Dersimiz Aşk

Netflix’in yeni gençlik dizisi “Aşk 101” yayında. Genç oyuncuların ağırlıklı olduğu kadrosuyla dikkat çeken romantik dizide İstanbul’daki bir lisede geçen olaylar anlatılıyor.

Dersimiz Aşk
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.04.2020 - 10:53

“Hakan: Muhafız”, “Atiye” ve "Rise of Empires: Ottoman"ın ardından Netflix’in yeni yerli yapımı olan “Aşk 101” tam bir gençlik dizisi. Netflix için yapılan önceki dizilerin aksine bu kez hemen hiç mistik bir unsura yer verilmeyen (tabii ‘aşk’ hariç) dizide İstanbul’un 90’lı yıllarına dönüyor ve bir lisenin bahçesine odaklanıyoruz. Burada her biri diğerinden asi, kural tanımaz ve kafasına buyruk 4 genç ile onlarla yolu bir şekilde kesişen okulun cici kızıyla tanışıyoruz. serseri dörtlü okuldan atılmamak için bir plan ararlarken onların imdadına ‘cici kız’ yetişecek, ve tüm lisedeki öğretmen kadrosunda onları kot-ruyan tek kişi olan Burcu öğretmenin okuldan ayrılmasını engellemek için çetrefilli bir aşk oyununa başvuracaklardır. Detayları olayın kahramanlarından öğrenelim isterseniz.

PINAR DENİZ (Burcu Öğretmen)

"Aşk 101"de genç, idealist bir öğretmeni canlandırıyorsunuz. Projeye nasıl dahil oldunuz, oradan başlayalım mı?

Yapım şirketi hikayeyi paylaştığında çok heyecanlandım. Hikayeyi okuduğumda ben de bu işin bir parçası olmalıyım diye düşündüm. Sonrası klasik süreçler zaten. Uzun masa çalışmaları ve karakterler, dizinin dünyası üzerine çokça mesai harcandı. Oldukça heyecanlı bir süreçti. Netflix gibi bir platform olunca daha da artıyor o heyecan tabii ki. Aynı anda 190 ülkede yayınlanması küçük bir kalp çarpıntısı yaratsa da çok fazla insana dokunabilmesi müthiş bir duygu.

Burcu öğretmen sizin lise yıllarınızdaki öğretmenlerinize benziyor mu, olmuş muydu onun gibi bir hocanız geçmişte?

Olmaz mı. Çok genç ve arkadaş gibi olduğum öğretmenlerim vardı. Beraber yemeğe çıkar ev gezmelerine giderdik. Lisedeyken biz beş yakın kız arkadaş hep beraber takılırdık.  Bir de lakabımız vardı. Tüm öğretmenler ‘beşi bir yerde’ diyordu bize. Ben sevilen öğrencilerdendim lisede, o yüzden öğretmenlerimle hep samimi bir ilişkim vardı. Edebiyat hocamı hiç unutmam mesela onunla kendi özel meselelerimizi konuşup dedikodu yapardık. 

Meriç Acemi’nin senaryosunu okuduğunuzda ne düşündünüz ilk? 

Çok umutlu gelmişti ilk okuduğumda. Ben bir de dönem çok seven bir insanım. Çocukluğumda dolaşıyormuşum gibi hissettim. Kendi lise zamanlarım geldi gözüme. Hayatı sorgulayışım, kafamın karışıklığı, arkadaşlıklarım.. Hepsini anımsadım okurken. Kendilerini arama çabası,okudukça da dönüştükleri kişileri çok sevdim. Senaryoyu bitirdiğimde yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.

Dizi tam da karantina sırasında buluştu izleyiciyle. Siz nasıl geçiyorsunuz bu günleri? Önlemler aldınız mı, neler yapıyorsunuz vakit geçirmek için?

Ben seyirciye umut olacakmış gibi hissediyorum. Garip bir süreçten geçiyoruz ve hayata, kendimize dair sorgulamalarımız arttı. Dizi tam da bunu anlatıyor aslında. Sürekli kim olduğumuzu, değer kavramımızı sorgulatıyor. Bu yüzden hepimize iyi gelecek biliyorum. Ben bir şey yapmalıyım, kendimi geliştirmeliyim çılgınlığına kapılmadım sanırım. Sürecin kendisi zaten sana bir çok şey öğretiyor. Kaygılandığımda durup fark etmeye çalışıyorum. Sahip olduklarıma şükrediyorum. Normalde aktif olmayı çok seviyorum ama hayat akarken de durmayı, kendimle kalmayı başarabiliyordum. O yüzden alışkanlıklarım çok da değişmedi. Bu süreçte sakin kalmaya, pozitif olmaya çalışıyorum. Kitap okuyorum bol bol, meditasyon yapıyorum ve içimden küçük bir aşçı çıktı, herkes gibi kendimi yemek sitelerinde dolaşırken buluyorum.

