‘Değişen hiçbir şey yok, isimlerden başka’

Güldal Mumcu, 21 yıllık süreci Cumhuriyet’e değerlendirdi.

‘Değişen hiçbir şey yok, isimlerden başka’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.01.2014 - 22:11

 

21 yıl önce öldürülen yazarımız Uğur Mumcu’nun eşi, TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, Mumcu cinayetinden sonra soruşturmalarda yaşanan yönlendirmelerin bugün halen sürdüğünü belirterek “Bugün ne yaşıyorsak, siyasetin hukuk üstündeki etkilerinden ne kadar şikâyet ediyorsak, hiçbir şey değişmemiştir” dedi. AKP’nin 12 yıllık iktidarında faili meçhul cinayetlere yaklaşımını “samimiyetsiz” bulduğunu ifade eden Mumcu, “Gerçekten toplumu birbiriyle kucaklaştırmak istiyorsak, neler yaşandığını herkesin görmesi, bilmesi, idrak etmesi ve ondan sonra birbirini bağışlaması lazım” diye konuştu.

Güldal Mumcu, eşi Uğur Mumcu’nun öldürülüşünün 21. yılında Cumhuriyet’in sürece ve bundan sonrasına ilişkin sorularını yanıtladı.

 

24 Ocak 1993’ten bu yana 12 hükümet, 8 başbakan, 18 içişleri bakanı değişti. Tüm bu süreçte atılan adımlar sizi ne kadar tatmin etti?

 

Biliyorsunuz, bizim davamızda bir karar var. Bir sonuca ulaştık. Şu anda 18. içişleri bakanının olması bizim davamızı o kadar etkilemiyor, ama önemli olan olay olduğu sıradaki içişleri bakanının ve hükümetin tavırlarıdır. Ülkemizde sorun, bir siyasi cinayet işlendiği zaman hükümetin ve içişleri bakanının yani siyasetin, bu işi sorgulamadaki tavrıdır. Ne yazık ki, ülkemizde daha adli kolluk yerleşmemiştir. Yerleşmeyince, iş İçişleri Bakanlığı’nın inisiyatifine bırakılmaktadır ve polis bizde soruşturma yapmaktadır. Savcılar soruşturmaya başlamakta, fakat onlara bağlı olarak polis çalışsa bile, bugün yaşadığımız olaylarda gördüğümüz gibi içişleri bakanı, yani siyasi iktidar, soruşturmalarda daima inisiyatif almak istemektedir. Uğur Mumcu suikastında da olayla, davanın açılması arasında geçen zaman dilimi yani, 1993 Ocak’tan 2000’in başına kadar bu siyasi cinayetlere karşı siyasetin, hükümetlerin olayın açığa çıkmasındaki isteksizliklerini görmüş olduk. Aslında bugün ne yaşıyorsak, siyasetin hukuk üstündeki etkilerinden ne kadar şikâyet ediyorsak, hiçbir şey değişmemiştir. Uğur’un cinayetinden sonra soruşturmalarda yaşadığımız yönlendirmeler aynı şekilde devam etmektedir. Yargının herhangi bir siyasi olayda özgür davranması oldukça zor. Ülkemizin en büyük sorunu yargının bağımsız olmaması ve ona bağlı olarak çalışan bir adli kolluğun olmaması.

 

Gelinen noktada Türkiye’de vicdanlar rahat mı sizce?

 

Dönüyor bakıyoruz arkamıza, siyasi cinayetlerde, soruşturmalarda bir arpa boyu bile yol gitmemişiz. Yani adım atmaya çalışmışız ama bir gelişme göstermediğimiz ortada. Uğur Mumcu cinayetinde gerçek ortaya çıkmamıştır. Birçok insan ortaya çıkmıştır, mahkûm olmuştur, ama bizim özelimizde bir suikastçı hâlâ yakalanmamıştır. Kamu vicdanı rahat değildir. Çünkü, neden işledikleri, hangi saikle işledikleri, kimlerle bağlantılı olarak işledikleri tam ve net olarak açıklanmış değildir.

 

2014 Türkiye’sinde tartıştığımız konulara bakarsak, Emniyet’te, yargıda yaşananları düşünürsek ve tablo bu kadar vahimse, 1993’te nasıldır. Hiç karşılaştırma yaptınız mı?

 

90’lı yıllarda Türkiye’de dikkat ederseniz hep söylenen söz “Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu son günlerde” klişesiydi. Biz bununla yaşadık uzun yıllar. Bu klişenin altında birlik ve beraberliğin bozulması için ne gerekiyorsa hepsi yapıldı. Bazı filmlerde vardır, iki güç karşı karşıya gelir. Dövüşürler, dereye girerler suyun altında yine dövüşürler, ormana girerler yine dövüşürler. Şimdi uzun süre, görünür olmaktan uzak bir şekilde kavga yapıldı bu ülkede. Biz onları hissettik ama bunları sorguladığımız zaman çeşitli şekillerde baskılara maruz kaldık. Devletin bekası dendi mesela. Şimdi de bu tarz bir tartışma yaşanıyor. İsmi şimdi cemaat-devlet çatışması, geçmişte belki başkaydı. Dediğim gibi arada dövüşçüleri değişerek bir kavga devam ediyor. Bu konuyu bize ne kadar net anlatır bilemiyorum ama Dışişleri Bakanlığı yapmış Sabri Çağlayangil’in bir lafı vardır “CIA altımızı oymuş haberimiz olmamış” diye. O günden bugüne ne değişti çok merak ediyorum. Bugün de bu cemaat-hükümet çatışmasında gerçekten çatışan kim merak ediyorum...

 

Baktığımız zaman Rabıta, tarikat-ticaret-siyaset gibi kavramların hepsini Uğur Mumcu tanıttı Türkiye’ye. ‘Elhamdülillah Müslümanız gelsin paralar’ dedi örneğin. Bugün ise siyasetçilerin yakınlarının ‘Elhamdülillah tapuyu aldık’ sözlerini tartışıyoruz. Nasıl yorumlarsınız bu durumu?

 

Çek besmeleyi gelsin dolarlar... Elhamdülillah gelsin paralar... dedi hep. Karşılığında “abartıyor” dediler. Şimdi, az önce Türkiye’nin yönetimsel ve istihbari faaliyetlerinin kimlerle, nasıl ve ne şekilde iç içe geçmiş olduğunu anlatmaya çalıştım eskiden beri. Türkiye’de gerçekten bu ülkenin kendi kaynaklarıyla, halkının yararına yönetimler yıllardır iktidara gelmemiştir. Genelde, iktidar dediğiniz zaman “devlet olanaklarını nasıl kendimize destek olanlarla paylaşırız”a bakılıyor. Yıllar boyunca yapılan şey budur. İktidara geldiğin anda, kendine destek vermiş olan çevrelere bu kaynakları nasıl dağıtacaksın... O kadar çok yolsuzluk üstüne kurgulanmış bir yapılanmaya sahibiz ki, yolsuzluktan, açgözlülükten devlet olanaklarını açıkça ve insafsızca dini değerleri de kullanarak sömürmekten bu ülkenin iktidarları kendini alamıyor. Yöntem hep aynı, isimler değişiyor sadece. Dini değerleri kullanarak dünyada da halka olanaklar sağlayacak, onların refahını artıracak söylemlerle iktidara geliyorlar, fakat Uğur’un yıllar öncesinden yazdıkları gibi sadece kendi çevrelerini, yolsuzlukla elde ettikleri servetlerle besliyorlar.

Uğur, kimsenin görmek istemediği köyün göründüğünü ve nasıl olduğunu anlatıyor 20 yıl öncesi yazılarında. O zaman olayların, konuların fotoğrafını çekerek “Bunun sonunda karşılaşacağımız nokta budur” diyor. Müneccimlik yapmıyor.

 

21 yıllık sürecin 12 yılında AKP iktidarı var. Bu süreçte siz de parlamentoda siyaset yaptınız ve hâlâ yapıyorsunuz. İktidarın Mumcu cinayetinin tamamen aydınlatılması konusundaki samimiyetini nasıl değerlendirirsiniz?

 

Yani, iktidarın bu konulara yaklaşımını samimiyetsiz olarak değerlendiriyorum. Şöyle; söylem ve eylem birbirini hiçbir zaman tutmadı. Örneğin 5 kez muhalefet partileri faili meçhullerin araştırılması için önergeler verdi. Her seferindi AKP’nin oylarıyla reddedildi. Bu, derin devleti ortaya çıkartıyoruz, devleti çetelerden temizliyoruz söyleminin de samimi olmadığının göstergesi. Bir şeyi yapma arzunuz varsa, her boyutuyla irdelemek zorundasınız. Meclis’te de araştırmanız lazım, mahkemelerde araştırılması lazım. Toplumun, bu olaylarda neyle karşılaşmışsa onlarla yüzleşmesi lazım. Bir toplumun, beraber yaşayabilmek, birbiriyle hasım olmadan, öfkelenmeden siyaset yapabilmesi için arınması gerekiyor. “Çetelerle yüzleşiyoruz” demekle bu olmaz. Gerçekten toplumu birbiriyle kucaklaştırmak istiyorsak, neler yaşandığını herkesin görmesi, bilmesi, idrak etmesi ve ondan sonra birbirini bağışlaması lazım.

 

Bir yanda iktidar gazetecileri, bir yanda cemaat gazetecilerinin boy gösterdiği bir Türkiye’den söz ediyoruz. Bu ortamda Uğur Mumcu’ya olan ihtiyaç da her geçen gün artıyor. Mumcu yaşasaydı nasıl bir gazetecilik yapardı?

 

Türkiye’de “besleme basın” her zaman oldu. İktidarlar, övülmeyi her zaman çok sever, eleştiriden de nefret ederler. Oysa, demokrasilerde iktidarlar eleştirilerden yararlanırlar daha düzgün yönetebilmek için. Bir gazeteci yandaş olamaz. Öyle nitelenen bir gazeteci, mesleği açısından hayal kırıklığıdır. Bir gazeteci, gördüğü ve belgelediği doğruları gözden kaçırılan gerçekleri öğrenip, halka sunmakla yükümlüdür. Halkın bilgilenme hakkı, en doğal hakkıdır. Uğur bugün yaşasaydı, gerçekleri o kadar iyi ortaya çıkarabilirdi ki, halkın bilgilenme hakkını en iyi şekilde yerine getirecek yazıları yazar, araştırmaları yapardı. Peki bu iktidarı memnun eder miydi? İktidarın basına yönelik tavrını gördüğümüze göre herhalde Uğur’dan pek hoşlanmazdı. Uğur’un da çok umurunda olmazdı ayrı mesele.

 

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Mumcu’nun mirasının korunması ve yaşatılması için önemli bir işlev yürütüyor. Vakfın çalışmaları hakkında da bilgi verir misiniz?

 

B


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler