. Çekimlere şu sıralar ara verdiler. Pandemi nedeniyle sınırlar kapatılmadan hemen önce Avrupa’dan dönmüşlerdi. Karantina sürerken, yani bu yaz karavanla Ege kıyılarını gezdiler. İlki, “Erkan Can ve Güven Kıraç ile”, karavan maceraları ise “Erkan Can ve Güven Kıraç Karavanda” adıyla beIN CONNECT’te yayında. Birlikte rol aldıkları dizi Tövbeler Olsun,sürüyor. Vedat Atasoy’un yönettiği “Bize Gezmek Olsun” adlı Küba belgeselleri ise BluTV’de...

Yayınlanma: 19.12.2020 - 19:02
Abone Ol google-news

Erkan Can ve Güven Kıraç, 30 yıllık dost. Pek çok projede birlikte çalıştılar, çok gezdiler şimdi de bir gezi programı hazırlıyorlar. Evde kalmaya mecbur olduğumuz bugünlerde dileyen programın tüm bölümlerini beIN CONNECT'te izleyebilir. İki usta ismin muhabbeti acayip bir lezzet katmış işe, benim en çok sevdiğim de o oldu. Can ve Kıraç'la bu vesileyle buluştuk, korona günlerinde insanlığın hallerinden de dem vurduk. Güldük, eğlendik… Sohbetimizden kalanlar aşağıda...

Erkan Can: Çanakkale’den girin Kaş'a kadar gidin baba, Anadolu'da her yer güzel. Bir Kapadokya başka bir yerde yok. Antik çağ burada, Yunan medeniyeti burada, Roma burada...

Güven Kıraç: Antik Yunan felsefesinde anlatılan her yer Anadolu’da... Zeus’un İda Dağı mesela... Bu toprakların öyküleri anlatılmakla bitmez.

Fotoğraflar: Vedat Arık

Programların ortaya çıkışı nasıl oldu? Kimin fikriydi?

Erkan Can: Vedat Atasoy’la ilk Machael’i yapmıştık... Güven’de orada başka bir lokasyonu yapmıştı, Uğur Polat vardı, Şevval Sam, Mehmet Arslantuğ... 9 kişi 9 bölgeyi anlattık. Orada Vedat’a demiştim “Oğlum bir gün Küba’ya gidelim.” Merak ediyorum. “Olur abi” demişti, aradan birkaç sene geçti bir gün aradı,“Küba’yı yapabilir miyiz” diye. İşimiz yoktu, vaktimiz de vardı gittik Küba’yı yaptık. Sonra bu program hasıl oldu Avrupa gezisi. Sicilya’dan başladık, bütün Avrupa’yı neredeyse dolaştık.

Güven Kıraç: Küba’ya da beraber gittik.

Erkan Can: Doğru ya lan, ben onu atladım, pardon. Küba’yla başladı. Küba’da bu programın detaylarına karar vermiştik. Avrupa’yı gezerken pandemi patladı, biz İtalya’dan zor yırttık.

Güven Kıraç: Son dakikada! İki günle. İtalya pandemi dolayısıyla kapılarını kapatmadan önce biz Floransa’yı çektik, Bolonya’ya geçtik. Bolonya virüsün en çok olduğu bölgeydi Mart başında. İki gün sonra gelmeye kalksak orada kalmıştık.

Erkan Can: Kim bilir neler olurdu?

İşin psikolojik boyutu da var virüs kapmasanız bile...

Erkan Can: En büyük sıkıntı o zaten. Tribe girmek...

Siz bu süreçte tribe girdiniz mi hiç?

Erkan Can: İlk eve kapanınca tribe bir girdik, bir cendereye girdik. Sonra baktık ki olmuyor, hemen telefonlar çalıştı. “Biz bir şekilde çalışalım abi” dedik ve Karavanda programı ortaya çıktı.

Güven Kıraç: Her şerde bir hayır var derler ya... Durumu kendi lehimize çevirmeye çalıştık. Madem dünyayı gezemiyoruz, kendi ülkemizi gezelim dedik. Kafamızda hep bir karavan fikri vardı. Özellikle Erkan abinin... İzcilikten geldiği için, kamp yapmayı seviyor...

Erkan Can: Hareket hali iyidir.

Güven Kıraç: Hemen Karavanda programını nasıl yapacağımızı tartışmaya başladık.

Erkan Can: Zoom toplantıları falan yaptık...

Karavanı nasıl seçtiniz?

Güven Kıraç: Önce karavan bulamadık. Herkes karavana hücum etmişti... Hâlâ öyle. Herkes kişisel önlemlerinin üst safhada olacağı tatillerin peşine düştü. Anadolu'da toprak satın alan çok, kendini köye atma isteği arttı. Biz sponsorumuz bir şirket vesilesiyle karavanı bulup yola çıktık. Şimdi karavan üreten bir firma bize bir karavan verdi, artık kendi karavanımız var. Yeni karavanımızla ilk seyahatimizde Safranbolu’ya gittik.

KARAVANDA YATMAK YOK ÇALIŞMAK VAR

Nasılmış karavan hayatı peki?

Güven Kıraç: Özgürlük aslında. Zorlukları da var tabii. Yatıp kalkıp, çekip gittiğiniz otel gibi bir yer değil tabii ki.

Erkan Can: Karavanda her işini kendin yapıyorsun. Bu seçim meselesi. Tekne gibi. Seviyorsan olumsuzluklarına katlanacaksın, halledeceksin. Bir yaşam biçimi bulacaksın kendine.

Güven Kıraç: Yatmak yok çalışmak var. Bağlanmasını bileceksin, park etmesini bileceksin, tenteyi açmayı öğreneceksin... Mesai istiyor. Hikâye bundan ibaret.

Erkan Can: Aslında bu işler de keyifli. Eğer öflersen püflersen, moralini bozarsan o işi hiç yapma.

Biraz maceracı ruh istiyor sanki...

Güven Kıraç: Biraz ister...

Erkan Can: Aynen öyle...

BİZİMKİ WOLKSHOW

Başınıza gelen en absürt şey?

Güven Kıraç: Yok bir şey gelmedi. Duşu kırdık! (Gülüyor)

Erkan Can: Çadırı kuramadık. (Gülüyor) Dünyanın en kolay kurulan çadırını biz beş altı kişi kuramadık. Bunu da çektik.

Güven Kıraç: Her şeyi seyircinin gözü önünde yapıyoruz. Tekrar kamerayı çalıştırıp, “Biraz önce bir anons yaptık ama o eksik bilgiymiş, doğruyu buymuş” diye de söylüyoruz. Kuramadığımız çadırı da gösteriyoruz. Herkes gezi programı ama ben bizimkine ‘walkshow’ diyorum. Gittiğimiz lokasyonları dört başı mamur anlatacağız diye de kendimizi sıkmıyoruz. Zaten onu anlatan da var çok da bilgi var. Biz sohbet programı yapıyoruz, tabii bilgi de veriyoruz çok didaktik olmadan, şakalarla, yürüyerek, bir yerlere giderken anlatıyoruz.

Erkan Can: Kendi meşrebimizce...

Zaten en keyiflisi sizin sohbetinizi izlemek... Peki erkenci misiniz gececi mi?

Güven Kıraç: İkimiz de aynıyız, işimiz olmazsa uyuruz işimiz varsa tık kaçta yatarsak yatalım kaçta nerede olunması gerekiyorsa o dakika oluruz.

Erkan Can: Biz sınırlarımızı biliyoruz birbirimizin. O sınırlardan girmiyoruz, yandan dolaşıyoruz, arka bahçeden... 

Güven Kıraç: Erkan abi zaten çelebi. Hayatı mütevazılık üzerine kurulu. Bildiğini gözüne sokmadan, bağırmadan çağırmadan aktarır...

SINIR İHLALİ YOK

Erkan Can ve Güven Kıraç, nasıl dosttur?

Erkan Can: Her yerde, yemekte, çekimde zor bir adam değildir. Aslında zordur. Derdini iyi anlatırsan anlarsa hiç zor değildir. Ama dolambaçlı yoldan anlatırsan, anlatamazsan seni kanırtır yani.(Gülüyor) Anlamak için seni sömürür. Çıkartır. Biz birbirimizi bildiğimiz için Güven bana hiç zor gelmiyor. Biz sınırlarımızı biliyoruz birbirimizin. O sınırlardan girmiyoruz, yandan dolaşıyoruz, arka bahçeden... (Gülüyor)

Güven Kıraç: Erkan abi zaten çelebi. Hayatı mütevazılık üzerine kurulu. Bildiğini gözüne sokmadan, bağırmadan çağırmadan aktarır... Uzun süreler bir arada olmak kolay iş değil. O ağabeyliğini biliyor, ben kardeşliğimi... Ne kadar yakın olursak olalım aramızda saygı hep var. Laubaliliği yakınlık zannedersin, halbuki öyle bir şey değildir yakınlık...Ne kadar yakın olursan ol, incecik buzdan bir şey olmak zorunda. Küçük büyük herkesin sağlıklı ilişkisi açısından bu şart.