Dizide gizli başrol ‘aşk’ın… Size de aşkın bir tarifini sorsam…

Aşk tarifim yok açıkçası. Hissedilen bir duygu bana göre. Ne kadar insan varsa o kadar aşk tanımı yapılabilir. Çok öznel bir his. O duygu içinde baskın geleni ise karşımdakini merak etme dürtüsü olabilir.

Romantizm geri geliyor mu sizce? hele bu karantina günlerinde uzaktan sevmek kavramının yeniden yeşerdiği düşünülürse? 

Evet daha çok sevgi var şu an. Elimizden alındı çünkü çoğu şey. Çok hızlı tüketiyorduk her şeyi. Duygularımızı da. Evren birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösterdi. İnsan daha çok özlem duyuyor. Telefonda konuşmayı çok sevmem ama bu süreçte sevdiğim insanları arayıp iyi olduklarını bilmek onlarla konuşmak istiyorum. Çok romantik biri değilim ama bu süreç beni de biraz oraya sürükledi diyebilirim. Umarım daha çok kıymet bileceğimiz günler geliyordur. Bu süreç bittiğinde tanımadığım insanlara bile sarılacağım gerçekten. Karantina bittiği gün Dünya sarılma günü ilan edilsin bence. 

En sevdiğiniz, unutamadığınız aşk filmlerini sıralar mısınız okurlarımız için… 

"Eternal sunshine of the Spotless Mind”, “Candy”, “Becoming Jane”, “Rust and Bone”, “Blue Valentine”... Şu an aklıma gelenler

Netflix ile çalışmak nasıl bir deneyimdi? Süreler, çalışma koşulları vs..?


Bu kadar profesyonel bir ekiple çalışmak büyük rahatlık tabii ki. Her sey programlı ve saat kuralı olduğu için daha verimli çalışıyorsun. Sadece sette değil sonraki süreçte de çok yaratıcı ve profesyoneller. Kendimi çok şanslı hissediyorum bu ekiple çalıştığım için.

ALİNA BOZ (Eda)

Dizide canlandırdığınız Eda bir ‘kötü kız’ tiplemesi. Gruptaki Işık ile tezat oluşturuyor gibiler ama aslında içinde çok kırılgan biri Eda. Size benzediği yönler var mı Eda’nın?

O yaşlarda kızların hepsi belli etmeseler de çok kırılganlardır bence. Eda da dünyaya ve onu olduğu gibi kabul etmeyen sisteme olan kırgınlıklarını hayatına yansıtmamak için kendini eğitmiş adeta. Kimseye ihtiyaç duymadan kendi ayaklarının üstünde durmaya çalışıyor. Kimse Eda’nın ne hissettiği ile ilgilenmemiş bu zamana kadar ve onu gerçekten tanımamış. O da daha asi ve saldırgan bir karaktere bürünüp yoluna devam etmeyi tercih etmiş. Kendini tanımaktan korkuyor ve böylesi bir karaktere bürünmek çok daha rahat geliyor. Ve aslında bizimkilerle tanışana kadar gerçek arkadaşlık duygusunu hiç tatmamış bir kız. Bir dayanışma sonucu dahil olduğu bu arkadaş grubu onun gerçek arkadaşlığı ve aşkı keşfetmesini, duvarlarını yıkmasını sağlıyor. Yani aslında belki de çoğumuzun yaşadığı bir duygu karmaşası var Eda’da. Duyguları, isyanları çok tanıdık geliyor bana. Ortak yönden sayılır mı? :))

"Aşk 101" 90’ların sonlarında geçiyor. 90’ların gençliği ile bugünün gençliği arasında nasıl farklar görüyorsunuz?

90’lar gençliği hakkında ne desem yalan olur. 98 doğumluyum ve 2005 yılında Türkiye’ye taşındım :) Mahalle kültüründe büyüdüğüm için 90’lar ruhunu az da olsa gördüğüme inanıyorum. Ama tabi ki analog dönemin bitişiyle her şey çok değişmiş iki nesil arasında. Çoğu şey kolaylaşmış baktığınız zaman ama yine de o yıllara duyulan özlemden hemen hemen herkes bahseder. Acaba insanlar analog dönemde daha mı mutluydu diye sorduruyor insana bu duygu.

Asi bir kız Eda, sert ve vurdumduymaz gibi görünüyor ama içinde karşı koymaya çalıştığı duygular, tutkular var… Kalbi ağrıyor… Mümkün olsa Eda’ya ne söylemek isterdiniz, ne tavsiyede bulunurdunuz? Eda neyi yanlış ya da doğru yapıyor sizce?

Bence insan hayatı boyunca ne yanlış ne de doğru yapıyor. Verdiğimiz kararları doğru yada yanlış diye ayırmak kendimize günlük hayatımızda en sık verdiğimiz zararlardan birisi. Eğer hayati değer taşımıyorsa, ‘yanlış karar aldım’ diye üzülmek akıl sağlığını bozmak dışında neye yarar ki? Doğru ya da yanlış hepimiz verdiğimiz kararlarla kendimize yeni bir yolculuk çiziyoruz ve bu kendini keşfetme yolculuğunda her zaman inişler ve çıkışlar vardır. “Sen de şu anda sadece bunlardan birini yaşıyorsun ama merak etme 5 yıl sonra bunu unutmakla beraber yenisini yaşayacaksın, hazır ol” derdim :) 

Onun ‘grunge’ tarzını nasıl buluyorsunuz? 

Çok sevdim, Eda’nın tarzı bizi yakınlaştırdı aslında. Son yıllarda hem moda, hem müzik hem de dizi ve sinema filmlerinde geçmişten bir çok şey tekrar tekrar karşımıza çıkıyor. Eda’nın tarzı da hem 90’ların hem de günümüzün ortak noktalarından biri oldu. 

 

Alina Boz /(Eda) ve İpek Filiz Yazıcı (Işık)

Siz nasıl tanımlıyorsunuz ‘aşk’ı? Onun da ötesinde kendinizi romantik biri olarak tanımlar mısınız?

Romantik olduğumu düşünsem de, kendime ‘romantik’ diyebilecek cesareti gösterir miyim bilmiyorum. Ben karar veremem sanırım buna. Karşılıklı bir şey olduğunu düşünüyorum romantizmin. Karşındakinin verdiği enerjiye bağlı olarak bazen kısıyorsun altını, bazen açıyorsun. Aşk.. Nereden baktığına bağlı olarak hep değişebilen bir kavram, duygu.. Ben tamamlanmak olduğunu düşünüyorum aşkın. 

En sevdiğiniz aşk şarkılarını sorsak…

Aşk şarkısı deyince aklıma 13-14 yaşlarında dinlediğim şarkılar geliyor. Bruno Mars’ın "Just The Way You Are" şarkısını söylemezsen olmaz , TNK ‘nin “Söyle Ruhum” ve Teoman “Gönülçelen” aklıma gelenlerden. Şimdilerden ise Elvis Costello’nun “She” şarkısı olabilir :)

Netflix ile çalışmanın ne gibi artı ve eksileri vardı sizce?

Netflix’le çalışmak güzel deneyim oldu benim için… Yaptığımız işe global bir gözle bakma fırsatı sundu hepimize diye düşünüyorum. Profesyonel ve işinde heyecanlı bir ekiple çalıştık. Her iş ayrı bir heyecan ve bu sefer farklı dil ve kültürden insanlara da ulaşacak olmak bu heyecanı arttırıyor. 

Kariyeriniz içine nasıl hedefler koydunuz kendinize? Bundan beş yıl sonra nerede görüyorsunuz kendinizi?

Mutlu olmak için hayatta hedeflerinizin olması şart. Her sene daha farklı hissettiğim bu yaşlarımda, dünyadaki değişimleri de göz önünde bulundurarak büyük hedefler peşinde koşmaktansa kısa vadeli beni besleyecek hedefler koymayı, hatta aynı anda birçok hedef koymayı tercih ediyorum. Çünkü her bir hedefe varış size bir sonrakiler için de motivasyon oluyor.

Dizi tam da karantinaya rast geldi? Tüm dünyanın bir numaralı gündemi pandemi ve karantina? Bu süreçte hayata dair ne gibi çıkarımlarınız oldu?

Hayata dair çıkarımlar yapmak gibi bir sorumluluk yüklemedim kendime. Normal hayatıma ev sınırları içinde devam ediyorum diyebilirim, bu süreci ekstra bir stres yaratarak eksiklere, yapmam gerekenlere odaklanarak geçirmek bana sağlıklı bir fikir gibi gelmiyor. Bu sürecin sonunda ister istemez hepimizin hayatında bir sadeleşme olacak ona inanıyorum. Doğaya, hayvanlara ve birbirimize karşı daha sorumlu hissedeceğimiz bir kollektif bilince ulaşacağımıza da.. 

İPEK FİLİZ YAZICI (Işık)

Canlandırdığınız Işık karakteri okulun ‘cici kız’ı… hem derslerinde çok iyi belli ki, hem de alabildiğine romantik.. Işık nasıl biri sizce, size benzediği yanları var mı?

Işık tam herkesin sınıfında mutlaka bir dönem olmuş, 100 üzerinden 90 aldığı zaman bile 10 puanı nerden kaybettiğini tartışan öğrencilerden. Aynı zamanda da aşka aşık. Bu konu hakkında çok şey bildiğini zannediyor. Zaman içerisinde yaşayıp öğrenmenin asıl benliğini ortaya çıkardığını fark edecek. Ben de öğretim hayatım boyunca -Işık kadar olmasa da - başarılı bir öğrenciydim. Okul idaresi ve öğretmenlerle aram hep iyiydi. Ama romantiklik konusunda aynı şeyi söyleyemem.

İçki içmez, dışarı çıkmaz, safça yanları var… Ama bazen en doğru soruları da o soruyor. Hiç onu oynarken ‘aa bu kadar da olmaz, ne yaptın kızım sen’ dediğiniz anlar oldu mu?

Işık olaylara çok duygusal olarak baktığı için bazen yanlış anlamalar olabiliyor. Ama olayları ‘Bu kadar da olmaz’ dediğim bir duruma getirmedi.

Kendi kuşağınızı, dizide canlandırdığınız 90’lar gençliğiyle karşılaştırdığınızda ne görüyorsunuz?

Tabii ki benim lise zamanlarım -geçen sene- ve 90’lardaki hayat arasında farklılıklar var. Eskiden herkes var olmak için kendilerini bir gruba dahil etmeye çalışıyormuş fakat şu anda birbirlerinden o kadar farklı tarzlara ve düşüncelere sahip olan arkadaş grupları var ki… Bu anlamda ben bizim dönemin daha avantajlı olduğunu düşünüyorum. Başka bir açıdan bakacak olursak teknolojinin o dönemde kısıtlı olması ilişkilerin daha birbirine bağlı olmasını sağlıyormuş, şu anda herhangi bir sosyal medya mecrasından herkese ulaşabiliyoruz evet ama bu herhangi bir çaba gerektirmiyor. O zamanlar ulaşmak, konuşmak, görüşmek için bir çaba varmış en azından.

 Aşk mı daha önemli sizce arkadaşlık mı?

Direkt şu diye cevap verebileceğim bir soru değil bu. Çünkü ben aşık olduğum insanla bir yandan arkadaş olmak isterim. Ama sanırım bundan yola çıkmak gerekirse arkadaşlık bir tık ağır basıyor.

Oyuncu kadrosu iyi anlaşıyor mu birbiriyle? Okul grubunda kim kiminle arkadaş mesela?

Çok iyi anlaştık hepimiz. Normal de bir dizide arkadaşlık hep iş üzerinden yürür ve iş bittiğinde de bir yere kadar devam eder. Biz çekimlerin bitmiş olmasına rağmen hala dostluğumuzu koruyup, vakit buldukça görüşmeye çalışıyoruz. Bu enerjiyi yakalamış olmamız kesinlikle çok değerli.

Sizin aşk tanımınız nasıl bir şey?

Aşk benim için gizemini koruyan bir konu. Tanımlamak için yeterli bir yaşanmışlığım söz konusu değil. Tahmin de yürütmek istemiyorum çünkü gözlemlediğim kadarıyla herkeste farklı hisler uyandırıyor. Yaşamadan bir şey söylemek istemem.

Pandemi ve karantina gibi yeni kavramlar var hayatımızda artık. Bu kavramlarla birlikte hayat nasıl bir anlam kazandı sizce?

Kesinlikle hayatın ve özgürlüğümün değerini anladım. Aslında çok basit bir şey olan arkadaşlarınla kahve içmek bile özgürlükmüş. Tabii ki bu dönem de kendimiz ve çevremizdeki insanların sağlığı açısından evde kalıp bir izolasyona girmek ilk zamanlar beni korkutsa da yavaş yavaş alışmaya başladım. Ve aslında biraz daha olumlu açıdan bakmaya çalışıyorum. Belki de uzun zamandır bulamadığımız o ‘boş vakit’i evimizde güzel bir şekilde değerlendirebiliriz.


MERİÇ ACEMİ (Senarist)

Senaryoyu yazarken kendi deneyimlerinizden yararlandığınız anlıyorum. hatta belki de bu yüzden bir dönem dizisi olmuş, 90’lı yılların sonuna taşınmış hikaye… Biraz geri planını anlatır mısınız Aşk 101’in.

Evet, aslında kendi yaşadığım, bildiğim gençliği anlatmayı tercih ettiğim için, 90'lara gittim. Fakat belki de çok bir şey değişmemiştir. Şehrin içinde boş beleş gezmelerimiz, sonsuz bir zaman algısı, geleceğin belirsizliği hep aynı… Ne olacağını, kim olacağını, nasıl biri olmak istediğini bilmediğin, kendini tanımaya ve bir şeyler üzerinden tanımlamaya çalıştığın yaşları anlatıyor bu hikaye. Bir de bugünden o günlere bakışı, yetişkin aklınla o günleri, kendi özünü sorgulayışı…

Karakterler de hep sizin arkadaş çevrenizden mi esinlendi?

Hikaye, kurgu bir hikaye ama ayağını gerçeğe basıyor. Tanıdığım, bildiğim insanlardan yola çıktım, doğru. Anlatmaya, izlemeye değer bulduğum, çok ilginç arkadaşlarım var. Onlardan esinlendim diyebilirim.

Dizideki karakterlerden herhangi biri siz misiniz? Hangisi eğer öyleyse?

Bütün kurgu karakterler yazardan izler taşır tabii. Neticede kendi hayat bilgimizden yola çıkarak hikaye anlatıyoruz. Ama öyle ‘bu benim’ diyebileceğim biri yok. 

Şimdiki gençler mi daha çok izleyecek sizce diziyi, yoksa gençliği 90’larda, Aşk 101’de anlatılan kuşak mı?

Bunu tahmin etmek zor. İzleyici kitlesini düşünmek pek de yazarın yaptığı bir şey değildir zaten. Ben izler miyim diye düşünerek yazıyorum normalde. Ya da işte “böyle bir dizi olsa da izlesem” dediğim şeyleri… Benim izlediğim ya da okuduğum şeyden beklentim; bana bir şey hissettirmesi, heyecanlandırması, kafamda daha önce farkında olmadığım yeni kapılar açması. Bence Love 101, tüm bunları karşılıyor. Akşam yatağa yattığında, üzerine biraz daha düşünebileceğin, aklında ve kalbinde yaşamaya devam edecek, bazı duyguları harekete geçiren bir hikaye oldu bence. Ben izlerim :)

Aşkın tarifi 90’lardan bu yana değişti mi, ya da nasıl değişti?

Sanmıyorum değiştiğini. İnsana ait çok temel bir duygu ya aşk… Zamanın ruhuna göre neden değişsin ki hissettiklerimiz? Yaşama ve ifade etme şeklimiz değişmiş olabilir ancak.

Size de en sevdiğiniz aşk romanlarını soralım…

Düşündüm de, en sevdiğim romanlar aşk romanları değil galiba. İçinde aşkın da oldukları olabilir… Yüzyıllık Yalnızlık, Kayıp Zamanın İzinde serisi, İvan Denisoviç’in bir günü, Turgenyev’in bütün romanları ilk aklıma gelenler…

Netflix şartları size nasıl geldi, yazar ve yapımcı olarak?

Netflix’in yaklaşımı, önce senin ne yapmak, nasıl bir şey anlatmak istediğini anlamak üzerine. Ondan sonra bu yolda yaratıcıya yardımcı olmaya çalışıyorlar. Böyle bakınca, Ay Yapım'ın çalışma şeklinden çok farklı değil aslında. Biz çok yapıcı ve eğlenceli bir süreç geçirdik. Fikirlerine inandığın insanlarla bir arada olmak önemli. Kerem Çatay ve Pelin Diştaş’la zaten daha önce de bir aradaydık. Mike da, bana yazım sürecinde koçluk yaptı. Kendimi hem özgür hem güvende hissederek geçirdiğim bir yolculuk oldu. Yönetmen konusunda da oldukça talihliydim. Ahmet ve Deniz, ilk günden beri çok sahiplenip, uçurdular hikayeyi.

Dizinin devamı gelecek mi? Gelecekse nasıl bir şey var aklınızda?

Devam edip etmeyeceği idari bir karar tabii. Ama bende devamı var, hazır. Anlatmak için de heyecanlanıyorum. Bunun bir sebebi de oyuncu kadromuz. Çok çarpıcı, harika performanslar izledim. Her biri, müthiş ilham verici, hayal kurduran oyuncular. Ne benim, ne seyircinin onların bu karakterlerdeki performanslarıyla kolay kolay vedalaşabileceğimizi düşünmüyorum.


 



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler