Emekli General Nejat Eslen, Atatürk’ün askeri ve siyasi dehasını anlattı: Atatürk büyük stratejisttir
Büyük stratejinin ulusal çıkarları esas aldığını belirten Eslen, “Halihazırdaki politikalar, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına göre geliştirilen ve uygulanan politikalar değil. Türkiye’de bir ideolojik politika uygulanıyor. Yani Müslüman Kardeşler (İhvan). Bu da Türkiye’yi gerçekçi stratejik değerlerden uzaklaştırarak duygusal sapmalara götürebiliyor” dedi.
Emekli General Nejat Eslen, Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemizi kurarken oluşturduğu üç ayaklı “büyük stratejisini” anlattı.
Atatürk’ün, “çağının tek büyük stratejisti olduğuna” dikkat çeken Eslen, “Samsun’a ayak bastığında kafasında yeni bir Türk devleti kurma yönünde büyük stratejisi oluşmuştu. Askeri güçle içerideki bozguncuları temizledi. Misakımilli ile millet egemenliğine dayalı Türk devleti inşa etti. Hedefi ise çağdaş ülkeler seviyesine yükselmekti. Büyük stratejisinin hedefi açık seçiktir ve bu, çok önemlidir” dedi.
Eslen, yıpranan ve yıpratılan düşünsel yaşamı nedeniyle günümüzde Türkiye’nin bir büyük strateji oluşturmasının ise zor olduğuna dikkat çekti. Eslen, emperyalistlerin Anadolu’da yenilmelerinin 98. yıldönümünde, Türkiye’nin kuruluşunu sağlayan Atatürk’ün büyük stratejisini, günümüzde bu alandaki eksiklik ve yetersizlikleri anlattı. Eslen’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
- Günümüzde büyük devletlerin “büyük (grand) stratejisi” var. Türkiye bu kavrama yabancı. Atatürk’ün büyük stratejisi var mıydı?
Geçmişte Türkiye’nin gerçekçi ve rasyonel biçimde geliştirdiği, uyguladığı bir büyük strateji var. Bu, Kurtuluş Savaşı’nda, Atatürk tarafından uygulandığında, o zaman henüz bu kavram ortaya çıkmamıştı. Samsun’a ayak bastığında Türk devleti inşa etme konusunda büyük stratejisi vardı; kendisi zaten büyük stratejistti. Üç ayaklıdır bu... Askeri güçle içerideki bozguncu ve işgalci güçleri temizlemek, Misakımilli coğrafyasında Türk milletinin egemenliğine dayanan bir Türk devleti inşa etmek, Türkiye’yi çağdaş ülkeler seviyesine yükseltmek. Ve hedefler açık seçik tanımlanmıştır, bu önemlidir. 30 Ağustos’ta Atatürk’ün büyüklüğünü bir daha hatırlamamız gerekir.
- Nedir “büyük strateji?”
Kavram, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmiştir. Daha önce “generallik sanatı” anlamına geliyordu. Teknolojik ve savaş araçlarındaki gelişmeler, savaşların ekonomik boyutunun büyümesi, sivil halkla beraber ülke ekonomisinin zarar görmesi, savaş kavramını askerlerin ilgi alanının ötesine, politikacıların ilgi alanına taşınmasını gerektirdi. Politikacılar devreye girdi. Fransız devlet adamı Clemenceau, “savaşların generallere bırakılamayacak kadar önemli bir eylem” olduğunu ifade etti. Bugün büyük stratejiyi, askeri güçle beraber ekonomi, politik, diplomatik, teknolojik güç unsurlarının politik amaçlar doğrultusunda eşgüdümlü olarak kullanılması diye tanımlayabiliriz.
- Günümüzde Türkiye’nin büyük stratejisi var mı, olmalı mı?
Türkiye’nin bir milli güvenlik siyaseti kitabı var. Fakat içinde ne olduğunu bilmemiz mümkün değil. Türkiye’nin elbette bir büyük stratejisi olması gerekiyor. Yönlendirecek olan da devletin politikasıdır. Devlet politikası bu alanda ulusal çıkarları ve ulusal hedefleri tanımlar, detaylandırır. Gerektiğinde caydırıcı bir amaçla askeri gücün yanı sıra ekonomik, politik, diplomatik, psikolojik, teknolojik gücün aynı istikamette kullanılmasının planlanması gerekir. Büyük strateji, Türkiye’nin jeopolitik alanıyla belirlenmiş coğrafyanın tamamını kapsayabileceği gibi belli kısımlarını da kapsayabilir. Örneğin “Mavi Vatan Büyük Stratejisi” düşünülebilir, hatta düşünülmelidir. Türk-Amerikan ilişkileriyle, Ortadoğu ilişkileriyle, hatta Suriye ilişkileriyle ilgili de bir büyük strateji olabilir... Türkiye’ye artık “Soğuk Savaş” döneminde olduğu gibi tehditler Kuzey’den, Doğu’dan gelmiyor. Tehditler artık Batı’dan ve Güney’den geliyor. ABD’nin Suriye’de Türkiye’ye doğrudan tehdit olan PKK/YPG devleti kurma gayretleri var. “Mavi Vatan” mücadelesine baktığımızda, yine NATO’dan müttefikimiz olan Fransa, Yunanistan’la beraber Doğu Akdeniz’de bize karşı tehdit oluşturuyor. Bu gerçekleri dikkate almadan büyük strateji yapılmaz.
İDEOLOJİK POLİTİKA VAR
- Mevcut politikaları bu kapsamda nasıl değerlendiriyorsunuz?
Büyük strateji, ulusal çıkarları esas alır. Halihazırdaki politikalar Türkiye’nin ulusal çıkarlarına göre geliştirilen ve uygulanan politikalar değil. Türkiye’de bir ideolojik politika uygulanıyor. Yani Müslüman Kardeşler (İhvan). Bu da Türkiye’yi gerçekçi stratejik değerlerden uzaklaştırarak duygusal sapmalara götürebiliyor. Mısır, Türkiye için çok önemli ve Doğu Akdeniz’de işbirliği yapmamız gereken bir ülke. Bu işbirliğinden iki ülke de kârlı çıkar. Ancak Türkiye’de FETÖ nasıl bir terör örgütü ise Mısır’da da İhvan böyle. Türkiye “İhvancı” bir politika güttüğü için gerginlik yaşanıyor. Bu da Türkiye’nin ulusal çıkarlarına zarar veriyor. Bu nedenlerle, gerçekçi bir büyük strateji geliştirmek zorlaşıyor.
- Önerileriniz neler?
ABD, İkinci Düya Savaşı’ndan sonra, kendi çıkarları doğrultusunda, siyaseten BM, güvenlik olarak NATO, ekonomik olarak da IMF ve Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü’ne dayalı sistemi kurdu. ABD, küresel üretimin yarısını gerçekleştiriyordu. Şimdi giderek tüketim merkezine dönüşüyor, Çin gerçek bir üretim merkezine dönüşmeye başladı. Çin, bugün artık üretimde ABD’yi geçti ve jeopolitik yetki alanını genişletiyor. “Kuşak Yol Projesi”yle beraber Çin’in Avrasya jeopolitiğinde çok önemli hamleleri var. Bu şartları dikkate aldığımızda, salgın sürecinin de küresel değişimi hızlandırdığını düşündüğümüzde, büyük stratejinin geliştirilmesinde dünyadaki bu gelişmeleri dikkate almak gerekiyor. Jeopolitik olarak Türkiye çok önemli bir yerde. Afro-Avrasya coğrafyası dediğimiz, Asya-Afrika coğrafyasının tam merkezinde. Türkiye merkezi bir konuma sahip ama güç açısından merkezi bir ülke değil. Konumu nedeniyle Türkiye, hızlı değişimlerle, yeni tehditlerle baş başa kalabilir. Önemli fırsatlar da yakalayabilir. Çin’in Afro-Avrasya’ya hızlı yayılımı Türkiye’ye ihtiyacını artıracaktır. Bu nedenlerle büyük stratejiyi yapanların geleceği düşünmesi, “fütürist” olması gerekir.
- Zorluklar var mı?
NATO’ya girmesiyle zaman içinde Türkiye’nin dış politikası ve stratejik tutumunda önemli değişiklikler oldu. Türkiye, Amerika ve Atlantik yörüngesinin bir uydusu haline geldi. İçinde bulunduğu finansal koşulları da dikkate alındığında; mevcut anlayışla kendi çıkarları doğrultusunda ve gerçekçi tehditleri dikkate alarak Atlantik yörüngesini kıracak strateji üretmesi zor. Bu, Türkiye’nin en zorlu stratejik meselesidir. Bunun mutlaka aşılması gerekir.
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli'nin 'Öcalan' çağrısına ilk yanıt
- İşte en yakın deprem riski olan yerler!
- Bu zamdan 10 milyon yurttaş etkilenecek
- Hakim, savcı eşini Ağır Ceza Başkanı’yla yakaladı
- İki jandarmanın davası görüldü
- İşte 500 bin liranın aylık getirisi!
- DEM Parti’den açıklama!
- CHP'li isimden Cevizoğlu'nun sözlerine tepki
- Çakıcı, Hrant Dink'in katiliyle görüştü!
- Kan donduran ifade: ‘Annem yanarken gülüyordu’