20 AY ASKERLİK YİNE YAPARIM

Türkiye’de en çok sevdiğiniz yer?

Güven Kıraç: Kuzey Ege’yi, Asos taraflarını severiz ikimiz de.

Erkan Can: Çanakkale’den tut, Sarımsaklı Pilajı’na kadar. Oradan aşağı çok inmem. Oralar bizim memleket sayılır, 35-40 senedir oradayım. Benim bir yanım da Balıkesir. Anamın teyzesi oradan. Gürdal, Erdal Tosun oralı. Asker arkadaşlarım var.

Askerliği de orada mı yaptınız?

Erkan Can: Askerliği Manisa Batı Kışla’da yaptım. 20 ay. Piyade er. Hizmet eri diye geçer... Türkiye’nin her tarafında asker arkadaşım vardır benim.

Güven Kıraç: Karavanda programında asker arkadaşlarıyla da sohbet ediyoruz. Kasap Ender, lastikçi Mustafa...

Tesadüfen mi karşılaştınız yoksa?

Erkan Can: Alo dedik...

Güven Kıraç: Öyle vefalıdır ki, bütün telefonları açar, herkesle irtibatlıdır. Yayındayken de açar konuşur! “Erkan abi şunu kıssana”, “Hayır oğlum kısmam.” (Gülüyorlar)

20 ay askerlik, uzunmuş... Bugün olsa yine yapar mıydınız?

Erkan Can: Aynı kadroyla aynı yerde yine yaparım. Ben askerlikte çok eğlendim. Çok insan tanıdım. Bursa Devlet Tiyatrosu’nda oynuyordum, Köşebaşı oyunu. Oyunu bırakıp gitmiştim. Eğitimciydim, acemiyle yatıp acemiyle kalkıyordum. Askerlik kafaya takarsan bitmez. Geçiyor günler, bak biteli 40 sene oldu! Gürdal da kendisi için “Kayseri hava indirme” diyordu; “Uçakların lastiklerinin havalarını indiriyorum...” (gülüyor)

Güven Kıraç: Rahmetle analım buradan... Bense İzmir’de uçaksavardım, Ankara’da bando mızıkaya geldim, 8 ay....

HER ŞEY GEÇER

Hep böyle pozitif mi bakıyorsunuz hayata?

Güven Kıraç: Eskiden pozitifim demek iyi bir şeydi! Eskiden negatif insanlardan kaçıyorduk, şimdi pozitif insanlardan kaçıyoruz. Yakında komple herkesten kaçacağız!

Erkan Can: Hayata pozitif bakmazsan olmuyor ki. Onu da denedik zamanında, gençken, yaşadık negatif. Negatif seni hep dibe çeker, ayağından tutar. Sağını solunu göremezsin. Pozitif baktığın zaman işler değişiyor.

Güven Kıraç: Enseyi karartmıyoruz.

Erkan Can: Hiç karartmam.

Güven Kıraç: Bir lafı vardır Erkan abinin, çok severim. İzci olduğu için hep izcilik törelerini söyler. Bir gün canım sıkılmış, “Oğlum, izci adam hiçbir zaman enseyi karartmaz, her şartta pozitif kalmaya çalışır” dedi. Bu lafı bana çok ilham olmuştur. Tabii ki zor ama bunu kendine düstur edinirsen, becerebilirsen belki her şeyin üstesinden hakikaten gelirsin. Çünkü her şey geçici. Bir akışın içindeyiz. O bir daha başına gelmez. Mutlaka geçecek, geçmeyen bir şey yok. Ne geçmiyor?

Erkan Can: Geçer... Neyzen “Cennet cehennem bile geçer” diyor.

Erkan Can: Bir hafta, on gün panik olduk ama... Bir şey yapmak lazımdı… Kendimize baktık, sporumuza baktık, geçtik telefonun başına projeler üretmeye başladık, beyin çalışmazsa batarsın, o yüzden bir izci her zaman bir çıkış yolu bulur.

BEYEFENDİ ARGOSUNDA KÜFÜR OLMAZ!

Enseyi karartmamak için ne yapmak lazım peki?

Güven Kıraç: Kendini araklayacaksın.

Erkan Can: Araklayamazsan yandın!

Güven Kıraç: Argoca böyle...

Erkan Can: Oğlum bizim argomuz...

Güven Kıraç: Nişantaşı argosu (Gülüyor)

Erkan Can: Nişantaşı Topağacı argosu. Beyefendi argosu içinde küfür yok.

Nerede oturuyorsunuz?

Erkan Can: Hayatım Kadıköy'de geçer. Paris Mahallesi, Yıldız Bakkal, Yeldeğirmeni, Hasanpaşa, Kalamış, Fenerbahçe. Başka bir yere çıkmam muhitim orası. Kahvenin önünde pastanenin köşesinde oturuyorumdur, yazın Fenerbahçe'ye inerim hemen, köprüyü geçince sağda Muzo'nun çay ocağına. Muzo da 50 senedir orada. Karavanı da Muzo'nun otoparkına çektik. Orası bizim yazıhanemiz gibi oldu. Karavanı da gümüş suyu ile steril ettik.

UNUTMAK İYİ Mİ KÖTÜ MÜ?

Bitecek mi korona? Sanki artık hep böyle yaşayacakmışız geliyor artık bana...

Güven Kıraç: Bir gün bitecek. Şimdi en zor yerinde duruyoruz. Aralık Ocak Şubat…

İnsanları nasıl etkileyecek?

Güven Kıraç: İnsanlar her şeyi unutuyorlar. Unutmak bir yandan da bahşedilmiş bir şey, belki iyi ki unutuyorlar, unutmasan hayatına devam edemezsin...Her şeyi salt siyah- beyaz diye ayıramıyoruz. İyi ki unutuyoruz ama bir yandan da tekrar aynı hatları yapmaya devam ediyoruz. Unutmanın iki tarafı var.

Erkan Can: İnsan...

Güven Kıraç: Gel çık işin içinden… O kadar şey gördük ama açılır açılmaz hurra AVM’lere yığılıyoruz. Hani nerede bilinçlenme? Ne oldu o durma bir işe yaramadı mı? Her bireyin kendi farkındalığı ile ilgili…

Erkan Can: Bir sürü komplo teorisi de var… Yeni bir dünya düzeni yaratılıyor ben buna inanıyorum.

Güven Kıraç: Filozof Zizek bu çağı dijital barbarlık çağı olarak nitelendiriyor. Terim çok özel seçilmiş. Barbarlığı geride bırakmış olmak gerekirken bu tanım beni çok sarstı. Online olma meselesi. Bilen var bilmeyen var, anlamayan var. Anlamıyorsan bitti, sen gittin. Sistem anlayacaksın diyor.

Erkan Can: Seyrettiğimiz o bilimkurgu filmleri boşuna değilmiş… Çip takanlar takmayanlar… Takmazsan bankadan paranı çekemeyeceksin… Ben sanal işlerden anlamıyorum.

Güven Kıraç: Sistem ‘Erkan Can gibiysen yoksun’ diyor. Ben de çok anlamıyorum… Ne kadar kaçabileceğiz… Yakalanıyoruz. Pandemide mecbur kaldık birbirimizle bağlantı kurduk öğrendik. Normal şartlarda ekran başına oturtamazsınız bizi.

Erkan Can: Ben oturup da telefonda da bir şey yazamam yazmam.

WhatsApp'tan mı?

Güven Kıraç: Ses kaydı atıyor oradan...

Erkan Can: Telsizden konuşurum, bitti (gülüyor.) Canlı sesimi duyarlar, duygumu hissederler.

Güven Kıraç: Anlaşıldı merkez! (Gülüyor)

Erkan Can: Vay anasını diyorsun, bunu hiç hesap etmemiştim. Gösteriyor hayat sana, biraz radarın telsizin açık olursa görebiliyorsun aslında…

Güven Kıraç: Biraz kafa yormak lazım, çok istediğin şey belki imtihanın oluyor.

ADALETLİ BİR YER OLSUN DÜNYA

Nasıl bir dünya öngörüyorsunuz?

Erkan Can: İdealimiz, herkesin paylaştığı bir dünya. Aç insanın olmadığı, güzel bir dünya, biz bunu hep düşündük, hâlâ düşünüyorum, ondan vazgeçemem. Hakkın, hukukun adaletin olduğu bir yer olmasını isterim dünyanın.

Güven Kıraç: İnsan odaklı olmak zorundayız. Önümüzdeki günlerde insan odaklı olup olmamayı tartışacak dünya artık. Salgında yaşadıklarımız bunu gösterdi bize. 

Biraz daha uyanık olmak lazım artık değil mi?

Erkan Can: Eğitim güzel olursa insanlar zaten uyanık olur.

Güven Kıraç: Büyük düşünür Cem Yılmaz'ın dediği gibi eğitim şart!

Erkan Can: Eğitim şart abi... (gülüyorlar)

Erkan bey uzaktan biraz sert görünüyorsunuz...

Erkan Can: Bazen tatlı sert yapıyorum canım ama çok değil..

Güven Kıraç: Onun sert dediğine bakmayın, kendini sert zannediyor yumuşacıktır. Birini kıracak bir şey yaparsa pişman olur, çok üzülür. Kendine dar eder hayatı niye öyle tepki verdim diye. Yufkadır...

Erkan Can: Kendimizle uğraşırız, kavga ederiz. Kızılderili der ki “İnsanın içinde iki köpek vardır biri iyi biri kötü. Hangisini daha çok beslersen o büyür.”

DIŞARISI ASLINDA İÇİMİZ

Oldum demek yok yani…

Güven Kıraç: Hep öğrenme, hep çıraklık...

Erkan Can: Vay anasını diyorsun, bunu hiç hesap etmemiştim. Gösteriyor hayat sana, biraz radarın telsizin açık olursa görebiliyorsun aslında…

Güven Kıraç: Biraz kafa yormak lazım, çok istediğin şey belki imtihanın oluyor.

Erkan Can: Ben her gün kavga ediyorum, “oğlum şunu yap, oğlum bunu yap”, “baba bunu yapacağım.”

Güven Kıraç: Dünyadaki savaşlar insanın içindeki savaş bitmediği için var. Dışarısı dediğin senin için aslında. İç barış tesis edilmediği sürece bu savaşlar bitmez.

Erkan Can: Şu an cezalı mesela ekmek vermiyorum. Beyaz pilav vermiyorum. Koyuyorum salatayı önüne.

Güven Kıraç: Yersen yersin yemezsen başka şey yok!

Erkan Can: Yok, bitti!

Ne zamana kadar sürecek diyet?

Erkan Can: Ömür boyu…

Güven Kıraç: Ekmek en hassas noktasıydı...

Erkan Can: Ekmek güzelse dayanamam, temel gıda abi! "Baba hadi ekmek ver" diyor “Yok" diyorum. İleride belki bir parça atarım önüne… (Gülüyor)

Pandemi izin verirse yine yollara düşeceksiniz değil mi?

Erkan Can: Karavanda programına iki bölüm daha çekeceğiz. Sonra başka projelerimiz var. Dağlara çıkacağız. Yeni nesil talk show. Türkiye'nin yedi bölgesinde, gittiğimiz ilin üniversitelerinin dağcılık klübü öğrencileriyle çadır kuracağız. Konuğumuzu ağırlayacağız, helikopterle gelecek konuğumuz, isterse bir gece konaklayacak.

Güven Kıraç: Dünya üzerinde en çok görülmek istenen on yerden biri Küba. Pandemi olmasaydı Güney Amerika çekimimiz de olacaktı içinde Küba olan... Kafamızda çok proje var. Azra Erhatlar’ın yaptığı Mavi Tur var. O klasik rotayı tarihçilerle, edebiyatçılarla, ressamlarla çekmek gibi bir niyetimiz de var...

Erkan Can: Anlatılmayan ne senaryolar ne romanlar var aslında. Biz de insanların kafasında bir çentik açıyorsak ne mutlu bize.

Güven Kıraç: Gezmeye özendirmek de çok güzel. İnsanlar gezsinler hayat o kadar uzun değil gezmek insanı çok farklı yapar. Giden senle dönen sen arasında çok fark olur. Gezi kültürü de aşılamak amacımız biraz da...



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler