Erdoğan tanık olarak dinlensin
Twitter’da DM’den ‘suikast!’ planlarında adı geçen Oran, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’a suikast girişimiyle ilgili olarak twitter’da Fuat Avni hesabından mesajlar yazan kişiyle DM’den (direkt mesaj) yazıştığı öne sürülen CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, hukuk savaşı başlattı. Oran, Tayyip Erdoğan’ın suikast savlarıyla ilgili sözleri üzerine “Böyle bir iddiası varsa başsavcının Erdoğan’ı mutlaka tanık olarak dinlemesi lazım. Aksi takdirde bir kamu görevlisi bilip de yetkili mercilere vermiyorsa suçtur” dedi. Oran, cemaate yakın olduğu eleştirilerine “Geçmişte siyasi iktadar ‘cemaat’ denen çeteyle işbirliği içindeydi. 17 Aralık’a kadar bu ikili yapı bir anlamda demokrasiye darbe girişiminde bulundu. Ben cemaate karşıydım, karşıyım, ömrüm boyunca da karşı olacağım” diye tepki gösterdi. Oran, iktidar-cemaat kavgasını “çürümüşlük, çöplük, bataklık kavgası” olarak nitelendirdi.
Umut Oran, iktidara yakın üç gazetede yayımlanan haberler ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili sorularımızı yanıtladı. Oran’a sorularımız ve yanıtları şöyle:
Cumhurbaşkanı’nın kızına suikast planı olduğu öne sürülen yazışmalarda adınızın geçmesi size ne hissettirdi?
Bir yazışma olduğu söyleniyor. Asla kabul etmiyorum. O yazışmanın teknik olarak yapılabilmesi mümkün değil taraflar birbirini takip etmedikleri için, böyle bir yazışma yoktur. Ben şöyle bir sıkıntı duyuyorum: Bir ülkede herhangi bir vatandaşımızın, bir genç kadının can güvenliğinden ben de milletvekili olarak sorumluyum. Bu, Cumhurbaşkanı’nın da kızı da olabilir, sıradan bir yurttaş da olabilir. Asli görevim vatandaşımım can ve mal güvenliği. Bunu şiar edinmiş biri olarak, ismimimin böyle bir şeye alet edilmesi beni ayrıca üzüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ailece tehditler aldığımızı söylemiştim. Şimdi hepsi dökülmeye başladı. Yargı talep ettiğinde belgeler teslim edilecektir” demiş. Bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence şu anda bu soruşturmayı yürüten başsavcının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tanık olarak dinlenmesi lazım. Eğer böyle bir iddia varsa, bir kamu görevlisinin, bir genel başkanının, bir Cumhurbaşkanın bilgisi, belgesi varsa saklaması suçtur. Böyle bir iddiası varsa, mutlaka tanık olarak dinlenmesi gerekir. Aksi takdirde bir kamu görevlisi bilip de yetkili mercilere vermiyorsa suçtur.
Yazışmalar espri konusu oldu. “Neden ben?” diye mutlaka kendinize soruyorsunuzdur. Neden siz?
Meyve veren ağaç taşlanır misali. Planlı, stratejik, bilgiye, belgeye dayalı çalışan, parlamentoda en çok soru önergesi, araştırma önergesi verenlerden birisiyim. 17-25 Aralık sürecinde genel başkanımız üç arkadaşımızı görevlendirdi. Gürsel Tekin, Muharrem İnce ve ben. 23 yere gittim. Tapeleri konuştuk, o tapeleri parlamentoya taşıdım. 17 Aralık 2013 tarihinde Tayyip Erdoğan ile kızı Sümeyye ve oğlu Bilal arasında yapılan cep telefonu görüşme kayıt ve sinyal (HTS) kayıtları bana geldi, uçakların bilgileri de. Nereden geliyor?
Nereden?
Vatandaştan geliyor. Siz bir şey yaptıkça vatandaştan geliyor. Bunları sordum, muhalefet milletvekili olarak görevimi yaptım. Yerel seçimelerden on gün önce Erdoğan twitter’ı yasakladı. Dünya ayağa kalktı. Ben o zaman açıklama yaptım. “Twitter 36.5 milyon nüfus, bir sosyal meydan. Bunların yüzde 75’i seçmen, bir Başbakanın seçimen on gün kala böyle bir kitleyi karşısına almasını üç şekilde yorumluyorum” demiştim. “1. Hakikaken akli melekelerini kaybetmesi lazım. 2. Saklanması gereken çok kötü bir şey var ki, bunun ortaya çıkarılmasından korkuyorlar. Yazılı, görsel medya kontrol, baskı altında, sosyal medyada daha kolay yayılıyor. 3. AKP inişteydi, CHP çıkıştaydı. O zaman ben çok anket inceliyordum.”. Seçimi kaybedeceğini gördüğünü ve onun için de böyle feveran ettiğini öngörmüştüm. “Bu üç olasılığın sonunda bu seçim sonrasında eğer twitter’ı yasaklarsa 36. 5 milyonu karşısında alırsa o koltukta oturamaz, belki bu ülkede kalamaz” demiştim. Bu, onların nasırına çok bastı. Üzerime çok geldiler, davalar açtılar.
Fuat Avni’nin “Emre Uslu” olduğu öne sürülüyor. Emre Uslu’yu tanıyor musunuz?
Tanımam, bilmem, yazışmam. İlgilenmediğim, bilmediğim birisi. Zamanında özel yetkili mahkemelerin Balyoz, Ergenekon, OdaTV ile ilgili açtığı davalarda her zaman hukuktan yana oldum, tarafsız bağımsız yargıyı savundum. Muhatabım siyasi iktidardı. Siyasi iktidar “cemaat” denen çeteyle işbirliği içindeydi. Benim muhatabım siyasiydi, siyasi iktidarı muhatap aldım. İktidar 17 Aralık’a kadar o çeteyle, cemaatle işbirliği içindeydi. Bunlara bağlı gazeteler o zaman beni çok ağır eleştirdiler. Çarşaf çarşaf yazılar yazdılar. Ben Ergenekon’da oradaki masum insanların arkasındaydım, Balyoz’da TSK’nin yanında ve arkasındaydım. Hukuksuzlukları, üretilen sahte bilgileri ve belgeleri gündeme taşıdım. Beni o zaman da hedef gösterdiler.
Gülen cemaatini nasıl değerlendirirsiniz?
Ben Atatürkçüyüm, laikim, cumhuriyetçiyim, demokratım, altı ok ideolojisine sonuna kadar bağlı bir insanım. Evrensel sosyaldemokrak değerlere bağlıyım, Sosyalist Enternasyonal’in genel başkan yardımcısıyım. Her kim olursa olsun bunlar Türkiye cumhuriyetine karşı tehdit içeriyorsa onun karşısında en büyük mücadeleyi yaparım. Cemaat bu düzene karşı geliyorsa, sonuna kadar karşıyım. Laik demokratik cumhuriyete karşı olduklarını bilerek hareket ettim. Bugüne kadar da bu düzene karşı olan cemaate hep karşı oldum, karşıyım, ömrüm boyunca da karşı olacağım. “Cemaat” dediğiniz zaman ortada somut bir şey yoktu, onun ortağı vardı benim karşımda, siyasi iktidar vardı onun temsilcisi olarak. Ayrıca, cemaat geniş bir kavram. Türkiye’de laik düzene karşı olmayan, demokrasiye, hukuk devletine, insan haklarına, özgürlüklerine saygılı olan bu tür oluşumları da ayırmamız lazım.
Fetullah Gülen’le tanışıyor musunuz? Amerika’da TUSKON’la görüştüğünüz iddiaları var. Cemaate yakın olduğunuz eleştirilerini/suçlamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tanışmıyorum, hiç tanımadım. Benimle cemaati aynı cümlenin içine koymaları baltayı taşa vurmaktır. Üzerime giydirmeye çalıştıkları o elbise bana uymaz. O iddiaları reddetmiyorum bile, duymamış kabul ediyorum. Bunu bana söylemeye cesaret edemezler. Benimle cemaati aynı cümlede kullanmak kimsenin haddi değildir. Ben Amerika'da ne cemaatle, ne de cemaata yakın denilen gruplarla görüşmedim. TUSKON partiyi ziyaret ettiği zaman, Genel Başkan’la beraber görüştüm. Ayrıca TUSKON yasal bir sivil toplum örgütüdür.
İktidar-cemaat kavgasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çürümüşlük, çöplük, bataklık kavgası olarak görüyorum. İktidar, güç ve rant kavgası olarak görüyorum. 17 Aralık’a kadar laik, demokratik, sosyal hukuk devletine karşı beraber yapmış oldukları faaliyetler Atatürk cumhuriyetinin laikliğine, demokrasisine, hukuk devleti nosyonuna darbe niteliğindeydi. 17 Aralık’a kadar bu ikili yapı laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan Atatürk cumhuriyetinin temel ilkelerine karşı ortak bir mücadele yürüttüler. Hatta bir anlamda demokrasiye darbe girişiminde bulundular. Orada bir çatlak, kırılma oldu. Şimdi kardeş kavgaları yapıyorlar kendi aralarında.
17-25 Aralık operasyonları sonrasında cemaatle CHP’nin birbirine yaklaştığı eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben parti yöneticisi olarak böyle bir şey görmedim, böyle bir eleştiriyi hakedecek bir şey görmedim. Reddediyorum.
En Çok Okunan Haberler
- Kaynanasını hiçbir zaman sevemeyen 4 kadın burcu
- İtirafçı Nevzat Bahtiyar'dan sürpriz hamle geldi
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Nasuh Mahruki'nin tutuklanma gerekçesi belli oldu!
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- Beşiktaş'tan Talisca açıklaması: 'Karar verilmiştir'
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Cem Garipoğlu soruşturmasında karar!
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!
- MSB açıklamasında 'Erdoğan' ayrıntısı