Ekrem İmamoğlu: Sevgi dili kazanacak
“Rakipleriniz bölücü, karalayıcı dil kullanıyor” diyorum, “Sevginin dili kazanacak” yanıtını veriyor. “Medya rakiplerinizin elinde, duyurmanız güç” diyorum. “Medyanın tarafsız olmayacağını biliyorduk” diyor. Erdoğan’ın yaptırdığı Çamlıca Camii’ne doğru tepelere tırmanıyoruz, ayaklarımızın altından uzanan kenti izlerken görüyoruz ki, yürütülen sadece Üsküdar’ın meydanı değil, tüm bir kentmiş.
Ekrem İmamoğlu, Üsküdar’da kalabalık bir kitleye sesleniyor. Eşi Dilek İmamoğlu yanındadestek veriyor.
Eskiden, çocukluk ve gençliğimde, denizin kıyısında, çevresi camilerle çevrilmiş bir Üsküdar meydanı vardı. Meydanın eskiden olduğu, şimdi de olması lazım geldiği yere geliyoruz, bakıyorum meydan yok.
“Burada bir meydan olacaktı, yürütmüşler” diyorum.
Biraz önce de, CHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun peşinden, Üsküdar Bahçelievler semtine ve Tayyip Erdoğan’ın yaptırdığı Çamlıca Camii’ne doğru tepelere tırmanırken, bahçeli evlerden değil, eciş büçüş apartman - kondulardan oluşan mahalleden ayaklarımızın altından uzanan kenti izlerken görüyoruz ki, yürütülen sadece Yahya Kemal’in bir zamanlar, grup vaktinde Cihangir’den bakıp, kendini güneşin vehminin camlarında saraylar yarattığı rüyaya bıraktığı Üsküdar’ın meydanı değil, tüm bir kentmiş.
Nedim’in “bir taşına yekpare mülkü acemi feda ettiği” şehri İstanbul’un bütün taşları ranta feda olup gitmiş. Bu yeni İstanbul, insanın içini burkuyor, ruha hüzün ve korku salıyor. Tıpkı 22 Mart Cuma günü Çamlıca Camii’ne bir kez daha sokulan çirkin siyaset gibi...
Bu korkutucu, hazin İstanbul’un kaderine 25 yıldır AKP daha doğrusu AKP, AKP olmadan önceden beri Tayyip Erdoğan hâkim.
Tablo onun eseri. Ekrem İmamoğlu halkla konuşmalarında sürekli vurguladığı bu gerçeği bir kez daha bize dile getiriyor ve sık sık sorulan şu soruyu bir kez daha dillendiriyor: “Madem yapacaklardı, şimdiye kadar neden yapmadılar?” Sonra da ekliyor: “İktidar yakınma makamı değil icraat yeridir.”
İstanbul’un her yerinde olduğu gibi, Üsküdar’ın sokaklarında, meydanlarında da en çok iki kişinin fotoğraflarıyla karşılaşıyorsunuz: Ekrem İmamoğlu ve Tayyip Erdoğan. Kimi zaman yanında Binali Yıldırım’ın da yer aldığı Erdoğan fotoğrafları daha çok. Bu durumda ister istemez şu soru geliyor akla: “İmamoğlu’nun rakibi kim? Binali Yıldırım mı, Tayyip Erdoğan mı?”
Bu soruma CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı şu yanıtı veriyor: “Benim de kafam karıştı. Biri bir gün çıkıyor ‘beka sorunu var’ diyor, öbürü ‘beka sorunu yok, iki şeyi birbirine karıştırmamak lazım’ diye düzeltiyor benim de kafam karışıyor. Ama ben seçim kampanyamda kendi kişisel felsefemde, kendi politikalarımı, toplum için yararlı bulduğum, yapacaklarımı anlatmaya çalışırım. Bunun dışında rakibimin kim olduğuna bakmam.”
Ama bu arada rakipleriniz sert oynuyorlar, ayrıştırıcı, bölücü, karalayıcı bir dil kullanıyorlar.
- Biz siyasetin kavgacı dilini değiştireceğiz. O dil karşılık bulmayacak, biz sevginin dilini kullanıyoruz, sevginin dili kazanacak.
Medyanın tarafsız olmayacağını biliyorduk
Ama medya çok büyük ölçüde rakiplerinizin elinde, sizin sesinizi, sevginin dilini duyurmanız güç.
- Elbette, medyanın tarafsız olmayacağını biliyorduk. Bunun aksini düşünmek hayalcilik olurdu. Bu durumda biz de kendi medyamızı oluşturmaya başladık. Bu şu anda etkin olan sosyal medyayı kullanmak. İnsanlarla birebir organik ilişki kuruyoruz. Sadece bize oy verenlerle değil, oy vermeyen kesimlerle de ilişki kuruyoruz. Şimdiye kadar önemli bir sorunla karşılaşmadık. Sevginin dili sonunda kazanacak. İnsanlar oy verirken, daha inceden inceye düşünecek. Belki bu ekonomik kriz olmasaydı, öyle olmayacaktı. Ama şimdi krizle birlikte düşünecekler. Tamamen yereli konuşan insanlarla bu konuları konuşuyoruz...
Elinizdeki anket sonuçları da bu görüşlerinizi doğruluyor mu?
- Ben anketlere fazla kulak asmam. Bizi önde gösterenlere de fazla itibar etmiyorum. Ben sokağa bakarım. Sokakta organik ilişki kurduğumuz insanların bize gösterdiği bu defa bambaşka bir şeylerin olduğu. Tabii ki medya tarafsız olsaydı daha büyük başarılar kazanabilirdik. Ama olmayanı tartışmanın bir anlamı yok.
12 seçim yönettim
Bütün bu çabaların bir anlam ifade etmesi için 31 Mart seçimlerinin, sandık oyunlarına kurban gitmemesi, dürüst olması şart. Peki, bu nasıl sağlanacak? Bu konudaki sorumuza acı bir saptamayla yanıt vermekle başlıyor konuşmaya İmamoğlu: “Sandık güvenliği konusunda iş ister istemez siyasi partilere düşüyor. Ama 21. yüzyılda hâlâ sandık güvenliğini tartışan bir ülkeysek eğer, eyvah halimize. CHP ve ittifak partimiz İYİ Parti de , diğer siyasi parti de bu konuda çok aktif. Biz vatandaşa güveniyoruz. Ciddi bir gönüllü ilgisi yaşıyoruz, bu ilginin devam ettiğini görüyorum. Biz eminim sandıkta da bir eksiklik hissetmeyeceğiz. Aynı zamanda teknolojik açıdan da bir altyapı oluşturduk. Hem ilçelerden, hem de ‘online’ sistemle akan bilgi düzenimiz olacak. Aynı zamanda sadece büyükşehir oylarının aktığı merkezde toplanacağı, neticesini elde edeceğimiz bir sistem kurduk. Bu konuda deneyimli arkadaşlar var. Ben de çok deneyimliyim. 12 seçim yönettim kendi ilçemde. Bir oyun bile değerinin farkındayız. İnşallah bu konuyu hatasız yürüteceğiz”
İnsanlar kendiliğinden geliyor
İmamoğlu sandık güvenliğinin öneminin farkında. Vatandaşın, bu konuda içinin rahat olması ve mutlaka sandık başına gitmesi gerektiğini biliyor. Akşam saat 18.00’de artık yok olan Üsküdar Meydanı’nın eski yerinin bir köşesinde yapılan spontane mitingte, bütün vatandaşları, herkesi sandık başına çağırmayı unutmuyor İmamoğlu.
Miting dediysek, önceden adam toplayarak, yapılan klasik taşımalı mitinglere itibar etmiyor Ekrem İmamoğlu. Bölgede gezerken, seçim otobüsünden duyuruluyor “Akşam 18.00’de Üsküdar Meydanı’ndayız, sizi de bekliyoruz diye. Kendiliğinden son anda geliyor insanlar. Muharrem İnce’nin ünlü Maltepe mitinginin safları konsolide ettiğini düşünen İmamoğlu ve kurmayları böyle spontane toplantıları, birebir organik görüşmeleri yeğliyorlar.
Sandık güvenliği konusunun iyice ayırdına varmış CHP. Son kamuoyu yoklamalarında, AKP’nin kalesi olan Üsküdar’da üç puan farkla önde göründüğünü söyleyen ve sandık güvenliği konusundaki kaygılarını dile getiren CHP Başkan Adayı Ahmet Kılıç’a, CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan güvence veriyor: “Biz diğer bir kısım milletvekili arkadaşımızla birlikte, karar verdik. Sandık başlarını denetime alacağız. Nasıl davranırlarsa ona göre karşılık vermeye hazırız. Milletvekili dokunulmazlığı bu gibi durumlar için var, sandık güvenliğinin çiğnenmesine seyirci kalamayız” diyor.
BIZ DE CUMHURIYET IÇIN YAŞIYORUZ
Salacak sahilinde Korcan Çay Bahçesi’nde Ekrem İmamoğlu’nun otobüsü mola veriyor. Bahçede bir masada oturan dört genç hanıma yaklaşıyor, 31 Mart’ta kime oy vereceklerini soruyorum.
İşkilleniyorlar:
- Neden soruyorsunuz?
- Gazeteciyim de ondan...
- Nerede çalışıyorsunuz?
- Cumhuriyet’te.
Hanımlardan biri atılıyor.
- İyi biz de Cumhuriyet için yaşıyoruz zaten...
Ardından, İmamoğlu’na oy vereceklerini eklemelerine gerek bile kalmıyor. Ama onlar yine de CHP’nin adayını işaret ediyorlar.
Harem’den başlayıp, Salacak’a oradan Üsküdar’a uzanan sahil yol cıvıl cıvıl. Ekrem İmamoğlu, anlatıyor:
“Harem otogarı yakında kalkıyor. Burada bin araçlık bir otopark yapacağız ve sahili halka açıp yaya bölgesi yapacağız. İstanbul’un en güzel manzarasına bakan yeri yayalara açılacak. Benim çılgın projelerim insan odaklı, genç odaklı, kadın odaklı.”
Sağ görüşlü belediyecilik anlayışıyla, sosyal demokrat belediyecilik anlayışının ayrıldığı nokta burası, birinin projeleri rant odaklı iken, öbürlerininki de insan odaklı oluyor.Bu fark üç aylık kampanyada hissedilmiş, İmamoğlu artık AKP’nin çılgın projeleri ağzına almadığına dikkat çekiyor.
Bütün bunlar iyi, insan odaklı, kadın odaklı, genç odaklı projeler iyi de, bunlar için kaynak gerek. Kaynaklar ve tüm musluklar ise, iktidarın yani tek kişinin Tayyip Erdoğan’ın elinde. O istemez ise ne olacak?
Ekrem İmamoğlu’nun bu konuda o kadar kaygısı yok gibi görünüyor.
Konuya “Asla böyle bir şey yok” diye giriyor ve ekliyor: “Kanuna aykırı açıklama ve keyfi tutumların benim nezdimde de, kamuoyu nezninde de kıymeti harbiyesi yok. Bizim anayasa gereği hazineden almamız gereken paraya kimse dokunamaz. Onun dışında eğer İstanbul merkezi hükümetin sırtına yük oluyorsa bu da kendi beceriksizliiğidir. Biz İstanbul’un kendi bütçe kabiliyeti olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla biz hem iyi yönetmeye geliyoruz, hem de Ankara’nın sırtından, mali anlamda yük almaya geliyoruz. Bugün ülkede kamusal alanda sıkıntı yaşanıyorsa, bu yereldeki başarısızılık ve denetimsizliktendir.
İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde iddialıyız. Türkiye genelinde bir kamu bütçe disiplini yaratmaya geliyoruz.”
İmamoğlu genç, İmamoğlu dinamik, İmamoğlu sevimli, karşısındakiyle empati kurabiliyor ve kendi görüşlerini ve umudunu karşıya geçirebiliyor. Üç aylık kampanyada, tanınırlık oranını yüzde 96’ya çıkarabilmiş, sokaktaki insanla birebir ilişki kurabilmiş, ama bütün bunlar sandıktan çıkıp görüşlerini yaşama geçirmek için kollarını sıvama olanağını elde edeceği düzeyde oy almasına yetebilir mi?
Bütün bunların gerçekleşmesi için seçimin şaibesiz olması ve vatandaşın sandık başına gitmekten kaçınmaması, küsmemesi de zorunlu. Olabilir mi, bunu 31 Mart akşamı göreceğiz. Şunun şurasında ne kaldı ki?..Ekrem İmamoğlu, Üsküdar’da kalabalık bir kitleye sesleniyor. Eşi Dilek İmamoğlu yanındadestek veriyor.
- SON -
En Çok Okunan Haberler
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- İmamoğlu'ndan, Tekin'e 'belgeli' kreş yanıtı