Cumhuriyet gazetesi davasında AYM'den temelsiz gerekçe

Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumhuriyet davası kapsamında gazetemiz eski yazar ve yöneticilerinin tutuklanmasına ilişkin “hak ihlali olmadığına” ilişkin kararının gerekçesini açıkladı. Akın Atalay, Murat Sabuncu, Ahmet Şık ile Önder Çelik ve diğerleri olmak üzere ayrı ayrı yazılan kararların gerekçesi, neredeyse birbirinin aynısı oldu. Gazeteci ve yöneticilerin manşet, haber ve köşe yazılarından dolayı tutuklandığını kabul eden AYM, bu tutuklamaların “keyfi ve temelsiz olmadığını” iddia etti.

Cumhuriyet gazetesi davasında AYM'den temelsiz gerekçe
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.06.2019 - 07:29

 AYM Genel Kurulu, gazetemiz eski İcra Kurulu Başkanı Akan Atalay, eski Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, eski Cumhuriyet Vakfı üyeleri Önder Çelik, Bülent Utku, Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör ile muhabirimiz Ahmet Şık’ın yaptıkları başvuruları 2 Mayıs 2019’da görüşmüş ve hak ihlali olmadığına karar vermişti. Yüksek mahkeme, gerekçeli kararını dün açıkladı.

Murat Sabuncu: Başvurucunun sorumlu olduğu dönemde yayımlanan haber, yazı ve manşetler ile sosyal medya paylaşımlarında eleştirel olma ve haber yapmanın ötesinde süreklilik arz edecek şekilde devletin PKK ve FETÖ/PDY’ye karşı verdiği mücadeleyi zayıflatacak yayınlar yapıldığı, toplumu kamplaştırmaya yönelik mesajlar verildiği, anılan örgütlerin masum ve mağdur olarak gösterilmeye ve lehlerine algı oluşturulmaya çalışıldığı, böylece başvurucuya yüklenen suçun işlendiği yönünde tutuklama için gerekli olan kuvvetli belirtinin bulunduğu sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez. 

Akın Atalay: Başvurucunun suçlamaya konu yazı, haber ve sosyal medya mesajlarında kullanılan dil, yayımlandıkları tarihlerde toplumda algılanışı ve etkisi, yazıların bağlamıyla birlikte dikkate alındığında suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu yönündeki değerlendirmenin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

Önder Çelik ve diğerleri: Suçlamaya konu yazı, haber ve sosyal medya mesajlarında kullanılan dil, toplumda algılanışı ve etkisi dikkate alındığında soruşturma makamlarının başvurucuların suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu yönündeki değerlendirmesinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez. Tüm başvuruculara isnat edilen suçlara ilişkin kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir.

Ahmet Şık: Darbe teşebbüsü sonrasındaki koşullar dolayısıyla soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Bu dönemde ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Başvurucu yönünden özellikle kaçma ve delilleri etkileme şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerden yoksun ve tutuklama tedbirinin ölçüsüz olduğu söylenemez.

Muhalif üyeler ders verdi

AYM’nin kararına Başkan Zühtü Arslan, Başkanvekilleri Engin Yıldırım, Hasan Tahsin Gökcan ile üyeler Celal Mümtaz Akıncı, Yusuf Şevki Hakyemez ile Emin Kuz muhalefet etti. Başkan Arslan, karşı oy yazısında gazetecilerin tutuklanmasına ilişkin “suç işlendiğine dair kuvvetli belirti”nin ortaya konulmadığını ve hukukilik şartını sağlamadığını vurguladı. Tutuklama tedbirinin ifade ve basın hürriyetleri bakımından demokratik toplumda gerekli ve ölçülü bir müdahale olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını kaydeden Arslan, “Başvurucunun esas olarak gazetede yayımlanan haber ve yazılardan dolayı tutuklanmasının ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceği açıktır” dedi. Diğer muhalif üyeler ise şunları vurguladı:

Başkanvekili Engin Yıldırım: Haber ve yazıların içeriğindeki bazı ibarelerden hareketle öznel bir değerlendirme yaparak bunların terör örgütü propagandasına hizmet için yapıldığının kabul edilmesi ifade ve basın özgürlükleri üzerinde caydırıcı bir etki yaparak, bu özgürlükleri anlamsız hale getirerek basının kamuoyu üzerindeki gözetleyici rolünün gerçekleşmesine zarar verecektir. Özgür ve demokratik bir toplumsal düzende basından beklenen iliştirilmiş (embedded) ve sadece resmi açıklamalara itabar eden bir gazetecilik değil, olayları soruşturan, sorgulayan ve arkaplanını ortaya çıkartmaya çalışan bağımsız bir gazetecilik faaliyeti yürütmesidir. Başvurucunun yöneticisi olduğu gazete muhalif yayın politikası ile tanınan bir yayın organıdır. Yöneticiler ve gazetecilerin, gazetenin salt yayın politikasındaki değişiklikten ve haberlerden dolayı kriminalize edilmesi, onlara suç isnat edilmesi kabul edilemez. Özgür ve bağımsız basının varlığı demokratik bir toplumsal yaşamın oluşması ve sürdürülmesi için havadaki oksijen gibi hayati bir öneme sahiptir. Sürekli bir suç isnat edilme ve ceza yaptırımına maruz kalma endişesi taşıyan basın kamusal görevlerini hakkıyla yerine getirmekten uzaklaşır, kendi derdine düşer. Bu durum bir demokrasi için tehlike çanlarının çalmaya başlaması demektir.

Celal Mümtaz Akıncı ve Yusuf Şevki Hakyemez: Bir gazetenin salt muhalif duruşundan hareketle FETÖ/PDY veya PKK gibi terör örgütlerinin amaçlarına hizmet ettiği iddiasıyla bu gazetenin veya gazetecilerin sorumlu tutulması demokratik hukuk devletinde ciddi sorunlara yol açacaktır. İfade ve basın hürriyetinin konumu açısından düşünüldüğünde bir gazetenin muhalif duruş sergilemesi ve kendi yayın politikasını değiştirmesi tamamen kendi takdirindedir. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler