Doha’da siyaset yine iklim bilimini yendi
Doha’da gerçekleştirilen iklim müzakerelerini ‘tutulmamış sözler’ ve ‘kirletmeye devam’ olarak özetleyebiliriz
Dünyanın dört bir yanında yaşanan olağan dışı doğa olayları artık herkesi fazlasıyla tedirgin ediyor. Zaten gün geçmiyor ki iklim değişikliğinin sonuçlarıyla ilgili yeni bir haber veya felaket senaryosu duymayalım. Uluslararası sivil toplum kuruluşlarından tutun hükümetlere kadar tüm dünya iklim değişikliğinin daha fazla yıkıcı hale gelmeden önüne geçebilmek için çözüm arayışında. Tabii bu arayışların sonucu ne kadar alınıyor yada gösterilen çaba yeterli mi orası tartışılır.
Bu bağlamda, 195 ülkenin taraf olduğu Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı’nın 18.’si, 26 Kasım - 08 Aralık tarihleri arasında Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirildi. Peki, bu konferans beklentileri karşıladı mı? Aslına bakarsanız; iklim değişikliği rejimini düzenleyen mevcut tek resmi mekanizma olan Kyoto Protokolü’nün ikinci yükümlülük döneminin, 1 Ocak 2013 tarihinde başlayıp 31 Aralık 2020 yılına kadar devam etmesi için alınan karar dışında, beklentiler çok da sonuca ulaşmadı gibi gözüküyor. Çünkü sera gazı emisyonlarında istenilen azalmayı sağlayacak gereksinimlerin ve gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliği çalışmalarını yürütebilecek maddi kaynakların yeterli ölçüde temin edilmediği ortaya kondu. Bunun yanında, 2015 yılına kadar Durban Platformu (ADP) Çalışma Grubu kapsamında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamını kapsayacak yeni bir anlaşma için çalışmalar devam etse de, bu anlaşmanın adil, iddialı ve gerçekten yapılması gereken hedefler ortaya koymasını sağlayacak sağlam temellerin atılmadığı da aşikardı.
Oysa ki, Doha öncesinde Uluslararası Enerji Ajansı, Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler Çevre Programı gibi uluslararası kuruluşların yayımladığı raporlar ve dünyanın dört bir yanında yaşanan aşırı hava olayları aynı mesajı veriyordu: “ Küresel sera gazı emisyonlarında 2020 yılından önce düşüş sağlayamazsak 2060 yılında 4°C’ye varan ortalama sıcaklık artışları yaşamlarımızı temelden sarsacak.”
Kyoto’ya evet diyen ülkeler sera gazı salımlarının sadece %15'i
Zaten Japonya, Kanada, Rusya ve Yeni Zelanda’nın ikinci yükümlülük döneminde yer almayacağını açıkladı. Avrupa Birliği’ne üye 27 ülke, gelişmiş ülkelerden Avustralya ve İsviçre ise 2020 yılına yönelik salım azaltım hedeflerini ortaya koydular. Türkiye ise, birinci yükümlülük dönemine benzer şeklide, henüz bir salım azaltım yükümlülüğü belirtmedi. Kyoto Protokolü ikinci yükümlülük döneminde yer alacağını belirten ülkeler ise küresel sera gazı salımlarının sadece yüzde 15’ini temsil ediyor.
Kirletmeye devam!
Türkiye'den konferansı değerlendiren, iki önemli sivil toplum kuruluşu; WWF ve TEMA da sonuçlardan memnun olmadıklarını açıkça ortaya koydular. WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, “Doha’da siyaset bilimi iklim bilimi karşısında galip geldi” derken TEMA Vakfı Genel Müdürü M. Serdar Sarıgül de Doha’da gerçekleştirilen iklim müzakerelerinin ‘tutulmamış sözler’ ve ‘kirletmeye devam’ olarak özetlenebileceğini söyledi.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 18. Taraflar Konferansı’nda Alınan Kararlar:
- 2020 yılına kadar yıllık 100 milyar dolarlık iklim fonlarının gelişmekte olan ülkelere aktarılması konusunda çok zayıf kalan bir finansman tablosu ortaya çıktı. Doha’da alınan kararlar, uzun dönemli finansmanın sağlanması ve iklim değişikliğine uyum konusunda kamu fonlarına destek konusunda hükumetlerden ne kadar para vereceklerini belirtmelerini istiyor; ancak bu fonların ne kadar olması gerektiği konusunda bir hedef belirtmiyor.
- Kyoto Protokolü ikinci yükümlülük döneminde, ilk dönemde bazı ülkelere tanınan sera gazı artırım haklarının (yani kirletme hakları) devam etmesine karar verildi.
- Kyoto Protokolü ikinci yükümlülük dönemi için Ek- 1’deki gelişmiş ülkelerin 2014’e kadar, sera gazı azaltım hedeflerini belirlemeleri maddesi kabul edildi.
- İklim değişikliği bağlantılı felaketlerden etkilenen ülkelerin zarar ve kayıpları ile ilgili çalışma programının oluşturulması önümüzdeki yıla bırakıldı.
- Tüm ülkelerin ortak sera gazı hesaplama yöntemini kullanmasının uzun dönemli küresel bir azaltım stratejisi için gerekli olduğu gerçeği üzerine, gelişmiş ülkelerin sera gazı azaltım hesaplamalarının ortaklaştırılması tartışılıyordu. Ancak bu başlık altında, bilimin önerdiği hesaplama yöntemini kabul edecek bir politik irade oluşturulamadı.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!