Diane Huddleston'dan Beat Kuşağı incelemesi

Diane Huddleston, “Beat Kuşağı ‘Hippi’ Değil Hipster” isimli kitabında, Beatlerin ABD’de medya, halk ve entelektüeller arasında nasıl algılandığını; onlara hangi önyargılarla yaklaşıldığını ve bunun sonucunda akımın nasıl yanlış bir yere konduğunu aktarıyor.

Diane Huddleston'dan Beat Kuşağı incelemesi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.12.2016 - 16:29

‘Beatler edebidir’
 
1940’larda filizlenen Beat Kuşağı’nı anlamak, onunla ilgili gerçek bilgilere ulaşmak için sorulacak doğru soruların başında “Beat Kuşağı nedir?” değil, “Beat Kuşağı ne değildir?” geliyor.

Diane Huddleston, Beat Kuşağı’nın ne olmadığını anlatmaya koyulurken Soğuk Savaş döneminin ABD’sinde halka dayatılan sahte gerçekliği, ahlak tacirlerinin öne sürdüğü “fikirleri” ve insanın değerini sıfırlayan hayat tarzını reddedenleri, yani hipsterları hatırlatarak konuya giriyor.
Yaşamın özünü ve manevi tarafını yakalamayı tercih eden bu “serseriler”, muhafazakâr toplum tarafından çabucak yaftalanıp dışlanmaya çalışıldı. Zenginliğin ve kalıpyargıların reddi, bunlarla yaşayanlarca elbette garipsenecekti. İşte Huddleston’ın “zafer” ve “trajedi sembolü” dediği Beat Kuşağı böyle bir ortamda doğdu.

Yazar, Beatlerin medya tarafından bazen bilinçli olarak bazen de bilgi eksikliğinden dolayı yanlış tanıtıldığını; çizgi film karakterine dönüştürülüp basite indirgenerek kategorize edildiğini söylüyor. Huddleston, medyanın anlamadan halka anlatmaya uğraştığı Beatleri, sadece şekil itibariyle değerlendirip âdeta bir satış malzemesi haline getirdiği görüşünde. Bu da 1960’lardan itibaren halis Beatlerin yerini şiddet ve suça yönelen özentilerin almasına neden oluyor.
 
BEYAZ ZENCİLER”

1957’de Ginsberg’ün Uluma’sına açılan davayı ve hâkimin, eseri müstehcen bulmadığı mahkeme kararını hatırlatan Huddleston, bu gelişmenin Beat olgusunu ABD topraklarında herkes tarafından ulaşılabilir hale getirdiğini belirtiyor. 1957’yle birlikte ağırlıklı olarak ABD’de, “Beat” ve “hipster” kavramları tartışılmaya başlanıyor. Yazarın kitabının ana ekseni de bu işte.
İlk bakışta Beat’in “bitik” veya “zavallı” gibi anlamlara geldiği düşünülse de Huddleston, Norman Mailer’in aynı adlı makalesiyle Beat Kuşağı’nın çerçevesini çizdiğini ifade ediyor: “Beyaz Zenciler.” “Atılan bombayla aniden ölmekten ya da daha kötüsü, düzene uyarak yavaş yavaş çürümekten korkan” Beatler, siyahi hipsterların beyaz modeliydi. 

Tabii kontralar da hemen boy gösterecekti; yazar, “haydut”, “bohem”, “sorumsuz” ve “müptezel” gibi nitelemelerin Beat Kuşağı’nı “Amerikan karşıtı yaşam” torbasına tıkıştırmak isteyenlerce sıralandığını anımsatıyor. Orta sınıfın endişelerini arkasına alan bu kötüleme veya algı kampanyasına karşın Beatleri anlamaya uğraşanlar da vardı. Huddleston, maneviyat ve bireysellik gibi nitelemelerin de aynı dönemde dillendirildiğini söylerken kimi eleştirmenlerin, “Beat Kuşağı diye bir şey yok, küçük bir hipster grubu var” dediğini de hatırlatıyor.  
 
TİCARİLEŞTİRME MANEVİ MESAJI ÖTELER
Gönüllü olarak girdiği sistemin savunuculuğuna soyunanlara karşı sistem tarafından mahkûm edilenlerle yan yana durmayı seçen halis Beatler toplumsal, sanatsal ve siyasal eleştirinin 1940’ların ikinci yarısından itibaren öne çıkan kesimiydi. Huddleston, bunu görmeyi ve anlamayı reddeden entelektüellerin, politikacı ve sanatçıların oluşturduğu geniş bir çevrenin varlığından söz açıyor.

O çevre Beatleri, 1960’larda ortaya çıkan hippi kültürünün ilk örneği sayma eğilimindeydi. Hippi kültürünü “dünyaya yabancılaşmış, Amerikan değerlerinden uzak ve sefaleti tercih eden” diye tanımlayanlardan bazıları Huddleston’a göre işi daha ileri götürmüş ve hippileri patolojik vaka olarak görmüştü. Beatlerle hippileri birbirine karıştıran, ikisi arasında ayrım yapmayan ya da yapamayanlara Huddleston kısa ve net bir yanıt veriyor: “Beatler edebidir, hippiler bir ergen hevesidir.”  

“Gelip geçici bir ergen hevesi” olarak gördükleri Beatleri kültürel sığınmacılarla eşleştirenler, Huddleston’a göre çareyi onları “kültürel protesto içeren bir metaya” veya pazarlama nesnesine dönüştürmekte bulmuştu. Halis Beatler, başta Kerouac ve Ginsberg olmak üzere, ticarileş(tir)menin, manevi mesajı öteleyeceğini savunuyordu. Yazar, Beatlerin bu yüzden tüketim toplumuna serzenişini daha güçlü bir tonda dillendirdiğini ifade ediyor. Yani Beatler, medyanın ve bazı entelektüellerin sulandırmaya uğraştığı mesajlarını üstlerine gelindikçe daha açık seçik dile getirmeye çabalamıştı.

Huddleston, meseleyi “Kısa Beat Kuşağı Tarihi” kıvamında ele almıyor. Daha çok Beatlerin medya, halk ve entelektüeller arasında nasıl algılandığını; onlara hangi önyargılarla yaklaşıldığını ve bunun sonucunda akımın nasıl yanlış bir yere konduğunu aktarıyor. Haliyle bu anlatım da okuru, Beat Kuşağı’nın söylemine değil de şekline bakılarak değerlendirilişine götürüyor. Bu yüzden halis ve taklit Beat ayrımı kitapta çok belirgin.
 
Beat Kuşağı “Hippi” Değil “Hipster”/ Diane Huddleston/ Çeviren: Burcu Denizci/ SUB Yayın/ 42 s. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler